Tarih: 01 Haziran 2018

Yazan: BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK

                                   Çocuklar: Sesiz!

                                   Anne babalar: Bulgar’a verginizi ödeyin.

                                   Nine ve dedeler: Siz gününüzü bekleyin!

Büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 24 Haziran 2018’de Türkiye’de erken genel seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olarak fizik öğretmeni Sayın Muharrem İnce’yi aday gösterdi. 31 Mayıs, Perşembe İnce Kırca Ali’ye geldi, iftar açtı. Güney Doğu Rodoplar’ın incisi olan bu zümrüt yeşil şehir, Bulgaristan Türkeri’nin kimlik mücadelesinde bir ateş hattı, fetih edilemeyen bir Türklük kalesi oldu. Şimdi de Bulgaristan’da Türklüğü yaşatmaya çalışan en büyük merkezdir.

     Muharrem İnce’nin Kırca Ali’de ne işi vardı demeyiniz. Buraya memleketi Gümülcine’den geldi. Dedesi oralı olmalı. İnsan bir şey olunca ya da olma şansı belirince önce köyüne gider ve hemşirelerine bir hava atar. O da öyle yaptı, Bulgaristan’a uğraması da işin uzantısıdır.

İNCE'NİN KIRCA ALİ'DE NE İŞİ VARDI DEMEYİNİZ...

Edirne, Silivri ve Kırca Ali belediyelerinin ortaklaşa yaptıkları iftarda 2-3 bin civarında yerli ve konuk katıldı. Dostluk ve işbirliği hamlelerine katkı oldu. İnsanımız bir araya geldi, bir birileri ile hasbihâl ettiler.

İnce’den önce buradan Bayrampaşa “Bereket Konvoyu” her yıl geçmekteydi bu yıl İnce onları da solladı. Bu iftarlar artık hava değiştiren bir etkinlik oldu. Şehirde İnce coşkusu yaratmak için HÖH yöneticileri oldukça çalıştığı da görülmekteydi. Zurnalar davullar Rodop havalarına ritim can verdi. Ayrıca bu görüşme, HÖH-CHP kaynaşması ve belediyeler düzeyinde aynı siyasi havayı buluşturan bir girişim oldu. HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı Kırca Ali’de ilk kez halkla birlikte iftar açtı. Bozuk Türkçesiyle İnce’ye anlatmak istediklerini anlatmaya çalışırken iyice zorlandı. Kırca Ali Belediye Başkanı Hasan Aziz’in birkaç defa yardım etmesi gözlerden kaçmadı.

İftara toplananları mitinge toplananlarla karıştıran İnce hemen kürsüye atladı. Bulgar polisiyle önceden anlaşmaya varılmış olacak ki, Türkçe propaganda yaptığı için ceza dahi kesilmedi. Çünkü seçim kürsüsünden Türkçe konuşmayı yasaklayan ve ceza kesilmesini öngören yasada, “iftarda Türkçe konuşmak ve Türk dilinde propaganda yapmak yok” fıkrası yoktu.

İnce, “millet” cephesinden aday olduğunu ve Türk milletinin Bulgaristan’da yaşayan Müslümanları da kapsadığını söyle(ye)medi. “Millet” anlayışının “milli  bilince” ve oradan da “Türk kimliği milli bilincine” çok yakın olduğundan dolayı, Bulgar makamlarıyla ön uzlaşma sağlanırken, “Millet” kavramını kullanmayacağına söz vermiş olabilir. Bize, “etnik” veya “etnik azınlık”, hatta “Müslüman halk topluluğu” veya ülkenin “en büyük dil ve din topluluğu” da demekten kaçındı. 2050 yılında Bulgarları sayıca aşarak, Bulgaristan’da ülke nüfusunda ana faktör olacağımızı ise görmezden gelip pas geçti.

İlk alkışı alan İnce, hemen “huzur” ve “B” şıkkına geçti. “Büyük Türkiye” projesine değinmekten ise korktu veya gerek görmedi. Oturanlardan “biz bu projenin neresindeyiz?” sorusu gelebilir, diye korkmuş olabilir.

