Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu:  Bulgaristan’da siyaset bir günde değişebilir deyenler haklı çıktı.

Bulgaristan yeni cumhurbaşkanını seçti. General Rumen Radev, adres, “Dondukov” cad. n.o. 2” olan Bulgaristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına 22 Ocak 2017 günü taşınacaktır. Gen Rumen Radev 2. turda 2 milyon oy alarak (% 59) seçildi. GERB adayı Tsetska Tsaçeva  700 bin daha az oy aldı (35,3) ve seçimi kaybetti.

Bulgaristan’ın eski ve yeni olmak üzere 2 ay 2 Cumhurbaşkanı olacaktır. Bu olay olağanüstü önemlidir. Çünkü 13 Kasım’da yapılan ikinci turda oy kullandıktan bir dakika sonra basına demeç veren, halen iktidardaki Bulgaristan’ın Avrupalı Vatandaşları (GERB) partisi başkanı ve BG Başbakanı Boyko Borisov “GERB adayı seçimi kaybettiği an istifamı sunacağım” dedi ve bu oldu.

Şu çok önemlidir: General Radev Bulgaristan’ın bütün bölgelerinde ve bütün sosyal ve etnik bölgelerinde çok inandırıcı bir başarı elde etmiştir. Bulgaristan siyasetinde değişim ve yenileşme sayfasını açmak isteyenler, zafer kazanmıştır.

Bu bir gerçek olsa da, ben şimdiye kadar bir başbakanın bilinçli olarak art arda yanlış yaptığını ve gönüllü istifa sunduğunu görmediğimden, gelişmelerin ardında bir tuzak olduğunu da düşünmeye başladım.

Bugün itibarıyla söyleyebileceğimiz şudur.

Bulgaristan’da yeni erken genel seçimlerin ne zaman ve hangi usule göre yapılacak Zamanı dolan (Bulgaristan geleneklerinde Cumhurbaşkanının görev değişimi 22 Ocak tarihinde oluyor) Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev ile yeni seçilen General Rumen Radev aralarında anlaşarak birlikte karara bağlamak ve Bulgaristan halkının yolunu açmak zorundadır.

Son durum şudur:

Birçoklarımızın vatanı ve komşumuz olan Bulgaristan’da iktidar değişikliği süreci başladı.

Son gelişmeler iktidar ile halk arasında çok derin çelişkiler olduğunu gün ışığına çıkardı.

BULTÜRK Başkanı Rafet Ulutürk beyin “Bulgaristan’da iktidar bir günde değişebilir ve bu değişiklik çok yakındır ruhundaki yazılarının, toplantılarımızda yaptığı konuşmaların gerçekleri yansıttığı ve yalnız soydaşlarımıza değil, Bulgaristan’da kalan ve ata topraklarımızı ebedi vatan seçen kardeşlerimizin aradıkları yönü bulmalarında olağanüstü büyük rol oynadı.

Şöyle bir gerçek de sivrilmiş bulunuyor:  30–35 yıl önce biçimlenmiş kafalarla, totaliter komünizm zamanında kalmış düşmanlık yöntemleriyle, gerçekleri inkâr etmekle, yeni olanı kabullenmekte ısrar ederek Bulgaristan’ı bundan böyle yönetebilmenin asla mümkün olmayacağı bir siyaset ilkesi olmuştur. Zamanını dolduran, alaylı subay ve orgenerallerin zamanı dolmuştur.

6 Kasım ve 13 Kasım 2016 seçimleri Bulgaristan’da bir siyasi yenilgi olarak kabul ediliyor.

Bu yenilgi daha açık kırmızı komünist olanlarla komünistliği tortulaşmış olanlar arasında bir kavga değil,  ömründe hiçbir siyasi partinin toplantısına katılmamış genç kuşakla, taş kafa siyasi elit arasında bir kapışmadır ve bu kavgada tokmak kafalar zengin düşmeye mahkûmdur.

Seçim sabahı ülkenin dört bir yanından gelen haberlerde Bulgarların yaşadığı köylerde seçmene ikişer kilo domuz kıyması ya da eti ile yirmişer leva dağıtıldığı doğrulandı. Bu olay Müslüman seçmenin yaşadığı köylerde ise ikişer kilo dana eti dağıtılarak gerçekleşmiştir. Kimi yerlerde birer ikişer ton kışlık odun, ayçiçeği yağ, mercimek, un, şeker paketlerinin gece gece dağıtıldığı ve seçmenin kime oy vereceğini şaşırmasın diye eline bir kağıt parçası sıkıştırıldığı herkesçe biliniyor. Ben bir doktorum, pek çok yerde bedava sağlık hizmetleri ve muayenelerin de seçim amaçlı örgütlendiği de herkesçe biliniyor.

