ismail cingoz İsmail Cingöz

Özet

Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar 402 yıl Osmanlı Devleti yönetiminde kalmasının ardından yaklaşık 20 yıl Fransız manda idaresinde kalan Suriye, aynı dönemde Türkiye’ye ilhak olan Hatay nedeniyle 1998 yılına kadar Türkiye ile sorunlu bir komşuluk ilişkisi sürdürmüştür.

Türkiye aleyhine her türlü oluşumu ve örgütü destekleyen Suriye, 1998 Adana Mutabakatı sonrası PKK’nın topraklarında faaliyetlerine son vermesi ile gelişen iyi komşuluk ilişkileri “Arap Baharı” olaylarına kadar hiç olmadığı kadar iyi bir gelişme kat etmiştir.

2010 yılında Tunus’ta başlayan halk hareketlerinin “Arap Baharı” adıyla bölge ülkelerine ve Suriye’ye sirayetiyle iki ülke ilişkilerinin tekrar bozulmasıyla Türkiye aleyhine faaliyet gösteren her türlü oluşumu ve örgütü desteklemeye tekrar başlayan Suriye, bu politikasının odak noktasına Hatay’ı oturtmuştur. Çünkü etnik, dini ve mezhepsel nedenlerle Hatay, Suriye rejimi tarafından provokasyonlara en müsait sınır hattı olarak değerlendirilmiştir. Fakat Hatay’a sirayet ettirilmek istenilen olayları halkın sağduyusu önlemiştir.

Bu çalışma tarihsel süreçte Türkiye-Suriye ilişkilerinde Hatay faktörünün önemine dikkat çekmiştir.

 

Anahtar Kelimeler: Arap Baharı, Hatay, Sığınmacı, Suriye, Türkiye.

Turkey-Syrıa Relatıons And Hatay In Hıstorıcal Process

Abstract

Until the end the of First World War Syria was managed by Ottoman Empire for 402 years and after this period for nearly 20 years it remained under the French mandate authorities, much to the same period until 1998 due to the annexation of Hatay, Turkey has maintained a troubled neighborly relations with Turkey.

Syria supported different formations and organizations against Turkey and after signing the Adana Agreement in 1998 the PKK’s activities in its territories has stopped, developing good neighborly relations  until the “Arab Spring” events worked through.

In 2010 in Tunisia started the popular movements named “Arab Spring” that effected the region’s countries including Syria and further deteriorated the bilateral relations between Turkey and Syria and focusing to Hatay policy Syria began to support again different formations and organizations against Turkey. Because of ethnic, religious and sectarian reasons in Hatay, it has been evaluated as the most favorable boundary line for the provocations of the Syrian regime. But the events required to occure in Hatay has prevented the spread of common sense of the people.

In this study, is remarked the importance of the Hatay factor in historical process in the Turkish-Syrian relations.

 

Key Words: Arab Spring, Hatay, Asylum-Seeker, Syria, Turkey

 

Bölgenin Kısa Tarihi

634 yılından itibaren İslâm dünyasına dâhil olan Suriye (Ertuğrul, 2014: 11) nüfusunu ağırlıklı olarak Araplar oluştursa da etnik ve dini yapı olarak homojen değildir (Tandoğan, 2013: 15). Türk, Ermeni ve Kürtler başta olmak üzere birçok etnik unsurun bulunduğu bölgeye (Demir, 2012: 69) 11. yüzyıldan itibaren Türk göçlerinin bir sonucu olarak 1040 yılında Selçuklularla başlayan Türk hâkimiyeti (Turan, 2002: 598) Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam etmiştir.

1516 yılından itibaren Osmanlı yönetiminde kaldığı 402 yıl süresince son yılları dışında genel olarak huzurlu bir dönem geçiren Suriye (Aslan, 2008: 11), Birinci Dünya Savaşı döneminde emperyalist devletlerin çıkarları gereği, Ortadoğu petrollerinin paylaşım planları dâhilinde etnik ve milliyetçi propagandalara maruz kalmıştır (Akdemir, 2000: 211). Birinci Dünya Savaşı’ndan 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile çekilen Osmanlı Devleti’nin Musul hariç (Kürkçüoğlu, 1982: 240) Ortadoğu’daki topraklarının neredeyse tamamı İngiliz ve Fransız işgaline uğramıştır (Kılınçkaya, 2008: 110). Bu işgal harekâtında Suriye ile birlikte Osmanlı idaresince “İskenderun Sancağı” olarak adlandırılmış olan Hatay (Sofuoğlu, 2012: 1) da Fransız işgali ile Türk yönetiminden çıkmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’na kadar manda veya sömürge idaresi ile yönetilen Arap ülkelerinin çoğu (Davutoğlu, 2013: 410) gibi Suriye de savaşın ardından gelişen iki kutuplu dünya sisteminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin liderliğindeki Doğu Bloğunda yer almıştır.

Osmanlı idaresinden Fransız manda yönetimine geçen Suriye’nin etnik ve dini olarak homojen olmamasının verdiği özel durum kullanılarak, birbirine karşı düşman edilen toplumlar nedeniyle bozulan bölgesel istikrarın (Aslan, 2008: 11) etkileri bu güne kadar devam etmiştir.

1930’lardan itibaren Avrupa’da başlayan kamplaşmaları (Demir, 2012: 48-49) iyi değerlendiren Türkiye, Misak-ı Milli sınırları dışında kalan Hatay için revizyonist olmayan dış politikalar yürüterek (Turhan, 2012: 12), 29 Haziran 1939’da Türkiye Cumhuriyeti’ne dahil olmasını bir dizi taktiksel hamlelerle başarmıştır (Tekin, 2009: 483-507). Aynı dönemde Fransa’dan bağımsızlığını elde eden ve Hatay’ın Türkiye’ye ilhak olmasını sert bir dille protesto eden Suriye (BCA, 030-0-010-000-000-225-515-22), Türkiye ile ilişkilerde sürekli olarak sorun çıkartan taraf olmuştur.

