Mustafa Kahraman

Konu:   Çatışması son bulmayan çıkarlar.

6 Kasım 2016 (Pazar) günü yapılacak ve bizim bir kısmımızın da Türkiye’de 35 sandıkta oy vereceğimiz Bulgaristan Cumhurbaşkanı seçimi ve “haklarımızı genişletme” referandumuna (halk oylaması) 3 gün kala adaylardan hepsi önlük silkti. Söyleyecekleri eğriyi doğruyu halk harmanına döktüler. Şimdi sıra sözde bizde yani seçmende, işimiz oyumuzla pirincin taşını ayıklamak ve “seni” ya da “ötekini” seçtik demektir.

Önce seçim harmanına bakalım:

Aday sayısı 23’tür. İkisi daha ilk gün saf dışı edildi. 21 adaydan birini seçmemiz gerekiyor. Bunların al birini vur ötekine, hepsi komünist ve hiç biri bir işe yaramaz! Biz Müslümanlar, hele Türkler için kafasını kaldırmaz, parmağını oynatmaz düşüncesindeyseniz, hiç birini seçmeye biliriz. Bu imkân da var. Elimize verilecek, Bulgarca dilinde yazılmış listenin en sonundaki boş kareyi elimizdeki tükenmezle hafifçe işaretlememiz tamamen yeterlidir. Hem seçime katılmış sayılacak ve sizi daha sonraki seçim listelerinden ve vatandaşlıktan silemeyecekler, hem de paşa gönlünüzce hareket etmiş olacaksınız. Güvenmek ve güvenmemek özgür haklarınızdan biridir. Kullanmak da iradenize bağlıdır.

Yazdığım ve önerdiğim gibi yaparsanız: Bulgar vatandaşlığınızı koruyacaksınız. Bulgar kimliğinize kimse dokunamayacak. Kırmızı pasaportunuz da elinizde olacak, Avrupa Birliği vatandaşlığı kullanan çifte vatandaş olarak paşa paşa yağamaya devam edeceksiniz.

Bu durumda siz, seçmen hakkınızı kullanarak, 2 aydan beri ince öğütüp sık dokuyan Bulgar siyasetçilerine, Cumhurbaşkanı adaylarına hem sizin propagandanız bize işlemez, düşünün taşının yine gelin, dükkân açık diyeceksiniz, hem de sisin olanı elinizde koruya bileceksiniz.

Gelelim halk oylamasına:

Halk oylaması (referandum) her gün yapılan bir şey değildir. Bir defa, bir konuda halka gidilmesi için sorunun çok önemli olması gerekir. Bulgar referandumunda halka sorulan ve 6 Kasım 2016’da cevap beklenen 3 soru var.

Birinci soru: Çoğulcu sistemin en fazla oy alan kazanır sistemiyle değiştirilmesi.

Birincisi sorunun sol yanındaki dörtken kutuyu işaretlememiz, Bulgaristan Cumhuriyeti Anayasası’nı, bu Anayasadaki seçim yapma usulünü değiştirecek. Bugüne kadar Bulgaristan’da ve Türkiye’deki soydaşlarımızın da katıldığı genel seçimler orantılı (proporsiyonel) seçim sistemine göre yapılıyordu, şimdiden sonra en fazla oy alan yani (majoriter) adıyla bilinen sisteme göre yapılacaktır. Daha güzel anlaşılabilmesi için, HALK MECLİSİ SEÇİMLERİ aynı CUMHURBAŞKANI seçimleri gibi yapılacak. Yani seçilmek isteyenlerin ve halkın gösterdiği adayların tek listesi olacak ve bu liste ulusal liste değil il ve ilçe bazında olacak ve seçmen tanıdığı bildiği, beğendiği ve güvendiği adayı seçip meclise gönderecek.

