Şakir ARSLANTAŞ

 

Sayın Nafiye Yılmaz, bizim akıllı olmamız, görgülerimizin sınırlarını aşamaz. Bizim birbirimize benzememiz, aynı olaylara aynı tepkiyi göstermemiz doğal olduğu kadar, deneysel bilgilerimiz içinde yaşadığımız ortamdan farklı da kılabilir.

 

Konumuz Bulgaristan erken meclis seçimleri olduğundan, alınan sonuçlar ortada, kazanan yok, seçmen her zamankinden az oy verdi. Genel çöküş ve batmaya devam eden bir ortamda çökeltiler hareketlendi ve üste çıktı. Üstelik iri politik oyuncularda (GERB ve DPS) küçülme olunca ve sandıktan çıkan pıhtılaşmış çökeltilerin iktidar hevesini bile gözlüyoruz. Bu yazımda  “Sansürsüz Bulgaristan”, “Yurtsever Cephe”, “Ataka”, “Reformcu Blok” ile “ABV” partilerine TORTU yani ÇÖKELTİ diyorum. Bu 5 politik partinin saflarında ırkçısından, aşırı Bulgar milliyetçilerine, reformcusundan, hırsızına, dolandırıcısından sosyalistine kadar her rengi bulabilirsiniz. Toplam % 34 gibi bir oy almış olsalar da kişisel çıkarları dışında hiçbir noktada yan yana gelmeleri mümkün değildir. Bu partilerin tescilleri yakında yapıldı. Onlar Bulgar politik sahnesinde ancak bir anti-Türk ve anti-İslam oluşum olarak ayakta durabilirler. İnanç, istekleniş ve hedef olarak yeni olumlu bir oluşum olarak kabul edilemezler. Hepsi bundan 25 yıl önce 10 Kasım 1989’da kendini dağıtan Komünist Partisinin (BKP) kalıtının artık pıhtılaşan çökeltileridir.

 

Bulgaristan’da politik ekonomik ve sosyal bunalım o denli derinleşti ki, demokrasi güneşinden, evro-atlantik yönelimden ve genel anti-komünizm ve anti-totaliter selden korkan çökeltiler yıllar yılı saklı kaldıkları konumlardan bu seçimde su yüzüne çıkabildiler. Doğal afetlerin, askeri fabrikalarda art arda meydana gelen ve 28 can alan patlamaların, yüzde 30’u bulan işsizliğin, fakirlik ve sefaletin nüfusun yüzde 40’ının belini bükmesiyle hareketlenmeye başlayan dip dalga pıhtılaşmış tortuyu milliyetçilik renkleriyle su aynasına çıkardı.

 

Uzaktan bakıldığında Bulgaristan’da seçimler sakin geçti. Fakat toplum büyük patlamalara gebedir. Seçimden 2 gün sonra İhtiman şehri Çingeneleri ile Petriç şehri Romları faizci, dolandırıcı, dayakçı ve uyuşturucu baronlarının eli sopalı saldırgan sürüleriyle kavgada birkaç kurban verdi. Olay yerine gönderilen jandarma sayısı 500 artı 500 bin kişidir. Hatırlayalım Bulgar tarihinden en büyük ayaklanma olan Nisan 1876 İsyanına ancak 360 kişi katılmıştı. Bu mukayeseyi olayların ani patlamaların boyutlarına işaret etmek için yapıyorum.

 

İngiliz “Ekonomist” gazetesi, Başbakan koltuğunda gözü olan ama nazlanan Boyko Borisov’un GERB partisini 8 kollu bir ahtapota benzetti. Ahtapotlar tuzlu suda ve derinlerde dolaşır. Gazete Bulgar bunalımına  “bataklık batmaya devam ediyor,” dedi. Bana ise, son gelişmeler ve su aynasına ağzı açık vuran küçük balıklar, belki bugün Bayramımızın son günü olduğundan KURBAN KAZANLARINI hatırlattı. Şöyle:

 

Köyümüzde art arda dizilmiş iri kara taşlardan oluşan uzunca olukta yanan ateş alevlerinin yaladığı içi taze kalaylı pırıl pırıl kazanlar kaynarken şakıyan kalay kıyısına tortu birikirdi. Elindeki uzun saplı ahşap kepçeyle etleri karıştırmak için ara sıra kapağı kaldıran baş usta önce pıhtılaşmış kan olan bu tortuya uzanır ve ince bir ustalıkla alıp bir tasta toplardı. Tortu soğuduğunda bu işi uzaktan izleyen sümsük köpeklere verilirdi. Bu, kesilirken kanı bir çukura akıtılan kurbanın vücudunda kalan kandı. Bizim mutfağımızda ve çanağımızda kan yoktur.

 

 

 

 

Bulgarca, Almanca, İspanyolca ve İngilizce gibi dillerde günlük kullanımda olan “kan çorbası”, “kan sızdırması”, “kan kavurması”, kan sucuğu” gibi sözler Bulgaristan Türklerinin lehçelerinde yoktur. İşte bu noktada Sayın Nafiye Hanım aynı ortamda yaşayan insanların farklı görgüye, geleneklere sahip olması ve birbirine benzememesi tabiidir. Ben burada aynı köyde çıkan bir Bulgar ile bir Türk genci düşündüm. Bu noktadan yola çıkarak ve aynı düşünme usulüne bağlı kalarak, 5 Ekim 2014 günü oyumuzu verdiğimiz Bulgar seçimlerinden alınan sonuçlarla ilgili yorumumu sunmak istiyorum.

