Tarih:  19 Aralık 2019
Yazan: Neriman Kalyoncuoğlu
Konu: Çöken Devletin Acısını Yaşayanlar.                                  

2019’un son günlerindeyiz. Son günler, hesap görme, çizgi çekme günleridir. Bir de insanların kendi kendine YILIN OLAYINI sorduğu günlerdir. Bu yıl Bulgaristan’da Roman – Millet (Çingene) azınlığın bilinçli uyanış ve dik duruş yılı idi. Daha önce onları böyle görmemişti.

Bu sene yılbaşına giderken memlekette havalar soğumuyor. Dün, artı 26 C dereceydi. Geçen sene tam tersini yaşadık. Ne var ki çok gergin bir yıl yaşandı ve Bulgaristan’da yaşayanların arasında birlik ve beraberlik, sabırlı bilinçlilik, ateşli kavgacılık ateşinde barışçı mağrur duruşlarıyla dikkat çektiler. Demek istediğim Bulgaristan’da öncesi olmayan olaylar yaşandı.

Daha yılın başında, Bulgar akademisyenlerinden Petır İvanov, 30 yıl sonra 2050 yılında Bulgaristan’da 5 milyondan az nüfus olacak, vatandaşların en kalabalık topluluğu 3,5 milyonla Romen (Çingene); büyüklük olarak 2. topluluk 700 bin kişiyle Türkler ve yine büyüklük bakımından üçüncü ve en yaşlı topluluk 500 bin kişiyle Bulgarlar olacak, açıklamasında bulundu. Bu rakama 300 bin Pomak ile 200 bin Makedon vatandaş da eklense tablo tam olur.

Bulgaristan yeni yön alıyor. Azınlıklar çoğunluk oluyor. İstikameti korumak ve iktidara uyanmak ve yerleşmek gerek.

Bu açıklamanın hemen ardından Birleşmiş Milletler Teşkilatı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar Bölümü’nde hazırlanan bir raporda Bulgaristan Cumhuriyetinin nüfus perspektifi ile ilgili şunlar yazdı:  “2050 yılına kadar Bulgaristan nüfusu % 27,9 oranında yani Bulgaristan nüfusu 2,1 milyon kişi azalacak. Bu durumda da 4 milyon 700 bin rakamı ortaya çıksa da biz BGSAM – Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi olarak bu rakama yukarıdaki oranda olmak üzere Pomak ve Makedonlarımızı da ekliyoruz.

Biz dünyayı Bulgaristan’daki değişiklikleri saptamaya değil, olacak dönüşümleri kabul etmeye hazırlamalıyız. Kurtuluş ancak politik olabilir. Bu bakıma HÖH yönetimi zamanını doldurmuştur. Daha fazla aldatılamayız.

Bu konuda özel araştırma yapan Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CİA ve EVROSTA ortak açıklamada bulunarak rakam tam olarak 4 692 336 (dört milyon altı yüz doksan iki bin üç yüz otuz altı bin altı) kişi kalacağını duyurdu.

Biz Pomakları bizden, Türk Kimliğinden asla ayıramayız.
Sofya yayınları “Bulgaristan Ölüyor” başlığını atıyor. Ama bu başlık yanlıştır. Ölen Bulgaristan değil, ölen Bulgarlar, yani Bulgar ırkıdır. Biz Türklerin durumunda önemli bir değişiklik olmuyor. 1982 Yılından beri memleketimizde nüfus olarak hep 2. Yerdeydik, şimdi de Romen Milleten sonra 2. Etnik topluluk olmaya devam edeceğiz.

Burada ilginç olan nokta, biz Türkler, 140 yıldan beri Bulgaristan nüfusu içinde en dinamik, en olgun, en mert ve direşken kesim olmakla birlikte en üretken kesim olmakla da belirleniyordu. Ekonomi, tarım, madenler, ağır sanayi, işleme sanayi, taşımacılık ve ticaret bizim elimizdeydi. Her yıl 280 bin ton tutun ürettiğimiz, 15 milyon koyun ve 1 milyon 600 bin iri baş hayvan baktığımız asla unutulamaz. Biz vatanımızda kirada yaşamadık. O derme çatma kulübeler değildi. 2-3 katlı beton direkler arası örülmüş pişmiş tuğla yapılar ve kiremit çatılı konaklar, umut yüklü dağlar ve ovalar bizim.

Biz, kimliği belli, tarihi belli, izlemeye çalıştığı politika belli, hedefleri belli bir halk topluluğuyuz. Bir millet olarak olgun olgunlaşmışız ve politik sahnede gerçekten bağımsız ve egemen rol olmaya doğru ilerliyoruz.

