Sakir ARSLANTAŞ
Tarih: 12 Ocak 2021

Bulgar demokrasisi “hasta” diyenler, Cumhurbaşkanı Radev’in yanındaydı ve 28 Mayısta genel seçimlerin yapılıp yapılması konusunda “Sağlık Komisyonundan” rapor alınmasını önerdiler.

Rapor hazırlanınca beklemek zorundayız.

Taraflar görüştü. Diyalog başladı. Önemli bir adım atıldı.
Başbakan görüşmelere katılmadı. İstifa etmeye hazırlanıyor olabilir.

Sözde 7 parti meclise girecekmiş. En çok korktukları parti “Var böyle bir halk!” Üçüncü olacakmış. Şarkıdan, türküden, köçekten başka bir şeyi olmayan bu partinin politik programı? Ne zaman yazılacak ve yayınlanacak mı? Yoksa Bulgar halkı hala tünelin sonu vardır, yolun sonu çukurdur masallarına hala inanıyor mu dersiniz! Programsız bir partinin % 18 oy alması, beni şaşırtıyorsa, toplumu korkutmalıdır. Programsız partiler “yalan” partidir. Meclise % 18 yalan girdiğinde bütün meclis zehirlenir ve politik hayat durur. Politik partiler Meclise “aydınlık” götürmeyen partiler, durdurulmalı ve salona alınmamalıdır.

En kötü olan ise Makedon voyvodalarının ve Volen Siderov sözde “yurtsever” faşistlerinin meclise girmesi olacaktır.

Seçim oyları saymaya götürülürken, çuvallar değiştirilecek ve seçimleri yine GERB partisi kazanacak diyenlere inanıyorum, çünkü Bulgaristan’da dolandırıcılık olmadan iş olmaz.

Son günlerde çok yağmur yağdı. Barajları boşalttığı halk susuz kaldığı için halse atılan Dinov gibi Ekoloji Bakanlarını serbest salmışlar, çünkü barajlar dolmuş, barajların boşaltıldığına kanıt kalmamış.

2020 yaz ve güzünde Bulgaristan’da yapılan protesto gösterilerinin enerjisi lağım kanallarına akıtılmış ve seçimlere kadar yeni gösteriler yapılmayacakmış.

Susan adamlar Mesih değildir. Hiç kimse Mesih değildir. Yoksa “Var böyle bir halk!” başkanı Slavi Trifonov’un 2016 halk oylamasında oy verdiğimiz programı gerçekleştirmesi yeteri olacak mıdır?

Seçimden sonra seçilecek olan Başbakan Borisov gölgesinden çıkabilecek mi?

Statüko değiştirilebilir mi? Yoksa bu defa da yalnız koltuk değnekleri mi değişecek. Demek istediğim, sözde yurtseverlerin yerini Stavi Trıfonov’un “Var mı böyle bir halk?” partisi alır ve olay biter mi?

Cevaplar:
Bulgaristan’da Mart sonunda olmazsa. Nisanda, Nisanda olmazsa Mayısta parlamento seçimi olacağına inanıyorum. Meclisin parça buçuk partilerle dolacağına, bu malzemeyle hükümet kurulamayacağını anlayanların, başka formül uygulayacağına ve hatta 2021 güzünde Cumhurbaşkanı ve bir yılda ikinci meclis seçimini birlikte yapmayı akıldan geçirdiklerine de inanıyorum.

Bir defa her şey eskinin devamıdır. Bu ülkenin gelecek planlarını 30 yıldan beri illegal durumda olan komünistler yapar. Toplumu yorulan eşekten indirir ve yenisine bindirir. Memlekette eşek ve katır bolluğu var.

Bulgaristan’da sosyolojik ajansların hepsi (anketçiler) kullandıkları mali kaynaklar olarak GERB partisine hükümete bağlıdır ve seçim gününe kadar GERB partisinin hep kağıt üzerinde birinci parti olmasına şaşmamak gerekir.

Bulgaristan’da insanlar beklenti içindedir. Seçime ilk defa katılan bir parti toplantıya gitse, konuşmacının yüzüne biz size oy vermeyeceğiz, çünkü siz meclise giremeyeceksiniz, oyum boşuna gidecek ve umudum ölecek, demekten çekinmezler.

TV propagandası bedava olmalıdır. 2017’de “Nova” TV ve “btv” dakika ücreti olarak 30 bin leva istediler. Bugünkü koşullarda GERB partisi bile bu baskıya zor dayanabilir. TV’de Türk dilinde propagandaya müsaade edilmelidir.

Bulgaristan’daki derin bunalım şartlarında politikacılar ekmeğini koruma derdinde ve değişmiyorlar ve halka inmiyorlar.