Bölgede meydana gelen olaylardan da etkilenen Suriye-Türkiye ilişkilerinde (Turhan, 2012: 23) başlıca; Bağdat Paktı’nın bir sonucu olarak ortaya çıkan 1957 Krizi, Sınır Aşan Sular, PKK (Partiya Karkera Kürdistan-Kürdistan İşçi Partisi) ve Suriye Türkleri eksenli birtakım sorunlar yaşanmıştır. Fakat 1998 Adana Mutabakatı ile başlayan yeni dönemde ilişkiler 2010 yılında bütün bölgeyi etkileyecek olan “Arap Baharı” olaylarına kadar hiç olmadığı kadar iyi bir seviyeye yükselmiştir.

 

Türkiye-Suriye İlişkileri ve Yaşanan Sorunlar

Birinci Dünya Savaş’ından yenilgi ile çıkan Osmanlı Devleti’nin ardından, galip devletlerin işgaline karşı başlatılan Milli Mücadele sonucu kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin hedefi Misak-ı Milli sınırlarında bir devlet kurmak olmuştur. Fakat Musul ve Hatay o günün şartları nedeniyle kurtarılamamıştır.

5 Haziran 1926’da İngiltere ile imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul’dan vazgeçmek zorunda kalan Türkiye (Soysal, 2000: 317-325), Hatay sorununu çok iyi takip ederek, şartların olgunlaşması ile 1939’da Hatay’ı anavatana dâhil etmeyi başarmıştır (Sağlam, 2006: 2/35). Hatay’ın Türkiye’ye ilhakını kabullenemeyen Suriye, bu kararı şiddetle protesto etmiş (BCA, 030-0-010-000-000-225-515-22) olsa da, 1944 yılında bağımsızlığını kazanırken mandater Fransa’nın uluslararası antlaşmalarını kabul ederek bu ilhakı da zımnen tanımıştır (Aslan, 2008: 29). Fakat iki ülke ilişkileri Hatay merkezli olarak sorunlu bir şekilde devam etmiştir. Türkiye’nin 1952’de NATO üyeliği ile Batı, Suriye’nin de SSCB ile yakınlaşarak Doğu Bloğunda yer almış olmaları da ilişkilerin gelişmesine engel olan diğer bir faktör olmuştur.

Türkiye’nin Cumhuriyet dönemindeki dış politikasını Batı ile ittifak merkezli (Erol, 2008: 28) yürütmüş olsa da özellikle Filistin ve İsrail ile ilişkileri başta olmak üzere Ortadoğu konusunda zaman zaman ikileme düştüğü (Demir, 2011: 700) görülmektedir. Türkiye’nin bu ikilemi yaşamasına; Kıbrıs olaylarında Suriye ve Mısır’ın Rumları desteklemesi karşısında İsrail ile yakınlaşması ve bu dönemde yaşanan Arap-İsrail çatışmaları, Cezayir-Fransa sorununda Türkiye’nin Fransa’yı desteklemesi, gerginlikler nedeniyle Suriye sınırına mayın döşemesi olaylarının neden olduğu (Mahalli, 2013: 125) değerlendirilmektedir.

Ortadoğu ülkeleri ile yakınlaşarak Kıbrıs ve Ege sorunlarında Arap ülkelerinin desteklerini alabilmeyi hedefleyen Türkiye, Batı ittifaklarından kısmen de olsa bağımsız hareket etmeye çalışmıştır (Duran ve Karaca, 2013: 129). Bu amaçla 1967 Arap-İsrail Savaşında Mısır ve Suriye’yi desteklemiş fakat 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda beklediği desteği görememiştir (Demir, 2011: 707). 2010 yılında başlayan “Arap Baharı” olaylarının Suriye’ye sirayetine kadar yaşanan Türkiye-Suriye ilişkilerinde; en başta Hatay Sorunu olmak üzere, her vesilede birçok alanda sorun yaşanıldığı görülmektedir.

1957 Krizi

1955’te oluşan Bağdat Paktı içerisinde Irak’ın güçleneceği endişesi ile rahatsız olan Mısır, Suriye, İsrail ve bazı Arap Ülkeleri Pakt’a karşı çıkmıştır. Türk düşmanlığı nedeniyle (Demir, 2011: 701-703; Duman, 2005: 316-317) Pakt’a üye olmayan Suriye’yi destekleyen SSCB (Abuhasan, 2013: 25) ile Türkiye’yi destekleyen ABD (Tiraş, 2012: 11) krizin uluslararası boyutlu olmasında etkili olmuş ve 1957 yılında savaşın eşine gelinmiştir. Gelişmelerden endişe duyan Türkiye bazı sınır bölgelerine mayın döşeme ihtiyacı hissetmiştir.

Suudi Arabistan’ın arabulucu olarak devreye girmesi ve ABD’nin kararlı tutumu neticesinde SSCB’nin de tavrını yumuşatması ile (Gaytancıoğlu, 2008: 50) savaş tehlikesi taşıyan kriz sonlanmıştır. Fakat Türkiye bu olaydan sonra başta Suriye olmak üzere bölge ülkeleri ile siyaseten uzaklaşma yaşarken, SSCB’nin Ortadoğu’da nüfuz kazanmasına vesile olduğu görülmektedir.

Sınır Aşan Sular Sorunu

Türkiye ile Suriye arasında Fırat Nehri başta olmak üzere Asi, Afrin, Çağçağ ve Küveik nehirleri ile birlikte yaklaşık 10 akarsu üzerinde sorunlar yaşanmaktadır (Aslan, 2008: 34). Asi Nehri haricindekilerin tamamı Türkiye’den Suriye’ye doğru akmaktadır. Türkiye, Suriye’nin hak iddialarının aksine ve bu suların uluslararası değil, sınır aşan sular olduğunu savunmaktadır (Turhan, 2012: 35). Fakat Suriye Asi Nehri için kendi iddialarının aksini savunurken, Hatay’ın kendi toprakları olduğundan hareketle bir protokole yanaşmamakta hatta Hatay’ın iade edilmesi gerektiğini de savunmaktadır (Bilgiç, 2006: 34; Dalar, 2010).

PKK Sorunu

1970’li yıllarda sol fraksiyonlu bir örgüt olarak kurulan PKK terör örgütü (Ayata ve Ayata, 2000: 83), nihai hedef olarak Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini de kapsayacak şekilde Irak, Suriye ve İran topraklarından da kısmen elde edeceği bir bölgede Kürt devleti kurmak amacıyla faaliyetlerine başlamıştır. Örgütün hedefinde Suriye’den de toprak bölme amacı olsa da Suriye, Türkiye’ye karşı örgüt üzerinden mücadele yürütmeyi tercih etmiş ve hem desteklemiş, hem de topraklarını kullanmalarına müsaade etmiştir.

