Nedim BİRİNCİ

Tarih: 16 Haziran 2017

Konu: Bir çeşme kurnasından hem tatlı hem acı su akmaz!

15 Haziran 2017’de Bulgar parlamentosunda (meclis) yıllardan beri süren siyasi bunalımdan çıkış seçeneği öneren,  seçim sisteminde köklü değişiklik yolu gösteren yasa önerisi ne yazık ki geçmedi. Aksine halkın değişiklik olacak ve sesimiz duyulacak umudu da suya düşmüş oldu ve ruhu bir daha öldü.  Öneriyle, çoğulcu (proporsionel) yani ucu bataklığa saplanan ve artık işe yaramayan,  parti listesinden Milletvekili adayı gösterme ve seçme yerine,  halk gösterdiği adaylar arasından halk kendi seçimini yapsın, en fazla oy alan (% 51) kazanması (majoriter seçim) yolu bir daha tıkandı.

Aslında bu sistem ülkemizde muhtar, belediye başkanı ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde tutmuştu.

Öneriyi GERB partisi sunmuştu.

Bir de siyasi partilere her oy için 11 leva yerine 1 leva ödenmesi istendi, o da Meclisten geçmedi.

Meclisteki son oylama birçok gerçeği gün ışığına çıkardı. Bir defa memleketimizde kimin değişiklik istediği, kimin ise totaliter kalıtı koruma, bize bataklık çiğnetme yanlısı olduğu açıkça görüldü.

26 Mart 2017’de seçilen 44. Halk meclisinde şu yapılan seçim aslında en ciddi olaydır. Çünkü 6 Kasım 2016’da seçim sistemini yüzde yüz majoriterleştirerek siyasi bunalımın aşmak için tam 2 milyon 500 bin seçmen ol vermişti ki, seçimin yapıldığı gün kamuoyunun % 80’nı aynı görüşteydi. Bu sonuç, İkinci Boyko Borisov hükumetini istifaya zorlamıştı. Toplum büyük bir beklenti içine girmişti.

Şöyle bir husus var. Bulgaristan Anayasasına göre, halk oylaması sonuçlarının meclis onayına sunulmadan (direkt) kanunlaşması için, bir önceki genel seçimde kullanılan oylardan fazla lehte oy alması şartı vardır. Sözde referandumda seçim sistemi hemen değişsin diyenler, daha önceki seçime katılan geçerli oylardan 500 adet az çıkmıştı. Bu da olayı mahkemeye düşürdü ve Yüksek İstinaf Mahkemesi, “yasalaşamaz” deyip dosyayı ve itiraz yolunu kapattı. GERB partisi buna rağmen, yüzde yüz majöriter seçim ve her oy için karşılıksız devlet yardımlarının 1 levaya indirilmesi yasa önerisini yerde bırakmadı ve meclis taşıdı. Tasarı Meclis Adalet Komisyonundan Hak ve Özgürlük Partisi (DPS-HÖH) oylarıyla geçti.

Genel Kurulundaki oylamada 25 sandalyesi olan DPS-HÖH döneklik yaptı. Sosyalist parti (BSP) ve güya “Birleşik Yurtseverlerle” birlik olarak, değişiklik tasarısının geçmesini önlediler.

HÖH-DPS grubu Faşistlerle birlikte oy kullandı

44.mecliste Hak ve Özgürlük Hareketi milletvekilleri ile Avrupa Konseyi’nin kendilerine aşırı sağcı, ırkçı ve faşist dediği güçlerle birlikte aleyhte oy kullandılar. Bu gelişme bütün Bulgaristan’da Müslüman Türklerinin hepsini ve Türkiye’deki soydaşlarımızı hayal kırıklığına uğratmış, üzmüş ve tekrar yürek acısına neden olmuştur.

Sorulan soru şudur:

Bir kurnadan aynı zamanda tatlı ve acı su akar mı? Buradaki tatlı su değişiklik isteyen demokratik güçler ve kendilerini değişiklikten yana sandığımız DPS-HÖH milletvekilleridir. Acı su ise bütün gün bize karşı havlayan, dilimize, dinimize, en doğal hak ve özgürlüklerimize, eşit haklılık ve yasal adalet isteklerimize saldıran ve bizi vatandaşlıktan atıp vatanımızdan kovma planları yapan ırkçı faşist güçlerin temsilciliğini yapan Volen Siderov, Krasimir Karakaçanov ve Valeri Simyonov’un partileridir. Onlarla birlik olmak HÖH-DPS’ye asla yakışmadı.