Şimdiye kadar bu listeler siyasi partiler tarafından hazırlanıyordu. Partiye oy verdiğimiz için tanımadığımız kişileri meclise gönderiyor ve kendi vekilimiz yapıyorduk. Onlar ne bizim sorularımızı biliyor, ne insanımızı tanıyordu. Mesela biz Türkiye’de kullandığımız oylarla son seçimde Bay Sali olarak tanınan, Samakov şehri Romlarından birini Köstendil seçim bölgesinden meclise gönderdik, (adamı tanımayız bilmiyoruz) elektrik kaçakçılığı işleriyle uğraşıyormuş ve böylece Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) partisinden Sofya meclisine girdi. Ardından eski dalavereleri için savcılık dokunulmazlığını kaldırdı. Artık sorgulanıyor. Bu gibi örnekler çoktur. Elinize verilen zarfı açıp içinden çıkardığınız tek sayfalık kağıdın sol yanındaki birinci kareyi işaretlediğinizde, Bulgar meclisini köftecilerin esaretinden kurtaracaksınız.

İkinci soru: Seçime zorunlu katılma.

2016 yılının başında, Türkiye Cumhuriyetindeki yoldaşlarımın yani 620 bin seçmen kardeşimin seçime katılmasını yasaklayan Bulgar seçim kanunu değişiklikleri yapılmamış olsaydı, yani bu değişiklik yapılmazdan önce, şahsen ben zorunlu seçime katışma işine karşı biriydim. Neden derseniz, seçme ve seçilme hakkı kişisel haklarımıza girer ve kimse kimseyi seçime katılmaya zorlayamamalıdır.  Fakat biliyorsunuz, T.C.’de sandık sayısı 35’e indi. Her sandıkta 1000 kişi oy kullansa toplam 35 000 (otuz beş bin) oy eder. 620 bin çifte vatandaş, Bulgar kimlikli ve seçilme seçme hakkı olan yurttaş sırada beklerken, hadi diyelim 35 bini oy kullandı, 580 bini mahrum değimli? Hani adalet? Hani demokratik seçme ve seçilme hakkı. Bu bir ayrım (diskreminasiyon) değimli. Hani Bulgar Anayasası’na göre eşit haklıydık.

Üçüncü soru: Devletin siyasi partilere verdiği karşılıksız yardımların 1 levaya indirilmesi.

Bugüne kadar geçerli olan Bulgar seçim kanununa göre, genel meclis seçimlerinde oy alan siyasi partilere oy başı 11 leva para veriliyordu. Mesela Hak ve Özgürlük Partisi (DPS) son genel meclis seçiminde 460 bin oy aldığını var sayalım, bu 11 leva ile çarpıldığında, HÖH-DPS kasasına 5 milyon 60 bin leva para aldı demektir. Bu parayla HÖH partisi şimdiye kadar halkımız için hiçbir şey yapmadı, iki fakire odun kömür vermedi, 4 talebe okutmadı, 5 yaşlının ameliyat masraflarını ödemedi. Hep “Mercedes” arabalarda gezdiler. “Versachy” elbise giydiler. HÖH milletvekili Ramadan Atalay’ın sırtındaki elbisenin fiyatı 7 bin 860 levadır. Bu para,  140 leva emekli maaşıyla geçinmeye çalışan eli öpülesi Fatme, Hatice, Ayşe ninelerimizin 5 yıllık emekliliğidir. Dağlarda, Kara Deniz’de villalar yaptırdılar. Milyonlar sayıp yat satın aldılar. Av sofralarında ziyafet verdiler. Kadın oynattılar. Durum ortada. Lütfü Mestan bile bu kuyudan su çekemez olunca, kurt avına Gruevo köylüleriyle gidiyor. Eskiden yanında bir sürü general, eski bakan, gizli polis subayı vb götürüyor, onları yedirip içirip paklıyordu…Av hep bahaneydi, önemli olan kör sofraydı.

