Musa VATANSEVER

Tarih:  3 Mart 2018

Konu: 3 Mart 1878 bir bağımsızlığıyla bir gün değildir.

Rus Çarı II. Aleksandır’ın 1877 / 78’ Osmanlı İmparatorluğu’na karşı saldırı savaşını ilan eden ve başlatan Manifestosu’nda “Bulgar halkı” ve “Bulgar halkını kurtarmak” gibi değimler yoktur. O zamanki adı Agiya Stefanos olan, bugünkü Yeşilköy / İstanbul’da imzalanan Barış Antlaşması’nda Bulgaristan Ruslar tarafından SÜRESİZ İSTİLA edilmiştir. Anlaşma, Rusya İmparatorluğu adına  Graf NİKOLAY iGNATİERV ile Al. Nelüdov, Osmanlı devleti adına da Safet Paşa ile Sadullah Bey tarafından imzalanmıştır.

Osmanlı’nın Tuna Beylerbeyliği, Rusya Çarlığı’nın Tuna Boyu Eyaleti ilan edilmiştir.  Bu konuda, İstanbul ile Sank Peterburg arasında yürütülen resmi yazışmalarda, “Rus-Tuna Balkan Eyaleti” adı geçer.  Daha sonra “Rus-Tuna Balkan Eyaleti”,  Bulgar Prensliği tarafından Rusya İmparatorluğundan 32.5 ton altınla satın alınmıştır. Ödenen paranın bugünkü DEĞERİ 40 milyar US Dolardır. Olay bununla da bitmez. 1886’da Bulgar Prensliği ile Doğu Rumeli’nin birleşmesinden sonra Bulgaristan Rus İmparatorluğuna ek olarak 18 milyar US Dolar ödemiştir. Üstelik 1908’de Bulgaristan bağımsızlığını ilan ederken de Rusya’ya büyük savaş tazminatı ödediği gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya İmparatorluğunun 1877 / 78 Savaşından doğan bütün borçlarını da ödemeyi kabul etmiştir. Bu savaş tazminatlarının toplamı, günümüz kuru üzerinde 60 milyar US Dolar eder.

3 Mart Bulgaristan’da bir resmi bayram olarak 1880’de Rusya Çarı II. Aleksandır’a övgü günü olarak kutlanmıştır. 1882’de Bulgar Prensliğinde bayram ve tatil günleri takvimi basılmış ve bu tarih “S. Stafano Anlaşmasının imzalandığı gün” olarak kayda geçmiştir. 31 Aralık 1887’de basılan Bulgaristan’da tatil günleri cetvelinde 3 Mart için “Bulgaristan’ın Kurtuluş Günü” yazılmıştır. 1911’de Bulgaristan resmi bayramları ve tatil günleri takvimi çıkmış ve 1951’e kadar yürürlükte kalan bu yasada “Bulgaristan’ın Kurtuluş Günü” tanımı değiştirilmemiştir. 1949 yılına kadar resmi bayram ve tatil olan 3 Mart, 1950’de bu özelliğini yitirmiştir.

3 Mart 1878’in 100. yılı 1978’de resmi bayram olarak kutlanmış, 1987’de resmi bayram olurken, 27 Şubat 1990’da Milli Bayram ilan edilmiştir. Bugün artık 3 Mart 1878’de Bulgar probleminin doğduğuna ve henüz hiçbir çözüm bulamadığına herkes inanıyor. Çünkü, basında vurgulandığına göre, “bir halkı kölelerin kurtarması çok büyük bir trajedidir.” Bir halk özgürlüğünü kendi elleriyle elde etmediyse, kurtulmuş sayılmaz.

Bugün büyük Rus yazarı Nikolay Gogol’u, onun “Canlı Ölüler” romanını, kişilik sahibi olmayan, kimlikleri olmayan, teskereleri bile olmayan, efendilerinin özel mülkü olan toprak kölelerinı anımsadım ve öz kimliği olmayan bu insanların başka birini “kurtarması” mümkün olabilir mi diye düşündüm. Arı kanlı toprak kölelerinin, kendilerini, kimliklerini toprak kölelğinden kurtrabilmek için, onlardan çok daha iyi yaşayan, kimlik sahibi olan, kendi evlerinde yaşayan, kendi toprağını işleyen Bulgarları “kurtarması” nasıl mümkün olur ve hangi hukuka sığar diye düşündükçe, bir yalanın ömrü 140 yıl olabilir mi diye düşünürken başım ağarıyor.

