Şakir ARSLANTAŞ

 

2013 Aralığının son günlerindeyiz.

Bir: T.C.Başbakanı R.T. Erdoğan’ın Keşan konuşması;

İki:  Plovdiv İl Mahkemesi’nin Karlovodaki “Kurşun Cami”nin Baş Müftülüğümüze iade edilmesi davasının lehimizde sonuçlanması ve daha 80 mülkümüzün geri verilmesi için süren davaların son duruşmaları;

Üç: Bulgaristan’da Pomak Partisi kurulması için atılan adımlar.

Bunlar bütün Bulgaristan’da politik havayı etkiledi, propaganda makinesi çalıştı ve  aleyhimize haber yorum üretiyor, aşırı milliyetçiliği kaynattı, kamuoyu belirleyen yayın organlarını, özellikle de merkez basın ve TV yayınlarını Müslüman varlığımıza karşı huzur bozucu yayınlarla harekete geçirdi, sonun hedef demokratik koşullarda hakkımız olanı iade etmemek için bin bir dereden su getirerek statükoyu korumak ve bizi mağdur bırakmaktır. Kamuoyu görüşünü aleyhimize işletmektir.

 

Yılanbaşı inden çıktı. Sinsi ve haince sağ sola bakıyor, kurban arıyor.

 

Bu konuda Bulgar kitle yayın organlarında ön plana çıkan ya da kendilerinin de son ayın en güncel konularında mutlaka münasebet alıp, kaynayan düşmanlık yontusunda tuz olmak isteyenler kaleme sarıldı, kimileri sesini duyurmak için radyo evlerine gitti, bazıları da kravat takıp el ele tutundu ve beraberce TV stüdyolarına koştular.

 

Biz, sizin son gelişmelerle ilgili, kendi görüşünüzü, kendi bakış açınızı oluşturmanıza yardımcı olmak amacıyla, Lütfü Mestan’ın değimiyle değişen paradigmayı (değerler dizisi) doğru takip edip kavrayabilmeniz açısından Sofya’da ve taşrada yazılan çizileni, kısa ara yorumlarla bile müdahale etmeksizin, aynen aktarmaya önem vereceğiz.

 

“UİKENT haftalık yayını, tarih 21-27 Aralık 2013, sayı 51, sayfa 36-37. Yazan O. Stefanov.

 

Biz Türkiye’nin iyi niyetine inanırken,  o bizim iyi niyetimize neden inanmıyor?

 

Bulgarlar Hıristiyanlığı I. Boris zamanında kabul etmiştir. Hıristiyan dininden olmayı kabullenmeyen veya Hıristiyanlıkla ilgili kuşku besleyen servet ve itibar sahibi 52 soyun tüm mensuplarının başlarını kesmiştir. Daha sonra Hıristiyanlıktan zor kullanılarak vazgeçirmeyi hedefleyen kısa veya uzun dönemler yaşanmıştır.

 

Noel arifesinde değişik eski efsaneler anlatılır.

Bunlardan biri olan, Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerimizi karartan bulut olmadığı efsanesi, son günlerde buharlaştı. T.C. Başbakanı R.T. Erdoğan seçim önü konuşmalarının birinde şöyle dedi: “ Selanik ve Ksanti, Deliorman, Kırcaali, Vardar Trakya’dır. Hatta tarihe dönerseniz Üsküp, Priştina, Prizren, Saraevo da Trakya’dır. Trakya tarihimizin canlı tanığıdır. Bu bölge tüm tarihimizin gözdesidir.”

 

Bu konuşmanın yapılmasından 3 gün sonra Bulgar yorumları çıktı. Biz böyle bir konuşma yapıldığını Makedonya’da çıkan “Utrinski Vestnik” (Sabah Gazetesi) yazısından ve Yunan haber araçlarından öğrendik.

