Dr.Nedim BİRİNCİ

Problemler mevsimlerin değişmesiyle de değişiyor. Bizim tütüncülerin bahar ve yaz aylarında, işten başkaldıracak vakti yokken, havanın sertleşmesi, ilk karın düşmesi tütünleri gevrettiği gibi tütüncülerin de canını sıktı.

Kırcaali bölgesinde ekmek teknesi tütün olan hanelerin sayısı son yıllarda 3 defadan fazla azaldı. 1994’te tütüncü isyanında Benkovski’de bayrak dalgalandıran ve bütün Rodopları saran direnişlerin başladığında 20 binden fazla aile tütüncüydü. Bu yıl denk yapan ve tüccar bekleyenler topu topu 6 132 ailedir.  Tütüncülerin başkaldırdığında grev komiteleri, seçkin liderler ve Bulgaristan Tütün Üreticileri Birliği vardı. Tütüncülerin öncüleri, başı çeken, sözleri iki edilmeyen, dinlenen kişilerdi. Bir de şu var, son dört yılda ulusal bir örgüt olan Bulgaristan Tütün Üreticileri Birliği’nin Boyko Borisov’un iktidardan düşen ve son aylarda memleketi karıştırmak için can atan GERB partisine yakınlığı tütüncülerin gönlüne pek yatmadı. Dikkati çeken bu gelişmeler, görüldüğü üzere, merkezden gelen bir işaret, evlerine kapanmış tavı kaçırmadan pastal yapmaya devam edenleri meydanlarda şimdilik çıkaramayacak. Ocak yetiştirirken, dikip, kazıp sularken, gübreleyip ilaçlarken, her sabah şafağı tarlalarda karşılarken üreticinin yanında olmayanlar liderlik etme rolünden düşmüşler. Son gelişmeler, politikayı tütün işlerken öğrenenler ve dıştan dışa görüldüğünden çok daha zeki olan esas tütüncüler, her yıl olduğu gibi bu yıl da fiyat düşürmeye fırsat kollayan şirketlerin oyununa kurban olmak istemiyor. Olayları dikkatle izleyen yerel söz sahipleri, artık sıkılmış olan denkler kaldırılmazsa, tüccarların gecikmesi, sözleşme sürelerinin ihlal edilmesi ve hava değişikliklerinin etkisiyle tütünler küf almaya başlarsa, tepkilerini ifade etmekten ve direniş bayrağını kaldırmaktan geri durmayacaklar. Bu direnişlerden kaynaklanan ve Bulgaristan tarım politikasını etkileyen çok önemli sonuçlar var. Tütüncü ayaklanmalarına önderlik etmiş yerel liderler arasından bakanlık koltuğuna yükselen olduğu hafızalarda canlıdır. Ardino Belediye Başkanı Mehmet Dikme Tarım Bakanlığına bu direnişlerden sonra atanmıştı.

Yılların güçlü tütüncü direnişleri iyi sonuçlar verdi. Sosyalizmde her şeyi devletten bekleyenler demokrasi koşullarında hak arama davasına kalkarak tütün şirketlerine, yerel yönetimlere ve devlete diklendiler. Çok sabırlı, derin bilinçli ve cesur olduklarını gösterdiler. Haklıydılar ve galip geldiler. Tütüncülerin kararlılığı yıllar içinde pekişti. Bu gelişmelerde genç ailelerin tarlaları boş bırakıp tütünden el çekmesi Türkiye’yi ya da Batı ülkelerini boylaması safları seyreltse, kuşaktan kuşağa geçen geleneksel ata mesleğinde birlikte çalışırken yardımlaşarak süreklilik yaratılmasına engeller olmakla birlikte işleri kolaylaştıran teknolojilerin uygulanmasına da mani oluyor. Çünkü yenilikleri ve kolaylıkları iş alanına taşıyan hep gençler olmuştur. Yani güç geleneksel deneyimlerle onların bulgucu atılganlığının birleşmesiyle kullanılır hale gelmiştir.

