BGSAM

Tarih 01 02 2017

Yarım yazılan tarihle adalet yaşatılamaz.

Tarih bilgilerimizi beslemeden bugünü sökemeyiz.

 

Bundan 72 yıl önce Sofya’da “Halk Mahkemesi” kararları açıklanmıştı.

En kısa bir ifadeyle değerlendirilirse Osmanlıda mayalanan Bulgar uyanış çağından 1945’e kadar biriken Bulgar zekası yok edilmiş ve yerine komünist-totaliter zeka aşılanması için alan açılmıştı. Bu olaya yazar Hristo Markov’un açısından ve “Faktor.bg” gözüyle bakalım.

“Halk Mahkemesi” duruşmaların arşivinden.

Bir Bulgar partisinin Bulgar halkına karşı bundan 72 yıl önce 1’i 2 Şubat’a bağlayan gece işlediği en büyük vahşetin yıldönümündeyiz.  Bu, Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) tarafından Bulgar halkına karşı işlenen en büyük gaddarlıktır.

Birkaç yıl önce o korkunç gecede öldürülenler anısına bir heykel dikilirken, soğuktan ürpermiş, eli titreyen ve bir demet çiçeği anıt levhası önüne koyarken iyice bükülen ve sonra bastonuna dayanarak doğrulan yaşlı bir kişi dikkatimi çekmişti. O yıllarda Sofya Merkez Mezarlığında Park ve Bahçeler Müdürü olan Tseko Aleksiev’ın o gece olup biteni gözleriyle görenlerden biri olduğunu kendisiyle temas kurduğumda anladım.

Onun anlattıklarını kaydettim ve henüz yayınlamadığım “Sağ Kalmak İöin Verilen Ağır Mücadele – Staliyski Soyu” başlıklı kitabıma aldım. Olanların unutulmaması için bir tanık anlattıklarından alıntılar sunuyorum.

Bulgaristan’ın yeni tarihinde en vahşi katliama ilişkin bazı ayrıntıları da devlet arşivinden aldım. Daha 1944 yılının sonunda, “Halk Mahkemesi çizgisinin değiştirilmesini amaçlayan her denemeye ve belirli sosyal grupların olası protestolarına karşı hazır bulunmaları” için devletin baskı organları uyarılmıştı. 3. tümen komutan yardımcısı 40 yıl sonra şunlatı paylaşmıştı: “Biz dava başlamazdan önce verilecek cezaları bildiğimizden, davanın sonuçlanmasından endişeli değildik.” 1945 başındaki kurşuna dizerek öldürme olayıyla ilgili olarak ordudaki komutan yardımcılarının hepsi Sofya’ya çağrılmıştı. İnfaz taburu komutanı, daha sonra Halk Meclisi Başkanı olan Ferdinant Kozovski; bir katil sorgu yargıcı olarak bilinen, Rus Bolşeviklerinin İç İşleri Halk Komiserliği’nden Lavrentiy Beriya’nın özel görevli ajanı, daha sonra Devlet Güvenliği (DS) Birinci Şube özel şubelerinden birinde amir, daha fazla Baçi Zeev adıyla bilinen  İzidor Levi ve özel polis amirliğinde müdür olan ve daha 1944 yılından önce komünistler tarafından düzenlenen bir çok kanlı hesaplaşmaya katılan  Albay Lev Glavinçev bu katliamı yönetenlerdi.  Onlar aynı zamanda bu işlerin gizli, amansız ve çabuk el yapılmasından da sorumluydular. Sofya polis müdürü Veselin Georgiev ise infaz taburunu seçmişti. Bu tabura yalnız miliste görevli komünist ve gençlik örgütü RENMS üyeleri  ve Gen Petır Vrançev’in askeri istihbarat bölümünden infazcılar alınmıştı.

İnfaz:

Bu katillerin hedefinde şu kişileri en kısa sürede öldürmek vardı:

Çar naiplerinden 3 kişi; 3 bakanlar kurulu bileşiminden bakanlar, Çar danışmanlarını, meclis üyelerini ve 20. yüzyılda Bulgaristan’ın kaybettiği generallerden çok Generali öldürmek. 25 Halk Meclisi milletvekilleri, dünyanın her ülkesinde geçerli olan ve Roma Hukukundan alınmış, milletvekili dokunulmazlığına rağmen öldürülmüşlerdir.