Bugün Sofya’nın merkezindeki Rus kilisesi ve II. Aleksandır’ın at üzerindeki anıtı bu büyük yalanı sembolize ediyor ve yaşatıyor. “Şipka” törenleri ise, her yıl 3 Mart günü, NE ZAMAN UYANACAĞIZ sorusunu gündeme getiriyor.

1884 tarihli n.o 11 44 sayılı “Devlet Gazetesinde” (Resmi Gazete) yayınlanan hükümet Kararında, 32.5 ton altın ve paranın Rusya İmparatorluğuna “Bulgaristan’ı kurtardığı için değil, Bulgaristan topraklarının Rusya Çarlığından satın alınması için ödendiği” yazılıdır. O zaman Bulgaristan Rusya İmparatorluğu tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal süresinin Yeşilköy Antlaşması’ndan bir kesin tarih olarak belirtilmemiş olması ise, Berlin Konferansı’nın çağrılmasına vesile olmuştur. Berlin Konferansı 13 Temmuz 1878’de Berlin’de toplanmıştır. Öyle ki, şu gerçek de, asla unutulmamalıdır. 3 Mart Rus Çarı II. Aleksandır’ın doğum günüdür. Demek oluyor ki, Bulgaristan halkı 3 Mart günü MİLLİ KURTULUŞUNU değil, Rus Çarı’nın doğum gününü kutluyor. Şu da unutulmamalıdır, Bulgaristan bir devlet olarak,  13 Temmuz 1878’de Berlin Konferansında doğmuş ve “doğum kâğıdı” bu konferans kararlarıyla verilmiştir.

San Stefano Anlaşmasında “Bulgar” kavramı yok, fakat Ortodoks Slavlar değimi geçmektedir. Bu değim 16. yüzyıldan sonra Rusya Avusturya-Macar menfaatlerine hizmet eden bazı Hırvat yazarlar tarafından uydurulmuştur. Çünkü böyle bir halk yoktur. Rus ve Bulgar halkları arasında “kardeşlik” diye bir şey ise asla olmamıştır. 1878’den sonra önce Rusya’nın ardından da Sovyet rejiminin “biz sizi Osmanlı esaretinden kurtardık” bahanesiyle emdiği altın, gümüş ve paranın ise hakkı hesabı yoktur.

Bu arada, 1877 / 78 Rus Osmanlı Savaşında  (93 Harbi) savaş meydanında kalan Rus askerlerinden çoğu Rus değil, Ukraynalı, Romen ve Fin’dir. Savaştan sonra 140 yıl geçmesine rağmen bunların tam rakamı çıkarılmamıştır.  Örneğin Romanya 25 bin askeri olan  2 kol ordu vermiş ve bunlardan toplan 5 500 asker ve subay ölmüş, 7 500 kişi de yaralanmıştır. Başka bir örnek. “Şipka” tepesine çıkan Rus askerleri değil, Ukraynalı askerlerdir.

Bugün Bulgaristan kamuoyunda 1878 – 1989 yılları arasında Rusya bizden kaç para aldı ve götürdü hesapları yapılırken, 1990’dan sonra Batı’ya kaptırdığımız paraların daha fazla olduğuna işaret edenler belirdi. Bulgaristan Rus çizmesi altındayken nüfusun 9 milyon olduğundan dem vurarak övünenler, o zaman ülkenin dört tarafı kapalı bir toplama kampını andırdığını hatırlamak istemiyorlar. Bu kampı terk etmek isteyenlerden binlerce gencin sınırda kurşunlanarak öldürüldüğünü hatırlatan bir anıt yoktur. Bazı yazarlar, 1944-1989 yılları arasında sınır açık olsaydı Bulgaristan’da 2 milyon insan kalmazdı diye yazdı. Bugün ülkede 4 milyon nüfus kalmadığı biliniyor.

