Mustafa Kahraman1 Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu: Kısmen de olsa rüzgar değişiyor.                    

Bulgar siyaset çevrelerini kilitleyen ana konu şudur:

Doğan sarayda viski çekerken, DOST partisinin kaydı engelleyip geciktirirken, bu kararın çıkmasını Ekimde yapılacak seçimlere kadar erteletip yeni umudun seçime katılma yolunu kese bilir mi?”

2 levaya 2 günde şirket kuran Bulgar mahkemesi, DOST partisinin evraklarını görünce, 10 Bulgaristan Türk, Pomak, Roman ve Bulgar’ın yeni bir siyası parti istediğini görünce irkildi ve kapılar kapandı.

Soru: Bulgaristan’da neden kimse yenilik, yenileşme, işlerin düzelmesini istemiyor?

Bu sorunun cevabında herkes kendini görüyor. Avrupa Konseyi’nin “faşist” parti olarak nitelediği ve 28 ülkeye yazılı ve sözlü olarak duyurduğu  “Ataka“, Makedon İç Devrim Teşkilatı (VMRO) ve “Yurtsever Cephe” (PF) “yenilenme” dendiğinde hemen 1942 yılını hayal ediyorlar.

O yıl III. Boris’in faşist monarşi yönetimi “Ulusu Koruma Kanunu” adlı faşist bir yasa çıkarmıştı. Zorbacı yönetimin polis ve jandarması köyde şehirde, dağda bayırda kasıp kavuruyor, halka kan kusturuyordu. Bir yandan 1923’te başlayan “göç yoluyla” Türklerden arın da gece gündüz devam ederken, Makedonya ve işgal edilen Makedonya ve Batı Trakya’dan toplanan Yahudiler hayvan vagonlarına doldurulup Polonya ve diğer Orta Avrupa ülkelerindeki bacaları durmadan tüten “gaz kamaralı” toplama kamplarına sürülüyor, Bulgaristan’dan toplananlar ise ya “çakıl kırmaya” ya da Polovdiv (Filibe) merkezindeki “Mezar Kapısı” adlı kampa tıkılıyordu.

1942-43 Bulgar faşizminin bayram ettiği yıllardı.

Öldürülen ve sürülen vatandaşların sayısı hep gizli kaldı.  Çingene nüfusa da göz diken Naziler bizde de büyük sıkıntı yaşattı.

1944’ten sonra kabul edilen 2. Bulgar Anayasasında faşist örgüt kurma, faşist propaganda yapma, faşizmi yaşatma özel maddelerde yasaklandı. Bu ruh 1992’de kabul edilen 3. Anayasa’da da korunsa da, bugün artık  ülkemizde faşizmin eşek dikenlerinin boy attığını ve 2 siyasi parti şeklinde meclise girebildiklerini ve hatta Boyko Borisov hükumetine “akıl hocalığı” yaptıklarını görebiliyoruz. hele 2015’ten sonra olaylar öyle geliştiği ki, faşizan siyasi parti “Yurtsever cephe” (PF) Makedon İç Devrim Teşkilatı (VMRO) örgütünü de bünyesine alarak  hükumete “koltuk değneği” oldu.

İşin en kötüsü de Türk ve İslam düşmanı “Skat” TV sahibi de olan Valeri Simyonov yönetimindeki bu parti mecliste yasama inisyatifini ele geçirerek, “Seçim Yasası Değişikliği” önerecek kadar ileri gitti. Bu yasada, Avrupa Birliği üyesi olmayan Birleşik Amerika, Kanada, Türkiye ve başka ülkelerde çalışan, okuyan, hatta iş kurmuş oralarda yerleşmiş, aile kurmuş Bulgaristan vatandaşlarının seçme ve seçilme hakkı, daha açık söylendiğinde, en doğan vatandaşlık ve insan hakkı ellerinden alınmak isteniyor. Türkiye’de oy kullanma hakkı olan 710 bin Bulgaristan ve Avrupa Birliği pasaportlu soydaş ikamet ederken, bunların sayısı Birleşik Amerika’da 155 bin, Kanada’da ise 210 bindir ve onların büyük bölümü de Türk Müslüman’dır.

Bu yasaya göre, art arda  2 defa genel meclis seçimine ve Cumhurbaşkanı seçimine katılamayan soydaşlarımız seçim listelerinden silinecek ve vatandaşlıktan çıkarılmaları işlemi başlatılacaktır. Üstüne üstelik, bu yeni yasa değişikliğinde, AB üyesi olmayan   dış ülkelerdeki (Türkiye’deki) seçime katılma özgürlüğü de şu şekilde baltalanmak isteniyor.