PKK terör örgütünün faaliyetlerinin ülke bütünlüğünü tehlikeye sokmaya başlaması üzerine Türkiye, Suriye’yi son defa uyarmış ve eğer örgüte desteğin kesilmemesi halinde gerekirse savaş dahil her türlü eyleme geçileceğini açıklaması (Laçiner vd., 2004: 84-85) üzerine Suriye, örgüte yardımları sonlandırmış ve lideri Abdullah Öcalan’ı da Suriye’den çıkartması üzerine 20 Ekim 1998’de imzalanan Adana mutabakatı ile ilişkilerde yeni bir döneme geçilmiştir (Aslan, 2008: 40). Mutabakat sonrası PKK terör örgütünün topraklarındaki faaliyetlerine son verilmesi ilişkilerde hiç olmadığı kadar bir düzelme yaşanmasına vesile olmuştur. Bu iyi ilişkiler “Arap Baharı” olaylarının Suriye’ye sirayetine kadar devam etmiştir.

Suriyeli Türkler Sorunu

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız manda idaresine geçen Suriye’de Türklerin hakları Hatay Türkleri gibi bir protokole bağlanmamıştır (Sağlam, 2006:2/53-54). 1936’dan sonra Suriye’de Türkçe gazete ve yayınlar ile Türkçe eğitimler ve etkinlikler yasaklanmış, zaman zaman da toprak reformları gerekçeleri ile Türk sınırına yakın Türkmen arazileri istimlak edilerek iç kesimlere göç ettirilerek Türkmenlerin asimile olmaları hedeflenmiştir (Turan, 2002: 599). Türklere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına, Adana Mutabakatından sonra gelişmeye başlayan iyi ilişkiler döneminde de devam edildiği (Akpınar, 2012: 75; Bodur, 2014: 33) yapılan çalışmalarda görülmektedir.

Arap Baharı Olaylarının Türkiye-Suriye İlişkilerine Etkileri

Tunus’ta basit hak arama amaçlı başlayan halk olayları, 17 Kasım 2010 günü uğradığı haksızlığı protesto etmek iddiasıyla Muhammed Bouazizi isimli gencin kendini yakmasıyla eksen değiştirerek (Gün ve Koçak, 2012: 10) farklı bir boyuta geçmiş ve domino etkisiyle (Değer, 2013: 12) bütün bölge ülkelerine yayılmıştır. Olaylar Mısır, Libya ve Tunus’ta yönetim değişikliğine sebep olurken, Suriye’ye de sıçramış fakat diğer bölge ülkelerinin aksine rejimin sert müdahalesi ile karşı konulurken, muhaliflerin güçlü direnişi ile yaşananlar iç savaş halinde bu gün de devam etmektedir.

Daha fazla özgürlük sloganları ile Suriye’nin Dereaa şehrinde başlayan gösteriler, her geçen gün şiddetlenerek zamanla mezhepsel boyuta evrilmiştir. Suriye’de olayların bu şekilde devam etmesi ve muhalif hareketin başarılı olma ihtimali her geçen gün azalırken, başarılı olma durumunda ülkenin Kürt, Sünnî ve Alevî/Nusayri şeklinde üçe bölünmesinin kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.

Olayların Suriye’ye sirayet etmesi ile eş zamanlı olarak Türkiye’nin rejime karşı direnen halkın yanında yar alacağını açıklaması, Türkiye’yi muhaliflerin güvencesi haline getirirken, ikili ilişkiler kopma noktasına gelmiştir. Türkiye’yi böyle proaktif bir çıkış yapmaya iten sebep; Tunus, Libya ve Mısır’da olduğu gibi Suriye rejiminin de kısa sürede yıkılacağı beklentisidir. Bu beklenti ile etkin ve belirleyici güç olmayı hedeflemiştir. Fakat süreç uzadıkça Rusya, İran ve Çin faktörlerine rağmen Suriye’de rejim değişikliğinin kolay olmadığı ortaya çıkarken, diğer taraftan da Batı ülkelerinin Suriye rejimi hakkındaki olumsuz fikirlerinde değişmeler yaşanmaya başlamıştır.

Suriye’de olayların aktörleri de tarafları da her geçen gün artarak çoğalmıştır. Ebu Bekir el Bağdadi liderliğinde bir araya gelen çoğunluğu Sünni muhaliflerin oluşturduğu bir kesim ise 29 Haziran 2014 tarihinde Irak ve Şam İslam Devleti/Devlet’ül Irak ve’ş Şam (IŞİD/DEAŞ) ismi ile devlet ilan etmiştir (Hürriyet, 2015). İlerleyen süreçte IŞİD’e karşı mücadele bahanesi ile İran ve Rusya da fiilen çatışmalara dâhil olmuştur.

Rus savaş uçaklarının Suriye’de rejimi destekleme amaçlı uçuşlarında, Türk hava sahasını defalarca ihlal ederek Bayır-Bucak Türkmenlerini vurması ve tüm uyarılara rağmen ihlallerin devam etmesi üzerine, Türkiye’nin uluslararası kamuoyuna ilan ettiği angajman kuralları kapsamında 24 Kasım 2015’de Türk savaş uçakları tarafından bir Rus savaş uçağı Türk hava sahası üzerinde vurularak düşürülmüştür (NTV, 2015). Bu olay son dönemde iyi bir seviyeye gelmiş olan Türk-Rus ilişkilerinin adeta kırılma noktası olmuş, ilişkiler kopma noktasına gelmiştir.

Suriye’de Mart 2016’da ise çok farklı gelişmeler ardarda gelmiştir. Rusya ani bir kararla askerinin bir kısmını çekme kararı alırken (BBC, 2016), Suriye Demokratik Birlik Partisi (Partiya Yekîtiya Demokrat=PYD) Suriye’nin kuzeyinde kendi kontrolü altında olan bölgede federasyon ilan etmiştir. Bu durum Suriye rejimi ile Suriye Arap ve Türkmen gruplarınca da kabul edilemez olarak açıklanırken, ABD (Milliyet, 2016) ve Türkiye tarafından da tanınmayacağı beyan edilmiştir. Gelinen süreçte Suriye’de ilk fiili bölünme sinyalleri ortaya çıkarken, toprak bütünlüğünün korunması hususunda Türkiye’nin Suriye ile aynı görüşte birleşmesi gelecekte iki ülke ilişkileri için önemli bir ortak payda olabilir.

