Rafet0010Rafet ULUTÜRK

Çocuk katili Öcalan: “Türk Ordusu Yenilemez!” demişti.

100 yıldan beri seçim yapan, 1950’den sonra çok partili demokrasiye geçen Türkiye’de 7 Haziran 2015 genel seçimi sonrası, halk iradesinin doğru algılanmadığı; koalisyonda buluşamama ise, uzlaşma kültürümüzde yetersizliklerimiz olduğu görüldü.

Son 2 ayda her birimiz Türkiye’de siyasi sistemin tıkandığına; parlamentonun yerinde saydığına; yürütmeyi tek elde toplama çabalarınınsa keçi inadıyla yokuşa sürülmek istendiğine işaret oldu.    Politikanın kilitlenmesi terörü tırmandırma ve hatta bir isyana fırsat verdi.

Seçimle ortaya konan halk iradesi neden doğru algılanmadı?

Olay güncel siyasete şu şekilde yansıdı. Seçmen, 2002’den beri AK Parti öncülüğünde gerçekleşen ekonomik, sosyal, iç ve dış politikada atılımlarına CHP, MHP gibi muhalefet güçlerini de katmak istedi. Seçim sonuçlarına yansıyan kırgınlıkları bir yana bırakıp birlikte ilerleyelim dendi. “Çözüm Süreci” de bu planın bir parsçıydı. Özlenen, sorunların ortak çabalarla aşılmasıydı. Seçimde, toplum birlikte mutlu olma aşısı alsa da, bu bilinci anlayamadılar. Oysa HDP partisinin meclise girmesinin politik anlamı tam buydu.

Biraz daha derine inilirse, maalesef ne CHP Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu ne de politikadan silinme paranoyası yaşayan MHP Başkanı Devlet Bahçeli seçimin çizdiği tabloyu çözemediler. 7 Ağustosta kesilen koalisyonda buluşma görüşmelerinde bu kanıtlanır iken, iktidarda yanlış yapmaktansa muhalefette beklemeyi yeğleyen zihniyet sezildi.

Bu iki politik parti liderleri unutulmak istenen zamanların bazı yüklerini sırtlarından indirmekte zorluk çekiyor. Öyle ki görüşme esnasında kararsızlıkta boğuldular. Cumhuriyetin ilk yıllarından, tek partili sistemden, bir diktatörün 35 yıl evvel hazırlattığı anayasada yer alan batıl takıntılardan günümüz politikasına kıstas üretmeye çalışan bu iki politikacı tarafından sergilenen tavrın kısırlığından güç alan PKK, KDC ve HDP üçlüsü tüm sınırları aşarak hükumetsiz Türkiyeyi yakmaya kalktılar. Egemenliğimizi,  Cumhurbaşkanımızın meşruluğunu ve demokratik sistemimizi silahlar elde sorgulamaya kalkınca, terör ateşi her gün kurban aldı, isyan patladı. 9 il ve ilçemizde otonomi ilan etmeye kalktılar. Bu feci durum bile, uzlaşıp birlikte hükumet kuralım görüşmelerinde Kılıçtaroğulu ile Bahçeliyi hayal dünyasından gerçekliğe döndüremedi. Karanlıklar ışığı görmek istemeyenlerin körlüğünde başlar.

Yanlış anlaşılan bir başka durum daha var.

Bir defa seçimden önce netleşen şöyle bir gerçek vardı: 10 Ağustos 2014 seçiminde Sayın R. Tayyip ERDOĞAN’IN başkan olmasına % 52 oranda ezici bir çoğunluk EVET demişti. Böylece Türkiye yürütmesinin tek elde toplanmasına yeşil ışık yakılmıştı, kıvılcım ateşi yakmıştı. Halkımız devlet yapımızı güçlendirilerek daha ileri geliştirilmesini, herkes için demokrasinin yetkinleştirilmesini ve AK Parti öncülüğünde 13 yıldır ivme toplayan istikrarlı kalkınma, herkese huzur ve güven politikasını 7 Haziran’da halk tarafından da onaylanmıştı.

AK Parti hükumeti Türkiye Cumhuriyetini baştan başa değiştirdi. Ülkemizi dünyada liderler grubuna kattı. Türkiye devlet sisteminde değişiklikler başlattı. “EVET” in anlamı budur. Türkiye devleti, Cumhurbaşkanı ve onun kullandığı erk meşrudur gerçeği asla sorgulanamaz.