Olaya tarihçi gözüyle bakıldığında “93 Harbinden” önce, 8 Temmuz 1876’da Rusya ve Avusturya – Macaristan arasında, Reichstad’da imzalanan bir gizli antlaşma olduğu dikkati çeker. Bu antlaşmanın birkaç ay önce açıklanan Rusça metninden anlaşıldığına göre, yeni bir savaşta Rusya Osmanlı üzerinde bir zafer kazanırsa, Balkanlarda büyük bir Slav devleti kurulmasına izin verilmeyeceğine işaret edilmiştir.15 Ocak 1877 tarihli Rusya – Avusturya-Macaristan Budapeşte sözleşmesi ise, bir stratejik anlaşma olmakla birlikte, (1877 / 78) Rusya Osmanlı savaş hazırlıklarını tamamlarken, bu savaştan sonra Balkanlarda Büyük Bir Slav Devleti Kurulmasına imkan tanınmayacağını tekrarlamıştır.

Bu arada 3 Mart 1878 San Stefano Antlaşmasında değişiklikler yapılmasına ilişkin 30 Mayıs 1878 tarihli (Rusya ve Büyük Britanya arasında imzalanan)  Londra Sözleşmesinde ise, Rus diplomatlar bugünkü Bulgaristan Topraklarının Rusçuktan Edirne’ye dikey bölünmesini ve Karadeniz kıyısının kendilerine bırakılmasını istemiştir. İngilizler, bu öneriyi kabul etmemiştir. Bu görüşmede Bulgaristan’ın ancak günümüz Sofya eyaleti sınırları içinde kalması müzakere edilmiştir.

140 yıl gerilere baktığımızda Rusya İmparatoru’nun İstanbul’u, Boğazları ele geçirip sıcak denizlere çıkmak istediği gün gibi ortadadır. O yılların İngiliz Başbakanı Lord Dezraeli ile Kraliçe Viktorya bu savaşta Büyük Britanya menfaatlerinin çiğnendiğini görmüştür.

Öte yandan Rusya, Bulgar devletinin dirilmesine, Bulgaristan kurulmasına, Prensliğin Doğu Rumeli ile birleşmesine ve Bulgaristan devlet bağımlılık ilan edilmesine her zaman karşı çıkmıştır. 3 Mart 1878’de sonra “Özgür Bulgaristan” değil, Ruslar tarafından işgal edilmiş bir Bulgaristan’dan söz etmek daha isabetli olur. 1878’den sonra Bulgaristan’da kalan Rus askerleri ile Petersburg Genel Kurmaylığı arasındaki yazışmalarda, “Bulgaristan”, “Bulgar Devleti” veya “Bulgar halkı” sözleri kullanılmamış, her yerde “Güney Bölgeler” denmiştir. Rusya Avusturya-Macaristan ile savaştan önce imzaladığı anlaşmaya bağlı kalarak, Büyük Bulgaristan bir yana Bulgaristan’dan bile söz etmemiştir.

O yılların sözleşmeleri arasında, 1909’da imzalanan Bulgar Rus, Rus Türk ve Bulgar Türk protokolleri çok önemlidir. Bu protokoller gereğince  Rusya 1877 / 78 Plevne Savaşı’ndan sonra  (93 Harbi) talep ettiği savaş tazminatlarından vazgeçer. Buna karşılık Osmanlı devleti de Bulgar Prensliği’nden ve Doğu Rumeli’den topladığı vergilerden vazgeçer. Bulgaristan ise Rusya’ya 75 yıl içinde 82 milyon Frank ödemeyi kabul eder. Aynı ay Rusya Bulgaristan’ın bağımsızlığını tanır. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra bu tazminatlar için ısrar etmemiştir.

Şu gerçeğe de işaret etmek gerekir. Rus çarı’nın Bulgaristan’ın 82 milyon Frank tutarındaki borcunun muntazam ödenmesinde dayatmada bulunmamasının başat nedeni, o yıllarda Petersburg’ta hazırlanan “Balkan Paktı Kurulması” planının Bulgaristan eliyle gerçekleştirilmesinde ısrar edilmesidir. Birinci ve İkinci Balkan Savaşları böyle hazırlanmıştır. Üstelik 3 Şubat 1818’de Rusya Devrim Hükümeti bir bildiri yayınlayarak Rusya Çarlarının alacaklarından feragat ettiğini duyurmuştur.

Teşekkür ederiz.

Reklamlar