ULUSLAR ARASI BASIN TOPLANTISI

Kasım 2010 İstanbul’da Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ile Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğinin Genel Başkanları beraber ortaklaşa bir uluslararası basın toplantısı düzenlediler. Bu basın toplantısında 2010 yılının Haziran’da başlayarak Bulgaristan’da Türklerin yoğun yaşadığı 13 ilde. (Burgaz, Silistre, Şumen, Razgrad, Tırgovişte, Ruse, Loveç, Plovdiv, Stara Zagora, Haskovo, Kırcaali, Smolyan ve Blagoevgrad) Bulgaristan genelinde 9 bine yakın gönüllü kişiyle, aynı zamanda Bulgaristanlıların toplu yaşadığı (İstanbul, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Kocaeli, Bursa, İzmir ve Ankara) bölgelerde 4 bin soydaşımızla yapılan dev anketin sonuçları açıklandı ve ilk kez yorumlandı.

Rafet Ulutürk
Rafet Ulutürk

13 BİN KİŞİ KATILDI

Anket, hem Bulgaristan ve hem Türkiye’de eşzamanda aynı etnik ve kültürel kökenli toplam 13 bin kişiyle her sorunun tam olarak anlaşılmasını sağlamak amacıyla iki dilde (hem ana dili Türkçe hem de vatan dili Bulgarca) yapıldı. XIX. y.y. başında (1800-1835) Bulgaristan nüfusunun üçte ikisini oluşturan Türkler ile 1989’daki göçle Türkiye’ye gelen ve çoğunun çifte vatandaş olan 600 bin soydaşın nabzı değişik konularda aynı anda aynı bilimsel yöntemle yoklandı. Bazı sorular anket uzmanları tarafından çapraz tablolarla da yorumlandı. Elde edilen bireysel yanıtlar istatistik kurallara uygun işlendi. Balkanların göbeğinde büyük bir etnik halk topluluğunun kitlesel ruh hali, farklı konulardaki düşünce, görüş, heves ve niyetleri, değişiklik gösteren ve sabit kalan fikirleri, davranış motifleri, yerleşik düşünce tarzı, yeni yönelimleri, ana dili, seçimler, yönetim şekli, liderler, öğrenim, eğitim, kültür, azınlıklar arası etkileşim ve ilişkiler, Türk etnik azınlığı ile Bulgarlar arasındaki güven, ortak çalışma ve iş görme konularına yaklaşım, beklentiler,  iktidar konusundaki yeni tutum, AB üyeliği ve değişmeye başlayan yargı değerleri, ayrıca Türkiye’ye beslenen güven ve yeni umutlar, Türkiye’den somut beklentiler gibi birçok konuda ilginç sonuçlar alındı ve kamuoyuna sunuldu.

 

 

İKİ DERNEK ELELE VERDİ

 Neticeler, anketi gerçekleştiren iki göçmen derneğinin bundan sonraki çalışmalarına damga vuracağı gibi, Türkiye ile Bulgaristan arasında dostane ilişkilerin ve işbirliğini, hele Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkan politikasının yoğunlaştığı, Bulgaristan’ın da Türkiye ile daha verimli işbirliği için çaba gösterdiği bir dönemde büyük önem arz etmektedir. Bu cümleden olmak üzere, anketin yapıldığı zaman Türkiye’nin AB üyeliğine alınması da aktüel gündem oluşturuyordu ki, gerçekleşmesi durumunda, iki ülke arasındaki devlet sınırını kaldırma zamanı gelmiş olacaktır.

 

 

SORULAR GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARDI

           48 soruyla can alıcı sorunlara değinen bu halkla yüzleşmenin sonuçları iki ülkeden kalabalık bir gazeteci ve medya topluluğu önünde açıklandı. Basın toplantısına Bulgaristan’dan, Türkiye’den, Kazakistan’dan, Azerbaycan’dan hatta en ilginç olanı da Afganistan’dan da gazetecilerin katılması oldu.

 Basın toplantısını Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hayati DURMAZ kısa bir sunuş konuşmasıyla açtı. Genel Başkan öncelikle dev anketi iki ülkede birden aynı zamanda ve başarıyla gerçekleştiren dernek kadrolarına, bu işe emeği geçenlerin hepsine, gönüllü katılımcılara, yardımlarını esirgemeyen muhtar, öğretmen ve belediye görevlilerine teşekkür etti. Anketin başarısında Dernek yöneticilerinin olduğu kadar üyelerin de çok katkısı olduğunu özel olarak belirtti. Sonuçların broşürler halinde hem Türkçe hem de Bulgarca yayınlanacağını bildiren Genel Başkan bir ilk olan ve iki ülkede daha ilk günde yankılanan bu isabetli projenin gölgede kalmış pek çok soruna ışık tuttuğuna işaret etti. Halkla canlı temasın önemini vurguladı. Halka hizmette sınır tanımayan derneklerin çalışmalarını bilimsel raylara oturtma yolunu açtığını, etkinlikleri zenginleştirme zamanının geldiğini vurguladı.

 

 

BULGARİSTANDA YAŞAMAK İSTEYENLER ÇOĞUNLUKTA          

Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğinin Genel Başkanı sözü alarak değerli fikirlerini somut rakamlarla açarken ankete katılanlardan % 66’sının bundan sonra da aileleriyle birlikte Bulgaristan’da yaşamak istediklerini, göç etmeyi düşünmediklerini söyledi. “Bu sonucun, 1989 göçünden sonra Bulgaristan’da durumun oldukça sakinleştiğinin altını çizdi. Aynı zamanda orada yaşayan Türklerden   %96’sının gelecekleri için güvenceyi bir AB ülkesi olan Bulgaristan’da görmeyip, Türkiye de gördüğünü belirtti. Rumeli camiasında ilk defa iki sivil toplum bir araya gelerek bir dev projeye imza atmışlardır” dedi.