İnfaz gerçekleştirilmezden önce BKP Merkez Komitesinde, infazın şekli üzerine sert bir tartışma olmuştur. 1925’te Sofya “Tsveta Nedelya” kilisesinin kubbesini havaya uçuran yoldaşlarının intikamını almak için Georgi Dimitrov ile Vılko Çervenkov dar ağacında sallandırarak öldürülmelerinde direnseler de, Bolşeviklerin denenmiş ve sevdikleri bir yöntem olan, tabancadan ateş açarak sırtından vurularak öldürülmelerini isteyen Trayço Kostov ve arkadaşlarının teklifi kabul edilmiştir. Tarihsel aşamanın gerginliği dikkate alındığında, “katliamı acele ve iz bırakmadan yapmak açısından” bu yöntem uygun bulunmuştur.

1945 Şubatının birinci gününü ikincisine bağlayan gece soğuk, sesiz ve hafif rüzgârlıdır. Mahkûmlar Adalet Sarayı mahzeninden elleri bağlı çıkarılıp “Alabin” sokağında bekleyen 6 kamyona bindirilmiştir. Protesto etmeleri, bağırıp çağırmaları ve herhangi bir şekilde gürültü yapmaları yasaktır. Yüce Tanrıdan mı eve beyinlerinden miyardım istemek için haykıran genç milletvekillerinden İvan Batenberski’nin kafasına silah dipçiği ile vurulmuş ve beyni akarak yerinde kalmıştır. “Bizim için değil, Bulgaristan için ağlayın!” diye haykıran, savaş özürlüsü, sakat yazar, eski bakan Todor Kojuharov kamyona binmeye çalışırken, başına tabancayla vurulurken,  öldürülen ikinci kişidir.

O kabus geceyi Çariçe Yoanna şöyle hatırlıyor:

“Yargılananların yakınları sürüldüğü için, idam cezasına çarptırılanları akrabalarını bir daha görevimle imkânı yoktu, bu nedenle her biriyle ayrı ayrı görüşme talebinde bulundum.

Muhafız kıtası Adalet Sarayı avlusunda “Alabinska” sokağı tarafına dizilmişti. 6 kamyonda bu sokakta ard arda bekliyordu ve mahkûmlara oraya yöneltildiler. Ses yükselten ve protesto edenlerden her birinin vurularak öldürülmesi emri verilmişti. Genç milletvekillerinden olan İvan Batenbergski “İmdat!” diye haykırında dipçikle başına vuruldu, kafatası kırıldı ve öldü. Çok yetenekli bir yazar olan, eski bakan ve savaş özürlüsü İvan Kocuharov, bastonuna dayanarak ansızın “Kendimiz için değil, Bulgaristan için ağlamalıyız!” diğer haykırdı. Tabanca ile vurularak öldürüldü. Hepsi birden milli marşı söylemeye başladılar. Çok ağır hasta olan iki idam cezasına çarptırılmış mahkûmla birlikte mahzenden son çıkarılan üç naip Kiril, Filov ve Mihov oldular. Onları yarı yarıya boş bir kamyona bindirdiler. Buz gibi rüzgâr esiyordu. Sofya Merkez Mezarlığına düşen birkaç bomba derin çukurlar açmıştı. Kamyonlardakiler bu çukurların yakınına küçük gruplar halinde indirildiler. Yakınlarına dizilmiş infaz taburunu karanlıkta göremediklerinden bu kuzeyden esen soğukta burada mı bekleyeceğiz sorusunu sormaya başladılar. Hemen gelen cevaptan, birer birer öldürülecekleri öğrendiler. Arkalarında iki cellat ellerindeki otomatik silahlarla emir bekliyorlardı. Daha sonra anlaşıldığına göre, Prof Al. Stanişev öldürülenlerin her birinin nabzı yoklanıyor ve kalbini dinlemek için göğsüne kulağını koyuyordu. O bunu kurşunlananların her birine uyguladıktan sonra bir kurşunla da kendisi öldürülmüştür.

Naaşların üzerine kamyonlarla taş kömürü külü döküldü. Halk kömür külleri altında kimlerin cesetlerinin olduğunu kısa sürede anlamıştı.

İdamlar Prens Kiril’ın öldürülmesiyle başladı, ardından Başbakan Filov, Gen Mihov, ardından da bakanlarla devam etti. Bakanlardan önce Aleksandır Staliysi, Bagryanov, Bojilov, Daskalov. Tabanca kurşunuyla sırtlarından vuruldular ve çukura düştüler. Çukurda ceset bekleyen Prof D-r Stanışev nabız arıyor ve durmuş kalplerinden hayat arıyordu. Şafak sökmeye başlamıştı, üçer beşer sıraya dizip şmayzer tüfeği ile ateş etmeye başladılar.  Tseko Aleksiev’in anlattığına göre, çukurdaki doktoru Glavinçev öldürmüştür.

