Şakir ARSLANTAŞ

Konu: Yalana dolana gelmeyelim. A. Doğan biraz da tarih okusun.

Bulgaristan tarihi efsane ve yalan dikenliğine büründü. Hele 03 Mart Milli Bayramı günlerinde yalan dolanlar bacayı iğice sardı. Fakat herkes tarafından bilinmesi gereken gerçekler var ki, bunları bir daha yazmamızda ya da anlatmamızda fayda görüyorum.

Bulgar yazarı İvan Vazov 1916’da, tam 100 yıl önce “Rus Askerleri” şiirinde, şöyle demişti:

Hey. Ruslar…

Siz neden buradasınız?

Sevilmeyen, istenmeyen, davet edilmeyenlerin

Bulgaristan ovalarında ne işi var?…

Bulgar-Rus politik ilişkilerinin tarihi yalnızca 140 yaşındadır, çok kısadır. Fakat diğer siyasi ilişkiler gibi onların da efsaneleri var? Yalanlar masal gibi anlatılıyor. Ruslar’ın, Bulgaristan’la ilişkilerindeki en büyük efsane, ikili ilişkilerin uyumlu olması ve 1877–78 Savaşı esnasında ve daha sonra Bulgarların Ruslarla çok derin minnettarlık duygularıyla bağlanmış olması yalanıdır. Bu 1944’ten beri ve halen halka bu telkin ediliyor. En son örneği de, Ahmet Doğan’ın HÖH partisinde iç darbe yaparken, bu konuda bir de KGB ajanı yalakalığı yapmış olmasıdır. Öyle ki, “Rus gücüyle ilgili” efsanelerin Bulgaristan tarihinde ve Bulgar-Rus ilişkilerinin geçmişinde özel ve güçlü bir dayanak noktası yoktur. Kullanılan taktikle toplum parçalanıyor ve taraflar birbirine karşı kışkırtılıyor. “Soya dönüş” saçmalığıyla ikiye bölünen Bulgaristan toplumu,  bu Rus kışkırtmaları ve efsanelere dayanan siyaset sonucu artık neredeyse 30 yıldan beri bir daha bütünleşemiyor ve son 7-8 yılda Batı ve özellikle AB bayrağı altında Avrupalı birleşmemiz hamlelerimiz de her fırsatta baltalanmaya çalışılıyor.

Bu ilişkiler büyült geç altına alındığında, iki devlet arasında gerginlik ve düşmanlığın ağırlıklı durumu görebiliyoruz. Bu tarihi belirleyen Rusya’nın Bulgaristan iç işlerine, dış siyasetine sürekli müdahale etmesi, iç darbelere neden olması, tuzak üstüne tuzak kurması, entrikalar çevirmesi, şu ya da bu konuda baskı yaparak devleti ve halkı zorlaması vb olaylardır. Örneklersek, Rusya Bulgaristan’da birçok kişinin öldürülmesine neden olmuştur ki, Başbakan Stefan Stanbolov’un Rus Çarının Bulgaristan’da kol gezen ajanları tarafından (1894) öldürüldüğüne inanmayan yoktur. Rusya’nın gösterdiği “razılıkla” Bulgaristan’ın birleşmesinden sonra kışkırtılan Sırbistan Bulgaristan’a saldırmıştır.1916’da Dobruca’yı işgal eden ve ülkemizin derinliklerine girmek üzere silah depolayıp saldırı hazırlığı gören Rusya’ya kesin tepkisidir Rusofiller’in babası sayılan İvan Vazov’tan yukarıdaki dörtlük. Şu da var, Rusların Dobruca’dan kovulması Osmanlı ordusunun yardımıyla gerçekleşti. Şehit olan Türk asker ve subaylarının isimleri Tutrakan Şahitler Anıtındadır.

1877–78 Savaşı döneminde Bulgar kasabalı ve köylülerinin, daha büyük ve daha güçlü bir İslav halkı olan Rusya’ya karşı belirli bir boyutta olmak üzere idealist bir bağlılık duyması sebebine gelince, bu Bulgar halkının anlatılana göre büyüğüne alfabe, yazım, kültür hatta din vermiş olmasına dayanır.

