Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu: Adımlarını şaşıran bir siyasetçi müsveddesi mi? dediniz.

Bulgarlar köçeğin yaptığı işe bayılır. Bizde “piresini döktü” sözü vardır. Köçek oynarken kırılıp dökülenler için kullanılır. Kıvrak namelerle Bulgar bayanları silkinip dökülme ortamına toplayan köçeklerimizi çalan Çingene çalgıcılardır. Öyle bir ortam oluşur ki,  Arnavut kaldırımları, yüksek duvarlı avlular, zemine gömülmüş gece kulüpleri, gemi güverteleri, düğün salonları dar gelir.

Çocukluğumda Türk evlerinde köçek kıvrıldığını görmemişim. Bizde kendini bilenler köşek oynamaz. Benim köçek zevkini ballandırarak anlatan arkadaşım olmadı. Belki de, biz Türkler oynayanları seyretmeyi sevenlerdeniz.

Bir defasında, öğrenci yerleşkesinde Mustafa adında Adanalı bir arkadaşıma, “Sen hiç köçek oynadın mı? Oynadınsa neler hissetin!” diye sordum.

Bak şimdi,” diye başladı söze: “Hamama gitmişsindir.” Dedi. Biraz düşündü ve  “Şöyle keselendikten, ovulduktan sonra iyice yumuşarsın, uyuşmuşluk gibi bir şey, pestil gibi  rahatlamış olmak. Bilmem anlatabildim mi?” diye devam etti.

Anladım!” dedim. Her şey ayandı. Soruyu sorduğumda köçek kıvıran Bulgar Bayanları düşündüğümde, bir milletin hamamı, kesesi, tellağı ve pestilhali olmadığı takıldı aklıma. Lafı getirmek isteğim yerse başkaydı.

Bulgar Bayanlar arasında köçeği tek başına oynayıp tek başına silkinip dökülmeyi sevenlerden başka, bir başka tipleme daha var. Uzunca bacaklı olanlar SALSA dansına yatkındırlar. Salsa dediğim, Balkan dansı değildir. Sırp müziğininse yanından geçmez. Müzik eğitimini Paris Sorbonne Üniversitesinde alan Bregoviç bile orkestrasına Salsa çaldırmaz. Bu oyun ince bir oyundur. Meydan oyunu değil, salonda çift oyunudur. Kıvrak ve neşeli Çingene ortamlarına hiç uymaz. Salsa lüks salonda döner. Kıvrılma ve sarılmalar eğitimsiz, ilk sarılmada müziğe göre tutturulamaz.

Bu konuya bu kadar ayrıntılı girmemin bambaşka bir nedeni olsa gerek.

Bu yazımı yazayım mı yazmayayım mı diye uzunca bir zamandır düşünüyorum.

Biliyorsunuz,  yılbaşında oluşum sürecine giren ve Bulgaristan siyaset sahnesinde önemli yer alacağına sözü veren, basın salonlarını kravatlılarla dolduran Demokrasi için Sorumluluk, Özgürlük ve Tolerans Partisi – DOST henüz tay duramadı. Kanepeye, duvara, devlet bacağına yapışır ayağa kalkar da, “bakın ben artık…” demesini bekledik, olmadı, olamıyor ya da oldurtmuyorlar. Bu da ne şimdi, bildiğiniz bir şeyler mi var, demeyin. Şu sevilen Başkan Yardımcısı Hüseyin Hafızov’un Sofya Meclisinde daha önce yaptığı konuşmalara ve şimdiki pısırıklılığa baksanız, yeter de artar. Mukayese edilecek yanı var mı? Adam kör-sağır olsa işin içinde iş olduğunu anlar. Aile dilimizde annelerimizin buyurularından kulağımızda kalan:“Git yumurtladıysa al gel!” vardır. Gidersin, tavuk yumurtlamasına yumurtlamış ama kabuğu çatlamış, alsan elinde, almasan follukta kalır. Git çık işin içinden!

Biz dönelim salsa dansına. Bu dansın temel adımı öne ve arkaya – öne yana, arkaya yanadır.

İkinci hareket, yine sol yana ve yanına, sağ yana ve yanınadır.

Üçüncü hareket sağ tam dönüş, önce yakın daire ve dönüş, ardından da tekrardır.

