Tarih:  19 Aralık 2019
Yazan: Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu:   Doğan dediğin kafasız her yıl boş boş konuşmaya usanmadı.

Bilirsiniz her yıl Sofya’da “Boyana” semtindeki o korumalı yerde 19 Aralık gecesi toplanan kör sofra, dün akşam da toplandı. Korumalardan geçip de içeri girenler yediler içtiler ve demokrasiden faşizme geçerken son renk olan “kahverengi” takım elbiseli “Drından Şorasına” konuk oldular. “Drandar Şoparı” kavramı yeni, bir gün önce DS milletvekili D. Peeski’nin hem Bulgarların hem de Türklerin kafasını karıştırmak için çıkardığı “PİK” elektronik yayınında HÖH-DPS eski Genel Başkan Yardımcısı Osman Oktay’ın “Borisov projesini çizen yüksek mimarlar onu yok etmek istiyorlar. Borisov ayakta kalabilmek için onları yok etmek zorundadır.  DPS içindeki anahtar isim İskra Mihaylova” başlıklı yazısına çıkan eleştirilerin birini kaleme alan İvan Karov isminde bir kişi kendini şöyle tanıttı.

“Ben, yedekten bir “DS” Milli Güvenlik yarbayı idim. Ajan “Sava” Ahmet Doğan ve ajan “Ognyan” Osman Oktay’ı yöneten gizli istihbarat subayı olarak çalıştım. Osman “Çernolik” köyünde sağlık memuruydu, pek çok Türk ile yakın temas halindeydi.  Bir ajan olarak Ahmet Doğan’dan çok daha verimli bir ajandı. Devlet terörüyle isim değiştirme süreci olan s.o.“soya dönüş” sürecinde, ismi değiştirilen Türklerden hangisinin direnmeye hazır olduğunu, hangisinin kundaklamaya yapmaya hazırlandığını, kimler Deliorman’da bir Türk bölgesi kurmaya mücadele etmeye hazır olduğunu ve daha birçok bilgileri Osman’dan alıyorduk. “Sava” yani ajan Ahmet Doğan odun kafalı birisiydi, tek sözle “Drındar köyünden bir  Şopar” idi.  Osman yıllardan beri analizci, yorumcu ve yönlendirici olarak çalışıyor, şu üçüncüsü kendisine en uygun olandır.”

Yıllarını Ahmet Doğan’ı hazırlama işlerinde geçirmiş bu istihbarat subayı (İvan Karov)  yalan “Saray” da sözde yapılan konuşmadan 5 saat önce yazdığı şu satırları 168 bin kişi tarafından hemen okundu. Hepsi boş kafalı bir kişiden bir şeyler beklemenin yanlış olacağına işaret ettiler.

Türklerin Haini, Bulgarların değeri, KGB’nin uşağı A.Doğan “beklenen” (bazı basın yetkililerine göre) Yılbaşı Demecinde gerçeği isterseniz, hiç bir şey demedi. Üç sayfalık bu konuşmayı sıksan içinden çıkan aynen şudur: “Demokratik modeli yeniden ateşlememiz gerek!” Ben buna ancak “saçmalığın cıvıtmışı” diyebilirim.  Sen al, milletin adının değiştirilmesine seyirci kal!
Dilinin yasaklanmasına seyirci kal! Dininin yasaklanmasına seyirci kal! Geleneklerinin ayakaltına alınmasına seyirci kal! Müslümanları vakıfları, mezarlıkları peşkeş çekilmiş sen seyirci kal!
Sonra efendim Sofya Halk Meclisi etrafında isimlerini ve hiç olmazsa din haklarını geri almak için günlerce direnirken elleri, ayakları donmuş, erzakları tükenmiş, kaşları ve kirpikleri buzlanmış Pomak ve Türklerin karşısına bir korumalı silahlı, hoparlörlü zalim polis arabasıyla dikilip “ben sizi kurtaracağım” demek yeni tuzağın püskülüsü değil de nedir? Artık eski insanlar kalmadığının farkında bile değil. Geliştir kendini biraz.

