Nazım ÇAVUŞ
Tarih: 15 Mart 2021

Hak ve Özgürlükler Hareketi kukla-Başkanı Mustafa Karadayı köylülerden oy istiyor. Silistre ilinin Çernolik köyündeki konuşması gülünçtü. O, siyaset gerçeklerini, her şeyi yarım anlatarak köylülerin bunalımı, politikayı ve seçim hedeflerini doğru anlamalarını bir daha engelledi.

4 Nisan 2021 seçimine ilişkin propaganda yapan partiler, Bulgaristan’ın dış borcunu 38 milyar Euro olarak açıklarken, Karadayı 20 milyar olarak açıkladı. Çalınan parayı mı söylemiyor anlaşılmadı. Sanki iktidar sözcülüğü yapıyor.  Bu yarı gerçeği Akkadınlar’da (Dulovo) da tekrar etti.

Bulgaristan ekonomisi Covid-19 şartlarında yüzde yüz durmuşken, o yarı yarıya durmuştur, diyor. Başkan’ın anlayamadığı bir şey var. Bir artı bir insanın aklında ikidir, hayatta bu böyle değildir.

Ama borcun rakamı her defa aynı olmalıdır. Bir de aşılardan da hükümettekilere para kaptırmayalım demiyor. Bulgaristan 1.200 000 (bir milyon iki yüz bin) vatandaşı aşılasa yeterlidir. Kalkıp da 7 milyon aşı alınırsa, hele bu şirket değiştirilip 72 Euro üzerinden alınırsa, 500 milyondan fazla eder ve israf olur, ama Karadayı bu konulara hiç değinmiyor. “Covid-19” öyle soğan sarımsakla, lahana turşusu ve tarhana çorbasıyla beslenenlere bulaşmazmış…

Bir de, durgunluğu, yapıştığı yerden koparalım demiyor. Sanki halkın ezilmişliğinden, manevi yaşamın çöküşünden ve köylerimizin ıssızlaşmasından memnun ve insansız kalan yerleşim yerlerini, kapısı kapanmış okulların öğretmensiz, muhtarsız muhtarlıkları yönetmek ne kolay diye geçiriyor aklından. Oysa karşısındaki köylülerin yumrukları sıkık, bakışları kıvılcım saçıyor.

Doğru söylediği tek şey, Todor Jivkov diktatörlüğü döneminde Türkçe konuşanlara 5 leva ceza kesilirken, halen bu cezanın 400 defa arttı ve 2 bin leva olduğudur. Ama başka ne cezalar var. Örneğin çocuklarımızın cahil bırakılmamızın cezasını kim ödeyecek?

Avrupa parlamentosunda “anadillere özgürlük tanınsın, anadiller öğretilsin okutulsun” kararı alınırken, Bulgaristan’da uygulanmıyor, dedi Karadayı. Uygulanması için ne yapılıyor, ne yaptınız, bir söyler misin? Biz gerçekleri görüyoruz. Siz bu işlerin olmamasını isteyenlerin yanındasınız. Son 4 yılda yaptığınız bir hayır göstere bilir misiniz? Kaç kişi okuttunuz. Oylarımız için aldığınız paralardan kaç hastamıza ilaç aldınız, kaç camiye odun kömür gönderdiniz? Yoksa çocukları Türkiye’ye geziye mi gönderdiniz? Bunlar unutuldu mu?

Anaokulu çağında çocuğu olan ve çocuğunu Bulgar anaokuluna gönderen bir ana-babanın Hak ve Özgürlükler partisinde işi olamaz, partiden çıkmak zorundadır, diyebildiniz mi?

Okul çağında çocuğu olan ve öğrencisini Türkçe derslerine yazdırmayan bir ana babanın Hak ve Özgürlükler Hareketinde üyeliği silinmelidir. Sözümüz sözdür, diyebildiniz mi? Bu mitinglerde bunu duyursanız da Türklük ateşini yeniden yaksanıza? Ama bu defa insan haklarına yapışıyorsunuz. Bir ananın ve devletin her vatandaşa anadilini öğretmek temel vazifesidir, temel insan hakkımızdır.