 

 

TÜRKİYE’DE 10 MİLYON SOYDAŞIMIZ YAŞIYOR

    

      Bultürk Genel Başkanı Sofya “24 çasa” (24 saat) gazetesi temsilcisinin sorularını yanıtlarken de şu bilgileri verdi: Şimdiye kadar Bulgaristan’dan Türkiye’ye 36 kez göç oldu, halen bugün Türkiye’de 10 milyon civarında Bulgaristan göçmeni yaşıyor. Hepsinin geldikleri topraklarda kalan yakınlarıyla ilişkileri canlı ve süreklidir.  Türkiye’deki büyük göç kitlesi ile Bulgaristan’da yaşayan yakınları arasında her yardımlaşma ilişkileri gelişiyor, hem de çeşitlenip derinleşiyor, yeni biçimler alıyor. Gençler Bulgaristan’da ve Türkiye’de üniversitelerde okuyor. Bulgaristan’da okuyanlardan bir kısmı orada çalışmaya kalanlar var. İyi ve kötü günlerde görüşmeler çoğaldı, düğünler, bayramlar birlikte kutlanıyor.

Seçimlere birlikte katılmak gelenek oldu.  Türkiye’de yaşayan Bulgaristan Türklerinin çifte vatandaş statüsüne de değinen Genel Başkan, modern iletişim çağı Bulgaristan’a ve Türkiye’ye olan ilgiyi, geleneksel Türk ailesinin yaşayış tarzına olan ilgiyi arttırdı. Bulgaristan’a 228 Türk TV kanalı bilgi sunarken, Bulgar TV kanallarında İstanbul Kültür Yılı’na ilgi büyüktü, birçok Türk dizisi Bulgar dilinde gösterildi ve pek çok köhnemiş görüş ve asılsız iddia ve karalama silinmeye başladı, buzlar eriyor, dedi.

     Anketin politik nitelik taşımadığını, siyasi amaçlı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. H. Durmaz, aynı coğrafyayı paylaşan, benzer yaşam biçimlerinde benzer kültürel geleneklerle yaşayan insanların ortak sorunları olması doğaldır, derken, iki komşu ülkede benzer sorunları aynı yöntem ve araçlarla çözme yollarını arayıp, derneklerin sunduğu hizmetleri daha etkin duruma getirmeliyiz, diye konuştu.  

Ardından Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Sn. Sadullah Sipahioğlu da konuşmasında;

SORUNLAR VE İSTEKLER BELİRLENDİ-“Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan soydaşlarımızın karşılaştıkları sorunların tespit edilmesi ve ülkeler arası politikaların belirlenmesi açısından büyük önem taşıyan bu yapılan anketin her iki ülkenin de birbirlerine kavuşmasında ve dostluğunda büyük rol oynayan soydaşların istek ve şikâyetleri, birinci ağızdan kamuoyu ile paylaşılıyor. Bulgaristan’da yaşayan yaklaşık 2 milyon civarında soydaşımız ile Türkiye’de ikamet eden, 1989 ve sonrası göç eden 600 bin civarında soydaşımızın sorunları ve taleplerinin dile getirildiği bu anket; aynı zamanda ‘Türkiye dışındaki Türklere’ yönelik yapılmış en kapsamlı ilk ciddi araştırma olarak da dikkat çekmelidir. Bağımsız STK’lar tarafından yapılmış bir anket olması ise anketin güvenilirliği ve önemini bir kat daha artırıyor” dedi.

                              

İKİ DİLLİ AB VATANDAŞLARI

             Diğer sorulara verilen yanıtlarda ortaya çıkan gerçek şöyle özetlendi:

Bu dev anketin daha büyük kısmı 2 yıldan beri bir AB ülkesi olan Bulgaristan’da yapıldı. AB bir ortak değerler topluluğudur. Kültürel farklılıkları toplumsal zenginlik olarak kabul etmiştir. Bu açıdan, Bulgaristan Türkleri asırlardan beri Avrupa’da yaşıyor. Halen hepsi AB vatandaşı ve Kültürleri de eski umum kültüründen bir parça. Ana dilleri Türkçe AB’de kabul edilen ortak dillerden biridir. Durum böyleyken, ne yazık ki, anket sonuçları Bulgaristan’da yaşayan Türklerin anadili, ana dilinde öğrenim ve eğitim ve etnik kültürü geliştirme sorunlarını hala yaşadığını ortaya çıkardı. Toplumsal ekonomik ve politik yaşama daha ağırlıklı katılmaları için vatan dilini daha esaslı bilmeleri gereği gündemde yer aldı.

 Anket, Bulgaristan Türklerinin köy ve kentlerinde yerleşik bir hayat tarzı sürdürdüğünü ortaya koydu. Türkçe ailede ve yerleşim yeri ilişkilerinde, üretimde ve ticarette esas kullanılan dildir.  Katılımcıların Bulgarlarla ve diğer etniklerden ailelerle iyi komşuluk ortamında yaşadığı, son dönemde komşuluktan doğan ciddi problemler yaşamadıkları, saygı ortamının pekiştiği ve karşılıklı hoşgörünün her yere yerleşmekte olduğu sonuçlara yansımıştır. 

 

 

İSTATİSTİĞİN DİLİ

Gazeteciler önünde anket sonuçlarını istatistik bakımdan irdeleyen İstanbul Üniversitesi’nden Dr.Müjgan DENİZ, anketin hem Bulgarca hem Türkçe, iki dilde ve iki devlette eşzamanlı yapıldığına dikkati çekti. Daha önce böyle bir anket yapılmadığını söyledi.  48 soru içeren, uluslar arası nitelikli bu etnik halk kitlesi sorgulamasının Dünya Sosyoloji Birliği tarafından uygulanan ve sonuçlarda yanılma oranı % 3’ten yüksel olmayan bir metotla gerçekleştirildiğini belirtti. Bu girişimin Bulgaristan Türk ve Müslümanların yaşadığı Tuna’dan, Karadeniz kıyısına, Trakya Ovası’ndan Rodop Dağları’na ve Edirne’den Ankara İzmir’e uzanan çok geniş bir coğrafik alanda ikili ve çoklu canlı temasla yapıldığına, % 10 gibi bir bölümün de elektronik yanıt ihtiva ettiğine dikkati çekti. Soru listesinde politik soru olmadığının altını çizerken, her iki ülkede ve anketin yapıldığı her yerde gönüllülük ve saygı ilkesine uyulduğunu söyledi.