Çapulculuk etmeden edemediler. Mahkûmların alyanslarını, yüzüklerini, saatlerini topladılar, Prins Kiril’in çizmelerini de çıkardılar.

Avrupa tarihinin en karanlık gecelerinden biri olan bu Şubat gecesinde 3 Çar naibi, 22 bakan, 67 milletvekili, 47 general ve yüksek rütbeli subay ile 8 Çar danışmanı ve 1 Prens idam edildi. Şu da iyi bilinmelidir ki, II. Dünya Savaşı Suçlularını yargılayan Nürenberg Mahkemesi  en büyük Nazi subaylarından yalnız 14’üne idam cezası vermişti. Bulgar Halk Mahkemesi ise aldığı kararlarla 2 730 yüksek devlet görevlisini idam etmiştir.

Bulgar devlet elidinin cesetleri bomba çukurlarına atılmış ve üzerlerine taş kömürü tozu dökülmüştür.

Mahkemenin kararını sabah radyodan işittik.  İdam alanların aileleri Baş Piskopos Stefan’a koşmak ve af dilemesi için başvuruda bulunmak istediler. Geç kalmışlardı. Aynı gece hepsi kurşuna dizilmişti. Mahkemede çalışan Radka toplu mezarın nerede olduğunu öğrenip yakınlarına bildirmeyi başardı. İnsanlar Merkez Mezarlığa koşuştular. Karın üstü her şeyi ele veriyor, etraf kanlar içindeydi. Milisler yollar kesmiş insanları dağıtmaya çalışıyordu.

Halk Mahkemesi duruşmalarını izleyen İngiliz siyasi gözlemcisi şu görüşteydi.

Cezalar intikam almak için verilmiştir.” O, bu hesaplaşmanın yalnız yerel bir hesaplaşma olmadığı, idam kararlarının Sovyetlerden gelen emirler üzerine alındığı görüşündeydi.

5 Şubatta kendisine  “mahkeme kararları ve katliamla ilgili ne düşündüğü” sorulduğunda BKP MK üyesi Tsola Dragoyçeva, “İnfaz edildikleri gece kadar derin uyuduğumu hatırlamıyorum” cevabı vermiştir.

2 Şubat gecesi toplu infazın gerçekleştirilmesinden sonra cezai önlemler durmamıştır. 19 Nisan 1945’te Moskova’dan Trayço Kostov’a gelen bir emirde Georgi Dimitrov şöyle diyordu. ”Yakınlarını sürgün ediniz. Bir kısmı toplama kamplarında taş kırmalıdır. İnsancıl gerekçe ve mazeret kabul edilemez.”

Halk Mahkemesinde ölüm cezası alanların yakınlarından 11 bin 875 kişi ile birlikte Bakan Saliyski’nin yakınları Dolni Dıbnik kasabasına sürgün edilmişlerdi.O soğuk ve dehşetli Şubat gecesinin hatırasını yaşatmak için yarım asıra yakın kafalarını suyun üzerinde tutmaya çalışanların hayat mücadelesi devam etti.

26 Ağustos 1996’de Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Halk Mahkemesi hükümleri bozuyor ve naibleri, bakanları, milletvekillerini, Çar danışmanlarını ve yüksek rütbeli ordu mensuplarını aklıyor. 1998’de Adalet Bakanı salonuna 1945’te idam edilen bakanlardan Vasil Nikola Mitakov, Konstatin Yotsov Partov Aleksandır Tsanov Staliyski’nin resimlerini asıyor. Biz bugünBulgaristan adaletinin hep yarım asırdan sonra mı geleceğini soruyoruz. Bulgar kaderi.

1 Şubat 2017’de Sofya’daki Komünizme Karşı Savaşta düşenlerin anıt levhasına çiçek ve çelenk götürenlerden oluşan kuyruk çok uzundu. Ne ki bu levhada nenüz 1945 -1989 yuılları arası komünist zulme karşı mücadele eden Türk, Pomak ve Romen kahramanlardan hiç birinin adı yazılı değildir. Hakları da iade edilmemiştir.

Faktor.bg.

Reklamlar