Ahmet Tüfekçi
Tarih: 23 Temmuz 2021

Yazımın başlığını değiştirmedim, çünkü dereden akan su aynı, siyasetin özü ve yönü aynı ve dahası var, 11 Temmuz 2021 seçimlerinde sandıktan çıkan oyların dağılımı iki yukarı bir aşarı aynı. Protestocu muhalefet birleşemedi, 3 koldan yürüyoruz değişikler dağının tepesine, 11 adım kaldı tepeye bayrak dikmeye ama olmadı, geleceği göğüsleyen dalga son anda döküldü ve boşaldı. Kısacası büyük işler yine aynı yerde kaldı.

Siyasi dünyayı en yakından ve en iyi görebilen İngiliz “Daily Mail” gazetesi “2009 yılından beri Bulgaristan’da meclis seçimlerini anti-elit bir parti kazandı. Toplumsal değişiklikler için 1 yıldan fazla yürüyen güçlerin seçim sonuçları, ülkeyi içinde bulunduğu dar boğazdan yine çıkaramayacak ve bir yılda 3. Bir meclis seçimi ise Avrupa Birliğinin en yoksul ülkesinde halkın çilelerini daha da arttırıp derinleştirecektir.” Yazdı ve şunlara da işaret etti.

Trifonov partisinin aldığı oylar (65 milletvekili) halkı bataklıktan çıkarmaya yetmiyor. Seçimlerden önce diğer 2 protestocu partiyle ortaklık yapacağını beyan etse de, şimdi birlik olmaktan ve müşterek hükümet kurmaktan vaz geçti.”

Şu da var: Boyko Borisov devrildi, hem de 12 yıl süren bir egemenlikle birlikte.

Bulgaristan’ın ABD Baskısı altında olduğunu ve bu baskının her an arttığını bilmeyen ve hissetmeyen yok. ABD Bulgaristan’dan ne istiyor?

ABD Sofya Büyükelçisi Bayan Hero Mustafa erken seçim hükümetinin kurulduğu 12 Mayıs 2021 tarihi ile Halk Meclisinin açıldığı 21 Temmuz 2021 tarihleri arasında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları ikişer  defa ayrı ayrı ziyaret etmiş ve uzun görüşmelerde bulunmuştur. Yapılan değerlendirmeden ve erken seçim hükümeti Dış İşleri Bakanı Svetlan Stoev’in BGNES ajansına açıklamasından şöyle dedi: “Şu an Bulgaristan’ın Kuzey Makedonya Cumhuriyeti (KMC) ile ilişkilerini diyalog yoluyla çözerek, KMC’nin AB üyeliği yolunu aşmasıdır.” Bunun gerçekleşmesi için ise, bakan Stoev’e göre, Anayasa değişikliği gereklidir. Yeni Anayasa için ise, Yüce Millet Meclisi seçimi gerek ve  yeni Anayasa hazırlamak ise, çok uzun bir iş… Çıkmaz sokağın anahtarı anlaşılan tam burada gizli… Seçim kazanan “Var Böyle Bir Halk” Partisi adına konuşan T. Yordanov da aynı görüşü paylaştı.

Artık 3. gün değişik konuları hararetli tartışan ve hiçbir konuda kesişme nokrası belirmeyen Sofya meclisinde yüzen bir çoğunluğa dayanacak bir azınlık hükümetinin Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ile uzlaşma noktası bulması isteniyor. Israrcı ABD diplomasisi çözüme katkıda bulunmak amacıyla anadil (Makedonca), Makedonya tarihi ve Makedon kimliği konularının birincisi olan Makedon dilinin Makedon halkının ana dili olduğu gerçeğini, Birleşmiş Milletler Teşkilatında resmen onaylattı.

Bulgarlar şimdi Makedon dilinde yapılan anti-Bulgar propagandanın yasaklanmasını, Bulgarlar ve Bulgaristan konusunda Makedon okul kitaplarında yazanların değiştirilmesini ve Makedonya topraklarındaki şehit anıtlarından “Bulgarlar tarafından öldürülmüştür” sözlerinin kazınıp silinmesinde vs ısrar ediyor. Bulgaristan Türklerinin anadil, öz kültür, okul, sanat, din ve edebiyat dili haklarının tanınmasından başka her konuda son söz sahibi olmaya çalışan Amerikan baskın diplomasisinin yeni adımlarını, özellikle Makedonya’da yaşayan 428 Bulgar’a “milli azınlık” hakkı ve Bulgaristan’da yaşayan 280 bin Makedon kimlikli Bulgar vatandaşına “milli azınlık statüsü” tanıta bilecek mi?, ilgiyle bekliyoruz. Makedonların sorunları çözülürse, bizim sorunlar da çözülir.

İçinde bulunduğumuz derin bunalımın bir sistem krizi olduğunu tekrar ediyorum.