Huzura” takıldı. Ezan sesi bekleyen dinleyiciler huzurluydu. Fakat konuşmacı, onlar da Türk olduğu için, “huzur baklava gibidir, huzurla iftarda da açılır, üstüne de gider” mantıyla devam etti. Sözleri alkış getirmeyince 140 yıldan beri ezilip çeken bu insanlar “artık huzur nedir unutmuşlar” diye düşünmüş olacak ki, birden bire ileri yeni bir adım attı, açık hava ortamına çöken Türklük ruhunu dağıtmak için, “Siz Bulgar vatandaşısınız” dedi.

Bu da alkış getirmedi. “Siz, Bulgar devleti kuruldu kurulalı Bulgaristan vatandaşısınız, üstüne üstelik bir de Avrupa Birliği vatandaşısınız, elinizdeki pasaportla dünyayı vizesiz dolaşabilirsiniz. Sizleri kıskanıyorum!” gibi bir tekerleme yapsaydı, belki de biraz tutar ve birkaç kişiden alkış alabilirdi, fakat bu da olmadı.

Ardından birden bire arpası az gelen katır gibi, kıç attı. “Gözümüz Orta Asya göçebe çadırlarında değil, Avrupa Birliği uygarlığındadır!” dedi ve bu sözleri işitenler şunları düşündüler: “Avrupa Birliği üyeliği bir tiyatro oyunudur. Üye olduk. En fazla işsiz, en yoksul ve iki ucunu bağlayamayan,  çocuklara okul harçlığı veremeyen, Müslüman çocuklar domuz etiyle beslenen, kendi aralarında Türkçe konuşturulmayan, camilerde Türkçe konuşmaları yasaklanmak istenen,” durumu yaşayanlar biziz. Burada yaşayan insanlarımızın Avrupa kapısı açık iken bile Türkiye’yi seçtiğini de bilmediği ve anlatılmadığı da ortaya çıktı.

İnce konuşmasında birden bire yön değiştirdiği ve Türkiye’nin “daraldığını”, “gerildiğini” ve “özgürlüklerini” geri istediğini söyledi. Bu daralma ve disiplinli duruşun vatan ve millet düşmanı PKK, FETÖ, PYD, YPG, DEAŞ gibi örgütlerle içte ve dışta silahlı mücadeleden kaynaklandığına hatırlatmada dahi bulun(a)madı. Yılanın başı Yakın Doğu’da ezilmezse yer altında sürüne sürüne gelir ve Bulgaristan’a, Balkanlara geleceklerini, demedi diyemedi. Terörle, emperyalizmle, Türk kimliğimize el uzatan, söz atan hain ve döneklerle mücadelemiz ortaktır vurgusu da yapmadı yapamadı. Siyasi ortamın son dalgalanmalarında aktüel anlamı tamamen boş olan “halkların kardeşliği ”ne atıf yaptı.

Muharrem İnce, “Afrin Zaferi”’nden söz dahi etmedi edemedi. PKK ve DEAŞ’ın omurgasını Suriye topraklarında kıran TSK’nın yenilmez gücüne de işaret etmedi edemedi. Bu silahlı çatışmalarda Bulgaristanlı soydaşlarının da Türkiye için şehitler verdiğini ve kahramanlıklar gösterdiğini söylemedi söyleyemedi. ABD’nin Büyük Türkiye’ye 15 Temmuz 2016’da darbeye kalkmasını püskürten, Türk halkının sert bir silahlı askeri darbeyi göğüslediğini, ağır yaralar aldığını, büyük kayıplar verdiğini, ama ardından toparlanarak “Yenikapı Zafer Ruhu” oluşturduğunu da konu etmedi edemedi.

