Tarih: 19 Nisan 2018

Yazan: Rafet ULUTÜRK

 

Konu: Borisov: Türk Partisi Hükümet Ortaklığına Kabul Edilmez!

Gidip gelenler memleketimizi farklı görüyor ve farklı anlatıyorlar. Neye inanacağını şaşırmış olanlar var.

İşte ilk görüş

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov İsviçre’de çıkan “Neue Züricher Zeitung” (NZZ) gazetesine verdiği demeçte, “Türk azınlığın partisi ve muhalefetle asla hükümet ortaklığı kuramayız” dedi.

O, “son seçimlerde GERB partisinin sağ kanttaki doğal müttefiklerinin meclis dışı kaldığını hatırlattıktan sonra, şimdi “Birleşik Yurtseverler” ile “bir birimizi tamamlıyoruz” diye konuştu. Örnek olarak, Bulgaristan Türkiye sınırının korunmasını, göç yolunun kesilmesini ve eğitim masraflarının yükseltilmesine işaret etti.

Geçen hafta Bulgar kamuoyu “Skripal” skandalı konusunda, “ B. Borisov Rusya çizgisine geçti. Avrupa rotasını değiştiriyor mu?” sorusunu yöneltti.

NZZ gazetesine verilen yanıt şu oldu: “Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğundan kurtarılması için binlerce Rus hayatını feda ettiği için minnettarlık hisleri olması doğaldır. Fakat Rusya ve Batı arasında bir seçim yapılması söz konusu değildir. Bulgaristan AB. Bulgaristan NATO’dur. Tarih kültür, iş görme ve gelenekler başak bir şey, Batı yönelimimiz bizim kesin kararımızdır.” Bunlara Avrupa Konseyi Sofya şamatasını ve Batı Balkanlar siyasetindeki “başarıları” eklediğimizde tablo son şeklini alıyor ve sanki bazıların beğenisini bile kazanıyor.

Kanıtlarla ispatlanana kadar suçsuzluk zannının Avrupa yargı sisteminde ve hukuk devleti ilkelerinde merkez yer aldığı sözleri ise, NZZ gazetesi aracılığıyla Avrupa kamuoyuna gönderilen mesajda rahatsız edici bir şey olmadığın işaret ediyor. Öyle midir?

Fırsat her vakit ele geçmez

Siyaset, Başbakan Borisov’a bu ay ip atlatıyor gibi. Adam bir ileri bir geri sıçrarken iyice yoruldu. Terini silmeye vakti yok. 2009’dan beri 2 defa istifaya zorlansa da, bu ay ilk kez ciddi sendeledi. Muhalifleri, çamaşır sepetinde birikenlerin hepsi birden ipe serdi. NZZ gazetesine anlatılanlar “ben o değilim, buyum” anlamında algılanabilir.

Öyle olsa da, “Ne oluyor?” demeyen kalmadı Cumhurbaşkanı Rumen Radev, üniversiteli gençlere hitaben yaptığı konuşmada, bu kadar çok kirlisi olan bir adamın “başbakan koltuğunda oturmasına nasıl tahammül edebiliyorsunuz?” dercesine, , “lambaları yakın, ‘daha, daha fazla ışık verin’, birlikte mahzene inelim, neler neler göreceksiniz” gibi vurgular yaptı.

Bu konuşmanın 2 sebebi vardı.

Birinde, bu işler böyle gitmez, bu hükümet hemen dağılsın ve ben geçici bir kabine kurayım, 26 Mart 2017 seçimlerinden önce olduğu gibi, “dediğim dedik, biçtiğim biçtik” yöneteyim, anlayışı vardı.

Radev, 2016 Başkanlık seçimlerini kazanınca çekilen II. Borisov kabinesinin yerine, 2009’dan önce her bakıma iflas etmiş, seçmen gözünde sıfırlamış, hiçbir iş yapabilecek kapasitede olmadıklarından dolayı, Bulgar halk tarafından siyaset sahnesinden atılan beceriksizlerden bir hükümet derlemişti.

Yine o hukukçu geçinen, “Anayasa hukukçuluğuyla övünen” ama çocukluğu akıl hastalığı ve denge bozukluğu muayenehanelerinde geçen Prof. Gercikov’u seçim hükümetine başbakan yapmıştı. Prof. Gercikov’un besbelli devam eden eski nöbetlerinden “Türk ve Müslüman düşmanlığı” tuttu ki, 26 Mart 2017 seçim günü hepimize trajedi yaşattı.

General-Başkan Radev bu trajediyi perde ardından yönetti. İlk yumruğu Müslümanlara göstermesi anlamlıdır. Karşılaştırmalı düşünürsek, 1909’da Çar olan Ferdinand da 1913’te Müslüman Pomakları üzerinden yuvarlak gibi geçmiş, yarısını Bulgarlaştırıp Hıristiyanlaştırırken, öteki yarısına da Ege Denizini göstermişti.

Şimdi siyasetin yönü değişti, gidenler dönüyor, seçime katılıp Bulgaristan geleceğinde biz de olacağız azmiyle oy kullanmaya geliyorlardı.

