Böyle de olmaz ama… İnsan ancak yükselirken düşer oysa HÖH/DPS milletvekili Delyan PEEVSKİ daha yerine oturmadan kötü sarsıldı ve düştü, yanında kimileri götüreceği hükümet mi, yoksa … şimdilik belli değil.

Rafet Ulutürk
Rafet Ulutürk

Dilimizde “Bir bela bin bela getirir!” atasözü vardır. İşte şimdi artık çorap söküldü. HÖH/DPS Bulgaristan halkının gözünde bitti öngörüsünde bulunanlar haklıymış. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) bitti!” diyen sn.Boyko Borisov da haklı çıktı. Meydanlardaki 10 binler istifa istiyor. Cumhurbaşkanı Plevneliev “hükümetten güvenimi çektim” dedi.
İki haftalık hükümet düşer mi? Ne oldu?
Dıştan dışa bakarsak başımıza bu belayı bu defa yeni seçilen HÖH milletvekili ne gözü ne midesi doyan Delyan Peevski açtı.
Maşallah, Allah nazardan korusun. Bu milletvekilimiz 150 kilo. Meclisteki sandalyelere sığmamış. Maaş alası var, bu göbekle bütün gün ayakta durması da zor. Son günlerde ciddi sorunlar yaşıyor. Şöyle bir gerilip ara sıra da kestireceği bir koltuk bulamamış, iyice rahatsız. Listeler doldurulurken adaydan boy, kilo, popo büyüklüğü gibi bilgi istenmediğinden mecliste hazırlık yapılmamış. Genç vekil toplantı salonunda sırtını duvara yaslamış hep ayakta. Seçmene de saygısızlık. Olaydan meclis çatırdıyor. Anası, bizdeki Rus oligarşilerinin başı İrina Krısteva oğlunun ayakta kaldığını öğrenmiş. Ana yüreği dayanır mı!
Krısteva, kendinde de kilo problemi olduğundan, şu ateşe benzin atan, kahvaltısında 12 baniçka yutan, şişman kadın GERB milletvekili Filaretova ya çok kızmış. Oğluyla iddialaşmışlar, bizim pehlivan 15 parçayı indirmiş mideye.
“Ye babam ye” yarışı seçim kampanyasında çok kızışmış. Delyanço Pazarcık ve Stara Zagora köylerinde 52 kuzu ve 12 oğlak ziyafetine oturmuş. Adettir, adayın yemesine içmesine bakılır. Serbest güreşte olimpiyat şampiyonu Lütfü Pehlivanın da bir oturuşta bir kuzuyu süpürdüğü sohbetlere konu olurdu. Delyanço da öyle bir tip işte. Sabahtan akşama kadar yiyor, içiyor, sindiriyor, dinleniyor, ertesi gün yine aynı şeyleri yapıyor. HÖH/DPS seçmeni için önemli olan onun “ajan” olmaması. Poliste çalışmış, sorgulama dairesinde görev almış ama “dosyası temizmiş”. Pavel Banya’daki sofrada “yeni dosya mı açtılar acaba bunlar” diye soran olmuş ama cevap veren olmamış
Ne etsem! Kimi arasam?, derdinde olan ananın gönlünde eski dost Ahmet Doğan gün gibi parladı. “Liderle” oturdukları generaller sofrasında  ancak yiyip içtikleri ayrı gitmişti. O şimdi gölgede olsa da, ipleri çekendi. Aralarındaki derin ilişkide unutmak veya kıskanmak olamazdı. Ortak geçmişten geldiler ya…
Ahmet’in “ajanlığı” ona bugün baş belası olmuş, kap soyulmuş, öz görülmüş, endişe trajedi olmuştu… ama Ahmet, ateş içinde kalınca zehirli iğnesiyle kendini sokup öldürecek bir tip yani akrep değildi.
Ahmet Doğan DPS/HÖH milletvekili D. Peevski’nin DS’ci general dedesini Tato döneminden tanıyordu. Torununu Stanişev koalisyonunda Bakan yardımcılığına atamıştı. Neden olmasın, ayakta kalan Delyançoyu  sıkıntısından şimdi de kurtarabilirdi.
Bu toy HÖH milletvekilinin “çok değerli” annesinin endişesini telefonda dinleyen “lider” kararını birden verdi. “Hala her şey benim kontrolümde” dercesine, “anlaşılmıştır,” “tamam,”  “DANS Müdürü,” kabul mü? Sözlerini işiten kulağı avizede kadın, donakaldı. Bu umut ettiğinden çok çok fazlaydı. Adeta şok oldu. “Liderin” sesi o kadar emindi ki, Bulgar devletinin en onurlu görevine, devletin gizli servisinin başına  seçilecek  kişiyi, o oğlu bile olsa, Bulgaristanlı bir  Türk-Çingenenin göstermesi, Krısteva’nın Bulgar yüreğini durduracaktı.
Rus Büyükelçisine sormadan mı, demek istedi. Telefonu elinden düştü. Şu anda sevinmesi gerekirken, sevinemedi. Bizde analar bazı konularda duyarlıdır. Tehlike sezer. Ürker. İstediği bu değildi. Herkes haddini bilmeliydi. Çocuklarını en iyi tanıyan analarıdır.
