mustafa 222Dr.Mustafa KAHRAMAN

Konu: Bombalar barışı öldüremez.

 

Ben de hepinizin yeni yılını kutluyorum. Sağlıklı ve zinde olmanızı diliyorum.

Sağlığın yarısı gülmek yarısı da düşünmek olduğunu varsayarak, sizi 2016 kıyısından olayları bir hikâyecik üzerinden irdelemeyip karşılaştırarak analiz etmeye ve belirli fikirlere uzanmaya ediyorum. Geçen yıl bu yolda bir hayli ilerledik.

Bizim için en önemli olay 1990’da aldatılmış olmasıydı. Bu gerçeğin köküne indik ve yalanın kara kutusunu çıkarabildik. Bilirsiniz sırlar hep kara kuru içindedir. Uçak düşer ve kara kutuyu bulan sırlara ulaşır. Bu sene de amacımız bakış açımızı değiştirirken yenilemek, dünyaya farklı ama daha gerçekçi bir pencereden algılamaktır.

 

Bu yazımla özellikle Rusya lideri Vladimir Putin ve memleketimizdeki halk topluluğumuzun lideri olarak geçinen Ahmet Doğan hakkında bakış açımızı (fikirlerimizi)  bir daha değerlendirmeye çalışacağız.

 

Bizim en sık başvurduğumuz benzetişli düşünmektir. Karşılaştırma yönteminden bu defada yararlanacağız.

 

Önce karşılaştırma temelimiz olacak anekdotumuz:

 

Yengeç ile Kurbağa

Irmak kenarındaki yengeç, suyu geçmek ister ama kendinde bu gücü bulamaz.

Biraz ötedeki kurbağaya,

Kurbağa kardeş karşı yakada işim var, beni sırtına alıp geçirsene” der.

Yengecin kendisine iğlik yapanı sokup öldürdüğünü bilen kurbağa,

Olmaz, sen beni sokarsın!” cevabını verir.

Seni sokarsam kendim de ölürüm” olur yengecin cevabı ve bu kurbağaya mantıklı gelir.

Irmağın tam ortasında yengeç kurbağayı sokar. Can çekişen kurbağa:

Yaptığında mantık yok! Kendin de öleceksin, yaptığın tam bir mantıksızlık” der.

Yengecin cevabı şu olur:

Biliyorum ama hiçbir şey yapabilecek durumda değildim, doğam böyle.”

Öykü, mantığa dayanarak yengece güvenilmemesi gerektiğini öğretir.  Bu insanların birbirine asla güvenmemesi anlamına gelmez, yengeç doğalı olanlara güvenmememiz anlamına gelir.

 

İlk kanıtımız Türkiye’mizden.

 

  1. yüzyıla 3 ay kala Rusya Başkanı Boris Elsin görevini Vladimir Putin’e devretti. O dönem OPEK ham petrolün varil fiyatını 9.36 US Dolara düşürmüştü. Bütçe gelirlerinin % 50’sini akaryakıt dış satımından karşılayan Rusya’nın ekonomik sıkıntısı büyüktü. AK Parti’nin iktidar olmasıyla Türkiye ile ticari ve ekonomik işbirliğine öncelik veren Moskova 7 yıl gibi kısa bir sürede komünizm sonrası Rus iktidarlarının hayal bile edemediği döviz birikimi yapabildi. Sanki fakirliği biraz silkebildi. 5 Milyon Rus turist sahillerimize gelirken, Türk inşaat şirketleri de Moskova’ya Avrupa’nın en yüksek binasını dikecek kadar büyük işler yaptı.

 

Avrupa Birliği’nde (AB) diğer üye devletlerin haklarını yememe (difersifikation) siyasetine takılan“Güney Akım” gaz boru hattı Bulgaristan’dan geçirilemeyince “Türk Akım” olarak Türkiye’ye kaydı. “Belene” Atom Elektik Santrali projesi için Sang Petersburg’ta üretilen fakat Bulgaristan’ın NATO ve AB Üyeliği’nden sonra Rus-Bulgar ilişkileri limoni olunca elde kalan 2 adet atom reaktörünü de “Akçay” AES için uygun bulundu. Bütün bunlar olurken, Moskova biraz Ankara’nın sırtına biniyor ve sanki Ankara’nın bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü gibi ilkeleri rafa kaldırdığını düşünmeye başlamış olacak ki, tırmanan saldırgan tutum sergilemeye başladı. Hele Suriye’ye asker çıkarmasından sonra ileri derece küstah hareketlerde bulunarak hava sahamızı ihlal etmeye başladı. Devletimize karşı aşırı saldırganlığa “SU–24” askeri uçağını düşürmemiz bir “DUR!” oldu.

