Raziye ÇAKIR

Tarihin tozlu sayfaları arasında Türk milletini farklı coğrafyalarda, farklı adlarla görürüz: Balkan Türkleri, Kafkas Türkleri, Suriye Türkleri, Irak Türkleri, Afganistan’daki Türkmenler… Farklı dallar gibi görünsek de aslında aynı kökün parçalarıyız. Hepimizin kökü Tanrı Dağları’na dayanır; gövdemiz ise Türkiye Cumhuriyeti’dir. Ancak ne yazık ki, bu gerçek kimi zaman unutuluyor ve Türk milleti kendi içinde ayrışmaya çalışıyor. Bu ayrışma, bizi güçlendirmek yerine zayıflatıyor, birliğimizi bozuyor.

Türklerin Kökeni: Ortak Bir Miras
Türk milleti, Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarından çıkarak dünyaya yayılan bir halktır. Her bir dalı farklı bir coğrafyada kök salmış; Kafkaslardan Balkanlara, Orta Doğu’dan Anadolu’ya kadar geniş bir alanda varlık göstermiştir. Ancak unutulmamalıdır ki bu dalların kökü birdir.
Tanrı Dağları: Türklerin ilk yurdu, bu büyük dağlar ve çevresindeki bozkırlardır. Bugün dünyanın dört bir yanına dağılmış Türk toplulukları, bu topraklardan çıkan aynı medeniyetin mirasçılarıdır.
Ortak Kültür: Farklı coğrafyalarda farklı gelenekler geliştirilmiş olabilir, ama dilimiz, tarihimiz ve inancımız bizi birleştiren temel değerlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti: Gövdeyi Ayakta Tutan Güç
Bugün dünya üzerindeki tüm Türklerin ortak paydası Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye, Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için bir gövde, bir merkezdir. Kökümüz Tanrı Dağları’nda olsa da gövdemiz Türkiye’dir; dallarımız ise dünyanın dört bir yanına uzanmıştır. Bu yüzden Türkiye’ye bağlılık, sadece bir ülkeye bağlılık değil, aynı zamanda Türk milletinin geleceğine olan bağlılıktır.

Kimse Kimseden Üstün Değil
Türklük, bir coğrafya meselesi değil, bir millet meselesidir. Balkan Türkü, Kafkas Türkü, Türkmen ya da Anadolu Türkü… Kimse kimseden üstün değildir. Üstünlük, kimin daha çok çalıştığı, kimin Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne daha fazla katkıda bulunduğuyla ölçülür. Boş konuşmalarla, kahvehane sohbetleriyle, sosyal medya tartışmalarıyla Türklük büyümez; ancak çalışarak, üreterek ve birliğimizi koruyarak büyüyebiliriz.

Türklüğün Gerçek Ölçüsü
Türklük, bir soy ya da köken meselesi değildir; Türklük, bir dava, bir idealdir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” Bu söz, kökeni nereden gelirse gelsin, Türk milletine hizmet eden, bu milleti bir adım daha ileriye taşımak için çalışan herkes için geçerlidir.
Türklüğün üstünlüğü, çalışkanlık ve fedakarlıkla ölçülür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınması, dünyadaki Türk varlığının güçlenmesi, mazlumlara el uzatılması… Bunlar Türklüğün gerçek ölçüleridir.

Birlikte Güçlüyüz
Dallarımız farklı coğrafyalara yayılmış olabilir, ama unutulmamalıdır ki bir ağacı güçlü kılan kökleridir. Eğer köklerimize ihanet eder, birbirimizi ötekileştirirsek, ağacımız kurur, dallarımız kırılır. Bu yüzden Türk milleti olarak birliğimizi korumak, kardeşliğimizi pekiştirmek zorundayız.
Düşmanlarımız farkında: Türk milletinin birleşmesi, sadece Türkler için değil, tüm insanlık için bir güç kaynağıdır. Ancak düşmanlarımız da bu birliğin gücünü bildikleri için bizi ayrıştırmaya çalışıyorlar. Bu oyunlara gelmemeliyiz.
Birlikte çalışmak: Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlenmesi için her Türk, hangi coğrafyada olursa olsun, elini taşın altına koymalıdır.

Son Söz: Aynı Ağacın Dallarıyız
Türk milleti, büyük bir ağaçtır. Bu ağacın kökü Tanrı Dağları, gövdesi Türkiye Cumhuriyeti, dalları ise tüm dünyaya yayılmış Türk topluluklarıdır. Kimse bir diğerinden üstün değildir. Bizler ancak birlikte güçlü olabiliriz. Üstünlük ise, yalnızca Türk milletine hizmet edenler, bu millet için çalışanlar arasındadır.
Artık konuşmayı bırakıp eyleme geçmeliyiz. Her birimiz Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için ne yaptığımızı sorgulamalıyız. Çünkü geleceğimizi ancak çalışarak, üreterek ve bir olarak inşa edebiliriz.
Birliğimizi koruyalım, köklerimize sahip çıkalım. Çünkü kök güçlü olursa, dallar da yeşerir.

Reklamlar