81 milyonluk Türkiye vatandaşının Cumhurbaşkanı olmuş gibi konuşan İnce, her sözünde Bulgaristan’ı, Bulgaristan Türklerinin tarihini ve şimdiki ruh halini bilmediğini, parçalanmış Türk kimlikli bir halk topluluğu olan soydaşlarımızın ağır geçim sıkıntısı yaşadığını, dil, din, eğitim ve kültür sorunlarından tamamen habersiz olduğunu da gizleyemedi.

İnce’nin kürsüye çıktığı an, Eski Zağra-Stara Zagora’da milliyetçiler rakı şarap şişelerini açmış, büyük kutlamaya hazırlanıyorlardı. Aynı gün Eski Zağra-Stara Zagora Belediye Meclisinde 39 evet, 4 hayır ve 2 çekimser oyla 850 coğrafik mekânın Türk isimleri Bulgarca uydurma isimlerle değiştirilmişti. Bu zafer kutlanıyordu ve bu 1989 yılında rafa kaldırılan sözde “soya dönüş” sürecinin bir devamı olarak kabul ediliyordu.

Bulgar milliyetçiliği saldırılarını sürdürüyordu.

Fakat Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı İnce, Bulgaristan’ın iç işlerine karışmamakta sanki yeminliğiydi, hükümete tırmanan 3 faşist partinin adını anmadan konuşmasına devam etti. Parti üstü, vizyon sahibi bir cumhurbaşkanı olacağını anlatan İnce, dış ülkelerde yaşayan Türklerin kanayan yaralarına da derman arama niyetinde olmadığını belli ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

“Sizler başka bir ülkenin, Bulgaristan’ın vatandaşısınız. Sizin göreviniz Bulgaristan’ı kalkındırmak, vergi ödemek, ülkenin kurallarına uymaktır.” dedi. Bu sözler hazır bulunanları adeta şok etti, şaşırttı.

Bu iftara gelenler Bulgaristan Türkleri olduğunu da unutmuştu. Buraya gelen elleri nasırdan çatlamış, yüzleri dertten buruşmuş, bu ülkenin bütün fabrika ve barajlarını, köylerinin yollarını, kara ve demiryollarını, üniversite ve kültür enstitülerini vs. hepsini inşa etmiş, fakat şu an avucunda bir şey olmayan kalabalık, “bu adam nereden gelmiş” der gibi şaşkın şaşkın bakındı. Bu insanlar yılda 280 bin ton tütün üreten, her gün Sovyetler Birliğine kalkan 380 vagonu gıda maddesi dolduran, 1,5 milyon iri baş hayvan ve 15 milyon koyun kuzu bakan, bugün soyulmuş ve olağanüstü sefil yaşamaya zorlanmış insanlar bir anda kürsüden gelen sesi işitmez oldular. “Bulgaristan’ı kalkındırın. Vergi ödeyin!” çağrısı, “köle olmaya razı olun! Ben Türkiye’ye Başkan olursam benden bir şey beklemeyin!” anlamına geliyordu. Türkiye’ye olan umutlarını da söndürdü.

Aldığımız haberlere göre, ertesi gün Kırca Ali Türk aydınları Sofya Meclisi Sosyal İşler Komisyonu Başkanı HÖH milletvekiline mektup göndermişler ve Muharrem İnce’ye “Vergi Toplama Dairesinden” bir maaşa bağlanmasını teklif etmişler. Çünkü GERB lideri Boyko Borisov’un iktidara geldiği 2009 yılından beri 16 Milyar leva vergi toplanmayan bu ülkede, ilk kez bir siyasetçi, kürsüye çıkıp Türkleri vergi ödemeye davet etmiştir. Bu emeğin primi ödenmelidir. Dikkati çeken şu da oldu. İnce’nin Türkçe konuşmasına sağır kalan Bulgar polisi onun Bulgaristan Türklerine hitaben vergilerinizi ödeyin, demesi “iç işlerimize karışma” sözü olarak nitelenmedi.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN “Birkaç ay önce Kırca Ali’de gönül kardeşlerim yaşıyor!” dediğinde dünya ayağa kalkmıştı. Bulgaristan’da Irkçılar kudurmuştu, bu nasıl söyler bu sözleri… Şimdi ise hava huzurlu, her yer süt liman, en azılı Türk düşmanları bile sustu, Radyo, TV ve basın dilini yuttu. Bu işin içinde bir şey var…

Bulgar aşırı sağ milliyetçiler, faşistler Muharrem İnce’nin kazanmasını arzu ediyor gibiydiler, Bulgarlar,  İnce’nin kazanmasını Türklerden çok istiyor havası esti.

