hamiyet-cakir Hamiyet YILDIRIM

Konu:  DOST neden adaletten söz etmiyor?

Gelip de birisi bana şu yeni kurulan DOST partisinin adının açılımına ne desek diye sormuş olsalardı, mutlaka ADALET de olsun, derdim.  Çünkü ADALET olmayan yerde sorumluluk olamaz, ADALET olmayan yerde demokrasi ve hürriyet de olamaz.

Şahsi kanımca toplumsal yaşamın temel direği ADALETTİR.

Bizim ahlakımızın temelindeki KUL HAKKI YENMEZ!  ilkesi adil bir sosyal yaşamın esasıdır ki, Türkiye Cumhuriyetinde hukuksal sistemin ilk sözü ADALETTİR.  Mahkemelerin kapısında, duruşma salonlarında Yargıç ve Savcı beylerin arkasındaki duvarda “Adalet, Mülkün Temelidir!” yazar.

Bu bizim kendi aramızda, ailede, toplumda tesis ettiğimiz en büyük edinimlerimiz-den biridir.

Mesela memleketimiz Bulgaristan’da Yargıçların ardındaki yazıda ADALET sözü yoktur. Bu, yargıcın ve savcının iradesine kalmış bir olaydır. Hukuk sistemimizde taşlar öyle oturtulmuştur ki, bir yere kadar olmak üzere “adalet aramak” hatta suçtur.

1795’te Büyük Fransız Devriminden sonra Yargıçların yeni kanunları adaletli uygulaması için hepsi özel kurslarda eğitim görmüştür.

Uygulanamayan adalet kanunda kalır ve adalet değildir, toplumun huzur bulması için uygulama önemli olandır.

Birçok kitap “Adalet dünyanın temelidir” sözleriyle başlar.

Dünya insanlarının huzur ve barış içinde  yaşaması için her işte mutlaka hak, hukuk, doğruluk gibi adaleti oluşturan öğeler yer almalıdır. İnsan haklarının başında doğal haklarımız ve evrensel insan hakları gelir, bunların başında ise, her insanın dil ve din hakkı vardır ve Bulgaristan gibi azınlıkların dil, din haklarında sorun yaşanmaya devam ettiği ülkelerde adaletten söz bile edilemez.

Adalet ile zulüm ikisi de bir yerde olmaz!”

Bu gerçek dünya siyaset ve sosyal sisteminin temelini oluşturur. 1985’te memleketimizde olduğu gibi, bir yandan Türklerin isimlerini zulüm ederek değiştirirken, haktan, hukuktan, doğruluktan, eşitlikten vb. söz etmek tamamen saçmalıktı, çünkü toplu kıyım, acımasızlık, merhametsizlik, haksızlık ve cefa zulmün ögeleridir ve bunlar adaletle yan yana olamazlar.

İsimlerimiz  değiştirilirken halkın gözü önünde 42 gencimiz kurşunlanarak öldürüldü, olaylar soruşturulmadı, tutuklanan yok, yargılanan yok.

İnsanlık tarihi Sezar, Hitler ve Stalin’den başka toplu suçları, katliam yapanları  af eden başka diktatör tanımaz. Üçüncüsü de Bulgar komünistlerdir. İnsanların adaletin yerini bulması davasından vazgeçmeye hakları yoktur, çünkü bu olduğunda dünya kan gölünde boğulur.

Adaletin olduğu yerde, rezalet olmaz.”

Adaleti hak, hukuk ve doğruluk oluşturduğu için adaletin bulunduğu yerde toplumun duygularını inciten  her hangi bir olay ve durum görülemez. Bunun olması içinse, vatandaşların ahlak kurallarını bilmeleri bir zorunluluktur. Kuralların ve kanunların bilinmediği ya da hiçe sayıldığı yerde anarşi baş gösterir.

Bugün Bulgaristan okul sisteminde din ve ahlak dersi olmaması büyük bir eksikliktir.

Dinsiz adamların adaleti yoktur ve olamaz, çünkü dayandıkları bir ahlak düzeni yoktur. Ahlaklı olabilmek için hepimizin tarihimizi, ananelerimizi, atalarımızın sosyal ahlakı nasıl sağladıklarını ve modern dünyadaki ahlak bakımından ortaya çıkan ve kabul edilmesi uygun bulunan yenilikleri bilmesi gerekir. Ahlaklı olmak bir saplantı değil, zorunluluktur. Hele bizim gibi, Hıristiyanlığın ve İslam’ın, ahlak farkıyla biçimlenmiş, ama ortak adalet tesis edilmesinde birleşmiş toplumların bu konuda çok titiz olması gerekir. Bu alanda en büyük ödev aile ve okul eğitimine dürer.

Adalet tesis edebilmek için HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ  bir slogan olarak tekrar etmek yeterli olamaz. Bulgaristan’da da HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDEN söz ediliyor, ama Başbakan Boyko Borisov Mahkeme Salonuna girdiğinde Yargıç ayağa kalkıyor. Bu böyle olduğunda adalet yoktur. Çünkü adalet dağıtan yargıçtır ve son söze sahiptir. O, hiç bir şahıs önünde divan çapraz durmamalıdır. Onun sözü son sözdür.

Osmanlı çağında ADALET anlayışını anlatan öğretici bir anekdot vardır.

SENİ KANUNA ŞİKAYET EDERİM

Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle ‘Kanuni” lakabını almıştır.

Budin seferinden dönen ordu Balkanlardan geçerken yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir Bulgar köylüsü, elindekini Padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak Padişah’ın huzuruna getirilmişti.

Sultan Süleyman köylüye:

– Nedir derdin de böyle yaptın? diye sorunca, köylü:

–  Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları , bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz ya da sizi şikayet ederim, demiş.

Bunun üzerine Kanuni köylüye:

– Peki bizi kime şikayet edeceksiniz? diye sormuş. Köylü:

– Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikayet edeceğim deyince Sultan Süleyman çok memnun kalmış ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.

Halkımız bu şekil adalet düzenine AYAK DİVANI demiştir.

Reklamlar