Kokaraşa” adlı son bölümde, sola ve sağa.

Bu İspanyol – Latin Amerikan dansının temel adımları bunlardır.

İki kişilik bir danstır. Yalnız oynanmaz. Tüm öteki klasik ve modern danslardan farkı ise, oyunu BAYAN  YÖNETİR.

Yaptığımız araştırmalardan öğrenebildiğimize göre, Bulgar üniversitelerinde ve dans kulüplerinde Salsa eğitimi verilen bir tek yer var. Veliko Tırnovo Üniversitesi. Bizim de içimize bir kurt düştü. Emsal aramaya takıldık. Bu dans kulübünden geçenleri isimlerini gözden geçirdik. Lütfi Mestan ile Prof. D-r. Maryana Georgieva!  DOST partisi Genel Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı bu kulüpte eğitim almışlar. İkiliyi Salsa dans ederken görme olanağımız olmadı. Öğrendiğimize göre, Salsa sevdalıları, yanan ateş gibi, birbirinden ayrılamıyorlarmış. Bu dansın ana özelliği bugün de, oyunu yönetenin bayan olmasıdır. Bu özellik bizim de içimizi tırmaladı. Yaptığımız karşılaştırmalarda L. Mestan Beyin sol-sağ; ileri-geri siyasi hareketleriyle, dönse bile yine yerinde sayması bizi olaya kilitledi.

Demek oluyor ki, DOST partisi Genel Başkanı L. Mestan Bayan M. Georgieva’nın etrafında dans eder gibi dönmeye devam ediyor. Dolanıyor dolanmasına ve emirlerine göre sola dönüp geri toplanıyor ya da sağ dönüp geri geliyor.

Bu defa da 6 Kasım seçimlerine giderken, “Ben Cumhurbaşkanı adayı olabilirim ya da sağa oy verebiliriz” falan filan boş boş savlarda bulundu. Çünkü bu oyun tek başına oynanmıyor. Tek başına aday da olamazsınız, öyle ki iki damla da oynanmaz bu dans.  Prof. D-r. M. Georgieva’yı da Cumhurbaşkanı Aday Adayı göstermek zorunluluğu var ortada…vs. vs. Sözün Türkçesi, bacağı balı adam, kurala uymak zorunda olan adam, kendi başına bir tek adım atamaz.  SALSA dediğin öyle bir dans! “Kıvır gülüm”, “ Döktür gülüm”, “Aşağıdan aşağıdan yavrum” , “Ha az daha” falan filan bu dansta gaza getirme oyun bozar…

İşi siyaset sahnesine çekersek: Sofya “Kartal Köprü” üzerinde Bulgaristan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Sergey Stanışev’ın boynuna sarılmak ve onu dudaklarından öpmekbir adım sola” olmuştu Lütfi Mestan için.

Kırcaali’de Başbakan ve GERB Başkanı Boyko Borisov’la “Türk kahvesi içmek” ise “bir adım sağ” olmuştu. 17 Aralık 2915’te Ahmet Doğan’ın şutunun ileri mi yoksa geri mi olduğuna ortam karanlık olduğundan dolayı anlayamamıştık. Şimdi sanki “arkaya adım atmak” gerek, ama anlaşılan arkamız duvar. Ne ki bu adım atılamıyor. Atılabilse, ardından öne, gene arkaya vs. vs. dön dolaş aynı yere dön.  İşte bunun adı siyasi Salsa olmalı.

18 Eylül 2016’ Pazar günü Rusya’da meclis seçimleri vardı. Başkan Vladimir Putin çok yakını olan “Birleşik Rusya” partisinden milletvekili seçilen basın yetkilisi Pyotır Tolstoy düzenlediği bir basın toplantısında Bulgaristan’la ilgili bir soruya şu yanıtı verdi: “Biz Bulgaristan’ın Kuzey Karadeniz kıyısını yani yarısını satın aldık artık, Güney Karadeniz kıyısı kaldı.” dedi. Yani bizim NATO-cu L. Mestan’ın ileri adım atacak yeri kalmadı. Adam satın aldım, tapum elimde diyor. Memleket satılmış Mestan Beyin haberi yok…