 

 

AKTİF ETNİK TOPLULUK – 2.Soru

      Katılımcılar, erkek ve kadın, aktif çağda, % 60’tan fazlası sosyal aktif, bilinçli, tahsilli, sosyo-ekonomik ve politik yaşamda etkin, birçokları totaliter düzenin devrilmesine ve demokratik yaşam tarzının yerleşip filizlenmesinde güç esirgememiş kişiler.  % 70’inin evlatlı aile sahibi, 25-54 yaşları arasında ve ayrıca % 74’dü lise ve yüksek öğrenimli, en az iki dil bilen, kamuoyu oluşturabilen, bulundukları ortamda saygın,  soruları iyi algılamada güçlük çekmeyen kişiler olması,  anket sonuçlarının temsili olması açısından önem taşır.

 

 

EKONOMİK DURUMUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ – 7. Soru

                Kitlenin ekonomik durumu, parti ve liderinin seçmenle samimiyeti, reel gündeme yeni seçimler aranıp bulunması kapıyı açacak yeni anahtar olabilir. 7. sorunun cevabından ayda 1000 US ve üstü geliri olan ailelerin % 29.10 olduğu görülüyor.  Somut örneklemek gerekirse bu gelir erkek inşaat işçilerinin Sofya ve Plovdiv hatta Varna inşaatlarından elde ettiği geliri, evini işini bırakıp Yunanistan’a tütün ve portakal zeytin toplamaya, çobanlık yapmaya gidenlerin sigortasız kazancını, İspanya’da domates ve İngiltere’de çilek işinde kıvrım büklüm olanların çilesini,  Devin, Zlatograt, Satovça, Gotse Delçev, Bansko köylerinden Pensilvanya’ya patatas ve “Virjinya” tütün işine giden genç erkek ve kadınların Uwestern Union veya ManıGramm ile Bulgaristan’a her ay gönderdikleri paraları da kapsıyor.

 

 

                GOCUNMA ZAMANI DEĞİL

            Burada ters olan nedir? Bu olaya HÖH’e olan politik güvenle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Özgürlükler herkese istediği yerde yaşama ve çalışma hakkı tanımadı mı! 

Evet öyle ama. Bulgar yunan sınırı kalkınca bizim Rodoplular neden kendi tütününü kendi tarlasında yetiştirmiyor da, Yunana “kölelik” etmeyi tercih ediyor? Hiç düşündünüz mü?  Çünkü Yunanistan AB’den tütün için teşvik alıyor ve elini cebine sokmadan bizim tütüncüleri “katır gibi” çalıştırıyor. İşin politik yanı burasıdır. Neden bu teşvik AB tarafından bizim tütüncümüze de verilmiyor?

HÖH bu uğurda 20 yıldan beri neden uyuyor? 1985 yılında 270 000 ton tütün yetiştiren ülkemizde AB kotasının 2010 yılı için 34 000 tona inmesine neden göz yumuyor? Yumuyor da yerine bir şeyler koymayı hiç mi düşünmediler ve neden.

Yunanistan’da bakılan her iri baş hayvan için daha yılın başında çobanlara özel prim ve teşvik ödenirken, bizim hayvancılarımıza bu paralar neden sağlanamıyor? Ne zaman sağlanacak? Ne zaman sağlanırsa kaybedilen güven de kendiliğinden geri dönecek.

                Ankete yansıyan 500 ile 1000 gibi gelirler ülkemizde elde edilmediği için geçicidir, bunların sigortaları Bulgaristan’da minimum üzerinden, AB ülkelerinde ve ABD’de de asla ödenmemiştir. Çünkü vasıfsız kaçak işçilerin ABD’de vatandaş olmayan tarım işçileri sigortalı çalışan değildir. Demek oluyor ki, bugün kendi gelirimizle fakir olan bizler yarın da emekli olunca yine alt tabakayı oluşturmaya devam edeceğiz. Ankete yansıyan gerçeklerin düşündürdükleri de bunlardır. Bu yalnız ekonomik açıdan bakılınca ortaya çıkan tablo, eğitim, öğretim, sosyal yardımlar, kültür v.b. konular capcanlı ve yanıt bekliyor.

               

                MODERN MESLEKLERİ ÖĞRENMEK İSTİYORLAR

48 sorudan alınan sonuçlar tek tek incelendi: 

        Bulgaristan Türklerinin mesleki durumunu açıklayan 7. soru katılanlardan, tarım üreticileri de dâhil,  % 34’nün serbest meslek sahibi olduğu, bunların arasından % 19 gibi bir büyük grubun vasıfsız işçi olduğu görülmüştür. Bu durum, 1990’dan sonra ülkede meslek okullarının azaldığını, meslek eğitiminin paralı olduğundan birçok aile çocuğuna meslek eğitimi veremediğini, özel meslek kurslarının yeterli olmadığını yansıtıyor. Bulgaristan’da 20 yıl önce meydana gelen toplumsal dönüşüm, sosyalist üretim biçimindeki ekonomik çöküş, kooperatifçi tarımın dağılması ve ardından modern üretim biçimlerine geçilememesi, sosyal ve ekonomik durgunluk yaşanmasına neden olmuştur.  Birçok yerde kazma kürek, öküz ve eşekle tarıma dönş gözlenmektedir. Anket işsizlik sonuçlarında % 3 olarak yansımıştır. Ülke genelinde resmi rakamlara göre  % 13’tür. Türklerin çoğu dışarıda sigortasız çalışmaktadır.

 

 

HEM TÜRKÇEYİ HEM BULGARCAYI SU GİBİ BİLENLER – 9.Soru

      9. soruya verilen yanıtlardan ortaya çıktığı üzere, Bulgaristan Türklerinden % 32’sinin Bulgarcası çok iyi düzeydedir. Bu da, anket sonuçlarına göre, aktif meslek hayatına katılanların oranına eşittir ki, bu grubun içinde öğretmenler, eğitmenler, mühendis ve hemşireler, doktorlar,  üniversite ve yüksek okul öğrencileri, belediye ve muhtarlık görevlileri ile esnafın bir kısmı yer alır. Aynı sorunun yanıtı toplumsal ekonomik yaşamda Bulgarcanın   % 70’ tarafından kullanıldığını gösteriyor. Bu da son yıllarda Bulgar dilinin sosyal yaşamdaki rolünün artığını kanıtlıyor. Aynı zamanda, Bulgarca iş ve sosyal hayata daha etkin katılabilmek için geçerli bir anahtar olmuştur. Kaldı ki 1000$ üzeri olan geliri çoğunluğun Türkiye’de yaşayanlardır.