Fıkramızdaki YENGEÇ gibi hareket eden Putin vize-ticari-turistik vb yaptırımlar uygulayıverdi. Kendi başına hareket etti. İkili sözleşmeleri tek taraflı rafa kaldırdı. Türkiye’yi hafife aldı. Aslında karşılıklı yarar sağlayan temele oturtulmuş ilişkilerimiz gelişirken Putin’in böyle bir adım atması beklenmiyordu. Kurbağanın kendinden emin yüzerek ırmağı geçmesini kıskanan yengeç gibi o da BÜYÜK TÜRKİYE atılımı yapan anavatanımızı engellemek istedi. Saldırgan olan ve Bayır Bucak Türkmenlerini amansız bombalayan kendisiydi. Suriye’de yaptığı baştan sona katliamdı. Aslında Putin oyunu bozdu.

 

Bulgaristan’dan da bir benzer örnek verelim.

 

Ülkemiz 2004’te NATO askeri savunma paktına, 2007’de de AB’ye girdi. 2001 -2005 arası Simeon Sakskoburgotski karma hükümet başbakanıydı. 2005 – 2009 arası da Sergey Stanişev karma hükümeti yönetti. Bu hükümetlerin ikisine de HÖH (Hak ve Özgürlük Hareketi) ortaktı. Hatta Emel Etem Başbakan yardımcısıydı. 5–6 partili bakan oldu. NATO’ya ve AB’ye üye alınırken itiraz yoktu.

Ahmet Doğan da henüz saray hapsine atılmamış, partinin lideriydi.

Bulgaristan’ı Rusya yörüngesinden çıkma süreci o zaman başladı. Türkiye, Yunanistan, Bosna Hersek, Makedonya ve Karadığı ile birlikte Avrupa-Atlantikçi Balkanlar oluşturma hamlesi derinleşti. NATO, Yakın-Doğu ve “terörizmle mücadele” problemlerinde Türkiye yanında yer aldı. Bölgede dengeler lehimize değişti. Türkiye’nin bağlaşıklarından da bağımsız bir hareketle egemenliğini savunarak “SU – 24” Rus savaş uçağını tek atışta indirmesi Putin’i yayılarak imparatorluk kurma yolunu kesti ve şahsen onu çıldırttı. Putin’in baskısı altında Rus hükümeti Türkiye’ye ekonomik yaptırım paketi açıkladı ve uyguluyor.

 

Önceki adı KGB olan, gizli servis (FCB) Bulgaristan ajanı olup Bulgaristan Türklerinin sırtında bir yengeç rolü üslenmiş olan HOH fahri başkanı Ahmet Doğan “CU – 24” uçağının düşürülmesi konusunda Putin’i savundu. 17 Aralık 2015 gecesi HÖH partisi toplantısında tam bir yengeç gibi hareket ederek ani bir çıkışla HÖH Genel Başkanı L. Mestan’ı kınadı.

Türk topluluğumuza gözdağı verdi. Anavatanımıza saldıran ve yaptırım uygulayan Moskof saldırganından taraf olmaları için baskı yaptı, tehdit savurdu. Dönemeç yapıp Bulgaristan’ı Moskova köleliğine geri çevirmeye zorlayıcı beyanda bulundu.

 

Böylece sırtımızdaki saray yengeci hem bizi hem de bütün Bulgaristan halkını soktu.

Böylece kendi ölüm fermanını da yazmış oldu.

Tabii bu cümleleri yazarken, yengeç zehrine 4 arkadaşıyla birlikte kurban giden Genel Başkan Lütfü Mestan’ı ve izlediği siyaseti doğru bulduğumu söylemek istemiyorum.