İşte böyle duygularla kucaklarken 2019’u, Filibe’ye (Plovdiv) bağlı Voyvodino köyü trajik olayları patladı karlı bir gecede. Bulgar devletinin en sağlam direkleri olarak övülen bordo bereli komandolardan biri aynı köyde Çingene Mahallesi kenarında arabasından indiğinde ayağı kayar ve düştüğünde başını bordür taşına çarpar. Akacak kan damarda durmaz. Kıpkırmızı olur beyaz kar. Olay o an oradan geçen 2. Romen gencin üstüne yıkılır. Tutuklanırlar. Mahkemelik olurlar. Güney Bulgaristan’da ne kadar emekli subay, futbol serserisi, yedek ve muvazzaf komando varsa, yükseltilen güve yeniği bayraklarla ve şarap dolu damacanalarla gece köye toplananlar seslerinin çıktığı kadar bağırarak çaresizliği lanetlerken geçmişten güç alıp vinçlerle mahalleyi yıkar.

Trakya Ovasında toplum depremde toprağın çatladığı gibi çatlar.
Bir tarafta evsiz barksız ama gururlu, mideleri aç olsa da ruhun kulaktan beslendiğini bilen Romenler, çocuklar, kadınlar, evleri üzerlerine yıkılmış yaşlılar, kümesleri yıkılmış tavuklar, sığındıkları deliklere basılınca karlı yola fırlayan fareler ve onların çokluğuna şaşıran kediler ve havlasam mı havlamasam mı ikilimi arasında sıkışan köpekler.

Karşı tarafta elleri şişeli, poturlu, kığılarında küflenmiş bıçakları bellerinde birbirlerine cesaret vermek için yumruk sıkan kalın enseli ve futbol serserisi kalabalık ve onlara katılanlar.

Ve bu savaşım yıl boyu devam etti 2019 yılının en önemli sosyal ve politik olayı oldu Bulgaristan’da. Roman mahallelerini yakıp-yıkma hortlaması yıl boyu devam etti. Varna’da “Maksuda” mahallesinde, Gabrovo şehrinde, Gırmen Belediyesinde, Rusçuk’ta ve daha birçok yerde Romenler kırda, yolda meydanda kaldı ve Türk Müslüman koltuğuna sığındı.

Olayların hukuksal boyutu mahkemelere düştü, duruşma salonları Romen doldu taştı. “Doğdukları yerde yaşama hakkı istediler” ve davaları kazandılar. 1878’den beri Romenler kolektif dava açıyor ve Anayasaya ve yasalara rağmen dava kazanıyorlardı. Belediye başkanları mahkeme kararlarını tanımadı ve yine ilk kez olmak üze ve Romen Milletin bilinçlenme yolunda yeni 2. Büyük adım olarak, Birinci ve İkinci Derece Bulgar Mahkemelerinin kararları Helsinki İnsan Hakları Komitesinin de desteğiyle Strasbourg Milletlerarası İnsan Hakları Mahkemesine taşındı. Romen Millette, Çingene ahalide, mahallelerde, gettolarda, çadır içinde hayat törpülemek zorunda bırakanlar arasında yeni bir ruh oluştu ve filizlendi.

Bu yeni mayalanmanın en önemli çizgisi ve can damarı ise, kendileriyle ilgili izlenen devletin sosyal siyasetinin yüzde yüz yalan, yanlış, uydurma ve bir aldatmaca olduğunu anlamaları, çözmeleri ve özümsemeleri oldu. Sonunda bunun böyle olduğunu Sosyal İşler Bakanı Dr. Sultanka Petrova da doğruladı.

Örneğin 25 Ekim’de yapılan yerel seçimlerde oyların % 27’sinin satın alındığı açıklandı. Paranın ödendiği gün sanki onların iktidarla bağları kesilmiş, yumuşak koltuklara yerleşen Bulgarlar büyük maaşları hak etmiş, Romenler ise sürünmeye mahkûm olmayı kabul etmişlerdi. Ne ki bu defa öyle olmadı.

Bulgar finans oligarşisi ek para kazanmak için çok dumanlı, kokusu boğucu, geniz yakan bir iş tutmuştu. Bakanlıklardan izin almadan İtalyan kemikleri ve plastik atıkları yakılmak üzere çöp yüklü tren katarları halinde Bulgaristan’a geldi. Kişi başı her gün 119 kilo kokulu ve çok dumanlı İtalyan çöpü yanmaya başladığında çöken sise de karışınca hayat durdu.

Sofya Büyük Şehir Belediye Başkanı Yordanka Fındıkıva, hemen bir emir çıkardı ve halkı boğan ve hayatı öldürmeye yeltenen oligarşi ve mafyaya gözdağı vereceğine “sisi kaldırmak ve havayı arıtmak için odun-kömür yakan Romen Milletin Sofya’da kovulacağını” bildirdi. Göstermelik olarak 6 Roman koli- besine kalorifer peteği takıldı, ısı boruları uzatıldı, birkaç eve de klima tik takıldı. Adil olmayan bölüşmeden devletin yani belediyenin insan kayırmasından çıkan kavgaya başkentin “Fakülte” mahallesinde 500 kişi katıldı. Yaralılar polikliniklere taşınırken, 10 kişi tutuklandı ve onlar da geceyi kaloriferli polis koğuşunda geçirdi.
Devam edecek.

Bölüm 2. Adalet olmayan ülkede yaşanmaz.
Dostlarınızla ve yakınlarınızla paylaşınız.
Teşekkür ederim.

Reklamlar