Seyhan ÖZGÜR

 

Güvensizlik, itimatsızlık ve  durgunluk ortamında ilk ışıklar belirdi.

2014 yılından Bulgaristan halkına miras kalan güvensizlik, itimatsızlık ve durgunluktur. Yıl sonunda bu karanlığın ucunda sanki umut ışıkları da belirdi. BG-SAM yayınlarında yazan tüm arkadaşlarım bu özelliğe artık işaret etmiş olsa da,  ben olaya bizleri Bulgaristan Türklerini ilgilendiren başka bir bakış açısından yaklaşarak, bazı noktalara işaret etmek istiyorum.

Yeni olanın baş göstermeye çalıştığı yeni sosyal-politik ve ekonomik ortam şöyledir: Bulgar halkı ve etnik halk toplulukları devlet makamlarına olan güveni yıllar önce yitirdi.

Geçiş Dönemi aldatmacası vatandaşı devletten soğuttu. Herkes yalnız umutla yaşanmadığına inandı. Sosyal güvenlik kurumlarına olan itimat da buharlaştı. Avrupa Birliği ülkeleri arasında en az ücretle çalışan ve en az emekli maaşı alan biziz. Ekonomimiz 2008’den beri durgunluk içindedir. 1.700 bin çalışanın 900 bini özürlü olan, 2.400 bin emekliyi geçin-diremeyeceğini anlamayan kalmadı. Mali sistemdeki çöküş üstüne çok yazıldı çizildi, ama geçen sene finans düzeni bir daha dibe vurdu.

Politik yapıyı belirleyen de güvensizliktir. Uzun pazarlıklardan sonra kasım ayında kurulan ve orta direği Başbakan Boyko Borisov’un yönettiği Bulgaristan’ın Avrupalı Geleceği İçin GERB partisi olan dörtlü koalisyon ortaklığına giren siyasi partilerden üçü – Reformcu Blok (RB); aşırı sağ ırkçı (PF) milliyetçi partisi ve sol kesimden olan Bulgaristan’ın Yeniden Doğuşu için Alternatif (ABV) partisi 2015 bütçesine oy vermedi. Demek oluyor ki, bir sağ merkez rol üstlenen GERB partisiyle yola çıkanlar daha ilk dönemeçte yoldan çıktı.

Yeni yılın mali bütçesi 3.6 milyar açıkla kabul edilirken, Türk ve Müslümanların politik organı olan,  Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) lehte oy kullanmasaydı, İkinci Borisov kabinesi beyaz bayrak çekmek zorunda kalacaktı.

Bu beklenmedik jestin yani ilişkileri limoni değil, kedi köpek gibi olan GERB ile HÖH-DPS partilerinin 2015 yılı bütçesinde buluşması ve hükumete muhalefet olan Türk ve Müslümanlar partisinin B.Borisov’u iflastan ve istifadan kurtarması, Noel ve Yılbaşında 12 gün tatil eden Bulgaristan vatandaşları tarafından en fazla tartışılan konu oldu.

HÖH partisinden kabineye bu ani jesti nasıl algılamalı?

Hem sol (ABV) ve hem de sağ hükumet ortakları (RB) ile (PF) partilerinin 2015 bütçesine “hayır” deyip GERB partisini yalnız bırakmalarının anlamı nedir?

Yeniden kaynamaya başlayan siyasi kazandan nasıl kokular çıkması beklenebilir?

İkinci Borisov hükumeti (son 25 yılda Bulgaristan’da hiçbir politik lider 2. kez başbakan olmamıştı)  reform programıyla iktidar oldu. Hükumet ortaklarından hiç biri 2015 bütçesini desteklemediğine göre, reform rüzgarlarının hangi yönden eseceğini şimdiden kestirmek zor oldu. İktidar ortaklığı sözleşmesinde öncelikli olan yargı, sağlık ve eğitim reformlarıydı.