Çünkü o sorunlarımızı hiçbir surette savunmadı. İnsanlarımızdan uzaklaştı. Özgürlüklerimiz, anadil, din ve kültürümüze kavuşma davamıza hatta engel oldu. Totalitarizmin yaşamaya devam etmesi için elinden geleni yaparken, Pleven köylerinde diktatör Todor Jivkov anıtı dikilmesine bile söz söylemedi.

Adaletten yana çıkmadı. Reform yapılmasına yol açamadı. 50 milyon çaldığı basına düştü. “Ceza fişi” sahnesi oynadı ve anadilimizde ders görme gibi en kutsal isteklerimizle gargara etti. Vaktini dağda bayırda tilki tavşan avında geçirdi. Kendinden başka kimseye faydası olmadı. 3 yılda Anadilimizde bir gazete çıkaramadı, radyo yayını başlatamadı, Türkçe kitap bastıramadı hatta Türkçe satış yapan bir yer bile açtıramadı. TİKA parasıyla kendi köyünde bir camini tamir ettirdi ve o kadar. Ötesi hep mevlit ve kazan pilavı…

Anlamak istemediği çok önemli bir özellik vardı. Bulgar dilinde gramere uygun konuşmak, mantıklı olmak anlamına gelmez. Bir bakıma iyi oldu da düştü ki, kendini savunamayan bir lider halkını nasıl savunsun. Şu da var, Mestan kendinden başka kimseye söz hakkı tanımadı. 17 Aralık gecesi Doğan yengeci sırtından sokunca, ona da söz hakkı kalmadı. O aynada hep kendini aradı, bizim durumumuza bakmadı. Bizi göremedi.

 

Yengeç karakterli kişiler onlara iyilik yapanlara mutlaka kötülük yapar.

Örnekler:

1)  Babası Başkan Elsin’i  o zaman başbakan olan V. Putin’i 2000 seçimlerinden 3 ay önce Rusya Federasyonu Başkanlığına atamaya ikna eden küçük kızı Tatyana oldu. O aynı zamanda babasının danışmanı ve Rusya’nın taç ardındaki büyük güçlerinden birinin yöneticisiydi. Putin, Başkan koltuğunda imzaladığı ilk fermanla Elsin ve ailesinin savcılık karşısında dokunulmazlığını garanti altına almıştı. 7 Nisan 2007’de Elsin öldü. Aradan 10 yıl geçmeden kızı Tatyana savcılık ve mahkeme kapılarında görünmeye başladı. Putin fermanı bozmuş, sözünde durmamış, yengeç gibi davranmıştı. Hainlikte mantık aramak olmaz, onun karakterinde mantık tanımayan yengeçlik olduğu böyle ortaya çıkmıştı.

 

2) Kendisine iyilik yapanları sırttan bıçaklamak Hitlerin hainliklerinden biriydi.

1933’te sağlık durumu iyice kötüleşen Almanya Başkanı Paul von Hindenburg, 1934’te hayata gözlerini yummazdan önce, oğlu Oskar tarafından başbakan görevine mutlaka Adolf Hitler’i ataması için babasını ısrarla ikna etmişti. Hindenburg vefat ettikten birkaç gün sonra Hitler Almanya’da bütün idareye el attı. Bilindiği üzere, daha sonra Oskar’ın başına gelmedik kalmadı. Hitler her yönüyle bir yengeçti.

 

3) Bulgaristan’da HÖH (Hak ve Özgürlükler Hareketi) totalitarizm yıllarında çok ezilen Türk azınlığın ve Pomakların politik iradesinin vücut buluşudur. Soyuna boyuna, tahsiline ve karakterine bakmaksızın Bulgaristan Türklerinin Ahmet Doğan’ı siyasi örgüt başına geçirmesine mükâfat olarak, tam ihanet, hak ve özgürlüklerinin tamamen baltalanması ve göçe zorlanmaları oldu. 5 Parti Başkan Yardımcısı, bir Genel Başkan ve 5 Bakan partiden ve tüm görevlerinden atıldı. Birçok milletvekili mahkemelik oldu, içerde yatanlar var. Doğan, parti program ve tüzüğünü ilk günde rafa kaldırdı. Halkın önünde bir vaat ederken, tam ters hep hareket etti. Defalarca yengeç hainliği sergiledi. Ne yazık ki toplumsal gelişim bu yengeç oyununun yolunu bugüne kadar kesemedi.  Hainliğin son perdesi 17 Aralık gecesi yeniden yaşandı.