Tütüncü hanelerin azalmasına rağmen, en lux paketli, en modern, en ince, en kokulu, kat kat filtreli sigaraların içim kıvamı alabilmesi için BASMA TÜTÜN yani bizim tütün kıvamında, altın sarı yapraktan, ele yapışmaz katrandan, gönül rahatlatan kokudan olması gerektiğini öğrenmeyen kalmadı. Dünya yeniliklerini bilmemizi istenmeyenleri artık öğrendik. “Tütün değil mi, olsa da olur, olmasa da” deyen uzun dillilerin, sesi kesildi. Yıllar işimizin önemi bir daha ortaya çıktı. Bu böyle olmasa, göz nurumuz alın terimize, iki büklüm hak ettiğimiz ekmek paramıza “eyvallah eden” olur mu?

Tarımsal gelişme büyük adımlarla ilerliyor, teknolojiler bize de geliyor. Dobriç ve Stara Zagora kentlerinde yapılan tarım makine ve teknoloji fuar ve sergilerini gezip gördüm. Buğday, arpa, mısır, ayçiçeği, pancar, patates vb. üretimlerinde işleri insan eli değemeden yapılabiliyor. Tütün işine yeni makine icat edilmemiş. Çotuk sıralarının arasını sürüp tırmıklamaktan, ilaçlama ve bağ bozumu işlerini baştan sona makinelere yaptıran çiftlikler bizde de kuruldu. Karnobat ovası baştanbaşa değişti. Karlovo ve Kazanlık ovaları gül bahçesine dönüştü. Etraf lavanta kokuyor.Yüksek verimli modern teknolojiyi tarlaya, ovaya taşıma işi sınırların tamamen kaldırılmasından, toprak mülkiyetinin katılım payı esasında senede bağlanmasından, tarımda anonim şirket ortaklıkları kurulmasından,  irade, niyet ve güç birliğinden, tarımsal uzmanlaşma, markalaşma, sertifikalaşma ve amaca uygun makineleşmeden, bu uğurda alınan ortak kararlardan geçiyor. Büyük işlerin, daha önce yapılmamış atılımların gerçekleştirilmesi ortak kredi ve yatırım, kadro politikası gerektiriyor. Bu işlerde, genelde küçük arazilerde teknik kültür üreten ve hayvancılıkla meşgul olan Rodop bölgesine kıyasla iç Bulgaristan oldukça ileri gitti. Kooperatifçi gelenekleri canlandırıp modern teknolojiyle birleştirme yolunu buldu. Bunu tahıl, ayçiçeği, şaraplık ve sofralık üzün üretiminde, biber, havuç ve pancar gibi sebze üretimlerinde izliyoruz. Burada atılacak ilk adım her zaman toprağın mülkiyet tapusunu ele almak olmuştur. Tapusuz toprak üzerine kuş bile konamaz.

Kuşkusuz yukarıda okuduklarınız, sözü edilen büyük makineler ve çağdaş hububat üretim teknolojileri Doğu Rodoplar, Orta Rodoplar, Batı Rodoplar, Deliorman ve Koca Balkan Dağı’nın güneyi ve kuzeyi gibi dağlık, yamaçlık, tarlaları ufak parçalardan oluşan bölgelerde uygulamak için özel olarak geliştirilmediğinden, büyük ölçekli tarımsal üreticilerin yeni teknolojiye uzanması daha kolay oldu. Şirketleşen tarımcıların bankaları ardına alması da zor olmadı. Bankalar büyük ölçekli üretimde risk faktörünü büyütmüyor, kredi hattı açarken engel üstüne engel yaratmıyorlar. Bu atılımların sonucu, 2013 yılında Bulgaristan artık 3 milyon ton buğday ihraç etti. Aynı zamanda memleketin ekmeklik ve yemlik buğday stokları garanti altına alınmıştır.

Tütün işinde şimdi de traktör ve su pompası dışında makine kullanılamıyor. Bizde 1960 yılında dekar başı üretim 60–70 kili iken, 1982’de ortalama 150 kiloya çıkarılmıştı. Sulanmayan gübrelenmeyen tarla yoktu. 1984 yılında Bulgaristan’da 270 bin ton tütün üretilmişti. Bu yılın kotası neredeyse 10 kez daha az ve sadece 30 bin tondur.

Cins ıslahı çalışmalarından da iyi sonuçlar elde edilmişti.

