Alptekin CEVHERLİ

Geçtiğimiz hafta Makedonya ve Kosova’ya gittim, bu vesile ile Türkiye’nin Balkanlar’daki iki müttefiki konumundaki bu ülkelerle ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşmak isterim. Yazılarımı takip edenler bilir, bu sütunlardan belki de yüzlerce kez Balkanlar ve Balkanlardaki Türkiye konulu makalelerim yayınlanmıştır. Kiminde eleştirilerim, kiminde önerilerim olmuştur… Ancak bu kez yazımızda eleştiri veya öneri yerine kısaca objektif durum tespitlerine yer vereceğiz inşallah(!)…

Öncelikle Kosova’dan başlayalım…

Kosova’da neredeyse kaybolmaya yüz tutan ‘Türkçe’ yeniden hayat bulmuş. Halk artık sokaklarda daha fazla Türkçe konuşur hale gelmiş.

Bir dönem yasal olarak resmi dillerden biri olmasına rağmen Arnavutça’dan başka bir dil duyamadığınız Priştine ve Prizren sokaklarında insanlar, artık yüksek sesle birbirleriyle Türkçe konuşabilir hale gelmişler. Kosova için bu güzel bir başarı, Türkiye ile olan güzel dostluk ilişkilerini kesinlikle bir adım daha ileriye götürecek önemli bir gelişme…

Eskiden alışveriş için bir dükkâna girdiğinizde içeriye yabancı bir müşteri girdiğinde Türkçe’yi bir anda unutuveren (!) esnaf, artık ana dilini konuşmaya devam edebiliyor. Bu aynı zamanda Türkiye’den ata topraklarını ziyarete gidenler ve Türk turistler için de büyük bir kolaylık.

Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi TİKA’nın desteği ile dimdik ayakta. Ancak etrafında turistlere ve özellikle Türkiye’den gelen konuklara yönelik sosyal bir tesis, kafe, hediyelik eşya dükkânı ve/veya Kosova Meydan Savaşı ile ilgili ayrıntılı bilgilendirme yapılan bir alan ya da otağ şeklinde daimi çadır ihtiyacı kendini hâlâ ne yazık ki gösteriyor. Bu konuda Türk Büyükelçiliği’ne sanırım biraz daha görev düşüyor. Sultan Murat’ı ziyaretin, basit bir türbe veya müze ziyaretinden fazla anlam taşıması gerektiğine inanıyorum. Özbekistan’dan gelmiş olan aile olmasa; o kadar kilometre yol gittikten sonra gülümseyen bir yüz göremeden dönmenin acısını yaşayacağız…

Bir de şunu paylaşmak isterim: Daha önce gittiğimde KFOR bünyesinde görev yapan Hırvatistan askerlerinden üçü KFOR’a ait bir cip ile gelip Sultan Murat’ın türbesinde dua etmişlerdi. Ve kendi aralarında Türkçe konuşuyorlardı. Ancak biz kendileriyle muhatap olmak isteyince telaşlanıp kaçarcasına araçlarına binerek orayı terk etmişlerdi. Diyeceğim o ki; Balkanlarda bizim bildiğimizden ve hayallerimizden çok daha öte ve çok daha büyük gizli bir Türkiye var. Kıymetini bilelim…

Gelelim Makedonya’ya…

İktidar değişikliği ve ardından Türk Hareket Partisi’nin iktidara koalisyon ortağı olarak gelmesi, ülke genelinde müthiş bir rahatlama ve kalkınmaya sebep olmuş. Makedonya Dinarı son gittiğime göre yine diğer kazanmış. (Böyle giderse yakında eşitleneceğiz herhalde(?) Ülke ekonomisi iyiye doğru gidiyor. Artık Almanya artığı ikinci el araçların yanında, sıfır kilometre otomobillere de sık sık rastlıyorsunuz…

Ohri’de, Manastır’da, Resne’de, Kalkandelen’de ve hatta St. Naum’da hangi Makedon veya Arnavut ile karşılaşsak İngilizce veya yarım yamalak bir Türkçe ile “Türkleri çok seviyoruz, Türkler kardeş, dost” vb. sözler duymak bizi ziyadesiyle memnun etti. Eskiden bu ifadeleri, bu oranda pek duymazdık. Türkçe’nin Makedonya’daki özgürlüğü konusunda eskiden olduğu gibi hiçbir sıkıntı yok. Sadece Türkçe bilmeniz, bütün ülkeyi adım adım gezmeniz için yeterli…

Üsküp Türk Çarşısı, her zamankinden daha hareketli ve canlı. Türkiye’den akrabalarını ziyarete gidenler veya turist olarak gelenler, eskiden akşam karanlığı bastığında Vardar’ın karşı kıyısına geçip Makedonların daha yoğun yaşar hale geldiği bölgede gece hayatına akardı (!) şimdi gecenin bir vakti de olsa Üsküp Türk Çarşısı cıvıl cıvıl…

Akşamdan sonra çay içtiğimiz Kapan Han’daki bir çay ocağının içinde; duvara asılı Türk bayrağı, halıya dokunmuş Atatürk ve Boğaziçi resimleri ile karşı duvarda asılı Türkiye haritasının Türkiye’den yüzlerce kilometre ötede taşıdığı anlamı düşünerek otellerimize çekilip, düşüncelere dalıyoruz…

Kendinizi vatanınızda hissettiğiniz Makedonya’da yüreğimizin bir kısmını da bırakıp, ana vatan Türkiye’ye geldiğimizde; kulaklarımızda hâlâ Murat Paşa Camii’nin minaresinden yükselen ezan sesi yankılanıyor…

Reklamlar