Olay şöyle anlaşılmalıdır. Bulgarların beklentilerini Rusya üzerinden tasarlamalarının gerçek nedeni, tarihsel belleklerinde kendilerinin daha önce Ruslara verdiklerinin izlerinin canlı olmasında gizlidir. Şu da var, Bulgar halkı Ruslara kendi milli tarih ve kültürlerinin oluşmasına olan katkılarını Rusların başına asla kakmamıştır, çünkü bunlar gerçek olduğu halde, Bulgar’ın huyunda bu özellik yoktur.

Rus imparatorluğu sınırları içinde bulunan Bisarabya’da nüfusunun daha fazlası Bulgardır ve Osmanlı döneminde yıllarca oralarda barınan Bulgar aydınlarının Rus liberalleriyle bağlar kurup geliştirdiği doğru olsa da, Bulgar halk psikolojisine “Rus” ve “Rusya” ile ilgili bir “umut” beklentisi yansıtmamıştır. Fakat o dönem bir de Avrupa’da okuyup aydınlanmış Rus liberallerinin, bir gerici otokrat devlet olan ve kendilerine düşman olan Rus Çarlığına aydınlık taşıdıkları yıllardır. Rus Çarlık düzeni kendi liberallerini sürekli kovalamıştır. Rus liberalizminin en seçkin ve kararlı temsilcileri olan Dekebristler (1905 ayaklanmacıları) Sibirya’ya sürülmüş ve ömür boyu orada yaşamak zorunda kalmışlardır. Öyle ki, gurbetteki Bulgar aydınlarına yardım eli uzatan Rusya ve Rus simgesini oluşturmaya çalışan yerli liberaller gibi Bulgar aydınlar da Rus Çarlık düzeninde gün görmemiş, kovalanmış ve cezalandırılmıştır.

Sözünü ettiğimiz yıllarda Rus köylüler henüz toprak kölesidir. Rus milli doktrini ise, bir grup Bulgarin kafasında yanlış kurguladığı gibi, İslav milli volontarizmi ülküsüyle yüreklenmemiştir. O dönemde Rusya iri bir otokrat sistem olarak yeni jeo-politik etki alanları arayışı içindedir. Ege ve Ak Denizlere açılan Boğazlar Osmanlı Sultanı’nın egemenliğinde olan Güney Karadeniz göz dikilen bölgelerin başında gelir. O dönem, Rusya Osmanlı’ya karşı birkaç savaş açmıştır. Kırım Savaşı’ndan sonra, istemiş olsa, Bulgarlara bağımsızlık talebinde bulunabilirdi, ama bunu yapmamıştır. Çarın hesaplarında, bugünkü Bulgaristan toprakları Rus çıkarlarına gün gelir lazım olabilir strateji defterindedir.

Rusya’nın Bulgaristan ile ilgili bugün izlediği aktüel siyasette Bulgarların Rusya’ya olan şükran ve sevgisinin gerçek derinliğini görebiliriz.

Rusya bu telkini hem Bulgaristan’a yaptığı propagandada hem de ülke içindeki çalışmalarında sürekli canlı tutuyor. Rus halkına Bulgarların Rusya’yı ve halkını çok sevdiği ve özgürlüğü için dökülen kandan ötürü son derece minnettar olduğu aşılanıyor. Bu bir yalandır.Bulgaristan’ın özgürlüğüne kavuşması ve daha sonraki dönemden örneklerle bu efsanenin tutarsızlığına ışık tutabiliriz.

Birkaç gün önce, en aktif ve en yaşlı Rus milliyetçisi olan Jerinovski, “Bulgaristan Rusya’ya ne kadar borçludur bir bilseniz” gibi Kremlin ile Sofya ilişkilerinde bir köşe taşı olan bu sorunla ilgili, Bulgar Cumhurbaşkanı Plevneleev’e gücendirici sözlerle hakaret etti. Sarhoş Rus siyasetçi, diplomasinin en basit kurallarını rafa kaldırarak, “Tarih kitaplarınızı bir daha okuyun ve hatırlayın!” dedi.

Bu küstahlık aslında çok yararlı bir öğüttür. “Geçmişini bilmeyen bir halkın geleceği olamaz,” diyen İngiliz Oriel’den sonra bu konuda Fransız Montesquieu şöyle demişti: “Bir halk tarihine ne kadar daha sık başvurursa, tarih onun bugününe o kadar daha parlak etkide bulunur, o kendi kimliğini daha iyi görebilir, bugünüyle başa çıkıp geleceğine de ilgi gösterir.”