Büyük Elçilik ve Konsolosluklar dışındaki seçim büroları kaldırılacak, oy kullanmak isteyen soydaş İstanbul, Ankara, Edirne ve Bursa konsolosluklarına yığılacak ve oyunu kim kullanabilirse kullanacak, kullanamayanlarsa acaba kırmızı pasaportumu ve Bulgar kimliğimi ne zaman elimden alacaklar diye kara kara düşünmeye başlamak zorunda kalacaklar. Bazılarımızın oradan aldığımız emekli maaşları kesilecek, içinde yaşamasak da 26 yıldan beri vergisini ödediğimiz oradaki ev ve taşınmazlarımız da giderek gasp edilecektir.

Faşist” kafaların bu istekleri Bulgar meclisimden geçse de, bu defa Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev  olaya çok ciddi baktı ve “Seçim Yasası Değişikleri“ne veto koydu, yani “bu iş böyle olmaz bir daha bakın” kaydıyla meclise geri çevirdi.

Bu gelişmeler, önce Başbakan Boyko Borisov’un uykusunu kaçırdı. Çünkü bu yasa değişikliği GERP partisinin de oylarıyla kabul edilmişti. Eski Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov, yönettiği “ABV” partisini hükümet temsil eden Emek ve Sosyal İşleri Bakanı Kalfin’i  kabineden çekti bakanlar kuruluna meclis desteğini de kaldırdı.

Bu yasa tamamen Türk düşmanı bir nitelik taşıdığından dolayı, 5 partili bir ortaklık olan ve hükümeti destekleyen Reformcu Blok’un  (RB) üyesi Korman İsmailov ve Kasım Dal’ın “Demokratik Özgürlük ve Şeref Partisi“nin de muhalefete katılması bekleniyor. Aynı blok içinde en güçlü durumdaki Güçlü Bulgaristan Hareketi (DSB) Başkanı Radan Kınev artık kabineye destek vermiyor. Erken seçim kararı alınması beklenen şu günlerde Reformcu Blok’un kararı sonuç belirleyici önem taşıyor.

Erken genel seçimlerin muhtemelen Ekim 2016’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte, aynı gün yapılmasını öngörenler  anket sonuçlarında, DOST partisi tescil kararının henüz çıkmamış olması sonuçlarda kesin olmayan bir ikircimlilik durum doğuruyor. Durum şöyle açıklanabilir. 26 Yıldan beri Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı seçimleri ikinci turunda sonuç belirleyen güç hep Türkler oldu. HÖH’ün önerilerine kulak vererek, demokratik cepheden J.Jelev’i, Demokratik Güçler’den Petar Stoyanov’u, sol-Rusçu cepheden Georgi Pırvanov’u ve ardından Avrupa Atlantik ruhlu demokrat, NATO üyeliğini savunan Rosen Plevneliev’i Cumhurbaşkanlı koltuğuna oturttular.  Sağdan sola yani uçtan uça değişen bu yelpazeyi  belirleyen bir Bulgar polisi ve Moskof ajanı olan Ahmet Doğan’dı. Bulgaristanlı Türklerin siyasi olarak sıfırlandığını gösteren ve basında kendilerine “siyasi köleler” denmesine neden olan bu gerçekliğin aslında kitlemiz tarafından kabul edilmediği hemen ortaya çıktı.

4 yıl önce Cumhurbaşkanı seçimlerine kendi adayını gösteren İstanbul merkezli BULTÜRK -Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ilk hamlede 50 bin oy aldı. Bu girişimi yöneten BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk Ekim 2016’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir Türk Cumhurbaşkanı ve bir Pomak Cumhurbaşkanı Adayı ile yarışa katılmaya hazırlanıyor.

Bulgaristan siyasetinde önemli bir faktör olduğu asla reddedilemeyen 1.5 milyonluk (bir buçuk milyonluk”) Türk nüfus ve Türkiye’de yaşayan 710 bin Bulgaristanlı seçmenin bu seçimde kendi adaylarıyla yarışma kararlılığı büyük bir heyecan ve beklenti uyandırıyor. Kiminle konuşsak, kiminle görüşsek seçimlere katılma azminin her zamankinden daha büyük olduğu ve hiç bir soydaşımızın HÖH partisinden gelen emirlere uymama kararlılığı dikkati çekiyor. Kirkovo (kızılağaç) belediyesi Podkova (Balabanlar) “Yedi Kızlar” camiindeki mevlitten sonra, bölge temsilcileriyle DOST yönetimi arasında yapılan toplantıda, DOST yöneticilerinin parti toplantılarında Türk dilinde konuşulması geleneğimize dönmesi ve hele de Başkan Yardımcısı Mehmet Hocov’un “HÖH partisinin zamanı doldu!” demesi alkışla ve coşkuyla karşılandı. Yeni gelişmeleri Genel Başkan Lütfi Mesyan’ın bTV Bulgar televizyonunda sunucu Hekimiyan ile yaptığı söyleşi tamamladı.

