Снимка

Bu yaz gerçekleşen çok değerli bir projeyle, Bulgaristan ve Türkiye sınırının her iki tarafında yer alan öğrenciler, “Nesiller bilgisi” programıyla kendi ortak kültür ve asırlardan beri süren gelenek ve yaşamı araştırdı. “Bulgaristan-Türkiye Sınır Ötesi İşbirliği Programı” kapsamında finanse edilen “Nesiller Festivaline” ek olarak “Nesiller Bilgisi” derlemesi hazırlandı. Burgas’tan “Piskopos Konstantin Preslavski” Lisesi ve sınırın diğer taraında, Türkiye’den Lüleburgaz “Lüleburgaz” Lisesi öğrencileri “Platform Agora Derneği Burgas şubesinin ortaklığıyla güzel ve yararlı bir kitapçık ortaya çıktı. Derlenen otantik soy hikayeleri, Burgas ve Lüleburgas liselerinden 9. ve 12. sınıf çğrencileri ratafından kaleme alındı. Hikaye derlemesi, nesiller arasındaki sınırların giderilmesi ve aralarında tecrübe ve değer paylaşımına dayalı iletişim köprülerinin oluşturulmasına yönelik geliştirilen proje kapsamında uygulanan geniş bir modelin unsuru olmakta.

Öğrenciler soy ağaçlarını araştırdı, atalarının yaşantısı, ailelerin soy hikayeleri, ilgin olaylar ve ağızdan ağıza, nesilden nesile aktarılan aile olaylarını kağıda döktü. Bu gerçek aile hikayeleri ve soy ağacı araştırmalarından en ilginç olanları “Nesiller Bilgisi” kitapçığına aktarıldı. Bu projenin gerçekleşmesinde emeği olan ekipte , Türkçe’den Bulgarca’ya ve Bulgarca’dan Türkçe’ye tercümesiyle yardımını esirgemeyen iş arkadaşımız Tanya Blagova, bu değerli eseri radyoya da verdi.

Снимка

Kökenler

Bu hikaye, bababım babası olan Ahmed dedemin hikayesidir. Zayçar köyü doğumludur. 1978 yılında kızkardeşlerinden biri Türkiye’ye göçetmiş. Bundan 11 yıl sonra yeni göç dalgası zamanında Ahmed dedemin ailesi de ağabeyinin ailesi ile birlikte Türkiye’ye gitmek üzere yola koyulmuşlar. Sınırda çok uzun kuyruklar olduğu için Miçurin kasabası yakınında bir bayırda üyük sıkıntılar içinde beklemek zorunda kalmışlar. Başlarını sokacakları bir yerleri yokken üç gün aralıksız olarak yağmur yağmış. Sınırı ancak beşinci günde geçebilmişler. Tam 11 yıl boyunca görüşmemiş oldukları kızkardeşinin yanına yerleşmişler. Geçinmek için kendilerine iş bulmaları gerekiyormuş. Dedem döktaş fabrikasında, ninem de konserve fabrikasında işe girmişler. Babam bir restoranda garsonluk yapmaya başlamış, halam da halıhanede iş bulmuş. Böylece üç aile 9 ay boyunca dedemin kızkardeşinin evinde yaşamak zorunda kalmış. Gösterdikleri gayretlere rağmen oradaki hayata ayak uyduramayan aile, bazı köydeşlerinin Bulgaristan’a döndüklerini duyunca memleketin yolunu tutmuş. Döndüklerinde hiçbir şey eskisi gibi değilmiş. Toparlanmak için büyük çaba sarfetmek mecburiyetinde kalmışlar. Kendilerine yeni iş bularak yeni ev yaptırmışlar. Hayvancılık ve tarım işlerine girişmişler.

Kaleme alan:Fatme Ümer Ahmed

Снимка

Badire

Dedem 11 – 12 yaşlarındayken o zaman delikanlı olan dayısı ve ağabeyi ile birlikte çobanlık yapmaya gideriş. Bir gün akşama doğru dayısı kendisine “Mitko, biz ağabeyin Stoyan’la birlikte köye, eğlenmeye gideceğiz. Sen koyunlarla kalacaksın ve gece yarsına doğru onları eğreğe toplayacaksın” demiş. Akşam olunca Burgas tarafından koyu bulutlar gelmeye başlamış. Önce çiselemiş, sonra da gökgürültülü şiddetli yağmur başlamış.