Arap Baharının Hatay Üzerinden Türkiye’ye Etkileri

Yüzyıllar boyunca çeşitli medeniyet, din ve mezheplere ev sahipliği yapmış olan Hatay, bu özelliği ile Türkiye-Suriye ilişkilerde önemli bir rol oynamaktadır (Kınalıtopuk, 2014: 58). Aynı şekilde Suriye’nin de benzer şekilde homojen olmayan yapısı nedeniyle “Arap Baharı” olayları diğer ülkelerden farklı seyrederken, aynı zamanda çok aktörlü bir mücadele sahasına da yol açtığı görülmektedir. Bu özelliğin bir sonucu da Suriye olaylarının etkileri Türkiye’yi diğer komşu ülkelerden daha fazla etkilemiştir.

Yaklaşık 910 Km. sınır hattına sahip olan iki ülkenin karşılıklı sınır hattı üzerinde yer alan halkın etnik ve dini yönden akrabalık bağlarına sahip olmaları, Suriye iç savaşından doğal olarak Türkiye’nin sınır vilayetleri etkilemiş olmakla birlikte daha fazla iltisaklı olması nedeniyle en çok Hatay bölgesini etkilemiştir.

22 Haziran 2012’de Akdeniz üzerinde keşif uçuşu yaparken Suriye tarafından Türk F-4 uçağının düşürülmesi ve iki pilotun hayatını kaybetmesi üzerine yaşanan kriz, iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Ardından Hatay’da meydana gelen Cilvegözü ve Reyhanlı bombalı saldırılarının “Arap Baharı” eksenli en önemli olaylar olarak öne çıktığı görülmektedir. Fakat daha öncesinde yaşanan bazı olaylar da dikkat çekmektedir.

20 Temmuz 2012’e Bab-Al Hawa sınır kapının Suriye tarafında 32 Türk TIR’ının yakılarak yağmalanmasını, Cilvegözü olaylarının habercisi (Bodur, 2014: 324) olarak yorumlayanlar olmuştur. Suriye’de rejim askerleri ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında yaşanan mücadelelerden Türk topraklarına düşen top ve havan mermilerinden de Türkiye olumsuz olarak etkilenmiştir.

3 Ekim 2012 günü Suriye’nin Tel Abyad Kasabasında yaşanan mücadeleler esnasında Akçakale’ye düşen top ve havan mermileri nedeniyle 5 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi üzerine (Milliyet, 2012) Türkiye, angajman kuralları gereği misliyle karşılık vermiştir. Bu olaya Suriye’nin cevabı 11 Şubat 2013 günü Cilvegözü sınır kapısının karşı tarafında bulunan Bab-el Hawa tampon bölgesinde bomba yüklü araçlarla olmuş (Orhan, 2013) ve 4’ü Türk, 13 kişi hayatını kaybetmiş, 26 kişi de yaralanmıştır (NTV, 2013).

Türkiye resmi kaynakları, saldırının arkasında Suriye istihbaratının olduğunu ve muhaliflere gönderilen yardımların engellenmesi amacıyla yapıldığını iddia etmesine karşılık, Suriye rejimi olay mahallinin ÖSO denetiminde bulunmasından dolayı sorumluluğun da ÖSO’nda olduğunu (Kınalıtopuk, 2014: 57) ileri sürmüştür. Suriye’nin kendi içerisinde yaşanan olayların her türlü olumsuz etkilerine rağmen Türkiye soğukkanlı davranmış ve sıcak çatışmadan kaçınma politikasını başarılı bir şekilde sürdürmüştür. Fakat 11 Mayıs 2013’de yaşanan Reyhanlı saldırısını Türkiye’yi cezalandırmak amacıyla (Orhan, 2013) Suriye’nin yapmış olabileceği değerlendirilmektedir ama failler tam olarak tespit edilememiştir.

Ardarda iki bomba patlatılarak yapılan Reyhanlı saldırısında; 53 kişi hayatını kaybetmiş, 146 kişi yaralanmış (Özyazar, 2013), aynı zamanda onlarca araç, ev ve iş yeri de zarar görürmüştür. Esed rejiminin üstlenmediği ve Türkiye’de büyük bir sansasyona neden olan olayı (Kınalıtopuk, 2014: 60) El Kaide örgütü üstlenirken (Bodur, 2014: 347), Türkiye resmi makamları ise eylemlerin Suriye istihbaratı ile iltisaklı olan Türk vatandaşları tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu (Hürriyet, 2013) açıklamıştır.

Bombalama olaylarının, Hatay bölgesinin demografik yapısı ve Türkiye’nin muhaliflere desteği dikkate alınarak hem Türkiye hem de Hatay’ı cezalandırmak amacıyla özellikle Hatay’da yapılmış olduğu (Ete, 2012) dikkat çeken değerlendirmeler arasında yer almaktadır. Fakat Suriye rejimine karşı Türkiye’nin fiilen askeri harekât düzenlemesi halinde bu durumdan yararlanmak isteyen veya Türkiye’ye sığınmış Suriyelilere karşı Türk halkını kışkırtma amacı güden farklı tarafların provokasyon amaçlı bir eylemi olabileceği de unutulmamalıdır.

Bombalı saldırılar sonrası Suriyeliler aleyhine düzenlenen gösteriler ve Suriyelilere karşı yaşanan saldırlar (Sabah, 2013); Hatay bölgesinde meydana gelen bombalı eylemler eğer provokasyon amacıyla düzenlenmiş ise faillerin başarılı olduğunu göstermektedir.

Suriye bağlantılı kişilerce; 20 Mart 2014’te Niğde-Adana otoyolunda arama ve kontrol uygulaması yapan jandarma ekiplerine (Radikal, 2014) ve 31 Temmuz 2015’te Pozantı İlçe Emniyet Müdürlüğüne yapılan saldırılar (Milliyet, 2015) sonrası Türkiye’nin Suriye politikalarının iflas ettiği (Çevikalp, 2015: 25) iddiaları gündeme gelmiştir. Ayrıca faillerinin IŞİD militanları olduğu tespit edilen; 32 kişinin hayatını kaybettiği 20 Temmuz 2015 Suruç, (Sözcü, 2015) ve 103 kişinin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin de yaralandığı 10 Ekim 2015 Ankara intihar saldırıları da en az Cilvegözü ve Reyhanlı olayları kadar infiale sebep olmuştur.