Fakat reform kapısı başka taraftan açıldı ve yine alelacele hazırlanan, meclisin gece oturumlarında görüşülen ilk reform paketi, 2014 yılını 2 milyar leva açıkla kapatan, bir devlet emeklilik kurumu olan Ulusal Sigorta Enstitüsü (NOİ) bütçesine, sayıları 8 olan özel emeklilik kurumlarından yıldırım operasyonla 7–8 milyar leva aktarılması oldu. Bu yasa da yine yalnız 38 kişilik HÖH-DPS meclis grubu desteğiyle kabul edildi.

HÖH-DPS partisi B. Borisov’a çifte destek sunmakla ne amaçladı?

Bilindiği üzere, 2008’de kurulan, 2009’da tek başına iktidar olan ve 2013 Şubatında hükumetten düşen GERB partisi ile HÖH-DPS arasında samimi ve yakın temas ve işbirliği yoktu. 2009’da Ahmet Doğan B. Borisov’un hükümet ortaklığı önerisini kabul etmemişti, Çünkü Türk ve Müslümanların isimlerini değiştiren, etnik temizlik ve kültürel soykırım uygulayan BKP’nin devamı olan, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile yakın ilişki, işbirliği ve menfaat ortaklığı içindeydi. İki parti de hem AB ve hem NATO yanlısı olsalar da Moskova’nın Bulgaristan’daki çıkarlarını destekliyorlardı.

Kırcaali bağımsız milletvekili Vejdi Raşidov’u Kültür Bakanı yaparak Türk seçmen kitleyi etkilemek isteyen GERB önemli başarı elde edemedi. Türk, Çingene, Pomak Müslüman seçmen kitlesi içine kapanmış ve totalitarizm buzlarını çözecek yeni günler bekliyordu. Buna rağmen son erken seçimde GERB partisi oylarının % 9’unu etnik azınlıklardan aldı.

2014 baharında Boyko Borisov ile HÖH Başkanı Lütfü Mestan Kırcaali’de ilk defa birlikte kahve içti ama ardı gelmedi, politik yakınlaşma açılmadı. 25 Ekim 2014 erken genel seçimlerinden önce GERB Başkanı taktiğini değiştirip aktifleşti. HÖH-DPS yönetimine şiddetli saldırmaya başlarken, 4 defa iktidar ortağı olan Türk ve Pomak partisine bir daha böyle bir imkân tanınmayacağını defalarca beyan etti. Aynı zamanda, Türk ve Müslüman seçmene daha da yaklaşmaya çalıştı. Başbakan olduğunda etnik azınlıklardan 10 bakan yardımcısı atamayı vaat etti. Seçim kampanyasında Deliorman’da Türkler arasında zaman geçirdi.

Öyle de olsa, 2. Borisov hükumetinin kurulmasından sonra ilk saldırı hedefi yine Türkler oldu. Başbakan yardımcısı Bıçvarova ilk demecinde Bulgar devlet televizyonunun Birinci Kanalında her gün saat 16’da yayınlanan 10 dakika Türkçe Haberlerin yasaklanmasını istedi. Anlaşılan, yeni hükümete bizzat katılmadan parlamenter destek sağlayan aşırı sağ milliyetçi, (ksenefob) ruhlu (PF) partisi böyle bir istekle daha 12 Mart 2013 erken meclis seçimlerinde GERB partisine 50 bin oy hibe etmiştir. İkinci saldırı ise hükümet ortağı (RB) cephesi kurucu üyelerinden olan Kasım Dal ve Korman İsmailov’un Halkın Onur ve Hürriyet Partisi (HOHP) adayı Orhan İsmailov’un Savunma Bakanı Yardımcılığına atanmasıyla gelişti. (PF) kışkırtmalı bu saldırı, bu defa direk olarak B. Borisov’u hedef alıyordu. Aslında Borisov başbakan oldu, ama yeni hükümete 10 değil yalnız 2 Türk Bakan Yardımcısı atanabildi.