Cumhurbaşkanı adayı İnce’nin yüksek sesle söylediği sözlerin bir benzerini, ezan sesi bekleyen yaşlılar daha önce Cumhurbaşkanı olarak buraya gelen General Kenan Evren’den de duymuşlardı. Diktatör Todor Jivkov’la görüşmesinde, o Bulgaristan Türkleri için “Eti senin, kemiği benim!” demişti. 37 yıl tuz yalamış koyunlara saya kapısı açar gibi, devletin sınır kapısını açan Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise, tamamen parçalanmalarına sebep olmuştu. “Bulgar’dan hayır gelmeyeceğini” bildikleri gibi, Türkiye’den Recep Tayyip ERDOĞAN öncesi Türk siyaset adamlarının kendileri üzerinden zor buldukları sorunları çözmeye büyük siyasete alet etmeye çalışmamışlardı. 1968-1978 göçleriyle Bulgaristanlı kalifiye Türk işçilerini toplamışlar ve Türkiye sanayileşmesinin sorunlarından birini çözmüşlerdi. Türkiye yöneticileri 1989 yılında Türkiye’de kalkınmaları için özellikle kadınların çalışmalarına büyük katkısı olurken, Bulgaristan’ı 50 yıl daha rahat nefes almalarını da sağlamış oldular.

Kürsüde bir sağ bir sol yapan İnce’nin iki kolunu açarak “siz benim canlarımsınız” demesini beklediler, fakat meslekten öğretmen olan Muharrem İnce için geçerli olan bir şey varsa o da “hoca bildiğini okur” gerçeğiydi.

Dili dönse o, “28 Avrupa ülkesi arasında en düşük ücretle çalışıp, en düşük emekli maaşıyla geçinen, 13 500 çocuğu okula gidemeyen, çocukları anadillerini öğrenmeye ilgi göstermeyen, anaokullarında Müslüman çocuklara domuz eti veren, okula gidenlerden % 40’ı okuma yazmayı öğrenemeyen, % 60’ı da okuduğunu anlamayan bir topluluk durumuna getirilmişsiniz, ben bu sorunları çözeceğim, arkanızdayım, yalnız değilsiniz.” demesi beklenirdi. Bunlar gibi cesaretlendirici sözler söylemesi iyi olur ve büyük de alkış toplardı. Bu beklenti de tamamen boşa çıktı, halk Büyük Türkiye’nin küçük adayını gözleri ile gördü ve gördüklerine de üzülerek inşallah seçilmez dercesine kararsız masum gözleriyle bakmaya devam ettiler. Büyük Türkiye’nin büyük insanlara ihtiyacı olduğu ortaya çıktı.

İnce bir fizik öğretmeniydi, elektriğin, atomun, kuantum vb ismi tüm dillerde aynıydı ve Türkçe öğrenmelerinin onun için bir anlamı da yoktu. Bekleyenlerin beklentileri ile anlatanın anlattıkları arasında çakışma ve örtüşme yoktu.