Türkiye, bu olayların ardından Suriye politikalarında kısmen değişikliğe gitmiş olsa da tarihi geçmişinden ötürü bölge ile bağlarını kesememiş ve kesme olanağı da bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki Türkiye, Ortadoğu ile ilgili politikalarını reel bazda ve uzun vadeli olarak yeniden planlamalıdır.

Suriyeli Sığınmacılar

“Arap Baharı” olaylarının kısa bir süre sonra Suriye’ye de sirayeti ve ülke geneline yayılması üzerine güvenlik endişesi ile 29 Nisan 2011 günü Cilvegözü sınırından (TBMM, 2012: 82) 252 Suriyeli Türkiye’ye giriş yapmıştır (Güçer vd., 2013: 7). Gelenlerin sayısı olayların şiddeti ile doğru orantılı olarak sürekli artarak 3 milyona yaklaşmıştır.

Türkiye, gelen Suriyelileri uluslararası hukuk açısından mülteci olarak değil (Güçtürk, 2014, 82), “geçici koruma statüsü” ile kabul etmiştir (TBMM, 2012: 84) fakat zaman ilerledikçe Suriyelilerin sığınma saikiyle geldikleri (Ekşi, 2013: 51) anlaşılmaktadır. Suriye’de olayların devam ediyor olması nedeniyle halen Türkiye’ye gelmeler devam etmektedir. Mart 2016 itibariyle 2,7 milyonu geçtiği resmi olarak açıklanan (İnternethaber.com, 2016) Suriyelilerin sayı itibariyle fazlalığı ve neredeyse ülke geneline dağılmışlıkları nedeniyle; Türkiye ekonomisinin yanı sıra toplumu da sosyal ve kültürel olarak olumsuz etkileyeceği (Öztürkler ve Göksel, 2015) değerlendirmeleri yapılmaktadır.

Türkiye’ye gelen Suriyelilerin en fazla giriş yaptığı il olması nedeniyle Hatay’a etkisi de o oranda fazla olmuştur. Suriyelilerin; ihracat, enflasyon, yerel iş gücü ve eğitime etkilerinin menfi olduğu (Öztürkler ve Göksel, 2015), karayolu taşımacılığının olumsuz etkilendiği sayısal verilere dayanılarak zaman zaman açıklanmaktadır. Ancak Hatay’a yatırım yapan Suriyeli firma sayısında ise gözle görülür seviyede artış olduğu görülmektedir (ATSO, 2015). Ayrıca Suriyelilerin gelmeye başlaması ile birlikte bölgede dilencilik ve fuhuş olaylarında artışlar yaşandığı (H.A.G., 2015) basında yer almaktadır. Fakat basında Suriyelilerle ilgili olarak özellikle olayların menfi taraflarının ön plana çıkartılarak haber yapıldığı (Bal, 2014: 19) yönünde çeşitli iddialarda yer almaktadır.

Daha iyi bir hayat umuduyla Türkiye üzerinden yasadışı yollardan Avrupa’ya geçmeye çalışan Suriyeliler nedeniyle mülteci konusu artık AB ülkelerinin de sorunu haline gelmiştir. AB ülkeleri, başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere yasadışı yollar ile Türkiye üzerinden Batı’ya geçişleri önleyebilmek için sıkı tedbirler geliştirilebilmesi ve çözüm arayışları içerisindendir. Bu sorunun çözümü için Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016 günü Brüksel’de yapılan anlaşma ile Türkiye üzerinden Yunanistan’a yasadışı yollardan geçen sığınmacıların Türkiye’ye iade edileceği fakat buna mukabil Türkiye’de bulunan Suriyelilerin bir kısmının AB ülkelerine dağıtılmasının karara bağlandığı ulusal ve uluslararası basında geniş bir şekilde yer almıştır.

Sonuç

Fransız manda idaresi döneminde Suriye ile ilişkiler Fransa üzerinden yürütülmüştür. Türkiye, Milli Mücadele döneminde dönemin şartları gereği Hatay’ı Fransız idaresine bırakmak durumunda kalmıştır. Fakat İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa devletleri arasında yaşanan kamplaşmalardan yararlanarak, revizyonist olmayan politikalarla şartların oluştuğuna hükmettiği bir zamanda ve uluslararası hukuk dâhilinde 1938’de önce bağımsızlığını, sonra 1939’da Türkiye’ye ilhakını sağlamayı başarmıştır. Aynı dönemde bağımsızlığını elde etmiş olan Suriye, Hatay’ın Türkiye’ye ilhakını kabullenememiş ve tekrar topraklarına dâhil etme emellerinden asla vazgeçmediğini her vesile ile göstermiştir.

İki ülke ilişkileri, merkezinde Hatay eksenli olarak bir dizi sorunlar nedeniyle problemli olarak devam etmiştir. Ayrıca Soğuk Savaş döneminde karşı bloklarda yer almalarının da etkisiyle, iki ülke ilişkilerini bölgesel olaylar ve İsrail faktörü de etkilemiştir. 1957 Krizi savaşmadan çözülmüş olsa da iki ülkenin biri birinden daha da uzaklaşmasına sebep olmuştur.

İki ülke ilişkilerinde önemli bir yer tutan sınır aşan sular sorununda Suriye, Asi Nehri için kendi ile çelişen bir tutum sergilemektedir. Asi Nehri dışındaki yaklaşık 10 akarsunun uluslararası sular olduğu ve bu minvalde bir anlaşma yapılması gerektiğini savunurken, Asi Nehri’nin kendi toprakları olan Hatay’dan denize döküldüğünü iddia ederek bir anlaşmaya yanaşmamaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Türkiye aleyhine her türlü oluşumu ve örgütü destekleyen, onlara topraklarını açan bir ülke olarak Suriye’nin, PKK terör örgütünü açıktan desteklemesi nedeniyle 1998’de Türkiye’nin sıcak müdahalesinin eşiğinden dönülmüştür.

