“Türk Dünyası 3.Gazeteciler Şurası”, bu yıl Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilen Kazakistan´ın Türkistan şehrinde gerçekleştirdi.

Kazakistan ile Kırgızistan’da düzenlenen ‘ 3.Dünya Gazeteciler Şurası’ Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’nın gezilmesi ile başladı.
26 Ekim,1 Kasım 2017’ tarihleri arasında düzenlenen Başta Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu Başkanı Menderes DEMİR ve Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı Başkanı Yılmaz Karaca ile birlikte Türkiye’den ve Türk Dünyası toplantısına 46 gazeteci katıldı..

Türk Dünyası Gazetecileri Türkistan (2) - Kopya

Şura´nın açılış törenine ev sahibi kurum adına Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof.Dr. Mehmet Kutalmış ve Rektör Yardımcısı Yardımcı Doçent Dr. Mustafa Eren de katıldı. Rektör Vekili Kutalmış, “Üniversite olarak, her zaman Türk Dünyası İle ilgili çalışmalara destek vermeye ve katkı koymaya hazırız” dedi.

Kazakistan´daki Türk Dünyası Gazeteciler Kafilesi Kırgızistan´a geçti, Başkent Bişkek´te, 29-31 Ekim tarihlerinde Türkiye Gazeteciler Federasyonu(TGF) 54. Başkanlar Konseyi Toplantısını yaptı.

Türk Dünyası Gazetecileri Türkistan

Türkiye Gazeteciler Federasyonu öncülüğünde, Kazakistan ve Kırgızistan’da ‘ 3.Türk Dünyası  Gazeteciler Şurası’na katılan temsilciler,Türkiye’den binlerce kilometre ötede Cumhuriyet Bayramı’nın kutladılar ve Türkiye’ye önemli mesajlar gönderdiler.


2 Milyon nüfuslu,kazakistan’ın eski başkenti Almatı’da özgürlük ve Hürriyet Meydanı gezildi ve meydanın öyküsü hakkında gazeteciler bilgilendirildi. Daha sonra Türk Dünyası Müzik Aletli Müzesi gezildi ve sazın,kanunun ata sazları ile tanışıldı.
Bunu ise Hitler Almanya’sına karşı verilen mücadelede  hayatlarını kaybeden vatan kahramanları için oluşturulan parkın gezilmesi takip etti.
Daha sonra Almatı Vali Yardımcısı ile buluşuldu. Almatı Dostluk Evi’nde gerçekleştirilen bu buluşmadı çok önemli mesajlar verildi.
Ardından Almatı TV Stüdyoları gezildi.

Bu projeye destek veren T.C. Başbakan Yardımcımız Sayın Hakan ÇAVUŞOĞLU´na, Türk Dünyası ile ilgili çok önemli çalışmalar yapan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı(TİKA) Başkanı Sayın Serdar ÇAM ile değerli ekibine, Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi ile Kırgızistan Manas Üniversitesi´ne bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.

  Değerli dava arkadaşlarım,

     Türk Dünyası’nın Kıymetli basın mensupları,

      21. yüzyıl yeni dünya görüşü oluşturma çabalarına katılan,

ÇABALARI PAHABİÇİLMEZ DEĞERDE OLAN ALTIN KALEMLER,

Saygıdeğer ev sahipleri ve konuklar,

Türk Dünyası 3. Gazeteciler şurası olağanüstü önemli bir zamanda toplandı.

Bu zaman kesimini belirleyen, 20. yüzyılda parçalanan, dış boyunduruk altına düşen Türk dünyasının hemen hemen baştan başa özgürleşip, bağımsız devletler ve özerk bölgeler olarak tek ruhta ve bünyede,

 Büyük Türk Dünyasında birleşmesidir. Zaman dünyayı yeniden inşa etme zamanıdır. Hedeflenen Tek kutuplu dünyayı gömerken, İkinci Kutbun Orta Asya Merkezli ufkunda kendini belli etti.

 Çeyrek asıllı başarılarıyla Kazakistan tarih yazıyor. 3. Şuramızı Türk Dünyasının Tanrı Dağılarında toplanmamız, bu bakıma çok anlamlıdır. Biz gazeteciler her zaman yeni olanın doğduğu yerde olduk ve olacağız.