Bu sunumunda L. Mestan DOST partisinin HÖH partisinden tamamen koptuğunu ve “Bulgar faşistlerine” karşı sert ve kesin bir tutum içinde olduğunu ulusa duyurdu. Bu iki olaydan sonra, DOST partisinin halktan yana doğru çizgi tutacağına ve Türk ve Müslüman kimliğimize ve manevi alanda sıfırlanan haklarımıza kesin dönme ve bu uğurda direnme çizgisini kararlılıkla sürdürenlere öncülük etmeye hazır olduğunu halka duyurmuş oldu.

Yeni çizginin çok geniş bir propaganda etkinliği ile halka indirilmesi gerekiyor. Bulgar kamuoyuna yönelik de özel çalışmalara başlanması zamanı gelmiştir. Çeyrek asır uyuklamaktan sonra kendimize dönerek gerçekliklerimizi  en iyi bir şekilde ve en anlaşılır ve yumuşak bir dille ortaya dökmeliyiz. Bulgarlar anadilimizde ve İslam’da zehir olmadığına inanmalıdır.

Dileğimiz,  1989 Mayısında kurabildiğimiz birlik ve beraberliğimize yeniden dönebilmektir. O zaman da radyomuz, gazetemiz yoktu ama bütün radyolar bizi konuşuyor basın bizi yazıyordu. Uluslararası konferanslarda gündem olmayı başarmıştık. Değişen hiç bir şey olmadı.

Değiştiyse yalnız yalancıların başı A. Doğan değişti. Halkın önderiyim diye böbürlenirken, artık yalnız 3 kişiyle görüşebildiği basına düştü. Kimsenin derdini dinlemez, hiçbir şeye derman olamaz duruma düşmüş.

Ruhsal hastalıklar uzmanları, Sofya “4. kilometre” deliler merkezinden “Boyana Sarayına” yol yapmaya başlamışlar. En büyük profesörün paylaştığına göre “bir hastalığın nedeni tespit edilmeden teçhiz koyulamadığı gibi ilaç da yazılamıyormuş.” Ahmet Doğan’ın deliliğinin viskiden mi yoksa ihanetten mi geldiği konusunda doktor heyeti henüz son sözünü söylememiş. Bu arada başka bir yalan daha ortaya çıktı. Bizim Türkler Ahmet Doğan’ı artık defterden ve hafızalarından tamamen silmişler, ondan bir şey bekleyen yok. HÖH kapısı kapanmış…

Bulgaristan Türkleri, Türkiye, Avrupa Birliği, Birleşik Amerika ve Kanada’daki soydaşlarımız, kardeşlerimiz yakın ve akrabalarımızdan istediğimiz bir şey var. Şimdiye kadar neyse ne, sizden bir şey istemiş olsak da, fazla ısrar etmedik, üstelemedik, tepeniz binmedik. Ama gördüğünüz gibi, vatanımızda olaylar faşist renkler almaya başladı. Bu çöpün, yani faşizm dikenlerinin ve pişman ruhlularını çöp tenekesine yeniden atmamız gerekecek. Bu iş dayakla, küfür etmekle, meclis kürsüsünde ter ve kin  dökmekle vb olacak bir iş değil.

Faşizm ayrık otu gibidir. Yoksullaşan her toplumda umut gibi belirip emekçi halkı ezer, dil ve din azınlıklara kan kusturur. Dünya faşizmi yeneli 71 yıl oldu, ama anlaşılan Almanya’da “Pegida” hareketinde, Avusturya’da ve  bizde “Ataka”, VMRO ve “PF” gibi siyasi çöplük kırıntılarında filizlenme ortamı buldu. Meclise girdi, hükümete “koltuk değneği” oldu ve yasa değişikliği dayatmaya başladı.

Hedefinde olan biz Türkleriz, dilimiz, dinimiz ve vatanımızda var olmamızdır. Bu yol kesilmelidir. Bu savaşımda DOST partisinin mücadele bayrağı yükseltmesi örgütleyici ve yüreklendiricidir. Yolumuz doğru yoldur.

STK’lar bu yolda birleşmek zorundadırlar.

Parçalanma, dağılma, didişme ve küskünlüklere son vermek zorundayız. Beklenen gün gelmiştir. Gün bu gündür.

Reklamlar