Oya CANBAZOĞLU
Tarih: 25 Mayıs 2020

Öncelikle Ramazan Bayramımız sağlıklı, huzurlu ve mutlu olsun!
Yasaklı şartlarda birlik ve beraberliğimiz güven verdi.
Bu bayramın özellikleri vardı. Bulgaristan’da Bayram namazı tarihte ilk defa stadyumlarda, sportif alanlarda, açık sahalarda kılındı. Bayramlaşma kısa ve öz oldu.
Sofya’da ilk kez, “Mola Camii” adıyla da ünlü, “Banya Başı Camii” cemaati “Lokomotif” stadında top sahasında seccadeler açtı. Daha fazla genç üç bine yakın müminle birlikte İslam ülkeleri diplomatları da Bayram namazında burada sıralara durdular. Bayram ruhunun açıldığı alanda güçlü umut ve güven havası da oluştu.
“Covid-19” ortamında bu yıl iftar geleneklerimiz uygulanamamış olsa da, bazı görüşmeler dikkat çekti, hatta basına düştü.
Bayram öncesi Başmüftü Mustafa Hacı Cumhurbaşkanı Rumen Radev’i ziyaret etti ve imamlarla müftüler için maaş istedi. Monarşi-faşist dönemde (1934-1944) Bulgaristan Baş Müftüsü ve il müftüleri maaşlarını Dışişleri Bakanlığından alıyordu. Faşist propaganda yamağı Başmüftülük gazetelerinin masraflarını ise İçişleri Bakanlığı karşılıyordu. Müftüler faşist hükumet tarafından atanıyordu. Seçimler ise sadece göstermelikti.
Sosyalist ve totaliter Bulgaristan’da faşizmle başlayan gelenekler sürdü. Dış işleri Bakanlığı “Diyanet İşleri Şubesi” 432 imam ve müftüye maaş ödedi. Müftülerin aldıkları paraya karşı verdikleri hizmetin özündeki hedefte, İslam’ı, İslam geleneklerini ve İslam ahlakını Bulgaristan Müslümanlarının hayatından sökmek ve ateist toplum oluşturmak vardı. Liberal-demokratik olarak bilinen, fakat gitgide tek kişilik diktatörlüğe tırmanan Bulgaristan’ın yeni koşullarında müftü maaşlarını Bulgar Devletinin ödemesi, zaten paramparça olmuş durumdaki Bulgaristan Müslüman cemaatinde faşist ve totaliter tohum yeşertmez mı?
*
Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyük-elçiliğinde Bulgaristan Müslümanları Diyaneti Başmüftülüğü Başmüftüsü Mustafa Hacı, Ruhsal Şura Başkanı Vedat Ahmet ve “Kültürel Etkileşim” Derneği Başkanı Bayan Hilmiye İnce ve diğer konukların hazır bulunduğu özel iftarda “BULTÜRK” yayınlarının konu olduğunu duymak memnun edicidir.
Bilindiği üzere, Başmüftülük Sofya varoşlarından “Bankiya” şehrinde bulunan bir arsa ve üzerindeki taşınmazı “icra yoluyla” kaptırmış ve benim imzamla çıkan eleştirel yazıda, soydaşlarımız adına olmak üzere, hacizli olan diğer Başmüftülük mülklerinin kaderinden derin endişe ve üzüntü duyduğumuz BULTÜRK 2019’da ifade edilmişti.
Yazımız, kapsamlı bir araştırma ve analiz sonucu kaleme alınmıştı. Bulgaristan Diyaneti Başmüftülüğü’nün ödenmemiş temizlik-çöp ücreti ve taşınmazlarının vergi birikiminin 8-10 milyon levayı bulduğu, kaybedilen davalar sonucunda tüm mal mülkün hacizli olduğu ortaya çıkarılmıştı. Yazımızdaki kesin tutum ve büyük ilgi sonucu düğüm sökülmüştü. Bulgar hükumeti, borcu yıllara yayarak ödemeyi meclise onaylatmıştı. Olumlu eleştiri kabul edecek olgunluk gösteremeyen Başmüftülük kadrosu teşekkür edeceğine, kendi elemanları ile içine çekildi.
*
Olayla ilgili en sert tavır alan ve “Başmüftülüğün işlerine karışmayın” siteminde bulunan, dini makamın demirbaş danışmanı, 90’nına merdiven dayamış, yaşına başına hürmette kusur edilmeyen, Dr. İsmail Cambazov oldu.
Sofya’daki Başmüftülük ya da Bölge Müftülüğü mülklerinden birinde yeni bir Müslüman Mezarlığı açılsın, “Orlandovtsi” Mezarlığında boş yer kalmamış veya “Busmantsi” semtindeki tarla kulağında açılan statüsüz mezarlık gibi konular açıldığında da en sert tepki hep yine Dr. I. Cambazov ile Şura Başkanı V. Ahmet’ten gelmiştir.