Değerli Dostlar,

Bizim büyük ve güçlü silahımız kalemimizdir. Kalemlerimizden düşen harflerden haber, sanat eseri, edebiyat, kültür, ideoloji doğar. Bunun ortak adı da yenidünya görüşüdür.  Yeni Çağdan önce ve sonra çok uzun zaman insanlığa hizmet eden elen, ifrit ve Latin harflerini kullanmış. Başka bir yazınla haberleşmeyi, yazmayı ve basmayı kesin yasaklayan Roma Kilisesi bu konuda sertmiş. Bizans döneminde 4-üncü alfabe olarak yaratılan ve ilk önce vatanım olan bugünkü Bulgaristan topraklarında Kiril ve Metodiy kardeşler tarafından yayılan Kiril Alfabesi’nin kullanım izni 4 asırda çıkmış ve bugün Avrupa Birliği yazı dillerinden biri olsa da dünyanın sadece bir bölgesini Doğu Ortodoks Hristiyan ülkelerini kapsamış. 12-inci yüzyılda Çingiz Han Orta Asya’da din ve kültür dönüştürürken kendi alfabesini de yaratsa ve dünyanın en büyük imparatorluğunu kursa da, bu edinim zamanla tarih olmuş. Bizim renkli Türk dünyamızı en doğru biçimde yansıtan ve “HARF DEVRİMİ” olarak bilinen Atatürk Devrimi 1928’de gerçekleşirken, Bulgaristan Türkleri tarafından da aynı yıl benimsenmişti. Ben 2 alfabeli (Kiril ve Latin) yazılımlı okula gittim. Ogün bugün çatal baş yetiştiğimiz düşünürüm. Türklerin, Türk devletlerinin tek alfabesi olmalıdır. Bu da Latin yazı dilidir. Kardeş Kazak halkının 32 Harfli Latin alfabesini bu hafta kabul etmesinden mutluyum. Bu birliğimiz yolunda büyük bir adım oldu. Hepinizi kutlarım.

Sayın dostlar,

Fakat biz hepimiz yazıp okumaktan fazla, anlatıp dinlemeyi seven insanlarız.

Türkün doğası böyledir. 1989’da totaliter Bulgar diktatörü Todor Jivkov’un isimlerimizi, dinimizi,

dilimizi ve kültürümüzü değiştirmesine karşı tepki verip ayaklandık, ardından 500 binimiz birden Türkiye’ye göç ettik.

Yarım milyon insan göç ederken beraberinde yalnız 100 kitap getirmişiz.

 Bunlarda Bulgaristan’da Türkçe çıkardığımız gazeteler ve orada Türkçe yarattığımız edebiyat ve sanatı anlatan

 Latin harflerle basılmış eserlerdir. Tarihimizi, mitolojimizi, edebiyatımızı, masal ve öykülerimizi, atasözlerimizi, sanatımızı, kültürümüzü bellek darcığında taşıyan bir millet varsa o da biz Türkleriz. Bu noktaya değinmemin şöyle bir sebebi vardır. Yazıyı taşıyan ve beyaz kâğıda dönek kalemse, kültürümüzün tamamını taşıyan dildir. Türkün beynine giden hafıza havuzuna dolup kimlik, kültür, ideoloji ve dünya görüşü yaratan yol da gören gözle ve işiten kulakla başlar. Sözlü iletişim bizim için esastır.  Bu bakıma biz Türkler tüm diğer halklardan farklıyız. Arlarında temas, iletişim kopukluğu olan hakların sohbet etme, dertleşme, dinleme, kulaktan bilgilenme kültürü yoktur. Geçmişinde asma altı çay sohbetlerinde bilinçlenen bir halk varsa o da Türklerdir. Biz kuranı bile Hocadan ezberleriz. Korkut Dede hikâyelerini nenelerimizden, Binbir Gece Masallarını dervişlerden dinlemişizdir.

Demek istediğim şudur. Bizim Türk kimliğimizin aynası dilimizdir.

 “Radyodan işittim”. “TV’de gördüm” değimlerinin “gazetede okudum” dan çok daha ağır bastığını hepimiz biliriz.

 Nüfusun 3 milyonu dış ülkelere çıkan, toplam sayıları 2.5 milyon olan

Bulgaristan Türk azınlığına okullarda anadilinde eğitim öğretim görme hala yasaklı olan ve

 hatta Türkçe konuşana ceza kesilen bir ülkede,

Türk dilinde yapacağımız propaganda’nın taşıyıcısını – yazı mı, söz mü – olduğunu belirlemek olağanüstü büyük önem taşıyor.

 Başkanı olduğum Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK ve Bulgaristan Türkleri Stratejik Araştırma merkezi olarak

 elektronik yayınlarımıza Türkiye ve Bulgaristan dışında 10-15 ülkede ciddi ilgi olduğunu, izleyici kitlemiz oluştuğunu söyleyebilirim.