 

Sözün özü:

Bu örneklerle gün ışığına çıkan, kötülük tekrarlayan yengeç karakterinin içinde mantığa uymayan, verilen sözle, anlaşma ve sözleşmelere uymayan gizli bir güç var. Ahmet Doğan kimliğinde yengeç doğası olduğu ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da etnik halk azınlığımızdan kimseye hiçbir konuda yardımı dokunmayacağı göz önündedir. Biz Bulgaristan Türkleri, Pomaklar ve Çingeneler bu illetten mutlaka ve ebediyen kurtulmalıyız, onu başımızdan def etmeliyiz.  Bizim bundan sonra Doğan’ın anadan doğma mı kötü yoksa eğitim sonucu mu kötü biri olduğunu tartışmamıza gerek yoktur. Yengeç yengeçtir, bu adam sırtımıza binmiş ve bizi sokmaya fırsat kollayan biridir. Prof. L. Dimirtov’un “NOVA” TV ekranından dediği gibi: “Doğan’ın yeri tımarhanedir.”

 

Putin’e gelince, 2000’de başkan olduğu zaman Rus halkının ağzı açlıktan kokuyordu. Çok zor bir durumdaydılar. Bugün Rusya’da tüm kuklaların iplerini elinde tutan Putin’e iki şans yardım etti.

 

Birinci talih: Putin döneminde dünya ham petrol fiyatı varil başı 10 US Dolar’dan 1000 US Dolara fırladı. Petrol fiyatı 7 yıl tırmandı. 21-inci yüzyılın başına rastlayan bu dönemde Rusya halkının durumunda hissedilir bir değişiklik olmasa da, Putin’in eline trilyon dolarlar geçti ve o bu paraları ülke içindeki rejim düşmanlarını ezmeye, diş dünyadaki saygınlığını arttırmaya,  Rusya silahlı güçlerini modernleştirmeye kullandı. Hazar Denizi’ndeki askeri gemilerden ve Akdeniz sularındaki deniz altılardan Suriye’ye fırlatılan “Kalibır” kanatlı füzeleri o dönem geliştirildi. Ve o yıllarda Putin kanatmak için eski yara aradı, yeni yara açmak için zayıf noktalar buldu. Rusyadaki etnik azınlıkların bağımsız istemlerini bastırdı. 2008’de Gürcistan, 2014’te Ukrayna ve 2015’te Suriye saldırıları bu diziden halkalardır. Şimdi Balkanları karıştırmaya hazırlandığını görüyoruz.

 

İkinci talih: Bu alıntıyı ABD Başkan’ı Bush’un Devlet Sekreteri Condoleza Rays’ın  “Anılarım” eserinden aktarıyorum. 11 Eylül 2001’de New York’ta çifte kuleler yıkıldığında, Birleşik Ameri silahlı güçleri alarm durumuna geçirilmişti. Başkan Buş “Eir Fors 1” uçak gemisine saklanmış ve dünya ile iletişimi kesmişti. İşte böyle bir anda Amerika askeri güçlerinin dünyanın dört bir yanında alarm durumunda geçirildiğini Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey İvanov’a bildirmem gerekiyordu ve Kremlin’i aradım. Ahizeyi V. Putin kaldırdı:

 

Amerika silahlı güçleri her yerde alarma geçti.” Dedim. Şu cevabı verdi:

Artık biliyoruz, tatbikatlarımızı erteledik, alarm düzeyini kaldırdık.

Başımı kaldırdım ve kendime “Soğuk Savaş hakikatten bitmiş!” dedim.

 

Şu ilaveleri de eski Başkan Bush’un “Asıl Dönüşüm 2010’da Oldu” kitabından aldım.