1989’da komünist partisi kılıf değiştirip parçalanma, bölünme dağılma sürecine girince, 30 yıl geçti bu süreç durmadı. Neden mi? Çünkü Bulgaristan’da çöküş ve bataklığa batma süreci durmadı. Biz tepiştikçe batıyoruz. Avrupa Birliği olmasaydı Bulgar devleti bu son 30 yılın bir noktasında dağılabilirdi. Komşulardan herkes göz koyduğu parçayı alır ve dükkân kapanırdı.

Oysa ortaya çıkan nedir? Bulgaristan dağılmadan kurtulma bir yana, kendisi büyüme, genişleme ve başka topraklara oturmayı düşünüyormuş ki, 2020’de ortaya çıkan Makedonya meselesi de, dünün olayı değil, tarih ötesinden gelen bir olay. Eski ve orta çağlarda (681 -1018) Bulgar devleti 4 başkent değiştirmiştir. 4. başkent Ohri’ye Preslav’dan 960’ta taşınmış ve Birinci Bulgar devletinin çöktüğü olan 1018’e kadar kalmıştır. Ohri bugünkü Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin Ohri Gölü kenarındaki Ohri kasabası ve kalesidir. İlginçtir,  Bulgarlar guguk kuşu gibi hareket etmişler ve bugün o toraklar bizim, konuştuğunuz dili bizden öğrendiğiniz, o tarih bizim, sizin kimliğiniz yok demeye devam ediyorlar. Yani 1000 yıl olmuş olaylar bugün de yaşanıyor.

Bulgaristan’ın doğru anlaşılabilmesi için HÖH-DPS partisinde Ahmet Doğan’dan başka söz sahibi kimse olmadığı, ötekilerin hepsinin kelebek olduğu söylenebilir. Danço Tsonev’in HÖH-DPS yönetiminde kalması D. Peevski etkisinin arttığı şeklinde yorumlanıyor. Tsonev, daha önce Hristo Biserov’un, daha da önce İvan Kostov’un, her zaman “DS” nin adamıydı ve öyle de kaldı. Peevskiye hizmet ederse, şaşmamak gerekir.Bu gerçek anlaşılmadan Bulgaristan Türkleriyle ilgili doğru ve isabetli, gerçekçi ve anlaşılır siyaset yürütülemez. Burada Delyan Peevski hakkında şunları söylemeliyiz. Peevski DPS’yi kullanarak Bulgaristan’daki Rus sermayesinin bir kısmını idare ediyor. Kararlar Moskova’da alınıyor o yalnızca bir “Bulgaristan Müdürü”. Son alınan kararlarla “Nova TV” ve “Kamal 3 “ TV elinden alınıyor ve CİA – . Amerikan güçlerine devrediliyor. “bTV” televizyonu ise Rus paralarıyla Çek medya şirketi eline geçiyor. Demek oluyor ki, Peevski biraz budanıyor, fakat aynı zamanda “bTV” üzerinde seçim propagandası etkisi artabilir.

Fakat günümüze kadar seçim öncesi Bulgaristan’da haber kanallarının kimin kontrolünde olacağı konusunda bir açıklamada bulunulmamıştır. Fakat yeni durumda Rusya’nın Bulgaristan’da yalnız “bTv” kanalıyla kalacağını düşünmek istemiyorum. Aynı zamanda “Skat” ve “Alfa” kanallarını da hesaba katmak istemiyorum.

Yaklaşan seçimleri kimin, nasıl ve ne kadar parayla finanse edeceği konusu da henüz açıktır. Fakat son 15 yıldan beri GERB partisinin Bulgaristan iş çevrelerinin derisini yüzdüğü dikkate alınırsa, yüzleşme sert olacaktır. GERB partisinin elinde ve kontrolünde çok büyük bir para var ve seçmeni paraya boğacaktır tehlikesi kapı çalıyor. Bununla birlikte maliyede, İç İşleri Bakanlığında ve il ve ilçe polis amirliklerinde GERB partisine sımsıkı bağlı kadrolar görevlendirilmiştir ve seçim üzerindeki baskı büyük olavaktır.

Ama biz dönelim günümüze. Başbakan Borisov nasıl oldu da suratından akan cahillikle 11 yıl iktidarda kaldı? Cevabı basit. Toplum kör cahil. Toplum debil. İnsanlar bitkin. Borisov, kendinden daha cahil ve basit olan Todor Jivkov’un yönetim bicimizi benimsedi ve sürdürdü. T. Jivkov daha 1950’li yılların başında insanların tarlalarını kooperatiflere topladıktan sonra, birçok insanın boş zamanı dolduracak durumda olmadığını, kaşındığını, saçmalıklar konuştuğunu fark edince, herkese tarla kulaklarından, dere tepe boylarından yarım dönüm, bir dekar bağ-bahçe işleme hakkı tanımıştı. Zaman törpüleyen bu insanlardan istenen, fazla üretip pazara çıkmadan, rekabet ve kıskançlık yaratmadan yaşamalarıydı. Borisov da emekli – yaşlılara köylerinize dönün, demedi mi?