                ORTAK KULLANILACAK ÜÇÜNCÜ DİL

           Ankette Bulgaristan Türklerine üçüncü bir dil bilip bilmedikleri sorulmadı. Sorulsa iyi olurdu. Çünkü bilgisayar çağında, AB üyesi 27 ülke vatandaşı arasında ortak kullanılan ortak bir dile ihtiyaç doğdu. Böyle yeni bir olgunun devletçe finanse edilmesi ve özendirilmesi zamanı geldi. AB ülkelerinde işçi olarak çalışan ve gelirleri bu anketin ağırlıklı olarak gelir kısmını etkilemiş olan gençlerimiz,  herkesçe bilinen ortak bir dili öğrenmenin zorunlu olduğunu en iyi his ediyor.

 

 

                TÜRKLER HUZUR İSTİYOR-10.Soru

Bulgaristan Türkü kimliğine ilişkin olan 10. soruya verilen cevaplar düşündürücüdür. % 66 oranında katılımcı “huzurlu olmadığına” işaret ederken,  kesin tavır koymuştur. Rakamların dili,  100 yıl eritilmek istenen Türk kimliğinin Bulgaristan’da yeni kuşakla yeniden tesis edilip gelişmesi için 20 yılın yeterli olmadığını, yoğun çabalara devam etmenin zorunlu olduğunu ortaya çıkarmıştır.

ŞÖVENİZM ZAMANI GEÇTİ

Aşırı milliyetçi, şoven saldırıların geçen yüzyıl açtığı yaraların kapanmadığı, sızıların dinmediği ortada, her temasta belli oluyor. Son 5 yılda ATAKA ve VMRO gibi Bulgar partileri baş kaldırdı. Bu partilerin ideolojisinde ve tavırlarında anti-Türk ve anti-İslam tezler var. Aşırı sağcı ve bize karşı düşman tavrını gizlemeyen Volen Siderov iktidar ortaklığına tırmanmanın yolunu bulunca gemi … :

“Türkler Türkiye’ye!” çığlıkları yükseliyor. Sofya, Plovdiv, Varna sokaklarında, tren ve otobüs istasyonlarında Türkiye Cumhuriyetinin AB üyeliğine alınmasına karşı imza topluyorlar. Korktukları jeopolitik, jeo-ekonomik ve jeo – kültürel önemi artan,  Balkanlar’da tarihsel köklerine ve geleneksel değerlerine dönmesi halk kitlelerince destek gören Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne entegre olmasına engel olmaktır.

Aslında onlara böyle bir ödev veren yok gibi. Halkımızın dediği gibi “kendi gelin kendi damat” olan haydut bozuntuları su bulandırma peşinde.

Cami duvarlarını karalayan, ezan sesine küfür eden, Türkçenin yasaklanmasını, Türkçe TV ve radyo yayınlarımızın kapatılmasını isteyenler de hep onlar. Korktukları Türk kimliği’dir.  Ana dilsiz ve etnik kültürsüz kimliğimiz güçlenemeyeceği için hortladılar. Bu açıdan, Türk kimliğimiz bugün de tehlike altındadır.

Güneş balçıkla sıvanmaz: Anket de ortaya çıkarmıştır ki, Türk kimliğimizi zenginleştirmek için 10 dakikalık TV haber programı ya da haftada iki saat seçmeli Türk dili dersi yeterli olmayacaktır!

Bulgaristan Türklerinin Rodoplar’da, Rila’da, Deriorman’da ve Dobruca’da kimlik davası devam etmektedir. Bulgaristan’da Türk kimliğini köreltme çabaları dinmemiştir.

Hak ve Özgürlük Hareketi’nin bu konuda bütün Türkleri ve tüm Müslümanların, dünya kamuoyu önünde “garantörlük” rolü üslenmesi sözde kalmış, beklenen sonuçlar elde edilememiştir. Parti tarafından savunulan ideolojide Bulgaristan’daki Türk kültürü milli kültürden bir parça olarak kabul edilse de, etnik bir olgu olarak geliştirilmesi uğrunda fazla bir şey yapılmamış, son 20 yıl böyle gelip geçmiştir.

 

 

TÜRKİYE VE BULGARİSTAN BELEDİYELERİ ELE LE–11.Soru

Belediyelerin Türkiye Cumhuriyeti belediyeleri ile dostluk, kardeşlik ve işbirliği ilişkileri tesis etmesi, dans ve koro gruplarının yerel çerçeveyi aşıp dış ülkelerde de konserlere ve festivallere katılması son dönemin perspektifli etkinlikleri arasında yer alıyor. Kimlik belirleyen faktörler arasına bugün artık, dil bayramları, şiir okuma panelleri, gericiliği lanetleme günleri, saz ve tambura kursları, kitap tanıtma sergileri, edebiyat geceleri, konserler, geziler v.b. önem kazanıyor. Bu arada 11. sorudaki ortak etkinliklerle ilgili sorunun cevabında katılanlardan  % 56’sının “evet” mahalle, köy, semt, şehir düzeyinde ortak kültürel etkinliklerimizden “memnunuz” cevabını vermesi, karşılıklı saygıyı bu alanda da uygun ortam oluşturduğunu, daha geniş alan kaplama yolunda yeni atılımlar attığını gösteriyor. Bu olumlu bir gelişmedir.

 

 

ANA DİL DOSTLUKLAR DİLİ-13.Soru

      13. soru: Bulgaristan toplumunda eskiye kıyasla olumlu değişiklikler olduğu, bunların günlük hayata yansıdığı, günlük etkileşimde, işte, okulda, pazarda vatandaşların birbirine saygılı olmaya gayret gösterdiği gibi gerçekler yansıtılırken, hele seçim öncesi İslam ve Türk aleyhtarı sloganlardan rahatsız olanlar, seçime ve seçimde oy kullanma, serbestçe görüş beyan etme gibi temel haklarının Anayasa’da yer alan eşitlik ilkesine dayandığını, aynı zamanda bir evrensel insan hakkı olduğunu, bir de Avrupa Birliği’nin üye ülkelerden eski ve yeni düşmanlık köklerinin kazınması istendiği, anımsatılıyor. Bu istem öncelikle aşırı milliyetçiliğin kükremeye başladığı Bulgaristan için geçerlidir.