Boş boş konuşmayınız? Biz eğitimi vergilerimizle ödüyoruz. Devletten bedava bir şey istediğimiz yok. Sizi meclise gönderirken de, bu işleri takıp etmenizi istiyorsunuz.

Yoksa bize ne kadar çok oy verseniz o kadar iyidir, oy başı 8 levadan çarptık mı alsana yılda 3-5 milyon leva ve gey keyfim gel mi diyorsunuz aranızda fısıldaşırken? Bu paraların da hesabı sorulacaktır. Bak D. Peevski ve A. Doğan’a yaramadı. Haram kanser yapar…

Miting konuşmalarında, seçmene, özünde Türk ve Müslüman düşmanlığı olan Bulgar doktrinini artık şöyle bir açsanıza, Bulgar milli çıkarlarının neresindesiniz onu anlatsanıza. Anadilde konuşmamız, yazıp çizmemiz ve anadilimizi üretim dili olarak kullanmamız, adet ve geleneklerimizle yaşamamız Bulgarları, devleti ve Bulgar yurtseverliğini neden rahatsız ediyor? Bulgar devleti bizim kör cahil olmamızı istiyorsa, bunu dayatıyorsa, 31 yıllık bir siyasi etnik partinin başkanı olarak, halkın karşısına çıkıp el kol sallamaktansa, “kardeşlerim çıkış yolumuz şudur, şudur, şunları şunları yapmalıyız!” demek o kadar mı zor.

Bizim Bulgaristan Türlüğümüzü yeniden ve yeniden yoğurup güçlendirerek yaşatmamış için dıştan, yandan, gökten yardım ve destek beklememiz boştur. Biz, Bulgaristan yasalarına uygun bir şekilde seçime katılmak isteyen büyük kitle olarak, seçim kalemine sarılmalıyız.

Mitinglerde ve köy toplantılarında adayların hepsi karşınıza çıktı, niyetlerini dinlediniz. Bazıları bu işe yeni soyunuyor, bazıları meclis maaşınla yaşamaya alışmış, emeklilik kapı çalsa da yumuşak koltukta oturup, devlet sofrasından ayrılmak istemiyorlar. Boş laf dinlemeye karnınız tok. Zaten Türk kimliği konusunda sizden beklediklerimiz yoktan az… Yalnız kendini düşünenler halkını düşünemez.

Şimdi listelere bakıp, elinizdeki tükenmezle doğru kalem alma hakkı sizindir ve gücünüzü gösterme zamanı gelmiştir. Seçtiğiniz, sözüne inandığınız, kendinize güvendiğiniz milletvekillerini 4 Nisan’da meclise gönderme hakkı sizindir. Elinizdedir. Bulgar politik parti ve hareketlerinin hepsinde geçerli olan, parti listesindeki sıralamaya göre değil, parti listesinde sizin işaretlediğiniz adayın veya adayların parlamentoya gönderilmesi kuralına göredir, yasaldır.

Bulgar devletinin bize de tanıdığı bu hak ve özgürlük yalnız Hak ve Özgürlük Partisinde geçerli değildir. Haklarımızı koruması ve genişletmesi için oy verdiğimiz bu parti en kutsal haklarımızdan biri olan seçime bilinçli ve ortak iradeli katılma hakkımızı baltalamış ve elimizden almış ve hatta bu davada Güney Hüsmen ve Musa Palev gibi kurbanlar verdik.

Bu bakıma Bulgar partilerden aday gösterilen Türklere destek vererek, Karadayı partisine bir ders verme zamanı da gelmiştir.

Türk partisine unutulmaz bir ders olmalıdır. Zamanı gelmiştir. Seçimde istediğimiz partiden önce istediğimiz adaya oy verme yalnızca insan, vatandaş ve seçmen hakkımız değil, HEPİMİZİN POLİTİK HAKKIDIR. Ahmet Doğan haini, Hak ve Özgürlükler Partisi iç kuralı olarak, “ben Türk seçmene bu hakkı tanımam” demesi onu gönlümüzden atmış ve hendeğe itmiştir. Yalancılar, ajanlar ve hainler başı Doğan, “benim ve ne dersem o olacak” demekle aslında, Bulgar ceza kanununa göre tutuklanmalı, en temel insan haklarımızdan olan seçme ve seçilme yasasını çiğnemekten 10 yıl içeri atılmalıdır. Bulgaristan adaleti aslında bu adımla başlayacaktır.

