Dr.Müjgan DENİZ

Bulgaristan Türk Halk Topluluğunun

 ETNO KÜLTÜREL VE DİNSEL KİMLİĞİ

 kitabından bir alıntı. Sayfa 360-62).

Yıl: 2014.

Yazar: İbrahim Yalımov.

Sofya Yüksek İslam Enstitüsü

 

Bulgar etnik modelinin karakteri ve rolü üstüne açık oturumda tartışma düzenlemek için yapılan iki üç denemede ve biriken yirmi yıllık deneyim esas alınarak, bu konuda daha kesin sonuçlar çıkarma zamanı geldi. Bunlar arasında en önemli olan, bizdeki demokratik reformların daha ilk yıllarında  “Bulgarlaştırma süreci” sonucunda beliren etnik bunalımın barışçı çözüm modelinin oluşmaya başlamasıdır. 2008’in Kasım ayı başında Bulgar Ulusal Televizyonu’nda bir konuşma yapan P.E.Mitev, “Etnik Modelin” bir Geçiş Dönemi modeli olduğunu söyledi. Bu model, Balkan Yarımadası yöresinde en şiddetli bizde baş gösteren, etnik krizin aşılmasında yardımcı oldu. Öncelikle sivil toplum sayesinde, bu modelin de yardımıyla kriz bir çatışmaya büyümeden aşılabildi.

 

Somut duruma göre ve somut hedefle geliştirilen bu model geçiciydi, daha öte geliştirilmediği gibi içeriği de açıklanmadı. Değişik bilim ve politika adamları “Bulgar Etnik Modeli” (Ahmet Doğan modeli olarak bilinir ve 25 yıldan beri Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) tarafından sözde uygulanıyor.) kavramına çok farklı ve hatta birbiriyle tezatlı açıklamalarda bulundu. Değişik yayın müelliflerinin yönleri farklı tanımlarında bunu görebilmek olasıdır.

 

Şimdiki şekliyle, Geçiş Döneminde oluşan etnikler arası ilişkilerdeki gerçekliklere uygun olmadığı gibi, Avrupa Birliği istemleriyle uyumlu olunması kıstasına de ters olan yanları var. Toplumda etnik düşmanlığının devam etmesi bu sonucu öne çekmemize vesiledir. Şimdiki model azınlık halk topluluklarının sosyal durumunun iyileştirilmesine yol açmıyor. Tam tersine, Pazar ekonomisi saplantısı azınlık nüfusun toplu halde yaşadığı bölgelerde ekonomik durumun kötüleşmesine, işsizliğin artmasına ve dış ülkelere gidenlerin sayısında sıçramalı büyümeye neden oldu. Etnik azınlıkların kendi özgün kültürel değerleriyle ülkenin kültür ve sanat yaşamına tam anlamlı katılma kapıları açılamadı.

 

Bulgar etnik modeli kamuoyunda ve politik güçlerde destek bulamadı. Kamuoyunun daha büyük olan kısmı etniklerin özgün kültürleriyle yaşaması gereği duyduğunu anlayıp desteklemek istemiyor. Politik sınıf da özgün kültürün tarihsel rolünü görebilmekte zorlanıyor. Demokratik Güçler Birliği (SDS) ile Güçlü Bulgaristan Hareketi (DSB)  Bulgar etnik modelinin iyi sonuç vereceğinden kuşkulandıklarını gizlemezken, GERB partisi bu konuda dut yemiş bülbül gibi susuyor. “Ataka”, “Nizam Yasallık ve Adalet” (RZS) ve Makedonya İç Devrim Örgütü (VMRO) partileri içim ise “Etnik model” en büyük felaket oluşturduğundan, kesin olarak ret ediyorlar. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) bu modelli ihtiyaçlarına ve çıkarlarına uygun olarak kullanıyor ve onunla belirli politik hedefler gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

 

Bu model, azınlıkların etnik kültürel kimliklerini korumasını garantili biçimde sağlayamaz. Bu modelle, çoğunluk lehinde bir imtiyazlı bir durum garanti edilmekte ve yönetici kesimin (iktidarın) etnik azınlık problemlerine eğilmemesi onlarla ilgilenmemesi garanti altına alınmıştır. Bulgar bilim adamı ve analizcilerinden daha fazlasının da savundukları görüşlere göre, bu model Bulgaristan nüfusuna dahil olan en kalabalık etnik azınlık olan Rom azınlığını ise kapsamına bile almıyor.

 

Balkan ülkelerinde bizdeki etnik modele benzeyen hiçbir model yoktur. Macaristan, Romanya ve diğer devletler etnik sorunları çözmede olumlu deneyim birikimi yaptı. Onlar, etniklerin politik temsilciliği konusunda daha etkili sistem geliştirdi. Macaristan Anayasası, azınlıklara kendi sorunlarını çözmek amacıyla devlet organlarına öneri sunma hakkı getirmiştir. Romanya’da Macar azınlığın ana dili anaokullarında, ilkokullarda ve üniversitelerde okutuluyor. Bizim geliştirilmemiş, özürlü etnik modelimizle kıyaslandığında, bu iki ülkenin deneyimleri daha büyük önem kazanıyor.

 

“Bizde etnik model konusunda sadece geçmişimize ilişkin olarak bir şeyler konuşabiliriz…”1

Bu konuda biz de D. Küranov’un bu sözlerine katılmak zorunda kalıyoruz.  Bugünümüz ve geleceğimiz açısından Bulgaristan’da sonuç verecek bir etnik model olduğunu savunmamız ve kanıtlamamız güç olur. Hakikatten, basında, radyo ve TV yayınlarında sık sık bir “etnik model”de söz ediliyor. Fakat bu söylev, problem çözmek için değil,  öncelikle Avrupa Birliği (AB) ve komşu ülkeler önünde olumlu bir sima yaratmak için istifade ediliyor. Olayı nesnel olarak irdelediğimizde, Bulgar etnik modeli çoktan kendini yiyip bitirmiştir, tükenmiştir, özsüz bir ideoloji durumuna gelmiştir, bu arada gönüllü ve doğal olarak asimilasyonu ön plana çıkarıp bir şey olmuyormuş gibi dayatan ideolojiye politik kılıf olmaktadır.

 

Kuşkusuz bütün bunlar, Bulgaristan bir etnik model gereksinimi duymuyor anlamına gelmiyor. Bulgar etnik modelinin yenilenerek geliştirilmesi gerekiyor. Bu geliştirilerek yetkinleştirme orta planda olmak üzere, ulusal olduğu gibi etnik kimliğin yeniden üretilerek biçimlendirilmesi ilke ve mekanizmalarını sunmak zorundadır.  Kamuoyunda derinden derine tartışıldıktan sonra resmen ve hukuksal kimlik kazandıktan sonra, tüm etnik halk topluluklarını kapsamına alacak bir biçimde olmak üzere devamlılık ilkesine bağlı bir devlet politikası olarak uygulanıp gerçekleştirilmelidir. Bulgar etnik modeli şimdiki şekliyle korunmaya ve uygulanmaya devam ettiği takdirde, gizli “eritme” ve “asimile ederek” “Bulgarlaştırma” politikasında yani gizli şeklinde varlığını sürdürürken, Bulgaristan’da yaşayan azınlıkların etnik, dini ve kültürel kimlikleri açısından tehlike yaratmaya ve olmaya devam edecektir.

Devam edecek.

 

1) Küranov D. “Kapital” gazetesi,  -ETNİK DÜĞÜM.

Reklamlar