        Basın toplantısındaki soru ve yanıtlardan ortaya çıkan bir gerçek de, bu iki derneğin yöneticileri tüm konularda ATAKA ve VMRO yöneticileri ile görüşmeye hazır olduklarını ortaya koyması ve “uzlaşmazlık” sorunlarını bire dek görüşmeye ve ortak çözüm aramaya hazır olduklarını beyan etmeleridir. Hatta bu basın bildirisine de kendilerini davet ettiklerini amma onlar her zaman olduğu gibi kaçak güreşmeyi tercih etmişlerdir,.

               

ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRSİ TOPLUMU–14.Soru

       14. sorunun yanıtından,  Bulgaristan Türklerinin özgür yaşamının sürmesinden Türkiye Cumhuriyeti rolü konusunda “evet” ve “kısmen” yanıtlarının % 95,7 olması, Bulgaristan Türklerinin hürriyette sevdalı olduğunu, demokrasiye inandığını, halk iradesine dayanan toplum düzenini savunduğunu göstermiştir. Bu saptama, Bulgaristan’da Hak ve Özgürlük Hareketi ve diğer demokratik güçlerin müspet toplumsal rolünden de güç alarak son 20 yılda elde edilen görkemli sonuçlara bel bağlamaya devam edeceğine işarettir.

Ankete katılanlar aynı zamanda bizim seçmenlerimizdir, onlar her defasında seçimlere en yoğun bir şekilde katılarak Sofya Parlamentosunda kendi vekillerini, köylerine kendi muhtar ve belediye başkanlarını seçti. Son meclis seçimlerinde mebus sayısını % 30 arttırarak, 38 milletvekiline çıkardı. HÖH hepimiz için gerçek özgürlük, hepimiz için Vatan Hakkı garantörü olmalıdır, her bakıma güvencemiz olduğunu her gün kanıtlamak zorundadır. Yoksa bu Millet onun peşinden gitmeye mecbur değildir.

                      

BU BASKILARIN YÖNÜ FARKLI–16.Soru

        16. sorunun isabetli sorulmadığı kanısı dikkati çekti.

Bulgaristan’da, iki yıldan beri politik sahnede gözlenen ve kamuoyu tarafından dikkatle izlenen sıkı bir politika devam ediyor. Ne ki, iktidarda olan GERP partisi, Başbakan Boyko Borisov hükümeti Bulgaristan’daki erk dışı baskı unsurlarına karşı koyuyor, devleti dolandıranlara, fidye için insan kaçıranlara,  KDV dolaplarıyla devleti soymaya çalışanlara, vergi kaçıranlara, gümrük kaçakçılarına, uyuşturucu tacirlerine v.b. karşı sert ve acımasız tedbirler uyguluyor, yeni yeni önlemler alıyor.

Olup biten halktan gizlenmiyor. “Ohtopod”, “Naglite” ve birçok başka organize suç örgütü yöneticileri, silahlı eylemcileri tutuklandı. Mahkemeye çıkarıldı. Hükümet hukuk devleti istemlerini, normlarını ve kriterlerini uygulamaya çalışıyor.

İş hayatında huzura doğru adımlar atılmış. Ankete de yansımış, bir şey gözden kaçmıyor. Hükümet tarafından yukarıda sıralanan dolandırıcı çetelerine karşı 2 yıldan beri aralıksız devam eden şiddetli baskı uygulamaları ankete katılanlarca doğru olarak kavranmamış olabilir ki, bu sorunun yanıtlarında “kararsızım” % 32 ve “katılıyorum” % 34 çıkması, iç politika konusunda toplumun daha geniş ve daha anlaşılır bir dille daha da ayrıntılı bilgilendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Demokratik toplumdaki ayrışımlar üstüne kamuoyunun her bakımdan bilgilendirilmesi zorunludur, bu yapılmadıkça hükümetin politik önlemleri yanlış anlaşılabilir ve ters sonuçlar doğurabilir.

 

 

AB’NİN EŞİT HAKLI VATANDAŞLARI

Karakteri bakımından çakışan bir soru da “AB üyesi olan Bulgaristan’da Türkleri ikinci sınıf vatandaş olarak görülüp görülmediğine dair sorudur ki, Bulgaristan’da yaşayan Türklerden ezici çoğunluğu olan % 66’sının vatan değiştirmek istemediği ortaya çıkmıştır. Öyle ki, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Bulgaristan AB üyesi olduğundan dolayı AB’de de yaşamak istedikleri, çünkü hiç kimse “ikinci sınıf insan” olarak kabul edildiği bir yerde devamlı olarak kalmak istemez.

 

 

TV MEKTUP YAZMAYI ÖĞRETEMİYOR – 19, 20, 21

         Dil konusu incelenirken, Türkçemizin öğretilmesinde, TV yayınları ve diğer iletilim ve haberleşme araçlarının rol oynayıp oynamadığına ilişkin 19. 20 ve 21. anket sorusu ile ilgili olarak ortaya atılan görüşlerden şöyle bir özet çıktı: Ana dil olmadan etnik kimlik, etnik kültür, sosyal geleneklere dayanan etnik yaşam olamaz, olsa da gelişemez, soluk alıp veremez! TV’den öğrenilen Türkçe ile şarkı türkü söylenir ama mektup bile yazılamaz. Edebiyat dilimiz okullarda öğretilmelidir.

                Ankete katılanlar sorunu şöyle özetlemiştir: Anaların evde öğretebildiği Türkçe yetersizdir. Dil öğrenmede bir başlangıçtır, edebiyat dilimiz anaokullarında ve birinci sınıftan başlayarak okulda ve dil kurslarında okutulmalıdır. Bu işte taviz olamaz! Türkiye’de emekli olan anaokulu, ilkokul ve edebiyat okulu öğretmenleri geri dönüp köy ve kentlerinde ana dili öğretme seferberliği başlatmayı da dernek olarak düşünüyoruz.