İşte bu gidişe son verecek olan gücü hareketlendirmeye, elinizdeki tükenmezle zarftan çıkardığınız referandum kağıdının soldaki ikinci karesini işaretlemeniz seçim odasında yeterli olacaktır. Memlekette seçmenlerin % 82’si bunu yapmaya kararlıdır ve bu soyguna son verecektir. Geçen seçimde parti babalarının cebine bu kalemden 38 milyon 500 bin leva akmıştı. O işaretlemeyle bunu siz durdurabilirsiniz. Bu parayla yoksullara, emeklilere, okullarda kahvaltı eden çocuklara daha kaliteli gıda, yakın, yolluk verilmesini sağlayabilmiş olacaksınız. Sıra sizde!

 

 

İşte bu nokrada ben bu 2. referandum maddesini de işaretleyelim diyorum. Çünkü seçime katılmak zorunlu olunca, Bulgar makamları ister istemez Türkiye’de 1000 (bin) Bulgaristanlıya 1 (bir) sandık olmak üzere 620 sandık açmak zorunda kalacaktır. Böylece Avrupa’da yalnız AB dışı olan T.C.’de uygulanan sandık sayısı kısıtlaması kendiliğinden kalkmış olacak, demokrasi ve insan haklarımız kazanacaktır. Hepimiz kazanacağız.

Demek oluyor ki, seçim odasında, “referanduma da katılmak istiyorum” dediğinizde elinize verilecek olan zarfın içindeki kâğıdın sol yanındaki 3 kutucuğun 3-ünü de lütfen işaretleyin ve özgürlük, demokrasi, adalet ve insan haklarının genişletilmesini isteyen vatandaşların şerefli saflarında yer alınız, medeni vatandaş vazifenizi yerine getiriniz.

Seçimlere bu şekilde katılmanız yasaldır. Referandum meclis kararıyla yapılıyor. Anayasa Mahkemesi tarafından 3 soru onaylanmıştır. Halk oylaması için daha önce 700 bin imza toplanmış, geçen gafta ise Sofya’da “haklarımızı genişletelim” miting-konserine 120 bin vatandaş katılmıştır.

***

Yazımızın başında seçim kampanyasında Cumhurbaşkanı adayları önlük silkti dedik. Bunun anlamı şudur:

Biz bu seçimde biz soydaşları ve memleketimizdeki Müslüman Türk kardeşlerimizi ilgilendiren birkaç ana sorunla karşılaştık.

Bunlardan birincisi,  aşırı soldan “Ataka” partisi ile aşırı sağdan Makedonya İç Devrim Hareketi VMRO ve güya “Yurtsever Cephe” partisi üçlüsünün ortak adayı olan VMRO Başkanı Krasemir Karakaçanov ile onu destekleyen Volen Siderov ile Valeri Stoyanov milliyetçi ve ırkçı zihniyetli siyasetçi ve milletvekillerinin konuşmalarında dile geldi.

Daha kampanya başlarken, bir yandan Türk Bulgar sınırına çekilen dikenli tel örgüde gözetimi modernleştirmek için Brüksel’den 160 milyon Euro ek ödenek istendi. Bir de İstanbul’u ve Boğazları vurabilecek, havada patlatılabilmeleri için TSK’de savunma sistemi olmayan, orta menzilli füzelerın ülkemize üslendirilmesi istendi.

Bu da yetmezmiş gibi, aday Karakaçanov, 1990’da dağılan Varşova Paktı “CC–23” füze bataryalarında askerlik yaptığını hatırlayarak, 1980’li yıllarda NATO ve TSK’de “CC—23” lerin İstanbul’u yok etmesini önleyecek silah olmadığını belirterek, o zaman Bulgaristan idaresinin iç siyasette de istediği gibi hareket ettiğini vurguladı. Söylemek istediği o zaman “soya dönüş” adı altında isim değiştirme siyasetiydi.

