Sevilcan YÜCE

 

İnsan alıştığı şeyi düşünmüyor.

Düşündüğü şeye ise alışamıyor.

 

Biz zaman mekân ve insanın birbirine karıştığı bir dünyada yaşıyoruz.

Ahmet kara tahtada.

Önünde bir duvar harita…

Ders coğrafya ve

Öğretmen soruyor:

 

Tuna hangi ülkenin nehridir:

 

Ahmet Tutrakanlıdır! Bir balıkçı köyünde doğmuştu dedesi!

Ahmet 56 camisiyle öksüz kalan Nevrekop’ludur!

Kalesindeki toplar hala Tuna sularına ateşe hazır Silistrelidir o!

Vidinlidir! Pazvant oğlu Camiinde kılmıştı dedesi son sabah namazını!

Ahmet Rusçukludur. Tiyatro vardı komşu hanının karşısında,

Ahmet Tunalıdır.

 

Baştanbaşa akan, doldukça dolan ve taştıkça taşan ırmak onundur.

“İstersem akmam” deyen derya dünyasındandır o.

Babası “Belene” adasında dedesinin hayalinde doğmuştu.

“Belene” Tuna adasıdır, ölümü yaşatan bir yerdir.

Ahmet İstanbulludur, Bursalıdır, İzmirlidir…

Tuna hangi ülkenin nehridir bilmez,

Çünkü Tuna dolup taşar.

Tuna yatağında yatmaz.

Adaları hayatla kavgalı ve ölüme açtır.

Tuna hakkında hiçbir şey bilmesi istenmedi Ahmet’in.

Öğrenirse üzülür ihtimali büyüktü!

Üzülen hiddetlenir, öfkelenen kükrer, dedesinin intikamını alır…

Vatan toprağının Tuna suyu olduğunu öğrenmeden huzurlu yetişti o….

Damarına Tuna suyu verilmediği için, örsle çekiç arasında dövülmedi…

Ahmet’in yüreği sönmüş bir ateşin külleriyle dolu.

O Tuna’nın dede atlarının sulandığı ırmak olduğunu bilmedi.

Bu yüzden Tuna’nın hangi ülkenin ırmağı olduğunu da bilemedi!

 

Ahmet dedesini göremedi.

Babası da dedesinin yaşadıklarını yaşamamak için kaçtılar Tuna’dan,

İşte tam o zaman

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine…

 

Ahmet “Tuna hangi ülkenin nehridir?” sorusuna cevap veremedi.

Tuna masallarına alışsa da nehrin kimin olduğunu hiç düşünmedi.

O Tuna’yı hiç hayal etmedi..

Tuna şarkıları dinlemedi…

 

Yıllar göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Dalgalar hayalindeki kıyıları yıkmadı…

Sokağında yaşadı ama “Tunalı Hilmi” yi bilmedi.

Tuna ile yaşayanlar Tunasız da yaşayabilirdi.

Düşünmeden yaşamak da bir hayat biçimiydi.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Bahardı,  yapraklar yeşerdikçe filiz filiz,

Her gonca bir ümitti, meyve yüklenecek

Mevsim güz yapraklar döküldü.

Yine meyvesiz kaldık, dünya üzüldü.

 

Yıllar göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

 

1984 vardı, Aralıktı aylardan

Buz gibi donmuş toprakta yürüyen halktı.

Karşılarında silahlı can alıcılar vardı.

Türkan kıza saldıranlar kuzgundu.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Kapılar çalındı birer birer

Ahmet’in nenesi hamileydi

Babası 1984’lü

Dedesi Ahmet’i “Belene”de hayal etti.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Ve kara tahta önündeki Ahmet

Tuna hangi ülkenin nehridir bilmez?

Dedesini, adayı, sürgünü ve ölüm tehlikesini de

Dut yemiş bülbül gibi, bakar bizim Ahmet.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Öğretilmeyen şeyler unutulmaz.

Ah öğrenmesin, bilmesin, düşünmesin!

Tuna’ya bakarken ağlamasın, Tuna’yı sevmesin!

O da Tuna’dan kaçmasın, acısını çekmesin.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Öğretmediler Ahmet’e Tuna’nın Vatan olduğunu.

Tarihimizin Tuna sularında yüzdüğünü!

Üzerinde gemiler süzülürken

Kızları sevdalı şarkı söylediğini..

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Tuna ortasında ısız ölüm kampı

Umutlar sönmüş, uğuldar aç kurtlar.

Hatırlamayı istememek kurtuluşsa,

Neden gerekti, özgürlük, bunca çile!?

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

İsminiz, soy isminiz, Türk kimliğimiz,

Azgındır Tuna çekip aldığını geri vermez…

Boş bir kimlikle yeniden doğarken

Tuna adasında ölüm kuyruğu beklediniz.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

 

Ahmet, Tuna’nın hangi ülke ırmağı olduğunu bilemez!

 

Ne güzel, anası, babası, nenesi, dedesi

Ve “Belene” ölüm adasında ecel beklemiş amcaları.

Umut belleğini soylu beslemeye korkarken,

Türklük ağıcını kesmişiz, fark etmeden…

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

 

Şimdi Ahmet hem ilgisiz, hem vurdumduymaz!

Hür ve özgür yetişse de, soyumuzdan olamaz!

Baharda dallar yine filiz üstüne filiz sürecek,

Güz gelecek ve ah, tohumsuz yapraklar yine dökülecek.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Akranları var Ahmet’in ata vatanda

Her yıl Tuna gezerler baştanbaşa

Bir “Kozloduy” limanı kaldı hep akılda

Dedemi kesen haydut, “kahraman” anıda.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Gemiler Tuna’ yı sever, gelip gider

Gemiler düdük çalar, tarih bilmez!

Tuna limanlarında pazarlar kurulur

Tezgâhta anı ve bilinç yoktur.

 

Yıllar göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

 

Hatırlamaz olunca tartışmayı unuttuk

Yitirdiğimiz her şeye nedense sırt döndük

Yük olmasından korkup koparsak geçmişten

Bulamayız yeni ışık, almadan ateşi ocaktan.

 

Yıllar, göçler ve düşünmeden yaşarken

Zaman mekân ve insan karıştı birbirine

Reklamlar