Diktatör Jivkov’a “halktan biri demişlerdi”.

Borisov da “halkın düzeyine indi,” halk gibi konuşuyor, iki dediği birbirini tutmuyor, devamlı söz değiştiriyor.

Bulgar halkı “belleği zayıf” bir halktır. İşine gelmediği hemen unutur. 20. Yüzyılda azınlıklara etmediğini bırakmadı, ama kitaba yazmadı, unutturmak istiyor. Unutmak istemeyenleri memleketten kovdu.

Bu yazımı yazmamın nedeni, Borisov’un yerine gelecek olan politikacının nasıl biri olacağına ilişkin tahmin ve seçeneklerdir. Kişisel görüşüme bakılırsa, Borisov’tan farklı birisi olursa tutunamaz. Onun gölgesinden çıkamaz. Onun yolunca yürümek zorundadır. Bu sürecin kesilmesi için dışarıdan, örneği paraların geldiği Brüksel’den ya da Washington’dan baskı gelmesi gerek.

2013’te bir Matematikci ve maliyeci olan bağımsız Plamen Oreşarski Başbakan oldu. Halk ona güven beslemedi, sözü sözdür, dediği dediktir, demedi, 2. sene istifaya zorladı.

Bir yandan yabancı diller bilen, Avrupa Amerika sosyete ortamını tatmış, Jeep’ini şoför süren, Bulgarcadan fazla İngilizce konuşan ve tüm hatıraları ve atasözleri okyanus ötesinden olan, eski dış işleri bakanı Nikolay Mladenov’un (2010-2013 yılları arasında Birinci GERB hükümetinde Dış İşleri Bakanı) Başbakan atanacağı konuşulmaya başladı. 8-9 sene yurda dönmeden dış ülkelerde bulunan bir diplomatın Bulgaristan’a yumuşak iniş yapması, durmadan kaynayan problemler kazanına ayar ateş vermesi ve sonra da pişen aşı adaletli bir şekilde, eli titreyen ve gözleri hep daha fazla isteyen insanlara, ayrım yapmadan kepçeyle dağıtması zor iş olmalı. Borisov 2 defa başbakanlıktan düştükten sonra, Bulgarların telefondan aldıkları ödevlere uymadığı fark etti ve her sabah Sofya’da Bakanlar kurulu binası olan “Dondukov 1” sokağına değil, Jeep’e atlayıp inşaatlara kendisi gitmeye başladı. O bunu yapmasaydı, “Türk Akım” boruları döşenemez, otoyollar ve köprülerden bazıları inşa edilemezdi.

Şimdi seçimlere doğru her gün bir adım ilerledikçe, Borisov acıklı günler yaşamaya başladı. Bir defa seçimleri hep kazansa da, hiçbir seçimde salt çoğunluk elde edemedi. Dolayındaki kadroların hiç birine hiçbir zaman güvenmedi. Türklere “bana oy verirseniz, bakan yardımcılarını sizden yapacağım” dedi ama sözünde durmadı.  Başbakanlığa, hiç kimseye hesap vermemeye öyle alıştı ki, bu gidişle halkın kendisini başbakanlık görevinden uzaklaştırmasını, düşündükçe bile kalbi sıkışıyor, nefesi daralıyor. Boşta kalınca ne yapacağını düşünemiyor. Sıradan biri olmayı kabul edemiyor.

O şimdiye kadar, ülkeyi değişik görevlere atadığı karolarla değil, yoksulluk içinde yaşamaya alışmış, hayatlarının bundan böyle daha da değişmesinden korkan, yetersizlik içinde rahatta alışmış, hatta hiçbir şeyleri olmamasından da yakınmayan insanların arasına inip, onlara anlayacakları bir dilde, ben size para göndereceğim, siz olduğunuz gibi kalın, demekten haz alıyordu. Bazıları ona “halk elçisi” diyordu.

Ne ki yıllar geçti, bir tiyatro sahnesinden her perde oynanınca, ışıkların yandığı ve kapıların açıldığı gibi, onun da sahneden inip salondan çıkma zamanı geliyordu. Borisov bunu  hissediyor. Duyumsadıkça da yüzü kararıyor, gözleri hafiften doluyor ve ardında bir boşluk kaldığına takılıyordu.

Bazen konuşmalarında, kulağına fısıldananlardan farklı şeyler de söylüyordu. “Türk Akım” borularını döşendiğinde işçilerle masaya oturdular, “yaptık bu işi” derken “biz bir ceo-stratejik ülkeyiz” sözleri ağızından kaçtı.

Duruma cevap verecek bir yeni Borisov hiç kimsenin tanımadığı biri olabilirdi.

Paylaşınız.

Sağlık başta olmak üzere huzurlu mutlu günler dilerim.

Reklamlar