BULTÜRK ve BGSAM Stratejik Araştırma Merkezi “Varna elden gidiyor”.  Varna ilini, Başlık, Kavarna, Dobruca, Dikili Taşlar, “Altın Kumlar”, “Drujba” vs kumsallarımız çatır çatır satın alınıyor, el değiştiriyor. 18 okulda anadil Rusça okutuluyor. Belediyelerde ikinci dil Rusça oldu. Kamçiya ırmağının denize döküldüğü yerde “Moskova” – Büyük Gençlik Yerleşkesi, Okulu, Eğitim Merkezi kuruldu. Rus dilinde yerel Radyo ve TV yayınları başladı Ne oluyor diye yazıp çizerken, Mestan Bey HÖH Genel Başkanıydı. Kulakları tıkalıydı. Oxford Üniversiteli Levi amcanın kaleme aldığı liberalizm parfümlü konuşmaları mecliste güzel Bulgarcasıyla sunmaya hazırlanırken hiç birimizi-birinizi işitmiyordu. Geçen ay bir sürü Rus Motorlusu Burgaz şehrini bastı. Kaldırıma kan aktı. Yazdık çizdik Mestan hep sustu. Bulgaristan’da Rusçu motorcular 2 bin olmuş. Hepsi kapkara cehennem gibi! Karanın zifiri karanlığında hareket ediyorlar. Her sabah radyonun birinci bülteninde suçluları gayrı meçhul cesetler gösteriliyor, kazalar sıralanıyor. Gece seferleri kurban alıyor. Alman Nazilerinin “Hitler Jugend” (Genç Hitlerci) sürüleri gibi eli kanlı dolaşıyorlar. İleri atacak adımın kalmadı Lütfi Bey! Yollar kesildi.  Bu Salsa ise öyle bir oyun ki, kuralı bozunca oyun karışır.

Size kalsa işler nerede karıştı dersiniz?

Bu soru yersiz öyle mi? . Bizde karışmayan iş mi var da, bu karışmasın.

Gazetelerde yazılanlara bakılırsa, HÖH milletvekili ve Ahmet Doğan kopoyu Danço Peevski BC Başsavcısı Ts. Tsatsarov’a 5 milyon leva vermiş. Tsatsarov’tan sonra Bulgaristan Cumhuriyeti Baş Savcısı olabilmeyi garantiliyormuş. “HÖH partisinin Yüksek Temyiz’deki üyelerine dağıtıver de bitirelim şu işi” demiş. Bu paralar bizden çalınanlar olsa gerek… Başsavcı olrsa Bulgaristan Cumhuriyetine Rusya Federasyonu tapusu çıkartır artık.

Soru: Üç sene önce yine bu şahıs ki, Rusya Of  Shor-tekel-holding- köleleştirici  sermayesinin bizdeki işlerinin aracısıydı. Bulgaristan Devlet Ulusal Güvenlik Ajansı (DANS) Başkanı olmak istediğinde siz sayın L. Mestan Bey, HÖH Genel Başkanı ve partinin halk meclis grubu başkanı olarak o deyyusu desteklemiştiniz. Oy verip seçmiştiniz. Nasıl olur da dün bir Rus baş ajanının Bulgar Milli Güvenliğinin Başkanlığına geçmesine oy verirken, bugün NATO’cuyum, Amerikancıyım, Avrupacıyım, Atlantikçiyim bilmem ne havalarına girebildiniz? Yoksa bu işlerin ardında para mı oynuyor!? Yoksa siz hakikatten bir SALSA dansçısı mısınız? BAYAN nereye çevirirse oraya dönüyorsunuz gibi…

Kardeşlerim, siz bırakın şu salsaları, salsacıları.

Bulgar bayanlar da “döksünler pirelerini” göbek kalça sallayarak köçeklerimizle.

Hepsine her şey helal olsun. Zurnacı ve kemancıların da verin hakkını!

Gelin biz terleyelim güzelce hamamlarımızda. Kese alın yanınıza. Tellak da kalmadı. Hallederiz nasılsa.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Hiçbir kimse ile şahsi alıp-veremediğimiz yoktur kardeşlerim. Davamız ortaktır. Karanlıksa hepimize karanlık! Aydınlıksa hepimiz için aydınlık.

Aydın günler sizin olsun!

Okuduklarınızı paylaşınız lütfen…

 

Reklamlar