 

 

BAŞ MÜFTÜLÜK SORUNU – 25.Soru

Dev anketin Bulgaristan’da Baş Müftülük krizine ilişkin aldığı sonuçlar, toplumsal ihtiyaçla çakışmamıştır. Bugün Bulgaristan Baş Müftülüğü etrafında dönen dolap, çok tehlikelidir. Her şeyden önce din adamlarının laik Bulgaristan’da din görevlilerinin toplum içindeki rolü ve yerine ilişkindir. T. Jivkov rejiminde 320 din görevlisi devletten maaş alıyordu. Totaliter rejim Bulgaristan Müslümanlarının iman ve ibadet konusundaki haklarına ne yaptı ise bu devlet din görevlilerinin eliyle (iradesine rağmen olabilir) yapmıştır. Bu din yetkililerinden hiç biri T. Jivkov’un idarede bulunduğu yıllarda tek bir defa “din özgürlüğü çiğneniyor” deyip, maaşını almayı ret etmemiştir. Belene toplama kampındaki öğretmen sayısı hafız ve hoca sayısından 20 kat daha fazlaydı. 1989 göçünde dini kadrolardan % 90’nı ülkeyi terk eti, kaçtı gitti.

 

 

BAŞ MÜFTÜ ATANAMAZ

      Savunulan tez nedir. Dr. Nedim Gençev Suudi Arabistan, Rabıta ve diğer Arap Din Kurumları, vakıfları ve devletleriyle sıkı fıkı ilişkilere girmişti. Bulgaristan Müslümanları arasında vahabizim, kökten dincilik, “al Kayda” taraftarlarının yer aramaya başladığından söz edilmeye başlamıştı. Bundan dolayı, Bulgaristan’da mahkeme kararıyla, politik atamayla Baş Müftü göreve getirilemez. Baş müftüler de artık kendilerini geliştirmeliler, onlar o koltukları dolduramadılar o sebepten de politikacılara yalvarır oldular. 1990 sonrası Baş Müftülerimiz dünyaya ayak uyduramadılar bu boşluğu da siyasiler doldurdu.

       Hacı Mustafa Aliş seçimle göreve gelmiş bir Baş Müftüdür (partinin seçimiyle). Vaat ettiği sorunların yerine getirilmesinde devamlı gecikmiştir. Sofya Müslüman Mezarlığı, İslam Enstitü Kompleksi, yeni bir ibadethane, vakıf malları gibi sorunlar çözüm bulmadı, bulmak için de bir çabası bile yoktu. Müslüman topluluğun gösterdiği hoşgörüye karşı gerekli tolerans sağlanamamış, İslam din müesseselerinin otoritesi yükseltilememiştir. Bulgaristan’da 1990 yılından sonra Müslümanlara önderlik yapabilen çıkmamıştır.

Göze çarpan cenaze törenlerinde genç imamların daha aktif bir rol oynaması ve Mestanlı İmam Hatip Lisesi binası inşaatının devam etmesidir. Cenaze merasimleri bile yer yer değişikler baş göstermeye başlamış, fakat bu konuda bile kendisine söylenmesine rağmen önlem dahi almamıştır. Bulgaristan’da HOH’nın Müftülere ihtiyacı var amma bu gün tersini görmekteyiz. Baş Müftülük makam yeri olmaktan ziyade, görev ve hizmet yeridir o da Müslümanlara hizmet yeridir, siyasilerin değil.

Ankete katılan çoğunluğun da ifade ettiği gibi, demokratik toplumda laik din kurumlarında görev alanlar geniş katılımlı ve hür seçimle iş başına geçmeli ve müminleri şerefle ve onurla temsil etmelidir.

 Yine belirtmek yerinde olur ki, Suudi Arabistan’da din adamı eğitme tezini ancak % 12.40’lık bir kesim savunuyor. Yüksek din öğrenimini Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Din Enstitüleri’nde görenlerin halkla isabetli kaynaşma yolu bulması, halen kanayan bu yaraya sağlıklı mehlem olabilir. Anketten alınan cevaplar gerçek durumu ve doğru bir ön sezgiyi yansıtmıştır yani din adamları Türkiye’de yetiştirilmelidir.

 

 

Bulgaristan parlamentosundaki Türk kökenli milletvekilleri-30.Soru

 

 

Sofya Meclisi’nde Türk Millet Vekilleri’nin Türk etnik azınlığı yeterinde temsil ettiğine inanıyor musunuz, sorusuna ezici çoğunlukta “hayır” oyu alması, düşündürücüdür.

                Anketin “Bulgaristan parlamentosundaki Türk kökenli milletvekillerinin Türkleri yeterince temsil ettiğini düşünüyor musunuz?” sorusu ele alındığında soruya “Türk milletvekilleri “ yerine HÖH milletvekilleri denseymiş, daha da isabetli olurdu, çünkü temsilciler etnik kimliklerine göre değil, politik partiyi temsilen seçilmektedir. HÖH açısından, ankete katılanlardan % 63.10’un “hayır” demesi ve bu oranın % 64 olarak, dev anketi yorumlayan günlük 24 saat gazetesi Sofya, Bulgaristan basınında manşete çekilmesi, çok düşündürücüdür. Yıllardan beri seçilen ve parlamentoda koltuk ısıtan mebusların derin problemler karşısında bakar kör durumdan sıyrılıp, kolları sıvaması zamanının geldiğine işarettir. Politik gücü parlamentoya ve iktidara taşıyan seçmen kitlesi uyanmış ve içinde bulunduğu ekonomik çıkmazdan kurtulmak istemektedir.

                Bu anketin dile getirdiği gerçek duruma ilişkin beyanat veren bazı yerel HÖH yöneticileri ortaya çıkan sonuçları aptallık diye, en başta kendilerini kandırıyorlar. Durum ortadadır, bu durumun sorumluları da ta kendileridir. Halkın sözü somut istekleri ortaya çıkmıştır.  HÖH güven kaybetmiştir. Bu, güvenin yeniden kazanılamaz, son meclis seçimlerine kadar yükseliş trendi gösteren HÖH’ün yeniden aynı dalgayı yakalayamayacağı anlamına gelmez. Bunu seçimlere bir yıl kala açıklamamız o aptalca demek yerine kendilerine çeki düzen vermeleri yerinde olurdu.