Oysa mezarlık için müftülük vakıf mülklerinden tarla trampa usulüyle elde edilen Sofya kenarındaki 50 dönüm boş alan yıllardır nadasa bırakılmıştır.
O gün geldiğinde musalla taşı üzerinde kalıp yakınlarına dert olmamayı hesaba katan birçok Sofyalı Müslüman Arap, Arnavut, Boşnak, Çingene ve Türk “Boyana”, “Gorna Banya” ve “Bankiya” gibi Hristiyan semt kabristanlıklarından aile mezarı yeri satın alma yoluna başvurmak zorunda bırakılmışlardır. Makamlar bu mezarlıklarda bir Müslüman paftası ayrılmasına izin vermemiştir.
Ne var ki, yukarıda adları sıralanan bu mezarlıklarda Müslüman defin ritüeline şimdilik papaz karışmasa da matem anında can sıkan, onur kıran farklı durumlar yaşanmaktadır.
Evet yakın gelecekte “Burası Bulgaristan, defin merasimini ancak papazlar yönetir” dendiğinde, 1984-1989 olaylarını yeniden yaşamayacağımızı kim garanti edebilir? Devlet istatistiklerine göre başkentimiz ve bölgesinde 25 bin Müslüman yaşıyor, “www.bghaber.org” sitesini ziyaret edenler ise 25 bine ulaşmıştır.
*
22 Mart 2020 tarihinde Sofya’da dünyayı terk eden Dr. İsmail Cambazov’un naşı da BULTÜRK yayınlarına konu olmuştu.
1928 doğumlu, Şumnu NÜVVAB tahsili, İslam öğrenimi alırken aktif komünist gençlik örgütü militanı olduğu otobiyografisinde yer almıştır. Hukuk okuduktan sonra Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) Yüksek Parti Akademisini de bitiren ve BKP MK’ne bağlı Toplumsal Bilimler ve Sosyal Yönetim Akademisi’nde “Bulgaristan Türklerinde Ateizm” konulu doktora tezi savunan İsmail Cambazov’un dönemeçli hayat yolunda şu noktalar ilginçtir:
O, 1985 yılında “Bulgaristan Türklerinin İsimlerinin Değiştirilmesini Destekleyen Aydınlar Bildirisini” imzaladı.
Kelleyi koltuğa alıp imzalamayanlar arasına katılsaydı, belki de halkımız soykırım denemesi sürecinde bu kadar ezilmezdi. Hadi onu yapamadı 1989 ayaklanmalarda bir mitinge gelmiş olsaydı, onu da yapamadı. Hadi onu da geçtik ;TKZS’ler yok edilirken, Bonolar dağıtılırken halkımızı aydınlatsaydı!Orada da yok peki nasıl halkın önünde yönetici olarak bunu hala görenler var onu bilmiyorum. Lakin şunu çok iyi biliyorum; onu övenler onu destekleyenleri iyi takip edilmesi gerektiğine ve onların arkasındakilere dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum. .O eski yıllarda artık Türk kimliği biçimlenmiş olgun bir aydın olması gerekirken Dr. Cambazov şiddetlenen teröre, hak ve özgürlük için 1989 Türk İsyanına ve 1989’da “Büyük Göç”e pasif seyirci kaldı.
Hatta 28 Aralık 1989’da dize kadar kar içinde başlayan ve 3 gün süren Sofya Parlamento’nun Müslüman kuşatmasını yazılarında öykülerken, başkentli Bulgar ailelerin Müslümanları misafir ettiği gibi masallar düzdü. Bulgaristan Türkleri arasından yetiştirilen bu çarpık tiplemeyi eserlerine konu eden Dağıstan bilgesi Rasul Hamzatov, “Sofya’da bir Bulgaristan Türk komünisti tanıdım, bana şehrin anıtlarını gösterdi. Türkler’in baş düşmanı şair İvan Vazov’a “bizim şairimiz” dedi. Rus Çarı II. Aleksandır anıtına “kurtarıcımızdır” dedi vs. Mihmandar Dr. İsmail Cambazov değil miydi. ” Bu gerçekler, ibret olsun diye, büyük bir üzüntüyle kitaplaştırılmıştır. İşte bunları halkımız çok iyi biliyor da Türkler’in Müslümanların yöneticisi diye geçinenler neden bilmiyorlar anlamıyorum… Yoksa onlar da 1934 yılında Hüseyin Hüsnü EFENDİ – Başmüftünün kalıntıları mı? Bunu çok iyi düşünmek gerekir…
*
1990 yılında zamanın başbakanı Andrey Lukanov Dr. İ. Cambazov’a IV. Anayasayı hazırlamak için seçilen Büyük Halk Meclisinde, Azınlıklar Komisyonu Çalışmalarına bir “Anayasa Hukukçusu” olarak katılmak üzere, Hak ve Özgürlükler Partisi – HÖH’ten ona milletvekilliği olması teklifini götürdü. Teklif kabul görmemiştir.