“Bir gün sonra ben de V. Putin’le telefon görüşmesi yaptım. Bana bir dekret imzaladığını ve Amerika ile dayanışma ifadesi olarak Rusya’da bir dakika saygı duruşu yapılacağını” bildirdi. Putin konuşmasını şöyle bitirmişti: “İyilik kötülükleri yenecektir. Bu savaşımda yan yana olacağımızı bilmenizi isterim.”

 

Gerçek niyetlerini gizleyerek Batıya yakınlaşma ve kendini kabul ettirme yolunu bulmuştu.

Çağdaş Rus politik analizcileri arasında en keskin kalem olan Andrey Piyankovskiy Ocak 2000’de “Rashen Gırnal” da Rutin yıldızı ufukta belirirken şöyle yazmıştı: “Putinizm çağı başlıyor. 10–15 sene sürebilir. Bu, soyguncu kapitalizmin en yüksek ve son aşaması olacaktır. Rus ulusunun beynine çekilen son kurşun olacaktır.

Böylece daha 2000 yılında “Putin kimdir?” sorusu cevap bulmuştu. Rutin’in Kremlin’e girişinin ikinci yılında – 4 Ocak 2001’de “Uilstriyt Gırnal” gazetesi “Rusya Başkanı korku üzerinden politika yapıyor” başlığı attı. Aynı yılın Ekim ayında Paris’te Putin Fransa Başkanı Jac Shirak’ı ve ardından da İngiltere Başbakanı Bleyer’i “ilişkilerimizi yeniden şarj etmek için düğmeye birlikte basalım” önerisi ile aldatmayı başardı. “Anti-terörizm” kampı kurma gündeme geldiğinde Batı basını “Putin dünyanın en büyük artisti” diye yazdı.

 

Al Kayda” ve “DAEŞ”  ile mücadele ve diktatör Beşer Esat’ı desteklemek için Suriye’de baş gösteren Putin aslında Akdeniz körfezine demir atmak istiyor. “CU -24” uçağının düşürülmesinden sonra da PKK, KCK ve PYD ile mücadele eden Türkiye’yi terörist ülke olarak tanıtmaya çalışıyor. Gerçek teröristleri silahlandırıyor. Bu arada kirli hedeflerine Güney Doğu Avrupa’da yaşayan azınlıkları, bu arada Bulgaristan Türklerini de alet ederek yeni gerginlik ocakları yakmaya çalışıyor. A. Doğan’ı kullanıyor.

 

Putin ve yamakları bu savaşımı yakında kaybedecekler.

Arapların kararı kesindir. 2016 yılı için varil başı 30 US Dolar fiyat istiyorlar. Rusya bütçe gelirlerinin % 50’si petrol dış satışından sağlayamazsa açığını kapatamaz. Petrolünü varil başı 90 US Dolar üzerinden satamazsa toptan iflas yaşaması ve batışı yakındır. İran’ı da varil fiyatı 100 US Dolar altında olunca kurtarmıyor Demek oluyor ki Rus uçaklarının Suriye’yi istediği gibi bombaladığı günlerin sayılıdır.

 

Yengecin bildiği ve fazlasıyla rahatsız olduğu başka bir gerçek daha var. Sovyetler Birliği’ni çökerten, Orta Asya devletlerine bağımsızlık kazandıran, Doğu Avrupa sosyalist devletlerini Moskova’dan koparan, “Berlin Duvarı”nı yıkan ve “Soğuk Savaş”ı durduran da yine petrol üreticisi Arap devletlerinin dünya borsalarında oynadığı rol olmuştu. Onlar 1986’da ham petrol varil fiyatını 10.9 US Dolara indirdiklerinde dünyaya borsalar dondu ve Sovyet komünizmi balonu o zaman patladı.

Bu savaşım bugün de kızıştı ve kim dayanabilirse aşamasına girdi. Böyle bir zaman kesiminde A. Doğan’ın 17 Aralık konuşması analiz edildiğinde politikadan anlamadığı ve tamamen bunadığı ortaya çıkıyor. Biz doğru yoldayız.

Putin yengeç delirdikçe delirirken gün sayıyor.  Zehrini atmaya yer arıyor.  Bakalım bu defa kendisini mi yoksa başka birini mi sokacak. Şu an etrafta kurbağa falan da yok.

Reklamlar