Başbakanımız Prof.Dr. Ahmet Davutoğulu’nun yeni hükumet kurma çabaları Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın görevlendirmesiyle ve anayasal yetkiler çerçevesinde yürütülüyor. AK partiden ve Sayın T. Erdoğan’dan Türkiye’nin yol haritasının değiştirmesi beklenmiyor.  HDP Başkanı’nın erken seçimi Türkişye Cumhurbaşkanının saygınlığını ve halkımızın Başkanlık sistemi seçeneğini sorgulamak için kullanma çabaları dikkate alınmamalıydı. Çünkü 10 Ağustos 2014 seçim sonuçları geçerlidir.

Uzlaşma kültürümüzde yetersizliklerimiz var.

Aslında olmaması gerekirdi. Biz dünyada en eski diplomasiyi yaşatmışız. Ahlakımızda da uzlaşma var. Bayramlarımız uzlaşma günlerimizdir. El öper sarılırız, kırgınlıklar aşılıp, kardeşlik ve saygı devam eder. Bu, ödün vermek anlamına gelmez. Uzlaşma hoşgörümüzün de özüdür.

Ne var ki, yıllar yılı muhalefette kalan ve rahatına alışan CHP ve MHP gibi politik partilerimiz artık kaskatı katılaşmışlar. İki artı iki dört eder gibi bazı formülleri öyle ezberlemişler ki, iki damla su ile iki damla suyu toplasak bir damla su olur desek, ya dayak yeriz ya da kapıdan kovarlar.

Sayın Başbakanımız bu ince ayrıntıları bildiğinden olacak, olağanüstü net ve nazik ifadelerle görüşse de sonuç alamadı. Bizim anavatan topraklarımızda yaşamış olan Demokrit, “bir ırmağa iki defa girilmez” derken, politika da her gün değişir, her durumun çözümü yeni bir çözüm formülü getirir, demiş olsaydı, belki bu çözümsüzlük yaşanmazdı.

Şu da var tabii, bazı liderler olumlu ve olumsuz çözümlerden her zaman kendi aleyhlerinde sonuç çıkarmada ustalaşmışlardır. Başka ne diyeyim ki!

Yanan memleketimiz, vatanımız, geleceğimiz iken, onların derdi olan, iki artı ikinin bir, birlik, birliktelik ve dünyada  birinci olmak olduğunu anlamak o kadar mı zor!?

Bu yetersizliğimizi aşmak zorundayız…

Önce “Çözüm Süreci” dinamitlendi.

Politik deneyimi sıfır olan HDP önce kendi bindiği dalı kesti. Terörü ateşleyip “Çözüm Süreci” ni suya düşürdü ve kapıları kapattı. Türk ve Kürt halkları arasında tarihsel uzlaşma ve sonrası barış arayışını baltaladı. Seçimle yasal siyasete giren HDP farklı niyetler peşinde olduğunu, demokrasi ve barış maskesi takmış bir soytarı rolü üstlendiğini gizleyemedi. Belki de mecbur bırakıldı bilemeyiz. İsrail ve Amerika çıkarlarına uygun siyasete soyunduğunu herkes gördü. Emperyalizmin Kürt maşaları bugün seri katliamlar yapıyor, isyan başlattı, siyaseti kilitledi, bayram ediyorlar.

Ne var ki aslında hiçbir başarıya ulaşamadılar. Onlar, Türk halkının iyi niyetini geri teptiler, hoşgörüsüne sarılmadı, uzattığı barış ve birlik dallarını kırdılar. Son ana kadar şu yaptıklarımızın hepsi yanımıza kalır hesabı yapanlar, daha ilk Jetlerin Diyarbakır’dan havalanmasıyla yutkunup kaldılar. Başbuğları olarak bilinen Bese Hozat, Cemil Bayık, Karayılan, Selaatin Demirtaş Washington’dan arabuluculuk rica etmişler. Apar topar Avrupaya merkezde soluğu aldılar. Oysa yapacakları ilk iş kayıtsız şartsız ateş kesip teslim olmalarıydı. Türkiye devleti gibi dünyanın en güçlü devletlerinden biri herhangi bir terör örgütünün ister PKK, PYD ister YPG, ister HDP olsun boyunun ölçüsünü her an ve her yerde verebilir ve verecektir. İngiltere’den, Avrupa’dan medet ummalarının nedeni, kesin yok olmalarını artık sezmiş olmalarıdır. Çocuk katili Öcalan: “Türk Ordusu Yenilemez!” demişti, unutmuş olabilirler. Hatırlatması bizden!