Adana Mutabakatı ile Suriye, örgüte verdiği desteği kesmesi ve örgüt liderini ülke dışına çıkartmasıyla birlikte “Arap Baharı” olaylarının Suriye’ye sirayetine kadar PKK sorunu iki ülke arasında son bulmuş gibi görünmektedir. Fakat ilerleyen süreçte Suriye’de çatışmaların etnik ve mezhepsel boyutta çatışmaya evrilmesi Türkiye’yi olumsuz etkilemiştir. Çünkü başta Hatay olmak üzere Adana, Mersin, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis ve Mardin illerinin Suriye halkları ile olan etnik, dinî ve mezhepsel bağlarının olması bu olumsuzluğun en büyük sebebidir.

Suriye’ye sirayet eden olaylar sonrası Türkiye’nin muhalifleri desteklemesi ilişkilerin tekrar bozulmasına sebep olurken, Suriye rejimi de PKK’ya olan desteklerine tekrar başlamış ve örgüt, başta Hatay bölgesi olmak üzere sınır hattında özellikle mezhepsel unsurların ön planda olduğu eylemlere girişmiştir.

Yüzyıllardır barış içerisinde yaşayan Alevî-Sünni, Türk-Arap-Kürt, Ermeni-Hıristiyan toplulukların barış içerisinde yaşıyor olmaları Hatay’ı özel kılmaktadır. Fakat bu özellik aynı zamanda hassas tarafını da ihtiva etmektedir. “Arap Baharı” olaylarının Suriye’yi etkilediği gibi Türkiye’ye etnik ve mezhepsel çatışmalar şeklinde sıçramamış olması ilerleyen süreçte sıçrama ihtimalini bertaraf etmemektedir. O nedenle bu tehlike dikkate alınarak; özellikle de mezhepsel boyutlu olayların Hatay özelinde Türkiye’ye de sirayet etmemesi için gerekli önlemler zaman geçirmeden hayata geçirilmelidir.

Üç milyona yaklaşmış olan Suriyeli sığınmacıların kontrolsüz bir şekilde neredeyse Türkiye’nin her tarafına dağılmış olması, yalnızca güvenlik sorunu değil, sosyal ve kültürel olarak da çeşitli riskler taşımaktadır. Suriyeli sığınmacıların başta Hatay olmak üzere yerleşim birimlerinin ve bölgelerin demografik yapılarını bozmasına engel olunmalıdır. Özellikle Suriye’nin kuzeyinde oluşumunu tamamlama aşamasında olan ve Federasyon ilan eden Kürt bölgesinin Hatay hedefli planları dikkatle takip edilmelidir.

Uzun vadede, Suriye’nin kuzeyinde Federasyon ilan eden Kürt oluşumu ile Irak’ın kuzeyindeki mevcut özerk Kürt yönetiminin birleşmesi durumunda nihai sonuç olarak Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde faaliyet yürüten bölücü örgütün de bu oluşuma katılmak ve sözde Büyük Kürdistan’ı oluşturmak isteyecekleri unutulmamalıdır. En önemlisi de bu oluşumun Akdeniz’e çıkış kapısı olarak Hatay’ı da hedef alması kaçınılmaz olacaktır.

KAYNAKÇA

ABUHASAN, Mohammed, (2013) Arap Baharı Sonrası Suriye’de Yaşanan Geliş-meler ve    Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri, Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü,             Uluslararası Güvenlik Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

AKDEMİR, Salih, (2000) “Suriye’deki Etnik ve Dini Yapının Siyasi Yapının                Oluşmasındaki Rolü”, 21.yy Türkiye Enstitüsü, Avrasya Dosyası, C.6, S.1, s.201-237, http://www.21yyte.org/assets/uploads/files/201-237%20 salih.        PDF, (Erişim Tarihi: 07.04.2015).

AKPINAR, Mahmut, (2012) Siyasi Analiz, Ortadoğu Raporu, Turgut Özal Üniversitesi         Yayınları, s.49-96, Afşar Matbaacılık, Ankara.

ATSO, (2015) “Suriye Raporu”, Antakya Ticaret Ve Sanayi Odasından Bilgi Talebine           20.10.2015 Tarihli Cevabine Yazı.

ASLAN, Cevdet, (2008) Beşar Esad Dönemi Türkiye-Suriye İlişkileri, Sakarya          Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya.

AYATA, Sencer, AYATA, Ayşe, (2000) Türkiye’de Güvenlik Sorunları, -Ortadoğu   Politikaları            ve Güvenlik-Yeni Yönelimler-, Derleyen, Augustus Richard Norton, Çev. Ceylan           Tokluoğlu, Büke Yayınları, s.79-88, 1. Basım, İstanbul.

BAL, İhsan, (2014) “Mülteciler Sorununda Belirsizliğin Çıldırtıcılığı”, Analist, S.43,              s.18-19, Eylül, Ankara.

BBC, (2016) “Putin: Rus Ordusuna Suriye’den Çekilme Emri Verdim”, BBC Türkçe,                 14.03.2016,http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160314_putin_suriye         (Erişim Tarihi, 16.03.2016).

BCA, 030-0-010-000-000-225-515-22, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi.

BİLGİÇ, Esra, (2006) Su Sorunu: Fırat, Dicle ve Asi Nehirleri Örnekleri, Atılım          Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı,       Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

BODUR, Akın, (2014) Arada Kalanlar-Komşu Ülkede Savaş ve Suriye-Hatay Hattı-, Yaşar, Saadet, (Edt.), Öteki Adam Yayınları, İstanbul.

ÇEVİKALP, Mesut, (2015) “Terör Bumerangı: Çöken Suriye ve PKK Politikasının Sonucu”,               Aksiyon, 27 Temmuz-2 Ağustos, S.1077, s.24-25, Çağlayan Matbaası,              İzmir.

DALAR, Mehmet, (2010) “Asi Nehri’nin Türkiye-Suriye İlişkileri Üzerindeki Etkisi ve          Geleceği”, Ortadoğu Analiz, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM),       Mart, C.2, S.15, s.106-114.

DAVUTOĞLU, Ahmet, (2013) Stratejik Derinlik Türkiye’nin Uluslararası Konumu,                 Küre Yayınları, 84. Baskı, İstanbul.