Bu durumda Bulgaristan’ın Rusya’ya ne gibi borcu olduğuna tarih sayfalarını karıştırarak bakalım:

Bulgar nüfusun istatistik ortalamasını oluşturan Bulgar tabakası 1877–78 Rus Osmanlı Savaşında (83 Harbi) öldürülen Bulgarların sayısını biliyor mu?  Bu rakam gönüllü savaşçılar olmakla birlikte 15 bin kişidir. Bu savaşta ölen Rus erlerinin sayısı da 15 bin kişidir. Şimdi Rus Osmanlı savaşında ölen Rus askerleri ve Bulgarlar için bugünkü Bulgaristan köy ve şehirlerinde dikilmiş olan anıtların sayısına bakalım.

Bu savaşta ölen Rusların daha fazlası, Rus Çarının Boğazları ele geçirme savaşına katılmaları halinde kendilerine toprak köleliğinden kurtulma yani özgür köylü olma vaat verilmiş olan mujiklerdir ki, onlar için memleketimizin dört bir yanına dikilen kilise, anıt levhası, heykel ve başka Bulgar gönüllülerine dikilenlerden 100 kat fazladır. Bundan daha büyük minnettarlık olabilir mi? Bu savaşta ölen Rusların yakınlarına 1944’e kadar her ay 1000 leva para ödenmiştir ki, bu o dönemde bir Bulgar devlet memurunun aldığı maaştan 2 defa daha fazladır.

Burada başka bir sorun da ortaya çıkıyor. Bulgar halkı özgürlüğü için Rusya’ya savaş tazminatı ödemiştir. Rakam olarak Bulgar Prensliği Rusya Çarına bugün değeriyle 40 milyar US Dolar ödeme yapmıştır. Bulgaristan’a yerleşen Rus istila ordularının masrafları, Bulgar ekonomisinin aldığı büyük yıkım, 1908 yılına kadar Rus ajanlarının memleketimizde kurduğu tuzaklar, neden oldukları kayıplar vb bu rakama dahil edilmemiştir.

Bulgar Prensliği ile Doğu Rumeli’nin birleşmesi için ise, Bulgaristan halkının Rusya Çarına ödediği para, bugünkü kur üzerinden US Dolar olarak 18 milyar US Dolardır.  Ve bu birleşmeden sonra Bulgaristan halkı, Türk Müslümanlar da dahil vatan toprağında borç içinde sürünmüşlerdir. Bu, Rus Çarlarının entrikalarına ya da kurdukları tuzaklar için ödenen bedeldir. 1908’de Bulgaristan egemenliğini ilan edebilmesi için, memleketteki Rus askerilerinin topraklarımızı terk etmeleri için “savaş tazminatı” ödemiştir. Bu gerçeğin altında olan şudur: 1878 ve 1879 yıllarında imzalanan tüm antlaşmalarda Bulgaristan’da Rus istila güçleri olduğundan söz edilirken, 1944’ten son gelişen ve tarihi değiştiren komünist propaganda ve tarih bilimi Bulgaristan’da “Rus istilacı güçleri” gerçeğini “Rus varlığı” ile değiştirmiştir. O dönemde yürütülen Rus propagandası, Dobruca’nın Bulgaristan’dan koparılacağından, Besarabya ve Moldova’da yaşan Bulgarlarla ilişkilerin sonsuza dek kesileceğini işlemiştir. Bu arada, toplam tutarı 60 milyar US Dolar olan ve San Stefano ve Berlin Antlaşmalarından kaynaklanan Osmanlı’nın Rusya’ya savaş tazminatları da Bulgaristan’a yüklenmiştir.

Fakat iş bununla bitmiyor tabii, 1944’te Kızıl Ordu’nun Bulgaristan’a girmesiyle (bu istila için de Sofya ve Filibe’de 2 boy heykeli dikildi) Bulgar hazinesinde ne kadar altın ve döviz varsa toplanıp Moskova’ya götürüldü. Çalınan paralar arasında Bulgaristan vatandaşlarının emekli sigortaları, devlet senetleri vb. vardı. Kaba hesap Bulgar Rus ilişkilerinin sonucu olan ve Rusya ve ardından Sovyetler Birliği’nin Bulgaristan’dan alıp götürdüğü ve asla geri çevirmediği toplam para günümüz kurunda US Dolar olarak 895 milyar US Dolar tutarındadır.