Burada demek istediğim memleketimizde çok derin, öylesine derin ki, ne kadar derin olduğu bilinmeyen bir siyasi bunalım yaşanıyor.

Bu bunalım sol ve sağ güçler arasında bir hendek oluşturdu, desek hem doğru hem de yanlış olur. Çünkü bu uçurumdan çıkış hem sol ve hem sağ güçlerin ortak vazifesi olacaktır. Hendeğin üzerinde sol ve sağ ayağı kıyıda bir toplum zar zor ilerlemek zorunda kaldı. Bu zorluklar devam edecektir.

Bu yeni dönemde Bulgaristan’da çok şiddetli popülist bir propaganda dönemi başlayacak, toplum kutuplaşacak, bütün zenginlikler de sefil ve fakır, seçimden seçime 2 kilo et, 1 ton odun ya da 2 kilo un bekleyenler kadar acınası bir yakınmayla taraf olacaklardır. Kısacası önümüzdeki aylarda, yıl değişiminde ve yeni seçime kadar ülkede çok şiddetli bir kutuplaşma ve gerginlik yaşanması bekleniyor. Siyasi bunalımın, hükümetsizliğin, meclisteki kararsızlığın kış aylarına rastlaması da halkın başına başka bir beladır.

***

Cumhurbaşkanlığı katındaki siyasi dalgalanmaya yeniden bir göz atalım.

Bulgaristan’da demokratik dönüşümlerin mücdecisi olan fakat emellerini ve hayallerini gerçekleştiremeyen D-r Jelyü Jelev 1 Ağustos 1990 ile 1997 arasında Demokratik Güçler Birliği adayı olarak seçilen ama bağımsız olmaya gayret eden ilk dönüşümler Cumhurbaşkanı oldu.  Onun Cumhurbaşkanı olmasına 2 700 000 vatandaş yani seçmenlerin % 53’ü oy vermişti.

Demokratik Güçler Birliği dağılmazdan önce, ikinci Cumhurbaşkanı Petar Stoyanov’u 1997’de seçerken 2 500 000 seçmen oy almış, seçimi oyların % 60’ı alan kazanmıştı. Bu ilk iki seçimde Bulgaristanlı Müslüman Türkler olağanüstü aktif katılım göstermiş, soydaşlarımız da aktif katılımla göz doldurmuştu.

2001 yılında, Bulgaristan’da Demokratik Güçler Birliği’nin bir siyasi akım olarak parçalandığı ve dağıldığı, Çar II. Simyon’un ülkeye dönmesi ve Başbakan koltuğuna oturtulmasıyla (2001 – 2005) ülkede komünistlikten sosyalistliğe kılık değiştiren eski totaliter otokrat zihniyet, Rusya’ya sıkı bağlılık göstererek devlet yönetimini ele geçirebildi.

Böylece demokrasi koşullarında yapılan 3. Cumhurbaşkanı seçiminde (2001) Sosyalist Parti (BSP) lideri Georgi Pırvanov ikinci turda kazanmıştı. O zaman aşırı sağ ile aşırı sol arasında kendine tutunacak yer arayan, milliyetçi-ırkçı güçlerle sarmaş dolaş olan Volen Siderov ikinci olan adaydı. Pırvanov, Müslüman Türkler’in desteğiyle 2 milyon oy aldı ve seçimi  (% 54) ile kazandı. Sıkı Rusya yanlısı siyaset izleyen ve “üç miğfer” adı verilen siyasetle Burgas Aleksandropolis petrol boru hattı; “Belene” 2 Atom Elektrik Santrali ve “Güney Akim” gaz boru hattı döşenmesi öngörülmüştü. Ne ki bizi Rusya’ya bağlayan bu üç halattan hiç biri tutmadı. Üçü de çöktü ve bunalımlarımız daha da derinleşti.  Cumhurbaşkanı Parvanov tarafından izlenen Batıya bakan (o dönem Bulgaristan önce 2004’de NATO ve ardından da 2007’de Avrupa Birliği üyesi oldu) ve Rusya’ya sarılan bu siyaset çizgisi 2011’de kesilebildi.