 

Bulgar toplumu 1990’da arınamadı, vücutta kalan kan pıhtılaştı ve çökelti oldu. Tüm kötü tümörlerin kaynağı ve barınağı olan bu tortulu ortam bizde küresel kapitalizmin mafya biçimini doğurdu. Dünya kapitalizminin aç karnı ulusal ekonomileri ve halkların sosyal kazanımlarıyla doyduğundan, bizi yiyip bitirdiler. Ulusal olan bitince azınlıklara saldırı başlar. İşte şimdi yeniden başlayan saldırı Bulgar milliyetçilerin eliyle ve diliyle yapılacaktır.

 

Bu seçimlerde hayat bize Bulgar halkının Bulgar politikacılardan daha zeki ve akıllı olduğunu gösterdi. Totaliter dönemin ana kalıtları olan ve kendilerini güncelleştirmeye çalışırken top sahasının bir sağında bir solunda koşan GERB ve Sosyalist Parti (BSP) “sol”, “sağ” ve sağ merkez” gibi laflarla seçim gargara yaparak göz boyamasına inanan olmadı. Totalitarizmden ve diktatörlüğün her biçiminden korkan ve demokratikleşme ve modernleşme isteyen Bulgaristan halkı Boyko Borisov’a kendi başına iktidar olma olanağı tanımadı.

 

Halkın zekâsını şu noktada da görüyoruz. Tortudan çöpten başka bir şey olmadığını, ülkedeki sosyal, ekonomik, mali ve siyasi bunalımın açtığı hendeğin derinliğini çok iyi bilen ve gören seçmen art arda seçime evet diyerek, “üçlü atlamayı, bir defada sıçrarım deyenlere, ha bakalım!” dedi. Sonuçlara bakıldığında 8 partinin sekizi de hendeği atlayamayıp halkın ayağına düşmüştür.

 

Bu işin içinde kötü bir tümör olarak gelişen bir de kulis oyunları ve perde ardı var. Görünüm şudur ki iyice irileşip hantallaşan olumsuz uğur yeni dönemde önce BSP partisini tırnaklarına kadar yemeye devam ederken kendine yeni kurbanlar aramaya devam edecektir. Ahmet Doğan gibi “A” takım politikacılarının bu seçimlerde sahneye çıkmaması ve halkın karşısına yetiştirdiği kuduz köpeklerden Delyan Peevski gibileri sürmesi, ancak bataklığın kokuştuğuna ve tortu köpüğünün kapağı kaldırmış taşmaya başladığına işarettir.  Bunu Başkandan geçinen ve her gün kendisine söylenen farklı bir fikri tekrar eden ve kamuoyuna dayatmaya çalışan Başkan Lütfü Mestan’ın “muhalefete razıyız” sözlerinden de okuyoruz.

 

Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları Bulgar toplumunun tortusu değildir. Tortu kazanına düşen HÖH-DPS partisi lider takımıdır, bunu her kez iyi bilmelidir. Önemle vurgulanması gereken özellik, Bulgar toplumunun arınması, içsel temizlenmesi, ırkçılık ve aşırı milliyetçilik, İslam ve Türk kültürü ve kimliğine tahammülü bundan sonra çok daha zor ve çileli olacaktır. HÖH-DPS partisi Bulgaristan Türk ve Müslümanlarını tüm azınlıkları eğitme ve aydınlatma davasından uzak kalmanın faturasını artık ödeme zamanı gelmiştir ve ödemek zorunda kalacaktır. Üç yıldan beri BSP partisinin elini kolunu kaptırmış ve yok olmayı kabul etmiş bir çöküntü olduğuna işaret ettik. Şimdi ejderha ağzını açmış ve birkaç yudumda yok etmeye hazırlanıyor. Hastanın yanında duranın virüs kapabileceğine inandıramadık. Ve şimdi artık virüsün büyütüldüğüne tanıklık ediyoruz. Bulgaristan Türklerinin en büyük düşmanları eskiden Ahmet Doğan’ı pohpohladıkları gibi, artık Lürfü Mestan’ı övmeye başladılar.

Neden mi? Çünkü onun da çökelti olduğunu anladılar.

 

En olumlu çözümle bir hükümet kurulsa bile, durum ağırdır, yamalı pantolonla düğüne gidilmez. Ortada bizim kurbanları kaynatırken tortuyu toplayan eli çapraklı bir ustabaşının olmaması kötünün kötüsü olandır. Avrupa Birliği tortudan politik “şahsiyetlerle” dolan yeni Sofya parlamentosunu ciddiye alır mı bilemiyorum. Olup bitenin iyi tarafı da var tabii. Bu seçimde pıhtılaşmış çökelti hareketlendi ve bin bir zahmetle suyun aynasına çıktı. Herkes havuzun dibine çöreklenmiş hiçbir işe yaranmayan illetleri görebildi. İş Allah Mizya’da, Varna’da, Burgas’da olduğu gibi büyük bir sosyal sel olur, toplumsal havuz taşar ve iki günden beri aynasını kirleten tortu lekeleri isteseler de istemeseler de akıp gider.

Bu yalnız bizim için değil, Bulgar toplumu için hatta tüm Bulgaristan için de büyük kurtuluş olur. “Gorni Lom” köyünde meydana gelen ve 15 canı birden alan büyük sosyal patlama gibi bir sosyal gelişme de olabilir ve Güzel Vatanımız çökelti-tortusunu temizleme derdinden sonsuza kadar kurtulur. Tortu hareketlendi. Bulgaristan’ın tamamı için hayırlısı ne ise o olsun.

Reklamlar