Böyle bir füze gücüne dayanan Bulgar yöneticisi T. Jivkov’un dış ve iç politikası seçim kampanyasında övüldü. (Halen bu füzeler kesildi ve imha edildi.) Biliyorsunuz o yıllarda isimlerimiz zorla değiştirilirken binlerce kardeşimiz tutuklanmış ve “Belene” kampı başta olmak üzere, hapishaneler ve sürgün merkezleri Türk dolmuştu. Görüldüğü üzere, Bulgar toplumunun bu seçim anket sonuçlarında % 8,4 olarak ortaya çıkan böylesi çarpık zihniyetli kesim, bizi bir daha boğmaya denemek, Türkiye’deki soydaşlarımızın geri dönmeleri engellemek, soydaşlarımızla kardeşleri ve yakınları arasındaki bağları koparmak, vatan da kalanların da kimliksizleştirilmesi için fırsat kolladıklarını gizlemiyor. Olayın en acı tarafı ise bu kör ve küflü zihniyetin Bulgar seçmen arasında İkinci Borisov iktidarı (GERB) yıllarında bir yandan çoğalırken, aynı zamanda meclise kümelenmesi ve hükümetin de ortağı olabilmesidir.

Kabarmaya devam eden ve her fırsatta öne atlayan bu küflü ırkçı zihniyet, Karakaçanov seçildiğinde, azınlık gençlerini yine askere çağırıp 12 ay parasız çalıştırmayı ve devletin ağır işlerini Pomak, Türk ve Çingene gençlere yaptırmak, Bulgar gençleri de 6 ay silahlı eğitime almak istiyor. Bununla birlikte ordu içinde, 1984-1989’da Türklere, 1970-72’de Pomaklara kan kusturan Bulgar kızıl bereli askeri timlerini de yeniden oluşturmaya ve halka gözdağı vermeye çalışıyor.

Giderek palazlanan bu siyasi kesimin yöneliminde, hele de dış siyasette Bulgaristan Türkiye sınırına AB devletlerinden özel kuvvetler yerleştirmek, T.C.’nin AB üyeliğini engellemek; FETÖ ajanlarına ev sahipliği yapmak ve onları korumak, Türkiye vatandaşlarının Bulgaristan’a vizesiz girmelerini her ne pahasına olursa olsun engellemek gibi kesin hedefler de yer alıyor. Bu hedeflerin Cumhurbaşkanlığına taşınması Bulgaristan’ın yakın gelecekte faşist-ırkçı yönelime bağlanacağına işarettir.

Karakaçanov gibi bir adayın muhtemel seçilmesi halinde, Bulgaristan’daki camilere, mescitlere, Osmanlı mirasına saldırılar daha da tırmanacak, cami dışına sızan ibadetlerin yasaklanması, minarelerde ezan okunması vb vb kısıtlamalar ve yasaklamalar şiddetlenerek birbirini izlemeye devam edecektir. 2014’ten beri Bulgar meclisinden çıkan Türk-Müslüman düşmanı yasaların veya yapılan yasa değişimliklerin hepsi VMRO ve güya “Yurtsever Cephe” önerisi ve eseridir. Bu sağ ve sol milliyetçi kenetlenme ve izlenen ortak menzil Türk ve Türkiye düşmanlığı yani faşizmdir.

Hiçbir küçük, zor nefes alan devlet büyük siyaset izleyemez, büyük devletler arasındaki global (küresel) siyasette aracılık yapamaz, çünkü buna gücü yetmez. Böyle bir durumda siyasi keskinliğin zehrini azınlık topluluklarına yöneltmek de tamamen yanlıştır, ulusal bütünlüğü parçalar.