Yeni Başkan Mustafa Karadayı’nın da, “Bulgaristan Türklerine tanınmış olan, tercihli oy verme hakkını tanımayan bir partiye Başkan olmak istemiyorum”, demesini bekliyoruz. Ne yazık ki diyemedi ve diyemez. Neden mi, çünkü Ahmet Doğan’a köpeklik yapmayı kabul ederken, boynuna tasma, bacağına köstek bağlanmıştır, soyuna SÜLALESİNE ÖNCEDEN VERİLEN 10 MİLYON LEVANIN GERÇEK ANLAMI BUDUR ve Karadayı’dan herhangi bir şey beklememiz yalan, yanlış, hayal olur ve biz de hayallere hamal oluruz.

Hak ve Özgürlükler Hareketinin seçimlerden hemen sonra bir kurultay toplayarak, seçim özgürlüğümüze Ahmet Doğan tarafından dayatılan bu doğal ve politik hakkımıza, vatandaş olarak eşitlik hakkımıza kısıtlamayı, engellemeyi, yüzkarasını kaldırmalıdır. Bir Türk partisinin Türk, Pomak, Romen, Müslüman Çingen seçmene, hatta Bulgar’ın yapmadığını dayatması, zorla kabul etmeye zorlamasına tahammülümüz yoktur, olamaz, olay Bulgar memesine taşınması ve Bulgar Yüksek Mahkemesinde bozulması veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmalı, ayrımcılık yapıldığı yüzlerine vurulmalı, mutlaka bozulmalıdır. Bu, Hak ve Özgürlük listesine oy verenlerin birinci ve önemli istek ve ödevi olmalıdır. Bunun özrü yoktur.

Dış ülkelerde ve özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde soydaş seçmene tercihli seçme hakkı tanınmamış olması da gündem olmalı ve mutlaka en yakın bir zamanda çözülmelidir. Seçme hakkı toplu bir halktır, toplumsal iradenin ifade bulduğu, ruhumuzun kaynaştığı bir edinim ve erdemimizdir.

Bu seçimde ancak Hak ve Özgürlük Partisi dışında, Türk, Pomak, Müslüman Çingen milletvekili adaylarına destek olarak geçerlidir ki bu defa ancak ülke içindeki 31 seçim bölgesi listelerinde Türk isimli aday kardeşlerimiz arasından seçerek beliren imkanlar değerlendirilmelidir.

Aday listelerine baktığımızda, Razgrat valisi Güney Hüsmen başta olmak üzere, GERB Razgrat, Şumen ve Silistre, Dobriç listelerinde bu hamle yapılmalıdır. Burada, GERB politikasına bayıldığımız için GERB’e oy verin demek istemiyoruz.

Fakat şu son bunalım ve sıkıntılı aylarımızda emeklilere verdiği ayda 50 levaya “Allah kabul Etsin!” anlamında bir jestimiz olsun diyoruz. Hakkettiğimiz çok daha fazla olsa da bununla yetinmeye çalıştık.

Son dört yılda Razgrat “Pargalı” Merkez Camii çatı ve tabanına yapılan onarım parası yardım, Şumnu Camilerine ayrılan bazı ödenekler, Köstendil “Fatih Cami” onarımına başlanması, Cami, medrese, türbe ve mezarlıklarımıza, giyim kuşanmamıza el kaldırıp söz söylememiş olmasına minnet ifade olsun, demek istedim.

Kuşkusuz biz Boyko Borisov’un diktatör Todor Jivkov’un elinden su içmiş biri olduğunu biliyoruz, medeniyetimizi, inancımızı, siyasi ruhumuzu ve maneviyatımızı yok etmeyi ana hedef bildiğini ve bir uzun vadeli strateji olarak adım adım uyguladığını biliyoruz.

Sınır ötesi Türkiye olmasa hepimizi bir kaşık suda boğmayı hayal ettiğini seziyoruz, fakat ne yapalım su ile ateş arasında var olmaya çalışıyoruz.