Politika kumarbazlık değildir.

Ankara bu defa yılanın kuyruğuna değil, başına bastı.  Yılan bu defa ezilecek ve ini betonlanacak ve yerle bir olunacaktır. Asilerin yaratmak istedikleri kâbusu Türkiye halkı bastırıyor. On binler HDP merkezlerine yöneldi, şehitlerimizi uğurlayan alayların kararlılığına bakınız.

Şu satırları gönül hoşluğuyla yazmıyorum. Eğer CHP halkımızın huzur içinde yaşama hakkını savunanlar ordusunda yerini almada gecikirse, yakın ya da uzak bir tarihte yapılacak muhtemel bir seçimde yıllar önce defalarca silkinip unutulduğu yazgıyı bir daha yaşayabilir.

Türkiye’nin egemenliği, devleti, bayrağı, toprak bütünlüğü ortak paydamızdır ama hiçbir kimseye peşkeş çekilemez, öz değerlerimize el uzatanlara arka olan, bu arada şimdiki vahim olaylara pasif ve seyirci kalanlara siyasi yaşam hakkı asla tanınamaz ve tanınmayacaktır. Türkiye seçmeninin sandıkta sıfırladığı politik partilerin sayısı tarihte büyüktür. Bu iki partinin son 2 ay içinde sergiledikleri tutum aymazlık ve basiretsizliktir.

CHP, MHP ve HDP – üçü de- farklı hayal alemlerinde yüzüyorlar. Halkın seçim sandığından çıkan iradeyi doğru okuyamadılar ve siyaseti kilitlemeyi başarılarının defterine yazabildiler. Şunu algılarken de zorlanmaya başladılar. Türkiye’ye bugün bir seçim hükumeti gerekmiyor!  Başkaldıran teröristlerle ve onları destekleyenlerle kesin ve sonsuza dek hesaplaşacak; Türk halkını yediden yetmişe uyandırıp tek bayrak altında yüceltecek bir hükumet gerekiyor. Bu da ne CHP, ne MHP ne de HDP hükumeti olabilir işte bunu kanıtlayabildiler.

Türkiye’nin acele etmesine gerek yok. Yeni seçimi,  HDP’nin katılmadığı veya bu bölücü ve terörcü partiye oy vermenin olanaksız olduğu yeni koşullarda yapmalıdır. Türkiye seçmeni HDP’yi yeni seçimde seçim barajı altında bırakmalıdır ve de bırakacaktır.

Halkın uyanışı sokaklarda olur. İlk hamlede halk sokaklara çağırılmalı ve terör öncüsü bir partinin meclisten atılması ve kesin öncülerin siyaset yapması yasaklanması istenmelidir. Savaşı başlatan partinin “barış” maskesi düşürülmelidir.  HDP’ye karşı tutumda sertleşme ve niteliksel yeni bir tavırla lanetleme başlamalıdır.

Politikayı tıkayıp iç savaş tırmanmaya devam ederse erken seçim olmaz, erken seçim hükumetine gerek yoktur. Türkiye halkı barış ve huzur sağlayacak Cumhurbaşkanımız Sayın R.Tayyip Erdoğan tarafından atanmış bir hükumet istiyor. Seçim kararı bekleyen CHP ve MHP aslında kendi intihar kararlarını kendileri yazıyor. Meşru bir erkten teröre yasallık hakkı tanıması beklenemez!

HDP’nin başlattığı ve kışkırttığı şu savaş ortamında adil bir seçim hayaldir.

Seçmen, inandığı ve güvendiği AK Partisinden ve AK Parti hükumetinden başka bir iktidarın terör sorununa, teröristlerin başını ezecek, çözüm getirebileceğine inanmıyor.

Bulgaristanlı soydaşlarımızın Cumhurbaşkanımız Sayın R.Tayip Erdoğan ve AK Parti hükumetine tam destek veriyor, olayları dikkatle ve kararlılık içinde izliyoruz ve izlemeye devam edeceğiz. Erken seçim olursa bu seçimlerde SOYDAŞLAR GÜÇLÜ TÜRKİYE’NİN YANINDA OLACAKLAR VE OYLARINI DA RECEP TAYİP ERDOĞAN’IN İŞARETİ YÖNDE KULLANACAKLARDIR.

Cumhurbaşkanımızın kuracağı her hükumet bizim hükumetimizdir.

Reklamlar