Yzımda, 21 sıyasetçiden yalnızca aşırı milliyetçi bir politikacının tezlerine işaret etmemin nedeni ise, bu çevrelerin son yıllarda Fransa ve Avusturya’da da kanatlanıp kabarması ve değişik çevrelerden destek ve yardım da bulmasındadır. İşte bu nedenle referanduma katılanlar, vatandaşlık görevini bilinçli yaparak, 3 kutunun içini de işaretleyerek, düşman dalgasının daha da kabarması yolunu kesmelidir. Bu dava ortak davamızdır. Son seçimlerde bu çevrelere Bursa seçmeninden 500 oy çıkması ise utanç vericidir.

***

  1. yüzyıl tarihi faşizmin en ağır bunalım dönemlerinde baş gösterdiğini doğrular.

Yine 20. yüzyıl faşizmin ilk hedefinin etnik ve dini azınlıkları her ne pahasına olursa olsun yok etmek olduğunu ispatlar.

Almanya’da Yahudi ve Çingene toplama kamplarını, ölüm kamaralarını, milyonlarca insanın yakıldığını ve imha edildiğini asla unutmayalım. Faşizm yıllarda Bulgar milliyetçi-faşistler de Yahudi ve Çingenelerimizi hayvan vagonlarına doldurup Almanya’daki gaz kamaralarına göndermişlerdi. Daha sonra kaderlerinden asla ilgilenmemişti. Memleketimizden kovulan Türklerle ilgili de “ne yaparlarsa yapsınlar, kendi başlarının çarelerine baksınlar” havası estirilmek isteniyor.

Tarihi unutan, hele yakın geçmişimizi hatırlamak istemeyen asla yaşayamaz. Haklarını uğruna mücadele etmek her insanın başta gelen boyun borcudur. Bu direnişlere baş koymuş dernekler desteklenmelidir. Moskova ajanı Ahmet Doğan’ın parasıyla kurulan “ATAKA” parti lideri Volen Siderov’un Sofya’nın “Malaşevtsi” semtinde 2006’da Roman vatandaşlara  (Çingenelere) hitaben yaptığı konuşmada “Hepinizden sabun yapacağız” deyişi asla unutulmamalıdır.

Bu cümleden olmak üzere, son 26 yılda, biz Bulgaristanlı Türklerin hak ve özgürlüklerimizi elde etme mücadelemizde, hele de toplama kamplarında ve hapislerde yıllarca çürütülen,  en ağır eziyetleri gören kardeşlerimizin arasına sızan, kendilerine “Beleneci” dediğimiz mağdur ağabeylerimizin haklarının söke söke alınması davasında kendiliğinden “lider” oluveren Mümün Sezgin’i hatırlamadan edemeyeceğim. Bulgaristan’da eylem veren FETÖ ajanı olduğu ortaya çıktı. Yerli gizli polisle işbirliği halinde bulunduğu 15 Temmuz 2016 olayları aynasında birden bire parlayınca, hepimiz düşündük kaldık.

Lider geçinen, boynundan kravat indirmeyen, FETO parasıyla arabadan inmeyen, en lüks lokantalarda yiyip içmiştir. Bulgarca gazete çıkaran ve kimin “komünist”, kiminse “ajan” olduğuna kılavuzluk eden bu taş kafa FETO istasyon şefi, Bulgaristan’da hak adalet davasının kösteklenmesinde çok önemli bir rol oynamış, işleri hep yokuşa sürmüş ve insanlardan çok para toplamıştır.

“Bu memlekette bir şey olmaz”  gibi FETÖ zihniyetini sömürerek yerleştirmeye çalışırken, tamamen haklı bir davayı toslamaya itmiştir. “Başarılarından dolayı” FETÖ merkezince defalarca mükâfatlandırılmıştır.

Seçimin birinci ve ikinci turu arasında konumuza devam edeceğiz. Şu unutulmamalı Bulgar milliyetçilerinin tüm çalışmaları her ne pahasına olursa olsun Türklerin ve Türkiye’nin menfaatlerine karşı olmuştur, karşıdır ve karşı olmaya devam edecektir.

Reklamlar