DEĞER, Ayşenur, (2013) Doğu-Batı Ekseninde Türkiye: Arap Baharı’nın Köşe Yazılarında Söylemsel Konumlandırılması, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,   Radyo Sinema ve Televizyon Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

DEMİR, Şerif, (2011) “Dünden Bugüne Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu Politikası”,             TurkishStudies-International PeriodicalForTheLanguages, Literatureand History of               TurkishorTurkic Volume 6/3 Summer 2011, p. 691-713 TURKEY,                 http://scholar.googleusercontent.com/scholar?q=cache:9S9Gf-QYNyEJ: scholar.             google.com/+%C5%9Eerif+Demir,+D%C3%BCnden+Bug%C3%BCne+T%C3%BCrkiy         e%E2%80%99nin+Suriye+ve+Ortado%C4%9Fu+Politikas%C4%B1&hl=tr&as_sdt=             0,5, (Erişim Tarihi: 02.04.2015).

DEMİR, Yaşar, (2012) “Hatay’da Siyasi Çekişmeler ve Türkiye’nin Politikası (1936-1938)” History Studies, s.47-72, http://www.historystudies.net/Makaleler/103957524_5-       Ya%C5%9Far%20Demir.pdf, (Erişim Tarihi: 29.09.2014).

DUMAN, Sabit, (2005) “Ortadoğu Krizleri ve Türkiye” Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp      Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. 9, S 35, Mayıs-Kasım, s.313-332.

DURAN, Hasan, KARACA, Ahmet, (2013) “1950 1980 Döneminde Türkiye-Ortadoğu         İlişkileri”, Cumhuriyet Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C.14, S.1,   s.121-136, Nisan, Sivas.

EKŞİ, Nuray, (2013) “Uluslararası Koruma Yöntemleri ve Türkiye’de Bulunan Suriyelilerin                Hukuki Statüsü”, Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye’nin Mülteci-Sığınmacı           Politikası, Çalıştay-Tebliğler, 25.04.2013, s.51-70, Akçay, Engin, Alimuhakmedov,              Farkhad, (Edt.), Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul.

EROL, Hande, (2008) Türkiye-Ortadoğu İlişkileri (1983-1993), Dokuz Eylül Üniversitesi,     Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Programı,        Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

ERTUĞRUL, Ebubekir, (2014) Suriye Kürtleri ve Demokratik Birlik Partisi (PYD), Ufuk            Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, Yüksek          Lisans Tezi, Ankara.

ETE, Hatem, (2012) “Hatay Operasyonu”, SETA/Siyaset, Ekonomi ve Toplum         Araştırmaları Vakfı, http://arsiv.setav.org/public/HaberDetay.aspx?          Dil=tr&hid=126952&q=hatay-operasyonu, (Erişim Tarihi: 06.06.2015).

GAYTANCIOĞLU, Kaan, (2008) Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Suriye İlişkilerinin   Ortadoğu Politikasına Etkisi, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek      Lisans Tezi, Edirne.

GÜÇER, Mehmet, KARACA, Sema, DİNÇER, O., Bahadır, (2013) “Sınırlar Arasında Yaşam    Savaşı -Suriyeli Mülteciler- Alan Araştırması”, Uluslararası Stratejik Araştırmalar   Kurumu (USAK), USAK Sosyal Araştırmalar Merkezi, USAK Raporları No:13-04,   Mayıs, Ankara.

GÜÇTÜRK, Yavuz, (2014) “İnsanlığın Kaybı: Suriye’deki İç Savaşın İnsan Hakları Boyutu”,   Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), 04.02.2014,            http://setav.org/tr/insanligin-kaybi-suriyedeki-ic-savasin-insan-haklari-               boyutu/rapor/14432, (Erişim Tarihi: 07.06.2015).

GÜN, Mehmet Salih, KOÇAK, Konur Alp (2012) “Arap Halk Ayaklanmaları ve Yeni Düzen”,               Yasama Dergisi -Arap Baharı-, S.22-23 Özel Sayı, S.22, s.7-21, Ankara.

H.A.G., (2015) “Savaş: Suriyeliler Sosyal Dokuyu Bozuyor”, Hatay Asi Gazetesi, 16.05.2015,            http://www.asigazetesi.com/haber/savas-suriyeliler-sosyal-dokuyu-bozuyor/                1772/, (Erişim Tarihi: 23.06.2015).

HÜRRİYET, (2013) “Reyhanlı’daki Saldırıyla İlgili Önemli Açıklamalar” Hürriyet      Gazetesi,                13.05.2013, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23263087.asp, (Erişim Tarihi:      11.06.2015).

HÜRRİYET, (2015) “IŞİD (DAEŞ, DEAŞ, DAİŞ) Nedir? Nasıl Ortaya Çıktı? El Bağdadi Kimdir?”                Hürriyet Gazetesi, 23.07.2015, http://www.hurriyet.com.tr/isid-daes-deas-dais-         nedir-nasil-ortaya-cikti-el-bagdadi-kimdir-29600590, (Erişim Tarihi: 14.01.2016).

İNTERNETHABER.COM, (2016) “Yalçın Akdoğan Suriyeli Sığınmacı Sayısını Açıkladı,            10.03.2016, http://www.internethaber.com/yalcin-akdogan-suriyeli-siginmaci-              sayisini-acikladi-1573724h.htm, (Erişim Tarihi: 11.03.2016).

KILINÇKAYA, M. Derviş, (2008) Osmanlı Yönetimindeki Topraklarda Arap             Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Suriye, Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu    Atatürk Araştırma Merkezi, Presmat Matbaa Gazete Reklam Ltd. Şti., 2.                Baskı, Ankara.

KINALITOPUK, Ömer Tugay, (2014) Türkiye Suriye İlişkileri 2002-2014 Dönemi, Trakya      Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilimdalı, Yüksek             Lisans Projesi, Edirne.

KÜRKÇÜOĞLU, Ömer, (1982) Osmanlı Devleti’ne Karşı Arap Bağımsızlık Hareketleri (1908-              1918), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 512, AÜ., S.B.F. Basın        ve Yayın Yüksek Okulu Basımevi, Ankara.

LAÇİNER, Sedat, ÖZCAN, Mehmet, BAL, İhsan, (2004) Türkiyeli Avrupa-Türkiye’nin             Üyeliğinin AB’ye Olası Etkileri-, USAK Kitaplığı: 1, Hayat Yayınları: 198, Bilge                 Matbaacılık, 1. Baskı, İstanbul.