 

 

MİLLETVEKİLLERİ VE HALKIN SESİ

 

 

          HÖH dışındaki siyasi partilerde Türklerin gerekli oranda yer ve görev alıp almadığı sorusuna verilen yanıtlar gerçek durumu yansıtmıştır. Son 20 yılda diğer partilerden topu topu iki Türk milletvekili çıkmıştır. Sosyalist Parti (BSP) listesinden 1990 Büyük Millet Meclisi’nde (BMM) Şumen ilinden Doçent İbrahim Yalımov, son seçimlerde de Kırcaali’den GERP listesinden bağımsız milletvekili olarak seçilen ve daha sonra Kültür Bakanı olan Vejdi Raşidov’tan başka halkın oyuyla politik sahneye çıkan Türk yoktur. Doçent İ. Yalımov’un politik fonksiyonu BMM Anayasa Komisyonu çalışmalarına katılıp, Türk ve Müslümanların etnik azınlık haklarını yeni Anayasa’da daha geniş savunmaktı.  V. Raşidov Kırcaali ve Razdrad Türk Devlet Tiyatrolarını Bulgar tiyatroları ile birleştirdi ve daha şimdiden tarihe geçti.

          HÖH dışındaki Bulgaristan Politik Partileri yönetimlerinde Türk temsilciler görev alsa da bu partilerin politik programlarında Türk ve Müslümanların hak ve özgürlüklerini, kültürel ve ekonomik edinimlerini koruma, genişletme ve arttırma gibi hedefler yer verilmemiştir.

 

 

SÖZE DEĞİL İŞE BAKIN

 

 

         Anket sonuçlarına yansıyan ve çarpık bir durum ortaya koyan bir husus da şudur. ATAKA gibi partiler yolsuzluk, yetersizlik ve dolandırıcılığa karşı sert dille eleştirel çıkış yapıp zaman zaman tavır da aldığından dolayı, bu partilerin içinde kükreyen koyu gerici ve amansız Türk ve Müslüman düşmanlığının gözden kaçtığı dikkati çekiyor. Bir partiye şu ya da bu konuda sempati gösterirken, onun ana politik çizgisini, Türk ve Müslümanlara karşı düşmanca saldırılarını gözden kaçırmamak gerekir.

Ankete katılanların, Bulgaristan’da Türklere, Türkiye’ye ve İslam dinine karşı koyu gerici bir politik düşmanlık dalgası kabardığını görebildikleri kesin yansımıştır. 

Demokrasiye geçiş döneminde gericiliğin yeniden şahlandığı, demokratik süreçlerin derinleşmesini engellemeye çalıştığı dikkatini çekmiştir. Soydaşlarımız da dâhil, Bulgaristan’da yaşayan yakınlarımız koyu milliyetçi eğilimin gizlediği tehlikeleri zamanında sezebildi, demokratik kazanımlarını, özgürlüklerini koruyabilmek için ortak değerler ve mevziler etrafında yer almaya artık kesin yönelmeye başlamıştır.

 

 

ZAMANI DOLMUŞ SLOGANLAR

“Türklere Avrupa’da yer olmadığı” ya da “Türklerin Avrupa’dan kovulması!” görüşü bundan 2 asır evvel Hegel tarafından savunulmuş bir saçmalıktır. 200 sene sonra Bulgaristan’da da olmak üzere, bu sloganın gericilerin, neo-faşistlerin ağzında yeniden sakız olması, gerçek bir istek olarak kabul edilemez, geçerli bir politika olamaz, politik sahnede daha fazla kalmasına imkân tanınamaz. Anketteki suskun rakamların dili buna işaret etmektedir.

 

 

GİRİŞİMCİLİĞİMİZ DEVAM EDEDECEK

Vekillerimizin değişik komisyonlarda karma bölgelerin sorunlarını tatmin edici düzeyde savunmadığı gerçeği ortaya çıkmıştır. Tabii bu bütün belediyeler için söylenemez. Olaya ekonomik açıdan bakarsak, geçen meclis süresinde HÖH hükümet ortağı idi ve Burgaz ili Ruen belediyesi muhtarlıkları AB SAPART ve İSPA programlarından en fazla yatırım sağlayıp, değişik işler yaptılar. Ne ki, bunlar hep alt yapı, yol, atık su kanalları, dere yatakları, köprü, sıva boya işleriydi. Açılan bir işyeri, kurulan büyük ölçekli bir tarım tesisi iş arayanların yüzünü henüz güldürmedi.

 

 

ALTERNETİF ÜRETİMLER

                Kırcali Belediyesi de muhtarlıklara atık su arıtma istasyonları kurdu, içme suyu havza ve kanalları açtı. Ne ki ne Güney’de ne de Kuzey doğu Bulgaristan’da, bu arada Deliorman’da tütüne alternatif tarımsal üretim başlatılamadı. Köylüler kendileri sulanır arazilerde yerinde kazanç getiren sebze üretimine geçiyor.

 

 

                TÜRKİYE ŞİRKETLERİ AKTİF

                Burada 32. sorunun yanıtına da değinelim. İş seçmeyen insanımız ankette % 62 gibi bir oran oluşturuyor.

 

 

GÜNLÜK GAZETE VE PERİODİK DERGİ – 33. Soru

      Yasaklı yıllarda sevmenin bile en iyi ana dilinde olduğu görüldü. Bu bakımın 33. sorunun yanıtları dikkati çekti. Konu haber kaynakları:  İnsanımızın % 40’ı güncel bilgi ve haberi Türkçe alırken, Sofya, Kırcaali ve Şumen’de ne haftalık ne de günlük Türkçe gazete veya periyodik geniş kapsamlı bir dergi çıkmıyor, Soydaşlarımızın İstanbul’da yayımladığı “Bultürk” ve “Balkan Sentezi” gazeteleri de devamlı olarak ele geçmiyor. Türkçe yayınlara ihtiyaç var. % 37’si iki dilli seyirci ve dinleyici durumunda olan Bulgaristan Türk medya kitlesi içinde hem Türkçe hem de Bulgarca gazete dergi okuyanlar % 40 oranında. Kırcaali bölgesinde yerel haberleri Türkçe internet üzerinden alan 200-300 kişi var.

Bulgaristan’da karma bölgelerde iki dilli bir okur dinler izler katman oluştuğu ortaya çıktı. Bundan dolayı önce haftalık ve daha sonra da günlük Türkçe ve Bulgarca bir milli gazeteye, bir edebiyat bir de ihtisaslaşmış tarım dergisine ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.