Bulgarların Avrupa Vatandaşlığı Partisi (GERB) adayı Rosen Plevneliev 2001’de yapılan seçimlerde 1 700 000 oy aldı (% 53) ve bugüne kadar iktidarda kaldı. Plevneliev şeffaf NATO ve AB taraftarı bir dış siyaset izledi. Bulgaristan Baş Müftüsüyle görüşen ilk cumhurbaşkanıdır. İftar soframızda bulunmuştur. Rusya’nın Bulgaristan ve Balkanlarda etkisini arttırmasına sert bir şekilde karşı koymaya çalıştı.

13 Kasımda yapılan 2. tura 3 300 000’den fazla seçmen katıldı. Seçme hakkı olan vatandaşların hemen hemen yarısı oy kullandı. Şimdiye kadar hiç oy kullanmamış kişiler % 6 oranındadır.

Bu siyasetin sonu GERB adayı Tsetska Tsaçeva’nın ikinci turda Cumhurbaşkanı seçimini kaybetmesiyle noktalandı. Başbakan Borisov’un Bakanlar Kurulu Başkanlığından ayrılmasıyla üstüne bir ilmek atıldı. Sahneye çıkan yeni güçler hangi sosyal tabakaları temsil ediyor? Yeni siyasi yönelim nedir? Şimdiye kadar ülkemizdeki Rus çıkarlarını güçsüz kılmaya ve milli olana güç kazandırmaya çalışan akım yenik mi düştü ve bezi neler bekliyor:

***

Analizime şu incelikleri ekliyorum.

Arap Baharından” ve “savaş kaçakları selinin” Bulgaristan sınırlarını da zorlamasıyla Bulgaristan ve Balkanlar Rusya’nın bölgesel çıkarlarında stratejik önem kazandı. Olaya, zamanı dolan Cumhurbaşkanı R. Plevneliev’in Alman “Die Presse” ye verdiği son demecinden alıntılarla açıklık getirelim:

Bulgaristan bölgede yeri doldurulamaz bir faktör olduğundan dolayı Avrupa için önemli bir ülkedir” deyen Plevneliev şöyle devam etti: “Avrupa’yı istikrarsızlaştırmak isteyen, bunu Balkanlar üzerinden yapacaktır. ‘Soğuk Savaş’ yıllarında Sovyet Generallerinin Balkanlarda ve Avrupa’da bir nükleer savaş patlamasına yol vermeyeceklerini bilenler, şimdiki durumun farklı olduğunu kabul etmelidir.”

Bugün Başkan Putin bizim ne yapmayacağımızı iyi biliyor, fakat biz onun ne yapmayacağını ne yazık ki bilmiyoruz. Kırım’ın ilhak edilmesinden önceki ve sonraki Avrupa’dan söz ediyoruz. Avrupa sınırlarının güç kullanılarak değiştirilebileceğini düşünen bile yoktu. Rusya bugün artık, Sovyetler Birliği için geçerli olan kurallara uymuyor.” Dedikten sonra Plevneliev şu noktayı vurguladı.

Avrupa’nın içine itildiği yeni aşama ‘Soğuk Savaş’ dönemi kadar tehlikelidir. Ben, Putin’ın AB’yi bir düşman olarak gördüğünü hissediyorum ve onun AB’yi zayıflatmaya çalışacağına inanıyorum.”

Plevneliev’e göre, Rusya’nın saldırılarına aşırı milliyetçileri kışkırtma olduğu gibi, mali, ticari, ekonomik ve propaganda saldırıları da dahildir. Bu gerçek Bulgaristan için de geçerlidir. AB düşmanlarına yardım sunuyor.

Demecinin sonunda Plevneliev “Die Presse”ye şöyle dedi: “Bulgaristan geleneksel Rus yanlısı siyaseti derin olan bir ülkedir” dedi.

Cumhurbaşkanı seçimlerinin 2. Turunda Bulgaristan’daki duruma ve Cumhurbaşkanlığı seçindeki siyasi dalgalanmaya ve son Cumhurbaşkanı’nın ağzından Rusya’nın ülkemize göz dikişine ışık tutmaya çalıştık.

Benden hepinize büyük bir ricam var. Lütfen “ömrümüzün kalan yılları istediği gibi yaşasın” demekle yetinmeyelim ve hayatın her alanında ve özellikle de siyasette ve sosyal yaşamda çok aktif ve etkin olmaya devam ederim.

Biz bu siyasetin içinde çok önemli bir unsuruz.

Bulgaristan 5. Cumhurbaşkanı’nı da bizim oylarımızla seçti.

Okuduğunuz için teşekkür ederim

Paylaşmayı unutmayınız.

Reklamlar