AB’nin sınırlayıcı kota sistemi, sigara konusuna dünyanın yeni bakış açısı, sigara içmeye karşı dünya sağlık örgütü önlemleri, ulusal ve yerel yasaklar kaldırılmadıkça tütün üretimini eski düzeye çıkarma yollarımız halen kesilmiştir. Bundan dolayı yeni hem geleneksel ve bizim doğal koşullarımıza uygun yeni üretimler başlatmamız ve geliştirmemiz kapıyı çalıyor. AB içinde en sefil ülke olmaktan kurtulmak istiyorsak tarım kesiminde, hayvancılıkta çalışanların gelirini defalarca yükseltmek zorundayız. Hele tarımda yeni ekmek teknesi açmak çok zor bir iştir, tabii. Yatırım, kadro, hevesli ve bu işe gönül verecek insanlara, ailelere, köylere ihtiyaç var.

Bu toprakta tütünden başka bir şey olmaz, tütün yasaklanırsa aç kalırız!” şeklinde tarif ettiğimiz bizim yarı dağlık yurdumuzda hep yamaç topraklarımızda üretim seçenekleri arasında en uygun ve geliri yüksek olan KOZACILIKTIR üzerinde daha dikkatli durulmaya başlandı.

KOZACILIKTIR artık Sofya’da Tarım Bakanlığı’nda da günden oluşturmaya başladı. 3 bin ton koza kotası veren Brüksel’den bu işin arkasına mali olarak da durması istendi.

Tütünü tamamen bitirmemek şartıyla, KOZACILIĞA geçilecek bölgelerde, tütünden elde edilen yıllık gelirle mukayese edildiğinde, köylülere 4 -5 kez daha yüksek gelir vaat eden bu üretime olumlu bakanlar çoğalıyor. Bilindiği üzere geçen yüzyılın 50’li ve 60’lı yıllarında hatta Svilengred, Harmanli gibi bölgelerde yerleşmiş koza üretimi vardı. Svilengrat, Karlovo, Sofya ve Ruse şehirlerinde 4 has ipek fabrikasının tezgâhları gece gündüz şarkı söylüyordu. Bulgaristan has ipeği dünyaca ünlüydü, aranıyordu.

Yeni başlayacak dutçulukta teknolojik yenilikler olacak. Genelde bodur (kısa boylu) yaprak dudu yetiştirilecek. Yaprakların gerekli nem oranını koruyabilmek için ağaçlar damla sulama sistemiyle sulanacak. Budanan dalların zahmetsiz ve kolayca taşınması, yumurtaların uyanması ve tırtılların ilk dönemine gerekli kıyılmış yaprak sağlamada, işi ince kıyım yapan bıçaklı makineler kullanılacak. Dut fidanlarının sigortalanabilmesi için kayıtlı topraklar üzerinde üretim yapılacaktır. Tütünde tohumların şirketler tarafından sağlandığı gibi, kozacılıkta da yumurta kutuları şirket tarafından temin edilecek ve her kutu için bakıcıya 136 Avro AB teşviki ödenecektir. Haskovo, Kırcali, Smolyan, Pazarcık, Blagoevgrat köy üreticilerinin bu geleneksel üretimimizin canlandırılmasında örnek ve öncü olacağına inanmak istiyorum.

Bunları özel olarak yazmamın nedeni şudur. Anlaşıldığı üzere AB Bulgaristan’ı bir sanayi potansiyeli olarak görmüyor. Örnekleyelim: Burgas’da son 12 yılda Bulgaristan’ın en büyük değirmenleri; “Kambana” kablo fabrikası; Bira Fabrikası; “Coca Cola “ fabrikası; “Şarap Üretim Tesisleri ve daha birçok irili ufaklı üretim kapandı. Önceleri 30 devlette müşterisi olan ve 490 işçi çalıştıran tersane de kapısına kilit vurmaya hazırlanıyor. Anlaşılan, AB bizden tarımla, bir yere kadar hayvancılıkla ve turizmle uğraşmamızı istiyor. Bu cümleden olmak üzere kozacılık yatırımları başladığında olaya, yeni bir umut kapısı, yeni bir ekmek teknesi, perspektifi yani geleceği olan uzun süreli bir iş olarak bakmanızı sağlık veriyorum.

Reklamlar