Fazla bir şey beklediğimiz yok. Biz iğneyi baştan kendimize, yani Hak ve Özgürlükler Hareketine batırmak zorundayız. Bu seçimlerden önce Rusya çömezi, partimiz içinde zehir küpü, olumsuz tümör Delyan Peevskiden kurtulmamız ve İş Allah yakında okumuşların en cahili ve kötülerin en kötüsü Ahmet Doğan’dan da kurtulur ve boynumuzdaki ipleri çözeriz. Bu çözülme aslında Bulgar demokrasisinin boynundaki hepimizi sıkan Savcılık ve totalitarizm ipinin de kopması anlamına gelecektir. Tabii bu kararlılığımızda bu defa Bulgar demokratlarla birlik olmak zorundayız.

Konuya birkaç cümleyle daha devam etmek istiyorum.

Biz bugünkü manevi eziklik durumuna 1946’da tüm okullarımızın devletleştirildiği ve kapılarının kilit üstüne kilit kapandığı günlerde de yaşamıştık. Köylülerimizin ruhu köylerimize hapsedilmişti. Topyekûn körleşme zulmü yalanmıştı. Biz, Bulgaristan Müslümanları İslam medeniyeti Avrupa’ya taşınırken Bulgaristan durağında kalmışız. Ruslar, Avusturya ve Bulgarlar birlik olup 1878’de bizim Balkanları ve Avrupa’yı İslam nuruyla aydınlatma yolumuzu medeniyetlerin kaynaşmasını engellerken hepimizi karanlıkların cehennem tümeline ittiler.  Bu zindan tünelden biz, içimizdeki ateşle önce Arap harfleriyle Eski Türkçe eğitimde nur olma ödevinde başarılı olduk.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan bu atılımda, bizden biri olan,  İsmail Hakkı Tonguç, halkın yeniden aydınlanması formülünü bulup kitlelere indirip öğrenim, eğitim ve kadro yetiştirme çalışmalarını birbirine örerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin 61 vilayet merkezinde,  305 ilçesinde ve 9 150 köyünde KÖY ENSTİTÜLERİ kurarak ışık dağıttı. O, Silistre iline bağlı Tataratmaca köyünde doğdu. Babası Kırım Tatarlarından Hacı Veli oğlu İdris, annesi Dobruca Türklerinden Vesile’ydi. İlkokulunu köyünde okudu. Silistre rüştiyesi, Kastanonu Öğretmen Okulu ve İstanbul Öğretmen Okulu’nda eğitim aldı. Almanya’ya eğitim için gönderildi. 1919’da yurda geri çağrıldı. 1921’de yeniden Almanya’ya gönderildi. 1925 yılında tekrar Almanya’ya gönderildi. Konya Öğretmen Okulunda, Ankara ve Adana’da görev yaptı. 1925 yılında mesleki incelemeler yapmak üzere altı ay boyunca Fransa, İngiltere ve Almanya’da bulundu. 1929-1933 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenlik ve müdür yardımcılığı yaptı. 1935 yılında KÖY ENSTİTÜLERİNİ kurmasını sağlayacak il öğretim genel müdürlüğüne atandı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli aydınlanma devrimi olan KÖY ENSTİTÜLERİ dönemini ona nasip olmuştu ve o yönetti.

Şimdi, 120 yıl sonra aynı köyde halkı toplayıp laf anlatan, gerçeklerin yarısını söyleyen Mustafa Karadayı, lütfen halkımıza söz versin. Bulgaristan Türklerinin vereceği oylarla meclise taşıyacağı kadrolardan bizim hiçbir beklentimiz yok. Doğrunun doğrusu budur. Fakat Bulgar devletinden oy başı alacağı toplam 4 milyon levayı Türkçe eğitimine, Türk evlatlarımız arasından kadro yetiştirilmesine harcanmasında ısrar ediyoruz. Memleketimizde bir Türk Lisesi açılmasında direniyoruz. 30 yıldan beri bir enser çakmadınız. Hadi bu defa eğitim ve aydınlanma alanında iş başı yapınız. Başarılar dileriz!

Devam edeceğiz. Teşekkürler.

Okuyanlara teşekkürler ve lütfen paylaşsınlar.

Reklamlar