İşte böyle bir ortamda 1944’ten sonra Nazici ruhlu olduklarından ve yeni ortamda ksenefobi yani Bulgar olmayana düşman tavırlı olduklarından dolayı kendilerine iktidar koklatılmasının önüne geçildi.

Öyle de olsa, 2. Borisov hükumeti daha birinci vitesi takarken ayak frenini basıp el frenini de ansızın çeken ırkçı (PF) cephesi oldu. İşte böyle bir durumda art arda olmak üzere hem 2015 bütçesini hem de çok tepki uyandıran, emeklilik kurumunda reform denemesine tam destek veren HÖH-DPS partisi ne demek istedi?

Çok erken de olsa biz bu sorunu şöyle açabilir miyiz?

  1. HÖH-DPS yönetimi GERB Başkanı Boyko Borisov’a oy tabanımdan (Türklerden, Pomak ve Çingenelerden) ellerini çek ve iste bizden ne istersen, demiş olabilir mi?
  2. HÖH-DPS partisinin katıldığı son hükumet zamanında çöken yani iflas eden ve kapanan Kooperatif ve Ticaret Bankası’ndan (BTK)5 milyar leva kayıptır. Bu paranın 3.6 milyar levasını yeni hükümet özel hesap sahiplerine devlet garanti fonuna yani  Merkez Bankasına ödetti. Başkan Lütfü Mestan’ın Başbakan Borisov’a şartı, sen özel bankadan çalınan paraları bütçeden öde, istediğin oy olsun, biz senin her isteğine geliriz, demiş olabilir mi?
  3. Yeni hükumete 2 Türk bakan yardımcısı atadın, diğerleri unut! Türklerle Pomaklara ve Romlara fazla yüz verme, onları bize bırak ve iste bizden ne istersen, demiş olabilir mi?

Bu olayın ilk perdesini şöyle açmak mümkün müdür?

Ülkede kimse artık şu bunalımlı durumda yaşamak istemiyor. Eski idarede Ahmet Doğan ve Lütfü Mestan ekibi etkin yer aldığından, rüşvet, dolandırıcılık ve dalavere olaylarından dolayı halk kendilerine artık hiç güvenmediğinden, onlar da artık halkın istediği şekilde yönetebilecek durumda değildir. Genel güvensizlik, itimatsızlık, istikrarsızlık ve her yerde durgunluk ve sefalet var. Demek oluyor ki, bu batağın içinden yeni bir şey doğması için ortam elverişlidir. Bulgar politik parti başkanlarının hepsi Yeni Yıl Kutlama Mesajlarında halka “Uyan Artık!” çağrı yaptı.

Evet Toprak uyansa bile içinde tohum olmayınca ne bitecek ki!

Dönüşüm ve yenilenme uğruna mücadele veren bir tek halk topluluğu var -Türkler ve Pomaklar. Bunu gören Başbakan Boyko Borisov Türkleri ve Pomakları ipliği pazara çıkmış HÖH-DPS lider takımından ayırıp koparmak isterken haklı mıdır?

Yeni ortamda GERB partisinin hizmetine koşan HÖH-DPS partisi ne yapmak istiyor?

Olayın tamamını şöyle algılaya bilir miyiz!

25 yıldan beri, Türkler ve Pomaklar konusunda politik alana ilk kez şimdi yeni bir fidan dikildi. Bizim azınlıktan 10 bakan yardımcısı atanacağı vaat edildi. Bir fikir bir fidandık, dikilip tutunca koca ağaç olur. Azınlığımız HÖH politik partisi dışında demokratik çoğulculuk koşullarında ilk kez bağımsız olarak tendi öz temsilcileriyle yürütmeye katılma şansı yakaladı. Olay aşırı milliyetçilerin (PF) faşistlerinin sert tepkisiyle karşılandı.

Ne var ki, 2 fidan daha yeni dikildi.

Eğer Borisov sözünde durursa bunlar 10 da olabilir.