*
Büyükelçilikteki iftarda konu kapağı açan bir de, Şura Başkanı Vedat Ahmet’in 16 Mayıs 2020 tarihli “Müslümanlar” dergisindeki “Bir Devr-i Kadim Beyefendisinin Ardından…” başlıklı öğrencinin üstadına övgüsüdür.
Toplumsal menfaatlerimizi perdeleyip, kalemini yalnız şahsi konumunu koruma için oynatan Vedat Bey, Dr. Cambazov serüven tablosunu “45 yıl ateizm propagandası yapmıştır” çizgisiyle renklendirmeden edememiştir.
Bir Başmüftülük yayını olan ve Şuranın yönettiği “Müslümanlar” dergisinde, Dr. Cambazov konusunu aynı kalemle daha önce de işlenmişti. Bulgaristan Türklerinin değişmez Türk kimlik özünün bir Hacı Yatmaz vakası olarak tanımlanmak istendiği gün gibi ortadadır. Türk kimliği, camide tespih çekmeyle, beleşçi turistin hacca gidip gelmesiyle, tövbe edip günah aklamakla fotoğraflanamaz. Sofya camiinin dün “ateist” bugün “inanmış Müslüman”, dün Fetullahın elini öpen yeminli FETÖ-cü, 15 Temmuz 2016’dan sonra anti-FETÖ-cu Hacı Yatmaz özellikleri Türk kimliği vasıflarımızdan değildir. “Döneklik” karakter bizim Türk çizgimiz hiç değildir.
*
Açık havada Bayram namazı kılanların üzerinde yeni bir umut bulutu dolaşıyordu. Bu emsal, geçmişten arınıp yenileneme-yenlerin artık değişebileceğine kanat açıyordu.
*
Biz hepimiz çok uzun bir süreden beri çok sıkı bir kas katılık içinde yaşamak zorunda bırakıldığımızı biliyoruz. Konusu açılan iftar yemeğinde Başmüftülük temsilcilerinin hayranlıkla bağlı oldukları Dr. Cambazov kişiliğini Büyükelçilik yetkilileri önünde ısrarla savunarak kahramanlaştırma çabaları dikkat çekmiştir. Bu şahısların normal buldukları ve olumsuz lamayı reddettikleri önemli noktalardan biri şudur:
1990’dan sonra “partisiz” ve “bağımsız” alana çekilen Dr. Cambazov eline farklı bir nodul aldı. Bulgar devleti onu, devletin güvenilir adamı, Müslüman Diyaneti Başmüftülüğü Danışmanı, Sofya’daki Türk aydınlarından biri ve T.C. Sofya Büyükelçiliği’nin güvendiği kişi sıfatlarıyla kilit taşı konumunda kullandı.
O her konuda hep devletten yana yonttu. 2019’da bir grup Sofyalı Türk aydınının köy köy, okul okul, kapı kapı gezerek Bulgar okullarında Türkçe derslerinin canlandırılması kampanyası düzenleme çabalarını engelleyen ve baltalayan da o oldu. Aynı yıl “Büyük Göç” ün yıl-dönümü seminerlerinde çok konuştu ama hiçbir yerde “soykırım, kültürel soykırım, şehitlerimiz” demedi, bir anıtın başında gidip bir Fatiha okumadı. Amma Sofya merkez cami önde durup gelene gidene siz niye camiye girmiyorsunuz neden namaz kılmıyorsunuz diye nutuklar atabiliyordu…
Olayın özüne inmek isteyenlere anımsatıyorum. Kendimizi bir de Kuran aynasında görelim. “Bakara” bölümünde, inananları, inanmayanları(inkar edenleri),küstahları ve dönekleri(münafıklara) anlatan, sıfatlarını açıklayan, izah eden çok sayıda ayet vardır. Burada dönekler, inkâr edenlerden daha tehlikeli ve kötü olarak vasıflandırılmışlardır.