Memleketimizdeki oyları ve soydaş oylarıyla birlikte 2014’te  43. Halk meclisine 36 milletvekili çıkaran DPS partisinin son adımlarını anlamada, kime hizmet ettiğini anlamada herkes güçlük çekiyor. HÖH-DPS partisinin yönetimi altında 36 belediye olduğu dikkate alındığında ve belediye başkanı ve muhtarların majöriter sisteme göre seçildiği göz önünde bulundurulduğunda, partinin her zaman 36 milletvekilini ve daha da fazlasını torbada keklik bilmesi gerekirken, değişikliğe ihanet etmesi anlaşılır gibi değildir.

Ancak şunu söyleyebiliriz. Güneş döndükçe HÖH-DPS gölgesine sığınan Ramadan Atalay vb gibi 25 yıllık vekiller ve DPS meclis koltuğuna yeni oturan 10 Bulgar vekil yeni sistemde bir daha asla seçilemeyeceklerini anlamışlardır.  Halkımızın gizli polis (DC) ajanlarını bir daha meclise göndermeyeceği korkusu üstün gelmiştir. Bir de saray bekçiliği yapan ve bol keseden harcayan Ahmet Doğan, seçmen oylarından her yıl ceplendiği 3,5 (üç buçuk milyon) levadan vaz geçememiştir.

27 yıldan beri “Devletin malı deniz, yemeyen domuz!” mantıyla yöneten bu tip, halkımızı soya soya Avrupa’nın en yoksul ülkesinin en fakir azınlığı durumuna getirdi. Çingene vatandaşlarımız aile geçindirmek için çocuklarını satıyorlar.

Şöyle bir gerçek var. Bulgaristan’daki en eski ve esaslı parti, Bulgaristan Sosyalist Partisi’dir.  Bu parti yönetimde her zaman kıvrak ve esnek davranmış ve kendini ezdirmemeye çalışmıştır. Son 27 yılda ülkede 402 parti kurulmuş, bunların 12 tanesi iktidara tırmanabilmiş, fakat sonra dağılıp yok olmuştur. Bugün ayaktaki partilerden eski komünistlerin partisi BSP ve milli istihbaratın yarattığı DPS partisi statüko (var olan düzen) koruyuculuğu yapıyorlar. Fakat bu böyle devam edemez. Bulgar Anayasası’nın değişmesi, azınlık haklarımızı, dilimizi, dinimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi tanıyan bir anayasa gerek. Parlamenter demokrasiden eşit adaletin, azınlık haklarının tanınması, hukuk üstünlüğünün uygulanması ve çok kültürlü bir devlet yapısı kurulması kaçınılmaz zorunluk olmuştur ki, bu da ancak değişim yolunu kesen partilerin siyasi arenadan atılmasıyla olabilir.  Oylamanın yapıldığı gün Sofya ana caddelerinde 10 bin kişi ”AVRUPA TİPİ ADALET İSTİYORUZ”          pankartlarıyla yürüdüler. Adalet Sarayı önünde büyük bir miting yapıldı. Demokrasinin ana ilkelerinin çiğnendiğine örnekler verildi. Adalet düzeni stop etmiştir, dibe düşmüştür denildi.

Majöriter sistemle, faşist ve ırkçı, bizim ezeli düşmanımız İç Makedon Devrim Hareketi VMRO; “aşırı solcu “Ataka” ve azgın faşist Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe partilerinin meclisten ve hükümetten atılması ve halkın bu illetlerden kurtulması yolu açılacaktı. 

Bu partiler kapatılmalıdır. DPS’nin bu bataklıkta ne işi var? Yoksa birlikteler mi…

Başkan Mustafa Karadayı bir yandan meclis kürsüsünden “biz aşırı sağcı, ırkçı ve faşist partilerle asla birlik olamayız” diyor, aynı zamanda faşistlerle aynı davaya aynı yasaya oy veriyor.

Derin ve güçlü bir sökülme süreci yaşayan HÖH-DPS, memleketimizin nihayet demokratikleşmesi, nihayet herkese adalet davamızın üstün gelmesini, nihayet faşistleri siyasetten tekmeleme davamızı neden baltaladıklarını, seçmene, halka nasıl açıklayacaklarını ilgiyle bekliyoruz!