Mazlumları vatan toprağından söküp atanlar Bulgar milliyetçileri, Çar, papazlar, hükümetler, generaller, çeteciler, ordu, jandarma polislerdi.

Aynı mazlumlar yasal haklarını kullanıp oy vermek için geri dönerken aynı barbar, vahşi, silahlı, aşırı milliyetçi, çeteci, elleri kanlı, bakan, başbakan yardımcıları, sözde yurtseverler ve generaller tarafından karşılandılar. Dövülerek “uğurlananlardı”, dövülerek “karşılandılar”.

Bizi ilk defa kovanlar 1923 ve 1934’te askeri darbe yaptılar, hep iktidarda kaldılar.

26 Mart 2018’de sopayla karşılayanlar da iktidara tırmandılar.

Bulgaristan’a Naziliği, aşırı milliyetçiliği ve şovenliği yerleştirmek için kimlik değiştiren Valentin Stoyanov gibileri Başbakan Yardımcısı, örgütsel tarihi baştan başa kanlı olan VMRO’nun şefi Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı oldu.

Başbakan Borisov’un onlar hakkında “birbirimizi tamamlıyoruz” demesi normal vatandaşın nefesini kesmiştir. Cumhurbaşkanı Radev’in bu gerçekleri görebilmesi için “ışık, daha fazla ışık” çağrısı da anlaşılır gibi değildir.

Radev’in, Baş Savcı Tsatsarov’a hemen emir verip, sahte kimlikli bir siyaset bozuntusu olan Başbakan Yardımcısı V. Simyonov’u, Türkiye-Bulgaristan sınırına tel çit çekmek için aldığı 68 milyon Euro dolayı sorgulatmak için tutuklatması gerekirken, görmezlikten gelmesi dikkat çekicidir.

Bir askeri jet pilotu olan Cumhurbaşkanı Radev, yüksekten bakınca yeryüzündeki bazı ayrıntıları ve detayları göremiyor olmalı ki, siyasetçiler ve sosyologlar bunu kanıtlıyor.

Sosyalistlerin milletvekili olan sosyolog Prof. İvo Hristov, rüşvet denizinde yüzen devlet konusunu işlerken, “Bulgaristan rüşvet sistemi devletin iskeletidir, sökülürse devlet çöker,” dedi. Eski İç İşleri Bakanı 2 ay önce Rüşvetle Mücadele Komisyonu işe başlayınca, Bulgaristan’da Sofya “Mladost 3” belediye başkanı, “Pazarcık” Belediye Başkanı, “Rakovski” şehri Polis Amiri ve emrindeki ekip vs. gibi seri tutuklamalar yapılıyor.

Bu kişilerin makam araçlarında ve ofislerinde büyük miktarda paralar bulunuyor. İçeri atılıyorlar. Sanki “demokratik Bulgaristan’ın yeni kahramanları” yetiştiriliyor.

30 yıl hapse çarptırılanlar bile Strazburg İnsan Hakları Mahkemesinde Aklanıyor. Devlet milyonlarca Euro tazminat ödemek zorunda alıyor. 16 milyar leva KDV ödenmemiş, tutuklanan kimse yok…

3 milyon Bulgaristan vatandaşının hanesine elektrik enerjisi veren “ÇEZ” şirketini satın almak isteyen, sermayesi 50 milyon leva olan bir Bulgar şirketinin dış bankalardan getirdiği 200 milyon Avro değerindeki “Banka Garantisi” boş çıkmış, kimsenin umurunda değil.

Yarın öbür gün 3 milyon kişi, fabrika ve yollar, devlet ve özel kurumlar karanlıkta kalacak ve hayat duracak kimsenin ruhu duymuyor. Gerçek tablo ve GERB ile neo-faşistlerin işbirliği sonuçlarından bir kısmı bunlardır. Fırsat her zaman ele geçmez siyasetinin hedefinde iskeleti parçalayıp bitirmek ve devleti çökertmek olabilir mi? Eğer bu böyleyse Bulgar devletinin yerini dolduracak olan nedir?

****

Kim Kimden en fazla korkuyor?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı İlyana Yonçeva, “Pogled.info” yayınında “Cumhurbaşkanı Radev, GERB partisi meclis grubu başkanı Tsvetan Tsvetanov’un Cumhurbaşkanı Radev hakkında yürüyen kabusudur” dedi.

Yonçeva’ya göre, GERB ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki uzlaşmaz zıtlaşmanın temelinde “Cumhurbaşkanı’nın gerçekleri gizlememesi” bulunuyor. Örneğin Bulgaristan vatandaşlarından yarısının açlık çizgisinde, çok yoksul bir durumda yaşadığını GERB gizlemeye çalışıyor.