Delyanço’nun DANS Müdürlüğüne atanması, gizli servisin diri diri gömülmesi hatta devletin sonu olabilirdi. Bu iş anne endişesini aşıyordu. Bu kaşık oğlunun ağızına büyüktü
Krısteva bir toşkovist generalin kızıydı. Totaliter istemlere göre sertleştirilirken çok çaba gösterilmişti. 23 yıl önce devrilen rejimin gözü kara milliyetçilik ruhu yüreğinin bir köşesinde capcanlıydı. Onun için Türklükten ve İslam’dan başka düşman yoktu ve olamazdı. Bu nedenle oğlunun Türklerin arasına sızmasına ve HÖH milletvekili grubuna girmesine razı olmuştu. Fakat DANS Başkanlığı onun boyundan çok büyüktü…
Gazetelerin yazdığını kimden saklasın! Oğluna dürüstlük yolunda tökezlemeden yürümeyi öğretememişti. Elinin uzun olduğunu Ahmet biliyordu. Stanişev Başbakan iken bu sebeple Delyançoyu bakan yardımcılığından kovmuştu. Ahmet’in planı başka da olabilirdi. Ne olursa olsun, o bir Bulgar generalin kızı ve bir Bulgar ana olarak, Bulgar milli menfaatlerinin, tüm ulusal sırların bir tepsi içinde Rus oligarşisine verilmesine razı olamaz, göz yumamazdı.
Bu sebeple yeni başkan L. Mestan’ı da aradı. Yolda olduğunu söylerken yanıtında “anladım” “tamam” dedi. Çünkü Ahmet’in söylediğini söyleyince düşünmesine gerek yoktu. O da hiç düşünmeden cevap verdi. Bulgar kadının aklına atalarından kalmış “Türk-Çingenelerin aklı sıçarken gelir!” sözleri geldi. Hakikatten Lütfü de yolda olduğunu söyledi, helada değildi ki, doğru dürüst cevap versin…
“Öç almayı, her yerde her şeye egemen olmayı” akla koyan Ahmet’i gene düşündü. Gözü iyice dönmüştü. Onun hep su üstünde kalma hırsına  oğlunu kurban edemezdi.
Ahmet’in amacı, herkesi bir üzüm salkımı gibi sıkmak, herkes için zamanı durdurmak, herkesi birden ezip posa haline getirmekti. Son zamanda kudurmuş gibiydi. Onun için bu telefon bir fırsat ve bir müjdeydi. Şu omurgasız şişko general torununu DANS Müdürü olarak Ruslara tepsi içinde sunacaktı. Aynı zamanda Bulgar gizli servisine tekrar ele geçirmek bir büyük zaferin müjdesiydi. Kaybedilecek zaman yoktu…
Hemen harekete geçildi.
D. Peevski’nin DANS Başkanlığına atanması önerisi Parlamentoda kaleme alınırken milletvekilleri olayı ıslatmak üzere “sofraya” davet edildiler. 20 litre Wisky, 20 şişe Vodka içildi. 300 köfte ve 100 bonfile yendi. 3 kofa da kahve de midelere indikten sonra beraberce kalktılar, meclis salonuna birlikte girdiler. Bir şeyler okundu. Delyanço ayakta dinledi. Salon sessizdi. Yine beraberce “evet” oyu kullandılar.
Seçilen kimilerine sarıldı. Kimilerini öptü. Teşekkür etti. Artık poposuna göre sandalyesi olacaktı.
Olayı sarayda koyu bir gölgede TV’den izleyen “lider” yeni bir Wisky isterken “24 yıllık olsun” dedi. Onun hesaplarında Bulgar demokrasisinin 23. yılı olan bu yıl bitmişti. Yarattığı keşmekeş yıl sonuna kadar bitmeyebilirdi.  İlk yudumu alırken 24. yılın yazgısını çizmeye başladı.
Ahmet bu politik komploları neden mi sahneliyor?
Bir. Lütfü Mestan’a ve tüm diğer ajan HÖH yöneticilerine benim yanımda, siz birbirinize kenetlenseniz bile beş para etmezsiniz. Ben solumasam siz ölürsünüz, mesajı veriyor onlara.
İki. Ben Rus oligarşisi dahil hiç kimseye ihanet etmedim. Bir ajan olarak inancıma ve vicdanıma göre çalıştım. Rus ajanı gölgede de büyüktür, isterse bir telefon açmakla imanınızı gevretir, demek istedi ve başardı. BU HÖH’ün kapatılması hesabına da olabilirdi, onun umurunda bile değildi.
Üç. Diş bilediği eski Başbakan B. Borisov gibi Bulgar politikacılarına “siz benim yanımda bir hiçsiniz,” mesajı verdi. Bu ayrıca “Hepinizi diri diri gömerim”, sinyali oldu.
Dört. Bulgaristan’da Rusya menfaatleri için çalıştığını, Türk, Pomak ve diğer Müslümanların tümüyle onun için peş para etmediğini, hesapta bile olmadığını dünyaya bir daha gösterdi.
Bu defa testi kırıldı. Ahmet’in hesabı tutmadı.
Mücadele devam ediyor.
Rafet ULUTURK

Reklamlar