Halkımız “kaynağı olmayan sudan içme” demiştir.

Bulgaristan’da faşizmin kaynağı yoktur. Varsa da kurutulmalıdır. DPS partisi davamızın ve halkımızın kaynağını kirletti. Uğruna can verdiğimiz davanın ardında 140 şehidimiz, 12 bin mahkûmumuz, 517 Belenecimiz ve binlerce sürgünümüz, cahil kalmış yüzbinlerimiz, üstüne Türkiye’de yaşamak zorunda kalan 1 milyon soydaşımız, ekmek parası için dünyaya dağılan 500 bin kardeşimiz olduğunu ne yazık ki unuttu! Çok acı bir gerçek!  HÖH-DPS Türk kimliği davamızın ateşini söndürüyor.  “Bulgaristan ve milli çıkarlar” ülküsü ardına sığınarak, 100 yıllık geçmişi baştanbaşa kana kokan VMRO haydutlarıyla aynı noktada buluştu. “Ataka” partisi kurulması için Volen Siderov’a 1 milyon 600 bin levayı verenin Ahmet Doğan olduğunu unutmadık.

Sonra 44. Meclis seçimlerine Hak ve Özgürlük Partisi’nin  “Ataka” ve “Bulgaristan’ın Kurtuluşu İçin Milli Cephe” (NFSB) partisinin kilit figürlerinden olan, düne kadar bize yılandili uzatan Slavi Binev ile Kamen Betkov’u milletvekili adayı göstermesi, desteklemesi, yol şaşırdığına ve ikiyüzlülüğün üstün geldiğine kanıttır. Olay bütün çıplaklıkla şimdi iyice ortaya çıktı.

Kesin olarak belirtilmesi gerek şudur.

DPS yerinde saymayı seçmekle, tükenmişliğini kanıtladı. O, bundan böyle halkımızı ne parlamenter demokrasiye ne de hak ve özgürlükler ve adalet yoluna yönlendirebilir. Görüldüğü üzere, demokrasi davamıza ihanet eden güçler bu defa da gizli polis koynunda yine buluştular. Onlar bugün vatanımızı soyup soğana çevirenlerdir. Bundan böyle Bulgaristan’da faşist partilerin kapatılmasını isteyen halk kitlelerinin aynı zamanda HÖH-DPS’nin de kapatılmasını istediklerini görünce şaşmayalım.

Bugünkü faşist iktidar ortaklığından beklentimiz yoktur.

Bulgaristan tarihinde Aleksandır Batenberge başkaldıran, 1923 ve 1934’te 2 askeri darbe yapan, Aleksandır Stanboliyski’yi katleden, yüzlerce yurtsevere tuzak kuran,  138 yıldan beri Müslüman Türkleri vatan toprağından kovanları unutmadık. 1972-73’te Pomak kardeşlerimizin, 1984-89’da bizim Türk kimliğimizi kökünden kazımaya çalışan eli silahlı katilleri de unutmadık. Ayrıca kapımıza dayananlarla, bizi zindanlarda, tutuk evlerinde tekmeleyen, döven, kötürüm bırakan, 26 Mart 2017 günü sınır kapılarında otobüslerimizi durduran, bizi vatanımıza salmayan, hırpalayan, tartaklayan faşist, sopacı haydut güçlerle (parti başkanları ve milletvekilleri) de unutmadık. Bizi aynı kazanda kaynatmak isteyen siyasi zihniyete, HÖH-DPS’ye “HAYIR” diyoruz, siyasi tavrını ise lanetliyoruz.

Bu denli yoksulluk çeken halkımızın, sömürge durumundan, kölelikten kurtulmak için ayaklanması yakındır. Bu gidişle bu ayaklanma DPS yönetimine karşı da şahlanacak ve siyasi kimliğimizi, adalet ve özgürlük davamızın, memleketimizin Avrupa- laşması ve demokratikleşmesi yolunu kesmesinden mutlaka kesinlikle hesap soracaktır.

Bir kurnadan hem tatlı hem de acı su akmaz, beklentilerimiz boşa çıktı. Artık akıllanma zamanımızı geçirmemeliyiz, silme atma, yok etme zamanı HALKIMIZIN’dır.

Adalet davamız sanki yeni başlıyor…

Lütfen paylaşınız.

Reklamlar