Anlamında, her 3 kişiden ikisinin politikayı, seçim sandığını tekmelediğini görüyoruz. Seçmenlerden % 62’si oy kullanmamıştır. Dış ülkelerde oy kullanma hakkı olan 3.2 milyon vatandaş, seçime karılma hakkı olanlardan 700 bini T.C.’de ikamet ediyor ve yurtdışından gelen toplam oy 180 bindir. Bunun anlamı, “başımıza az mı bela sardınız, ne yaparsanız yapındır!” İlgilenmeme, umursamama, hiç bir şey beklememe, umudu yenmiştir. İşler o kadar Arap saçı olmuş ki, Avrupa Birliği bunalımlarımızın üstesinden gelebilmemiz için yıl sonuna kadar 870 milyon avro yardım vermek istiyor, onu almayı beceremiyoruz, basma kalıp düşünmeye esir düşmüşüz, yolumuzu açamıyoruz ve yerimizde sayıyoruz. Hükümetlerin değişmesi de anlam taşımaz olmuş! Vatandaş politikadan uzaklaşırsa politik sorunlar çözülemez. Aslında bu konuda şuna da vurgu yapmak istiyorum, “yolsuzlukların kökünü kazımak” bir politik çözüm olamaz, anahtar “hukukun üstünlüğü” ve azınlık haklarının tanınması ilkesindedir, ne ki 142 yıldan beri Bulgaristan’da asla uygulanmamıştır.

Vurgulanması gereken üçüncü konu da Bulgar devlet kanının pıhtılaşmış ve genç kana ihtiyaç duyduğunu kabul etmektir.

BGSAM ve “Bghaber” yazılarında, Bulgaristan’da seçimleri “moloz” partilerin kazandığını yazdı. İngiliz gazetesi de, “anti-elit” partilere işaret ediyor. Toplum dağılmış ve elit, önder üretemiyor. Okullar yenilikçi kadro yetiştirmiyor. Yurtdışında okuyup dönenler de ülkeyi ve toplumu tanımıyor, yalan söylüyorlar. Son örnek: Adliye içindeki yolsuzluklarından ötürü, istifası istenen Başsavcı İvan Geşev’in hangi okullarda okuduğu ve uzmanlık durumu ile ilgili Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan bir soruşturmadan çıkan sonuçlar İç İşleri Bakanı Bоyko Raşkov taraşından Meclis kürsüsünden okundu ve kamuoyu ayağa kalktı.

İvan Geşev, Başsavcı koltuğuna otururken, ABD Masadzhuzes Üniversitesi Hukuk Fakültesi‘nden Lisans Üstü Eğitim diploması sunmuş. Yapılan soruşturma bu fakülteden 37 Bulgaristan vatandaşının yüksek lisans yaptığı ama İvan Geşev adında bir Bulgar vatandaşının kayıtlarda adı olmadığı doğruladı. Bundan dolayı, Bulgaristan’da devlet görevine atanırken tüm kadroların devlete sadakat yemini içmesinin anayasal kural yapılmasını istiyor ve ısrar ediyoruz. Anlatmaya çalıştıklarım çok acı gerçekler, çünkü bu gerçeklerin ardında tonlarca gözyaşı yüzlerce mezar taşı, çileden sürünenler ve iki büklüm olmuş ve toprağı kucaklayanlar var. Bunun adı bir devletin sökülerek çöküşüdür ve dönüşü olmayan bir süreçtir.

Ekleyeyim, gençlerin (genç kanın) politikaya karışmak istemeyişini de burada görmeliyiz. Biraz kısmetli, azdan az başarılı insanlar sömürgeliği her gün kabul eden bir ülkede sürünmek istemediklerinden dolayı yurdu terk ediyorlar, dünya patikalarında kısmet arıyorlar.

Bu cümleden olmak üzere, 2 başat konu daha var: egemenlik ve bağımsızlık.  Avrupa Federe bir devlet olursa egemenliğimizi yani bayrağımızı, milli marşımızı, kültürümüzü, dilimizi, dinimizi ve kimliğimizi yani milli olan ne varsa her şeyimizi kaybedeceğiz. AB’den çıkmak için “halk oylaması yapalım” ve bu baş belasından kurtulalım diyenler artıyor.  Çok basit bir soru: Federal bir Avrupa’da politik partiler yaşamaya devam ederse, iktidar kurmaya soyunan ve dediğim dedik deyip kesip atan “Var, Böyle Bir Halk!” Partisi Avrupa’nın hangi partiler enternasyonaline yapışacak, Avrupa parlamentosunda kimlerin yanına oturacak? Liberal olsa, liberal gibi liberal değil, ultra liberal bir “maloz” yığını. Avrupa liberalleri kendilerini kabul etseler Hak ve Özgürlükler Hareketi ile aynı sofraya oturup aynı ideoloji ve politikaya dua edecekler. Düşünsenize, olur mu: Sofya’da birbirlerine  “Selam” demiyorlar. Derin konu: Eski kıtada MİLLETLER VE MİLLİYETÇİLER KABRİSTANLIĞI henüz açılmadı da, yakında açılır mı acaba diye soruyorum kendi kendimize. Şu da var, ABD sömürgelerinden hiç birinde göndere milli bayrak çekme törenine müsaade verilmemiş. Anlaşılan Amerikan sömürgesi olmak da çok ağır bir sorun. Bayan H. Mustafa bu konuda birkaç konferans verse iyi olacak.

Bağımsızlığımız konusunda korkular çok daha ürpertici. 1878’de “Tuna Eyaleti” kurmaya sevdalanan Rusya İmparatorluğu, şimdi gözünü “Karadeniz Sahil Eyaleti ”ne dikmiş. Kırım’a girdiklerinde önce “bağımsızlık” sözünü her taraftan kazıdılar ve sonra tüm dünya kendilerinin gibi dört yana çöreklendiler.  3 günden beri meclis tartışmalarına takıldım, Sofya milletvekilleri “bağımsızlık” ve “egemenlik” sözlerini kullanmadan konuşuyorlar ve aklımdan geçen ne oldu biliyor musunuz: “Bunlar Yasaklı Kelimler Olmasın!”

Reklamlar