Balkan’dan kurt uluması duyulmuş. Köpekler dağılmış, koyun sürüsü ise etrafa yayılmış. Dedem çok korkmuş. Köpeklerden birini güçlükle yakalayarak bağlamış. Köpeğe sarılıp ekin desteleri arasına sokulmuş ve birkaç saat böyle beklemiş. Yağmur dindikten sonra koyunları aramaya çıkmış. Çan seslerinin duyulduğu bir dereye doğru yürümüş. Köpek inleyerek kendini bir tarafa çekiyormuş. Dedem diğer köpeklerin kurt boğmuş olabileceklerini düşünerek köpeğin peşinden gitmiş. Dereye inince artık doğmuş olan ay bütün yöreyi aydınlatıyormuş. Dedem gördükleri karşısında dehşete düşmüş. Kurtlar bir koyunu parçalamışmış. Sürüyü toplamaya başladığı sırada dayısı ve ağabeyinin köyden şarkı söyleyerek döndüklerini duymuş. Kendilerine başından geçenleri anlatan dedem köye dönüp babasına şikayet edeceğini söylemiş. Büyük kavga çıkacağından korkan delikanlılar olanları anlatmaması için kendine yalvarmaya başlamışlar.

Sabaha karşı sürüyü toplayınca destelerin bütün tarlaya dağılmış olduğunu görmüşler. Kavgadan kurtulmak için sürüyü çabucak 4-5 kilometre öteye çekmişler. Sabah oraya gelen tarla sahipleri bu belayı yapanın kim olduğunu anlayamamışlar. Bizimkiler böylece yakayı kurtarmışlar.

Kaleme alan:Miroslava Nikolova

Kendi hayatını kurtarmak

Büyük dedem Mehmed Adem yoksul bir köy ailesinde doğmuştur. Babası Adem ay boyunca evdeki tavukların yumurtalarını toplayıp civar köyleri dolaşarak satıyormuş ve böylece babamı okutabilmek için biraz para kazanıyormuş. Kazandığı parayı oğluna harçlık olarak verip trenle Şumen şehrine okula gönderiyormuş.

Bir defasında okuldan dönen büyük dedem Mehmed Adem, trenden Dıskotna köyünde inerek her zaman yaptığı gibi yürüyerek baba evine doğru yola koyulmuş. Kış mevsimiymiş, kar yağıyor ve şiddetli rüzgâr esiyormuş. Yürüyerek katetmesi gereken mesafe 25 kilometre kadarmış. Doğduğu köy Podgorets’e giden yol bir korunun içinden geçiyormuş. Koruya yaklaşınca kurt uluması duymuş. Etrafına bakınmış. Yapayalnızmış. Hayatını kurtarmak için bir ağaca tırmanıp beklemeye başlamış. Kurtlar gelip ağacın etrafında dönmeye başlamışlar. Büyük dedem sabaha kadar ağaçta beklemek zorunda kalmış. Sabaha karşı kurtlar oradan ayrılmışlar. Büyük dedem ağaçtan yere atlayıp sağ sağlam evine varmış.

Kaleme alan:Ahmed Denis Haciibrahim

Karamfila

Dedemin babası II. Dünya Savaşında öldü, annesi ise Alman askerleri tarafından öldürüldü. Kendisi kurtulmayı başardı, ama yetim kaldı. Fita adında bir kadın dedemin babasını buldu ve öz çocuğu gibi yetiştirdi. Yıllar sonra da okumak için Vratsa kasabasına gönderdi onu. Orada büyük dedem büyük ninem Damyana ile tanıştı. Büyük ninem varlıklı bir ailenin kızı, büyük dedem ise fakir bir gençti. Birbirini sevdiler ve büyük ninemin ailesi kendisini büyük dedeme vermeyince ninem dedeme kaçtı. Vratsa tarafından kaçmaya karar verdiler ve dedemin memleketi olan Veliko Tırnovo’ya yakın küçük bir köy olan Tserova Koriya’ya yerleştiler. Eğitimsiz olduğu için büyük dedem her işi yaparak geçimlerini sağlamaya başladı. Sonra ikisinin kız çocuğu oldu. Kır işlerine giderken daha üç günlük olan bebeği de yanlarına almak zorunda kaldılar. Çocuğu iyice sarıp sarmalayıp kenarda bırakarak işe koyuldular. Bir ara dedem bebeğin yanında bir yılan gördü. Küçücük kızlarını kurtarmak için koştular, ama bebek ellerinde can verdi.

Sıkıntı içinde geçen birkaç yıl sonra dedem inşaat işlerinde usta oldu. Bir kızları daha oldu, adını Karamfila koydular. İkinci kızları benim annem oluyor.

Kaleme alan:Stefani Tişkova

  Fotoğraflar: AGORA platform-Burgas

Reklamlar