MAHALLİ, Hüsnü, (2013) Ortadoğu’da Kanlı Bahar, Destek Yayınevi, 9. Baskı, Ağustos,     İstanbul.

MİLLİYET, (2012) “Suriye’den Atılan Bomba Türkiye Akçakale’ye Düştü! Suriye’nin Top    Mermisi Akçakale’de Patladı!”, Milliyet Gazetesi, 03.10.2012,          http://www.milliyet.com.tr/suriye-den-atilan-bomba-turkiye-akcakale-ye-          dustu-suriye-nin-top-mermisi-akcakale-de-patladi-/gundem/gundemdetay/03.               10.2012/1606235/default.htm, (Erişim Tarihi: 05.11.2014).

MİLLİYET, (2015) “Pozantı Emniyet Müdürlüğü’ne Saldırı: 2 Polis Şehit Oldu, 2 PKK’lı        Öldürüldü”, Milliyet Gazetesi, 31.07.2015, http://www.milliyet.com.tr/pozanti-               emniyet-mudurlugu-ne-gundem-2095237/, (Erişim, 24.12.2015).

MİLLİYET, (2016) “PYD Suriye’de Federasyon İlan Etti”, Milliyet Gazetesi, 17.03.2016,       http://www.milliyet.com.tr/pyd-suriye-nin-kuzeyinde/dunya/detay/2211341/                default.htm, (Erişim Tarihi, 18.03.2016).

NTV, (2013) “Sınır Kapısında Patlama: 13 Ölü” NTV, 11.02.2013,             http://www.ntv.com.tr/turkiye/sinir-kapisinda-patlama-13-olu, URkElAAxeUaa-    5WtvKBPMQ?_ref=infinite, (Erişim Tarihi: 11.08.2015).

NTV, (2015) “Rus Savaş Uçağı Sınırı İhlal Etti, Türk F-16’lar Düşürdü”, NTV, 24.10.2015,     http://www.ntv.com.tr/turkiye/rus-savas-ucagi-siniri-ihlal-etti-turk-f-16lar-               dusurdu,_mP74HrTmEe3cc8qXBIqrA, 24 Kasım 2015.

ORHAN, Oytun, (2013) “Reyhanlı Saldırısı ve Türkiye’nin Suriye İkilemi”, Ortadoğu Analiz,              Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM), Haziran, C.5, S.54, s.10-16,             http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster. aspx?ID=4541, (Erişim Tarihi:   31.09.2014).

ÖZTÜRKLER, Harun, GÖKSEL, Türkmen, (2015) “Suriyeli Mültecilerin Türkiye’ye Ekonomik              Etkileri: Sentetik Bir Modelleme”, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi        (ORSAM), Rapor No: 196, Ocak, http://www.orsam.   org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=5279, (Erişim Tarihi: 10.04.2015).

ÖZYAZAR, Feyyaz, (2013) “Reyhanlı’dan İzlenimler II-III”, Ortadoğu Stratejik        Araştırmalar Merkezi (ORSAM), 10 Haziran, http://www.orsam.org.      tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4535, (Erişim Tarihi: 20.01.2015).

RADİKAL, (2014) “Niğde’de Uzun Namlulu, El Bombalı Saldırı”, Radikal Gazetesi,                 21.03.2014, http://www.radikal.com.tr/turkiye/nigdede_uzun_namlulu_el_            bombali_saldiri-1182411,  (Erişim Tarihi: 20.06.2015).

SABAH, (2013) “Hatay’da Patlama”, Sabah Gazetesi, 13.05.2013,            http://www.sabah.com.tr/gundem/2013/05/11/hatayda-patlama, (Erişim    Tarihi: 11.06.2015).

SAĞLAM, Zafer, (2006) Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeostratejik Konumları İtibariyle Türkiye-            Suriye İlişkilerinin İncelenmesi, Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Akademileri             Komutanlığı, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Müdürlüğü, Yüksek Lisans Tezi,       İstanbul.

SOFUOĞLU, Adnan, (2012) “Hassas Konular, Atatürk’ten Günümüze Hatay Meselesi ve    Türkiye-Suriye İlişkileri”, KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (KÖKSAV) E-        Bülten, Ankara. http://www.koksav.org.tr/hassas_konular/26042012_kok-hk-   asofuoglu.pdf, (Erişim Tarihi: 24.10.2014).

SOYSAL, İsmail, (2000) Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, I. Cilt (1920-1945), 3. Baskı, Türk               Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.

SÖZCÜ, (2015), “Suruç Bombacısı Şeyh Abdurrahman Alagöz İle İlgili Bomba İddia!”, Sözcü              Gazetesi, 23.07.2015, http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/suruc-bombacisi-     seyh-abdurrahman-alagoz-ile-ilgili-bomba-iddia-891247/, (Erişim Tarihi:                 24.07.2015).

TANDOĞAN, Ali, (2013) Arap Baharı Sürecinde Mısır, Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler   Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

TBMM, (2012), TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu 24. Dönem, 1. ve 2. Yasama Yılları Faaliyet Raporu (Haziran 2011–Ekim 2012), TBMM Basımevi, Ankara.

TEKİN, Mehmet, (2009) Hatay Devleti Meclisi Zabıtları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek               Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara.

TİRAŞ, Mehmet, (2012) Hafız Esad Sonrası Türkiye-Suriye İlişkilerinin Güvenlik     Politikalarına Etkisi, Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası        İlişkiler Anabilim Dalı, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

TURAN, Ömer, (2002) “XX. Yüzyılda Türk Toplulukları, Türkler”, Türk Toplulukları, C.20,    s.564-614 [p.331-360], Yeni Türkiye Yayınları, Ankara.

TURHAN, Alper, (2012) Türkiye Suriye İlişkilerinde Süreklilik: Çatışma-Yumuşama Dönemleri            ve Arap Baharı Süreci, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu                Yönetimi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kütahya.

* İnternational Turgut Ozal Congress on Business, Economics and Politikal Science-İNTOCBEPS II, 14-16 Nisan 2016, Ankara, Bildiri Olarak Sunulmuştur. (Erişim), http://www.intoc.org/index.php/intoc-beps-ii-proceedings-2016/

** Yüksek Lisans Öğrencisi, Turgut Özal Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, cingozismail01@gmail.com

Reklamlar