Şimdi HÖH-DPS liderliği, bağımsız Türk ve Pomak kadroların GERB desteğiyle iktidara katılmasına tepki olarak  “çıkar şu fidanları, kes, yak, at, kurusun! Türklerin bağımsız temsil hakkını da unut! Bizim adamlarımız görevlerinde kalsa yeterlidir!”deyip, iste benden ne istersen pazarlığına girmiş olabilir mi?

Yoksa biz bir halt ettik, eski hükümet olarak BTK bankasının içini boşalttık, kapat şu defteri, bankayı da kapat, hesap sahiplerinin parasını öde ve iste benden ne istersen formülü mi geçerlilik kazandı? Cevap bekleyen çok soru var tabii.

“Türklerin sudan sesiz ve biçilmiş çayırdan bodur” olması ne zamana kadar devam edecek?

 

Bulgar toplumu tek çeşitli, tek cinsten, politik olarak homojen bir toplum değil. Totalitarizm dağılırken başlayan ufalma süreci Sosyalist Parti içinde 30 hizip, grup, akım ve birlik türü doğurdu. Parlamento aşırı sağ cephesine yerleşmeye çalışan (PF) cephesinde 47 parti, örgüt, cephe vs. var. Hükümet orağı (RB) bloğunda 7 parti var. Bu durumda içi vıcır vıcır savaşım kaynamayan yalnız iki parti görüyoruz, biri HÖH-DPS Türk-Pomak partisi ve ikincisi de, aşırı solda Rusçu olan “Ataka” partisidir. Tek partili totaliter düzenin ayrışımı,  belki de böyle bir ufalarak erime ve sonra yeniden gruplaşmayı evrim olarak yaşamak zorundadır. Bu bakıma ülkemiz diğer Güneydoğu Avrupa ülkelerine pek benzemiyor.

Bizde Sosyalist Parti (BSP) kimliğinde ve HÖH-DPS destekli komünist rejim ömrünü uzatmaya çok gayret gösterdi. Bu bakıma, yani Sosyalist Partinin halktan aldığı desteğin buharlaşması bakımından 2013 yılı semboliktir. 1994’te salt çoğunlukla iktidar kuran sosyalistler 2013 Mayıs erken seçimlerinde 76 vekil, 2014 Ekim erken seçimlerinde ise 39 milletvekiliyle yetinmek zorunda kaldılar. Erime ve dağılma süreci devam ediyor. Bu hep parti içi kavga hem de politik alanda didişme olarak yol alıyor. Şu dönemde BSP’nin ana hasımı GERP partisidir. BSP hükumet ortaklığının hiç bir yasa önerisini desteklemedi.

 

Kuşkusuz homojen olmayan bir tolumdan homojen bir meclis bileşimi çıkmaz. Bulgar parlamentosundaki 8 partili bileşim buna kanıttır. Ne var ki, böyle bir ortamda da biz Bulgaristan’da Türk ve Müslümanlar için, hak ve özgürlük davamız için, adil bir tolum kurulmasında sözde bizi politik olarak temsil eden ama şimdiye kadar bize hep engel olan HÖH-DPS partisini bayrak dürmeye zorlamak açısından ufukta yeni bir ışık belirdi mi?

Belirdiyse bunun adı, özü, niteliği ve hedefi nedir.

 

Yeni yazımızda bu umut ağarmasını Başbakan Borisov’un 29 Aralık 2014’te yayınlanan Türklere zulüm edenlerden ve isimlerimizi değiştirenlerden hesap sorulması ve Güneydoğu Rodoplar’da 24–26 Aralık 2014 tarihlerinde etnik temizliği ve kültürel soykırımı protesto etme mitinglerinde yapılan konuşmalardan okumaya çalışacağız. Bu gün HÖH lideri insanlarımızla alay edercesine dün hayır dedi bir olaya bugün bu bizim davamız demesi ikiyüzlülük değil evet bu üçyüzlülüktür, bunu halkımıza anlatacağız ve bunlara devam edeceğiz. Konumuz devam edecek.

Yeni yılınız mutlu, kutlu ve bu yıl özgür olmanız dileği ile…

Reklamlar