Olayın temelindeki gerçek bir de şudur:
Bulgaristan Türklerini ne pahasına olursa olsun “yok sayma” stratejik planının kökleri 1934’e iner. Türk ahalisi okullarının 1700’den 450’ye indirildiği, faşist monarşi diktatörlüğü yıllarında, ilerici Türk halk aydınlarına da kıyıldı. NÜVVAB bitirmiş, anti-Kemalist ruhlu Başmüftülerin ve faşist polis parasıyla çıkan Başmüftülük gazetelerde çalışan hocaların elinden gençliğinde su içen Dr. Cambazov, kendisini anlatırken “faşist ruhtan, komünist ruha” kolayca geçtiğini, “komünist” yattık, “demokrat” kalktık veya “ateisttik Müslüman olduk” gibi tekerlemelerle dile getirmiştir.
Fakat burada yürek yakan olay asıl son 30 yılda gelişmiştir. Çünkü bu 30 yılda Bulgaristan Türkleri madden ve manen kilitlendi ve bu feci kısır döngüye itildi. Bu işte Dr. Cambazov’un rolü büyüktür. Olayı şöyle öyküleyebilirim:
Aşağıda sunulan verilerden bazıları Bulgaristan Cumhuriyeti’nin 2000-2006 yılları arasında Moskova Büyükelçisi olan İlyan Vasilev’in basında çıkan yazılarından alınmıştır.
Bulgaristan’da 20 holding ve 120 şirket sahibi olan “Moltigrup” Başkanı İliya Pavlov (1993) tek kurşunla öldürülmezden önce Halk ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Başkanı Ahmet Doğan ile birlikte Moskova’ya bir ziyaret yapmıştır. Bu ziyaret esnasında A.Doğan, “Diktatör T. Jivkov zulmü ve soykırımı denemesi esnasında Müslümanlara karşı işlenen cinayetlerle ilgili hesap sorulmasına yol verilmeyeceği ve bundan böyle Bulgaristan Türklerinin Bulgar devletinden yeni herhangi bir istekte bulunmayacakları” gibi 2 konuda garanti protokolü imzalamıştır. Bu protokole uyulacağına İliya Pavlov hazır bulunan Ruslar önünde garantör olmuştur. O dönem Bulgaristan Başbakanı HÖH-lü Lüben Berov’tur.
İliya Pavlof’un garantörlüğü nereden kaynaklanıyor?
Totalitarizmin son yıllarında BKP ve Bulgar devleti Batı Avrupa ülkelerine büyük miktarda para çıkarmış, işletmeler satın almış, kurumlaşmıştır. Bu işler, merkezi İsviçre’de bulunan, İsviçre vatandaşları tarafından yönetilen, sermayesini “Vadüs” ve “Lichtenstein” gibi vergisiz bölgelerde tutan, “Multigrup” adlı bir Rus holdingin kontrolündedir. Bu paralar, son komünist başbakan Andrey Lukanov’un emriyle, İsviçre’deki “Multigrup”un kız şirketi olan BG “Multigrup” ahtapotunun “Vadüs”, “Lihtenstein”, “Dalauer” ve Virjinyadaki” hesaplarına aktarılmıştır. Paralara el koyan, Bulgar askeri karşı-istihbaratının şefi Çengalarski’nin damadı olan İl. Pavlov, aynı zamanda “DS” VI. Şube Şefi Dimitır İvanov’la da ortaktır. Moskova’da imzalanan gizli Protokolde Bulgaristan Türkeri’nin bekası ipotek edilmiştir. Türk ruhu Multigrup şişesine kapanmıştır. Ahmet Doğan’a ebedi “lükse hayat” garantilenirken, bu işe ayak ve dayak olan birkaç Türk’e sayız parlamento köftesi ve serin gölge sunulmuştur. Protokolü uygulama kısmı ise BKP/BSP ve savcılığın güvenilir adamı – çap taşı rolü Dr. İsmail Cambazov’a düşmüştür. Sofya’da, “imam inkübatörü” adıyla ünlenen, İslam Enstitüsü açmak, Başmüftü ve Şura Başkanı yetiştirip atama işleri, her makama her konuda danışmanlık yapma işleri hep ona düşmüştür. İliya Pavlov, Andrey Lukanov ve daha birçok ilgili şahıs dünya değiştirmiş, HÖH ve Başmüftülük 30 yıl bir duvara bir çivi çakamamıştır. Hatta daktilo kullanmayı ve bilgisayar açmayı bilmeyen Dr. İ. Cambazov Başmüftülüğü yazı işleri kançılaryası olarak kullanarak gerçeklerin hep yarım anlatıldığı birçok da kitap çıkarmıştır.
*
Bayram namazından sonra selamlaşan Bulgaristanlı Müslümanların gözlerindeki kararlılıkta, totaliter komünist kalıtın son kırıntısından dahi silkinme ve kurtulma azmi okunuyordu.
Teşekkür ederiz. Bayramınız kutlu olsun.
Sağlıcakla kalınız.
Paylaşanlara teşekkürler.

Reklamlar