 

Sahneye fırlayan yorumcu ve irdelemeciler, söz konusu olan bir seçim önü konuşmasıdır, deyip, her şeyi bu denli dramatik kabul etmememizi önererek huzurumuzu korumaya çalıştılar. Türkiye halkının Bulgar halkına saygı duyduğuna, bize karşı husumeti olmadığına, iyi niyet sahibi ve bilge olduğuna işaret ettiler. Öyledir, bunu inkâr eden yok. Sultanlar ordusunda asker olduklarında İmparatorluk ve Allah adına atalarımızın kellelerini lahana başı gibi kesip atan şimdiki komşularımızın dedeleri de iyi insanlardı. Bazı politikacılarımızın güvenli bir ortamda olduğumuz ve her şeyin “OK” olduğu savı, bu efsanenin tadını bozandır.

 

Öyle ki, Türk halkı, yöneticilerinin dediğine uyan bir halktır. Onu idare edenlerse yıllardan beri, bir ulusal doktrin olarak yeni Osmancılığı benimsemiş ve gerçekleştirmeye kollarını sıvamıştır. Ve siz benim sözüme inanmak istemiyorsanız,  2008 ile 2011 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi görevinde bulunan Ceyms Cafri’nin Washington’a gönderdiği birçok gizli raporda yazdıklarına kulak verin: “ABD’nin en büyük potansiyel stratejik problemi Türkiye’nin Yakın Doğu ve Balkanlardaki yeni Osmanlı gösterisi olacaktır.” Hem de Balkanlar’da….anlaya bildiniz mi?!

 

İyi, biz komşumuzun iyi niyetine inanıyoruz da, o bizim iyi niyetimize neden inanmıyor? Yambol, Sliven, Burgas, Kırcali ve Haskovo istikametinde 180 binlik bir Türk Ordusu bulundurulmasını biz kendimize nasıl anlatalım? Kardeşlik emsali olarak mı? O bölgede bulunan ve bir zamanlar dolu olan Bulgar kışlalarında şimdi tek asker kalmadı, Harmanlı şehrindeki kol ordu kışlalarına ise Suriye’den kaçakları ve diğer göçmenler yerleştirildi

 

Amerikalı diplomat Cafri, bize, Yeni Osmanlıcı diş politikasının beyin takımını yöneten Türkiye Dış İşleri Bakanı Ahmet Davut oğludur, diyor. Bu steno gram “Uikiliyks”te yayınlandı. Siz ise, hala Müslümanlar ile Hıristiyanların yan yana ne kadar iyi yaşadıklarından dem vuruyorsunuz. Evet, öyledir, fakat eski ateşin közlerini karıştıran ve bu ocakta yeni ateş yakmak isteyenler var. Bizi halkların arasında dostluk olduğu efsaneleriyle uyutmaya çalışanlar, bu çılgın alevlerde ilk yanacak olanların kim olacağı konusunda bir bilgileri var mı? Ben biliyorum, siz de biliyorsunuz. Bizi budala yerine koymasınlar. Dış İşleri Bakanı Vigenin yufka yüreklilikle kaleme alınmış bildirilerle bizi oyalayacağına, Brüksel’e gitsin ve yumruğunu masaya vursun. Çünkü orada onlar, Türkiye’nin Balkan Yarımadası’nın yarısına olan imparatorluk taleplerinden söz bile etmeden, vize rejiminde kolaylıklar sağlama sözleşmesi imzalayarak Ankara ile flört ediyorlar. Bizim sözümüz duyulmalıdır, aksi takdirde, kendi kendimize kızarız.

 

Bulgaristan’da en pahalı ve baskı sayısı en yüksek olan “Uikent” in yorumcusu Ognyan STEFANOV’un yazısının ikinci mahkemeli olan camilerimiz konusu, üçüncü bölümünde ise Pomak partisi kurulması yorumlanıyor. Onların düşündüklerini bilmenizde fayda görüyoruz.

Yarın 2. bölümü okuyabilirsiniz.

Reklamlar