 Bu yayınlarda bilgilerimizi haber, resimli haber ve yorum şeklinde iletiyoruz. “Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazetesi” çıkarıyoruz. Son 2 yılda Bulgaristan Türklerinin Durumu, 50 yıllık Mücadele, Bulgaristan Türklerinin Kimlik Mücadelesi, Bulgaristan’da Azınlık Hak ve Özgürlükleri sorunu, Bulgaristan Türklerinin Kültürü, Bulgaristan Türklerinin Edebiyatı ve başka 10-12 kitap olmak üzere halkımıza beyaz kağıt veya elektonik ekranda ulaştık.

Şu bir gerçektir. Şu an 5 milyon insan yaşayan Bulgaristan’da en büyük tirajı olan günlük gazete 10 bin satamıyor.

Deneme olsun diye Sofya’da 5 bin Tirajla haftalık “SABAH” gazetesi çıkardık.

Renkli olması, lüks kağıda basılması, hatta parasız dağıtılması, Türk dilinde eğitim veren okulları 70 yıl önce

kapanmış ve bir daha açılmamış soydaşlarımın gönlünü kapamadı. Evet onlar Türk, aralarında, ailede Türkçe konuşuyorlar,

Bulgaristan’ı kapsayan 128 Türkiye TV programlarını hepsi evlerinde, bakıyorlar, izliyorlar, Türkçe tartışıyorlar.

 Hayat TV izlemekle insanın dilini zenginleştirebildiğini, kültürünü de geliştirdiğini, fakat bir mektup yazamadığını kanıtladı.

Uzatmayayım,

Çok ciddi sorunlarla yüz yüzeyiz. Benim için her yabancı egemenliği bir köleliktir.

 Dil ve dini unutturmakla, kimlik eritmekle, asimilasyonla başlar ve biter.

 İşte Latin Amerika İspanyolca kouşuyor. Breziyla’ua Portekizce dayatmışlar.

Kanada’nın yarısı Fransızca öteki yarısı İngilizce,. koskocaman Meksika anadilini unutmuş.

 Bu örnekler saymakla bitmez. Sömürgeciliğin büyü küçüğü olmaz.

İnsanın özü dili ve dinidir. Bunklar değişti ve unutturuldu mu geri dönüş olmaz.

 Bulgarlar tek dilli (Bulgarca) tek dinli (Ortodoks Hıristiyanlık ve tek milletli

(Bulgar ulusu) temelinde ulusal devlet kurma çabalarına devam ediyorlar.

 Düne kadar bu iğrençliği Rusya, şimdi de Avrupa Birliği ve Amerika destekliyor.

Bizi çok ciddi sorunlar bekliyor.

Bu her şeyden önce ana dil sorununu çözmemizle başlar. Odak noktamız budur. BU konuda beni anladığınız ve Tüm Türklerin anladığı, konuştuğu, yazıp yarattığı bir Türkçe etrafında birleşmiş olmamız bizi mutlu ediyor. Bu dilin çok renkleri, yer yer farklılıkları olarak, ana hepimizin baş tacı ettiğimiz en kutsal değerimiz olacak ve bizim ortak kimliğimizi oluşturacak.

Bu işte elektronik yoldan Türkçe öğrenme, yazı dili geliştirme metodolojisi,

araçları, kuralları, kolaylıkları geliştirirken birlikte olacağımıza inanıyorum.

Bunu kalkıp da ne Doğulu ne de Batılı bir emperyalist güç yapmayacak bizim için.

Biz bunu kendimiz yapacağız kıymetli mestektaşlarım. XX. yüzyılda biz Anadolu ve

Balkan Türkleri, Orta Asya Türkleri Arap ve Kiril Alfabesinden sıyrıldık,

XXI. yüzyılda kendi manevi dünyamızın altın araçlarını yaratmak ve geliştirmek peşindeyiz.

 Bu yol bir yere kadar da “Kültürel Otonomiden” geçen bir yoldur.

  Bu nedenle buradayız. Beraberiz, Beraber olacağız.

Türkiye’ye en yakın biz olsak da bize de el uzatmak gerektiğini, birlikte kafa yormamız gerektiğini hatırlatmak isterim.

3. Şuramıza başarılar dilerim.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Hiçbir Türk oy, boy, soyunun eritilmesine imkân tanımamak ana ödevimizdir.

Mücadele yolumuz Türk kimliği mücadelesidir.

Uzun bir yol bizi bekliyor.

Tüm Türklüğün tek yürekte atması son hedefimizdir.

Teşekür ederim.

Reklamlar