Sofya’daki Avrupa Konseyine sunulan ve halka açıklanmayan raporda, açlık, işsizlik, eğitim, sağlık, sefillik gibi kalemlerin hepsinde Bulgaristan 27 ülke arasında sonuncu sıradadır. Siyasetten anlayan kişilerin iş başına getirilmesi gerekiyor. İş başında olan Bulgarlar rüşvet almadan iş görmüyorlar. Öyleyse azınlıklardan deneyimli ve öğrenimli kadroların göreve çağrılması gerekiyor. Hayat azınlıklar göreve davet edilmeden Bulgaristan’ın ayağı üzerine kalkamayacağını defalarca kanıtladı.

30 yıldan beri memleketimizin gerçek ihtiyaçları, kalkınma olanakları ve yolları, imanlarımız üstüne bir rapor hazırlanmadı. Nasıl insana ihtiyacımız olduğu araştırılmadı.

Biz 30 yıldan beri kadro yetiştirip dış ülkelere gönderiyoruz. Ve şu an nüfusun % 60’ı okuduğunu anlayamaz duruma gelmiştir.

Devleti ve halkımızı soyup soğana çevirenlerin turizmi geliştirerek Bulgaristan’ı ayağa kaldıracakları hesapları da boşa çıktı. Çünkü Bulgaristan’a gelen Batılı ve Doğulu turistler o ülkelerin en yoksul kesiminden seçilmiştir ve Bulgar milli gelirine katkıda bulunamıyorlar.

Demokrasi Bulgar tarımını çökertti. AB’den gelen paralar yalnız ve bir tek büyü toprak sahiplerinin banka hesaplarına akıyor. Sebze ve meyve üreticileri üvey evlat durumundadır. Hayvan bakıcılar perişandır. Bu kurallar değişmelidir.

Bulgaristan’da belediyelerde harcanan paraların% 85’i Brüksel’den geliyor ve çalınıyor. Bu bir kör düğümdür. Devlet başını kuma gömmüş, poposunu gösterip övünmekle geçiniyor. 11 yıldan beri bu böyle gidiyor ve toplum felç olmuştur.

Cumhurbaşkanı Radev siyasi parti kuracak mı?

Can alıcı soru şudur: Cumhurbaşkanlığı dış ülkelerdeki Bulgarlar için mi programlar geliştirmeli, para göndermeli, yoksa önce memleketimizde zar zor geçinenlere mi el uzatmalıdır. Bu soru çok önemlidir. İnsan önce yanındakilere el uzatmalıdır.

Siyasi boşluk olmadan politik parti kurulmaz.

  1. Siyasi partiyi kurmak isteyen Radev, yalnız dış ülkelerde bulunan Bulgaristan vatandaşlarını temsil etmeyi hedeflemiş olabilir mi?

Çünkü bu gidişle Bulgar seçimlerinde oy verenlerin % 50’den fazlası dış ülkelerde sandık başına gidecektir. Bu bir hayal ürünü olabilir mi?

Bu gelişmeler Bulgaristan’da “Geçiş Dönemi” siyasi sisteminin aşındığını ve artık enerji üretemediğini gösteriyor.

İleri adım atabilmek için siyasi sistemin değiştirilmesi gerek. Bu sorun, ancak GERB ve B. Borisov hükümetinin gitmesiyle çözülemez, faşistler siyaset alanından kovulacak, totaliter sistem cesedi de Bulgaristan siyasi sistemden çözülecektir.

Rüşvet iskeleti tamamen yok edilecektir.

Rüşvet zenginlerinin tüm paralarına devlet el koyacak ve sefillere barınak kurulacak, iş verecek, artı değer üreten üretimler geliştirilecek, açların karınlarını doyurmalıdır.

Belki de yapılacak olan ilk iş çok büyük hapishaneler kurup soyguncu, talancı, dolandırıcı, rüşvetçi tipleri içeri atıp çalıştırmak olmalıdır.

Demokrasi koşullarında halkı soyanlar için başka ceza olamaz. Memleketteki yeni yargıç ve savcıların yarısı azınlık çocuklarından olmalıdır. Bulgar’ın Bulgar’a adil davranmadığını tüm Bulgaristan değil dünya da gördü.

Cumhurbaşkanlığının resmi rakamlarına göre 3 milyon aktif yaşta (genç) Bulgaristan vatandaşı dış ülkelerde bulunuyor.

Dış ülkelerden okula giden Bulgaristan vatandaşlarının çocuklarının toplam sayısı 400 bin oldu. Türkiye de arzu eden Bulgaristanlı soydaşların çocuklarının vatan dilini öğrenmelerine olanak sağlıyor.

Soru: Herkes Bulgaristan’ı terk ederse ne olur?

Ve bu mümkün müdür?!.

Bu, 3 milyon seçmen vatandaşın posta ile oy kullanması neden sağlanmıyor?

Önerilerimiz neden dikkate alınmıyor.

Bu seçmenler oy vermeden nasıl bir Bulgaristan kurulabilir?

Bu vatandaşların hepsi Bulgaristan vatandaşıysa, neden ayrıma tabi tutuluyorlar?

Kimileri isteniyor, kimileri ise istenmiyor!

Devam edecek.

Reklamlar