Hamiyet ÇAKIR

Konu:  Siyasi oyun kurmayı öğrenelim. İnce sanattır.

Yazılar alıyoruz, hepsini okumaya çalışıyorum. Kimileri şu siyasi oyun kurma işini çok ciddiye almış. Tabii biz herkesin, hele gençlerin,  siyasi oyun kurucusu olmasını isteriz. O zaman tüm oyunların arasından en iyi olanı seçer, diğerlerini yedekte tutar ve düşmanlarımızı her zaman yeneriz.

Satranç oynayanlar bilir. Bir oyundur. Hem de, zafer yoludur.

Mesut Tunalı ile konuşuyoruz. 170 türkü biliyor, tamburasının tellerine de öğretmiş 170 türkünün 170’ini de. Vursana şöyle kalbin tellerini çalar gibi deyince, hemen başlıyor, “Beni sana sımsıkı sarılmış, görenler olmuş” diye başladı son defa, sevdanın türkü olması ve türkü söylerken sevdayı anlatmak var ya, çok ince bir ustalık… Kimse gücenmesin, herkesin boyunun ölçüsü değil…

Gel ki, geceler çatlasın,

Gel de şafaklar tutuşsun

Bizim olsun alın terimiz

Bizim olsun emeğimiz hey…

Haykırınca zindanlar

Zincirini kırda gel

Gel ki, geceler çatlasın

Gel de şafaklar tutuşsun….

Bu mısraları bir de Tunalı’ dan dinlemek var, yanık bas baritonun bıyık altı gelişinden ve ömür boyu yağlanmamış o tamburanın doğadan ayarlı tellerinden. İşte bu bir oyun kurmaktır, insanları müziğe kilitlemek, yüreklerine dolmak, onları kanatlandırmak ve uçurmak, vatan hasretini yakıp, özgürlük heyecanıyla hareketlendirmek.

Şimdi size Fransız Devrimi (1789) ilhamcısı Maximilien Robespierre (1758 – 1794) isyan ateşini körüklerken Paris sokaklarını nasıl alevlendirdiğini anlatacağım. Bu da bir oyun kuruculuğu kuşkusuz. Çünkü o zaferle taşlanmış bir burjuva devrimidir. İnsanlık tarihini dönüştürmüş ve kısa bir süre için de olsa yeryüzünü eşitlik, özgürlük ve kardeşlik sloganlarıyla pes etmiş ve bugüne kadar etkilemiştir. Genelde devrim denen olguyu en iyi anlatan ve çağıran belki de bizim şu satırlardır:

Derine, hep derine kazıyoruz.

Çağımızın altın kalbini arıyoruz.

 Üzerimizde, ağır bir yük!

Gökyüzünden çok uzakta

Derine, hep derine kazıyoruz.

Çağımızın altın kalbini arıyoruz.

Burada önemli olan sıradan insanlara hiçbir yenilgiyle sarsılmayan, hiç kimseyi yüzüstü bırakmayan bir kendine güvenmişlik, bir kahramanlık bir yiğitlik aşılamaktır önemli olan.

Bir insan oyun kurabilir, ama kitlede, hareketlenen alt tabakada asla yüzüstü kalmayacağı umudu yoksa kalbi kahramanlık ateşiyle yanmıyorsa ve güzlerinde yiğitlik parlamamışsa bu iş olmaz. Kurulan oyun boş balon gibi patlar. Ama tutarsa inanç çabuk yayılır ve asla söndürülemeyen bir ateş gibi yanar.

Tutuşan bir ateşi yandıkça yakan bir nüve olmak çok zor bir iştir. Aranan simayı, oyun kurucuyu bazen tüm Binbir Gece Masallarını okusanız bulamazsınız. İnsanlar kendilerine hükmedecek bir yöneticiyi durmadan ararlar. Ama o aranan kişi zaten oradadır. Önemli olan onun hızla yükselişinin nedenini bulmaktır. Bunun bir türlü kişisel çekicilik olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Mesela Fransız Devrimi’nin motoru Robespierre’de bu ateşi onun kadınlara olan sevgisinde görebiliyoruz: O konuştuğu günlerde “geçitler kadınlarla dolardı… Kavşaklar tıkanırdı… Tribünlerde yedi ya da sekiz yüz kadın olurdu, öyle de güçlü alkışlarlardı ki! Jakoben Kulübünde o konuştuğunda, duygu yüklü hıçkırıklar ve ağlamalar duyulurdu, insanlar salonu yıkacak gibi tepinirlerdi.” – bu alıntı Gustave le Bon’un  “Devrim Psikolojisi” eserinden alınmıştır. Ve Robespierre, Fransız devrimini zafere götüren yolu, bu meydan konuşmalarıyla, yazığı yazılarla, meclisteki söylevleriyle döşemiştir.

Ve gelelim sizinle bambaşka bir oyun kuruculuğuna, seçtiğim “Ölü Eşek” öyküsünü Ceries Avad’ın “Gizli Yetenek” erserinden seçtim. Bir oyun kurucu öyküsüdür.

Kenny adında genç bir kovboy Teksas’a taşınmış ve bir çiftlik sahibinden 100 US Dolara bir eşek satın almış. Çiftlik sahibi eşeği ertesi gün getirip teslim edeceğini söylemiş. Anlaştıkları yer ve saatte belirmiş ve şöyle demiş:

  • Haberler kötü oğlum, eşek öldü.
  • Öğleyse paramı geri verirsin ve olay biter, demiş Kenny.
  • Çeviremem, çünkü artık harcadım, demiş çiftlikçi.
  • İyi öyleyse, lütfen bana eşeğin cesedini getir.
  • Ölü eşekle ne işin olur? Ne yapacaksın? Diye sormuş çiftlik sahibi.
  • Tombala oynatacağım, diye cevap vermiş genç.
  • İyi öyleyse, getireyim. Ben eşeğin öldüğünü kimseye söylemem.

Bir aydan sonra Kenny ile çiftlik ağası yeniden karşılaşmışlar ve çiftlikçi sormuş:

  • Eşeğin cesedini ne yaptın?
  • Tombula oynattım. 2’şer US Dolardan 500 bilet sattım ve 998 dolar kazandım.
  • Şikâyet eden olmadı mı?
  • Kazanan şikâyet etti. Ben de ona, bilet satın aldığı 2 dolarını iade ettim.

Bu hikâyede, nalları dikmiş eşekten 998 US Dolar kazanan Kenny, yukarıdaki örnekte kadınların sevgisiyle devrim ateşi yakan ve devrime inanç yaratan Robespierre ve birinci örnekte 170 türkü bilen ve ustaca söyleyen Mesut Tunalı OYUN KURANDIR. ,

Reklamlar