Zamanla Internet böyle bir ihtiyacı azaltabilir ama şu dönemde aktüel konuları geniş işleyecek, tarım konularında üreticiyi alternatif üretimlerle, pazar politikaları ve teşvik sistemleri ile bol bol bilgilendirecek,  Avrupa Birliği program ve araçlarından yararlanmayı her bireye iletecek, edebiyat ve spora geniş yer verecek, bol ilan yayınlayıp pazarın nabzını tutacak, sağlık ve çocuk eğitimi gibi konulara eğilecek yazılı yayın organlarına, görsel araçlara ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Daha ilginç ve zengin TV ve radyo programlarıyla seyirci ve dinleyicilerimizi dış elektronik yayınların gölgesinden çekip, iç ve AB problemlerine yönlendirme zamanı gelmiştir.

 

 

35.Soru

Yine bu konuya bağlı olarak “Yakın çevrenizde Bulgarlarla evlenen var mı?” (35. soru) 58.30 “hayır” yanıtı alırken, % 41.70 “evet” demiştir. Bu da toplumdaki yeni güven havasını, dinden etkilenme faktörünün zayıfladığını yansıtmıştır.

 

 

BALKANLARA DEĞİŞŞİK YOLLARDAN GELMİŞİZ – 42. Soru

                “Bulgarların Ata Yurdu neresidir? (42.soru) bilinçli yanıt almıştır.  % 73.90 Altay Dağları’na işaret ederek, Bulgarlar ile Türklerin aynı Asya yöresinden geldiklerini, kardeş olduklarını bildiklerine işaret etmiştir. Bu arada Balkanlara geliş yolları farklı olan bu iki kavım, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi iki ayrı din kabul ederek, dil, iman, adet, gelenekler, kültürel yapılanma ve yaşam tarzı gibi birçok farklılıklarla ama sabır ve saygıyla yeni toprakları olan Balkanlarda, bugünkü ortak Vatan Bulgaristan’da beraber yaşamaya başlamışlar ve yaşıyorlar.

 

 

İŞİ LİDERİN DE AYNASI – 45.Soru

                Bulgaristan’da en dürüst parti lideri kimdir? Sorusuna verilen yanıtlarda ise, Başbakan Boyko Borisov % 57 oy alarak birinci sırada yer almıştır. Gazeteciler bu soruyu defalarca sordular ki, tatmin olmak istediler. Ankete katılanlar B.Borisov’a neden güvenmişlerdi?

Bu yansıma, her şeyden önce Bulgaristan Türklerinin barıştan ve adaletten yana olduklarını, toplumsal huzur aradıklarını, demokrasiden yana olduklarını bir daha ortaya koydu.

Son iki senede, sokaktaki anarşinin durdurulması, toplumun sakinleşmesi, hukuk düzenine doğru atılan adımlarla gelen güvenin artmasını, yargının demokratikleşmeye doğru ilerlemesi, Avrupa değer yargılarının kendini his ettirmeye başlaması Bulgaristan Türklerinin gözünden kaçmamıştır. Banka kapısında, evinden çıkarken, araç sürerken, kahve içerken öldürülen 70 kişi, balkonda, kapı önünde, araba altında patlayan bombalar, insan kaçırmalar, kaçırılanların parmakları kesilerek yakınlarına gönderilmesi, 30-40 gün bir kuru ekmekle tabut içinde tutulmalar, milyonları aşan fidye istemeler herkesi korkutmuştu. Katillere karşı el kaldıran B. Borisov Türklerin ve Müslümanların takdirini ve sempatisini kazanıyor, şu dönemde buna hiç kimse şaşırmasın. O, huzuru yalnız kendi partisinden olanlar, sempatizanları için değil, Türkler ve Romlar da dâhil, bütün toplum için istediğini her gün yeniliyor. Bu rakamın daha yüksek olması da beklenebilirdi, ne ki toplumsal kanı ve görüşlerin değişmesi zor yol alan bir süreçtir.

 

 

                GÜNÜN İHTİYAÇLARINI ÇÖZEN PARTİ -47.soru

          47. soru gelecekle ilgili hükümetten beklentiler üzerinedir. Bulgaristan Türkleri ülkenin geleceği hakkında biraz karamsar olduklarını açıklamaktan çekinmemişlerdir. % 25.70  “böyle bir parti yok” derken, HÖH ancak % 19.60’ın oyunu almış ve GERB de % 41.60’la en fazla güven alabilmiştir.

 

 

YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR

                İki ülkede aynı zamanda yapılan bu anketin sonuçları bundan sonra çok tartışılacaktır. Bulgar toplumunun reddin reddi, yani faşizm ve totalitarizmi tüm illetleriyle yâdsıma, politik sahneden tamamen silip süpürme, demokrasi ve insan sevgisini yaşama çağırma zamanı yaşadığını gösterirken, biz hep bir “geçiş döneminden” söz ettik, “geçiş dönemi” bir umutla yaşama dönemidir, aslında.  Bir asır biriken milliyetçi gerici faşist ve daha sonra totaliter zehirden kurtulma zamanı. Kötülüklerin tarihin çöplüğüne akıp gitmesine 20 yıl yetmedi. Sızlayan yaralar var. Gocunanlar belirdi. Hala ufukta olsa da görülen büyük gerçekle toplum içindeki olumlu birikimler olumlu gelişmeler kuvvet topluyor.  Karşılıklı hoşgörü ve güven yaşam normu haline geldi,  toplumsal alana kök salıp yeşermeye başladı.  Özlenen toplumsal huzur ve refaha doğru, daha özgür bir yaşam yolunda omuz omuza birlikte yürüyenlerin saflarını sıklaştırdığı ortada.

 

 

                KATILIMCILAR BİLİNÇLİ VE UYANIK

Dikkati çeken bir özellik de, ankete katılanlara hem Türkçe hem Bulgarca hem de Fransızca olarak sunulan “bütünleşme”, “integration” sözünü anlamasıdır. Totaliter rejimde çok sık kullanılan bu terim katılımcıları ürküttü. Ret edilen rejim “bütünleşme” sözünün ardına hem “eritme”, hem “asimile etme” deyimlerini eklerdi ki, insanımız bu baş ağrısı iyice bıkmıştı, şimdi birden yeniden tiksindi. Değişen durumla bu kavramın anlamında meydana gelen yeni içeriksel muhteva, farklı bir gerçekliği gündeme getiriyor.

Dev ankete katılan 13 000 kişi demokratik yarınlara yolunda dev toplumsal atılımlara katılmaya hazır olduğunu dünya kamuoyuna böylece duyurmuş oluyor.

Reklamlar