1944 Eylülünden 18 Mart 1948’e kadar Sovyet istila birlikleri memleketimizde kalmış ve onları Bulgaristan halkı beslemiştir. G. Dimitrov Moskova’da “Moskova ile Dostluk ve Yardımlaşma Antlaşması” imzaladıktan sonra, Bulgaristan İkinci Dünya Savaşının 2. aşamasına 450 kişilik orduyla katılmaya zorlanmıştı. Bugünün parasıyla 91 milyar leva yani 70 milyar US Dolar harcadı.

Büyük savaşın son aşamasında, Nazi askerleri artık Bulgaristan’dan çıkmış ve hatta Yugoslavya’yı bile terk etmişken ve savaşmadan Berlin’e doğru çekilmeye çalışırken Bulgar ordularının savaşa itilmesi sonucu 35 bin Bulgar genci can vermiştir. Unutmamak gerekir bunların birçoğu Kızıl Ordu birliklerinin açtığı “dost ateşinde” ölmüş ya da 1944-45 yıllarının karlı kışlı, sisli ve yağmurlu günlerinde eski Yugoslavya bataklıklarında sürünürken telef olmuştur.

1947 yılından sonra eski Bulgar devlet arşivi Moskova’ya götürülmüştür. Bu belgelerin, Bulgar devleti arşivine ait olan 60 bin sayfası bugün de eksiktir. Kremlin bu belgelerimizi bugün de geri vermeyi kabul etmiyor.

Rus ve Sovyet devletleri Dobruca ve Bisarabya’da çalıştırdıkları Bulgar nüfus için Bulgar devletine hiçbir tazminat ödemedi.

1962 yılında Bulgaristan eski Sovyetler Birliği tarafından tamamen soyulmuştur. Bulgaristan ham maddeleri, ürünleri ve mali kaynakları SB’ne taşınmıştır. Ülke iflas pençesine itilmiş ve şöyle ki bugüne kadar bu yoksulluktan asla kurtulma yolu bulamamıştır. Olayların arasında şu gibi akıllara durgun verenler örnekler de var. Kremlin ile Varşova Paktı’nın Dünya Bankası’nda aldığı borçların garantörlerinden biri Bulgaristan’dır. Şu örnek çıldırtıcıdır. Yalnız 1982’de Dünya Bankası ve birkaç Batı Bankası Sovyetler Birliği’ne ve Varşova Paktına toplam miktarı 630 milyar US Dolar olan ve bunlara yıllık faizleri de ekstra eklenen kısa ve uzun süreli borç vermiştir. Bulgaristan’ın Rusya plan ve çıkarlarına her yıl ödemek zorunda kaldığı paraların hesaplanması adeta mümkün değildir.

Bulgaristan halkının kendi kendine şu soruyu hemen sorması doğru olur.

Rusya’nın Bulgaristan’a olan borcu ne kadardır? Bunun cevabında, bir defa sarhoş Jerinovski’nin lanetlerinin dikkate alınmaması ve tarihimizi gerçekten öğrenip, her şeyi yeniden tartıp biçmemiz ve yeni yargı değerlerine göre düzenlememiz zorunluluk olmuştur.

Bu yazı üzerinde çalışmamın nedeni Ahmet Doğan’ın 17 Aralık 2015 gecesi “Bulgar milli menfaatleri” gibi saçmalık ardına gizlenerek, Bulgaristan halkını Rusyacı ve Batıcı olmak ikiye bölüp bir daha kışkırtması, Bulgaristan Türk Müslümanlarını Türkiye’ye karşı olmaya çağırması ve Balkanlara Rus tehdidi saçmaya çalışmasıdır.

Bu arada 3 Mart günü Rus milliyetçiliği ile geçinen “Ataka”cıların, Moskova parlamentosundan konuk milletvekilleriyle birlikte Avrupa Birliği bayrağını Sofya Kültür Sarayı gönderinden indirip çiğnemeleri dikkat çekici oldu. Önemli olan da Sofya polisinin olaya seyirci kalmasıdır.

Rusya’ya değişik vesilelerle ödenen paraların en fazlasını biz Bulgaristanlı Müslümanlar ödedik. Uran, kurşun çinko ve bakır madenlerinde biz çalıştık. Rusların bedava yediği etler, içtiği şaraplar, tüt tetiği sigaralar, salata yaptığı domates ve biberler, peynir ve kaşarları üreten biz Bulgaristanlı Türk Müslümanlarıydık. Bu bakıma Ahmet Doğan baksın işine, bizim Ruslarla işimiz olmaz.

Reklamlar