Sonra ardından 04 Ocak 1990’da Hak ve Özgürlük Partisi “kurdum” dedi. YALAN ÜSTÜNE YALAN. Öyle bir günde beş günde ve 33 kişiyle vs parti kurmak imkânsızın imkânsızıdır. Bu bir yalandır. Partiyi halkımız, Bulgaristan’da yaşayan Türk Kimliklilerin bilinçli iradesi kurmuştur. Biz ajan “Sava’sız” da partiyiz. Hapiste de partiydik. Bu memlekette yarını kalbinde taşıyan tek kudret Türkler ve Türklüktür. TÜRK’E KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ KORKUNÇ OLUR… UNUTMA…

Katil polis adına konuşan, çalışan biri nasıl olur da bizim kurtarıcımız – temsilcimiz olabilir?

Ve dün gece bu kış odun alamayan, kömür bulamayan, evini çocuklarını ısıtamayan, açlık ile tokluk arasında yoksulluğun dibinde sürünmek zorunda bırakılan halkımızın alın terinden çalınan nafakalarla “saray” ziyafeti veren bu “Drından Şoparı”na söyleyecek sözlerimiz var.  Önce kendine gel!

Bizim gençliğimizde ülkemizdeki toprakların % 78’i sulanıyor ve işleniyordu. Köylerimiz kent gibiydi. Sana yaptıklarını hatırlatırken yüzüne KATİL bozması diyorum.  Önce git A.Emin’nin hesabını ver. Ayrıca sen gibi mankafa yöneticiler 2 milyon köylünün evlerini, topraklarını bırakıp ata cennetimiz den kopmalarına neden oldunuz. 30 yıldan beri her yıl köylü nüfus % 2,5 azalıyor. Köylerimizde yalnız yaşlılarımız, çok cahil kesim kaldı. Topraklarımız yıllardan beri nadas. Bahçelerimizde meyve ağaçları ilaçlanmadan, kesilmeden, tozlaşamadan öksüz kaldılar.
Türkiye’ye kovulan genç aileler geri dönmediler. Avrupa Birliği olsak da köylerimizin hiçbir projeyi üstlenecek idari kapasitesi yok. Gençler köyde kalmak isteseler bile çocuklarına okul, hastalandıklarında bir poliklinik, ilaç alacak bir eczane yok.
Son 30 yılda ata-vatanımızın % 80’ni çölleşiyor, insan yaşamayan çöl bir ülkede yaşamaya meraklı kimseler yok, Avrupa’nın insanları çok seyrelmiş en yoksul ülkesinde cennet aramak çok zor.

Geçiş Dönemi dediler, adalet dediler, demokrasi dediler, eşitlik dediler, kardeşlik dediler hiç biri  yok.  Kültürü mayalanmamış bir diyarda yaşıyoruz. Bir defa insan olmayan bir yerde “kör sofra” kurulabilir ama kültür ve medeniyet asla olmaz. İşte bugün olanlara da çok canım sıkıldı.
Adam “ben devlet güvenlik subayı İvan Karov” – iki ajanım şunu yaptı, bunu yaptı, birisi “muhbir”, öteki bir işe yaramayan “şopardı” diye yazıyor.  Bir “DS subayı” kendilerini hainlik sınırında çalıştırdığı (hizmete mecbur ettiği) jurnalci durumuna düşürdüğü kadroların hainlikler-inin inceliklerini ve özelliklerini manşet ediyorsa o devlet bitmiş demektir. Bu işin nedeni ne olursa olsun, o devlet bitmiş demektir. Ve inanınız sayılarının 3 016 olduğu açıklanan bu kadroların her biri benim geçmişlerini kanımdadır ve Türk, Pomak, Çingene oldukları için bu kadroların dosya faciasından sonra öz geçmişlerinin yeniden çamaşır ipine serilmesi, inanın bana yeniden Ahmet Doğan hainliğidir diye düşündürdü. Bunun mezarı Türkler zaten istemez, Bulgarlar bile buna mezar yeri vermez, Çingeneler de kabul etmez bunu naşı bile bu topraklara layik değil. Çünkü viski içerken, domuz kulağını ve kuyruğunu meze yaparken çalınmış paralarla dikilen saray ve köşklerden deniz dalgalarının şarkılarını dinlerken, onların Bulgaristan’ı vatandaşsız bırakmak ve parselleyip satmaktan başka bir hedefleri olduğuna inanmıyorum.

Halkımızın çalınan partisini geri istemememizin zamanı geldi.

Vatanımıza sahip çıkalım.

Hainlerden kurtulalım!

Okuyanlardan yalanlara kanmamasını ve bu tiyatroya son vermek için bir an önce birlememizi motive etmemizi rica ediyorum.

Okuyanlara teşekkürler.
Paylaşınız lütfen!

Reklamlar