Elinde mikrofon İnce bir arada ansızın vites değiştirdi, sanki kendine durumu fark etti ve şöyle dedi: “Bulgaristan’ı gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkarmak için çalışmalısınız ama bunu yaparken yönetiminde ortak olmalısınız. Bulgaristan vatandaşısınız ama Türk ve Müslümansınız. Benim amacım sizi Türkiye’nin sıcak siyasetinin içine çekmek değil, sizinle hasret gidermek, dertleşmektir. Türkiye’nin sıcak siyasetin içinde olmayın zaten. Türkiye’de her şeyi böldüler, sizi de bölmeye çalışıyorlar ama siz bölünmeyin.” Bu arada Kırca Ali Belediye Başkanı Hasan AZİZ’in Tekirdağ Çorlu’ya gitmiş. Daha CHP’den aday belli bile değilken orada CHP’ye oy istemişti. Bu konuda propaganda yaptığını bilmiyordu herhalde. Tabi çevresinden de bunu söyleyen olmamış belli ki,

Konuşmacı, Bulgaristan azınlıklarının tek dilli, tek kültürlü ve ter uluslu devlet rejiminin dışında tutulduğundan haberi dahi yok gibiydi.

Bulgaristan’da yaşayan azınlıklardan hiç birinin okulu yoktu. Bulgar devlet vergisini topluyor ama vatandaşa anadilde eğitim ve kültürel hizmet olarak geri vermiyordu. Türkiye’de de bir milyondan fazla soydaşımız var, onların vergilerini de Türkiye Cumhuriyeti devleti topluyor, ama yarısının Bulgaristan’da Türk Kimliğini yaşatmaya harcamıyordu. İnce’nin de böyle bir niyeti yoktu. Hepsi gibi o da vatandaştan oy istiyor, fakat “sizin için şunu şunu yapacağım” demiyordu diyemiyordu… Onlara gelince para hep yetişmiyordu. Bu vatandaş karşılarında kendi liderini görmeyi iyice özlemişti…

Kırca Ali’ye onu karşılamaya sadece Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH-DPS) Başkanı Mustafa Karadayı ve Kırca Ali Belediye Başkanı Hasan Aziz geldiler. Demokrasi İçin Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük Partisi (DOST) ve Halkın Hürriyet ve Şeref Partisi (HHŞP) yönetiminden, sürgünde ve hapishanede kalanlardan ve Türk Pedagoji Okulu mezunlarından, şair, gazeteci ve yazar aydın, kanaat önderi zümresinden sırada duran bir heyet “Hoş geldiniz!” demedi.

Bulgaristan Türklerinde CHP’ye yani SOLA karşı güven Bülent Ecevit’ten sonra büyük ölçüde azaldı. Dış Türkler konusunda bu partinin tutumunda sosyal demokrat kararsızlık, ikiyüzlülük ve kincilik alıp yürüdü.  “Vatan” konusunda bile söyleyecek sözleri yoktu. Zaten Türkiye’de İnönü döneminden Dış Türkler konusu şöyle anlaşılırdı; VAN’DAN-EDİRNE’YE kadardı; Özal döneminde ADRİYATİKTEN-ÇİN SEDDİ’ne kadardı; Recep Tayyip ERDOĞAN döneminde bu TÜM DÜNYADA YAŞAYAN TÜRKLER haline dönüştü. İşte gerçekler bunlar.

10 Ağustos 2014 Pazar günü Kırca Ali de Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’ı kutlamak için çıkan halkın karşısında toplanan polisler bu gün hiç biri yoktu. Kırca Ali’de İl Valisi, bu şehirden birer milletvekili çıkaran BSP ve GERB, her kamu eylemine üşüşen polisler ve Bulgar kenesi ırkçı partiler de ortalıkta görünmedi.

Muharrem İnce ile sözü uyan aynı görüşü paylaşan Belediye Başkanı Hasan Aziz’den misafirini Kırca Ali şehri “fahri” başkanı yapmasını bekleyenler de boşa heveslendiler. Anlaşılan Sofya’dan onay gelmemiş “dur bakalım” seçilsin bakarız demişlerdi. Yoksa Bayrampaşa Belediyesi 13 Haziranda burada Kırca Ali’de olacak fazla ileri gitmeyelim bunları da karşılayalım sonra bakarız mı dediler bilemem…

Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile Başbakan Boyko Borisov’un Moskova ziyaretlerinde Başkan Vladimir Putin’in konuklarından önce “1878’den sonra Bulgaristan topraklarında kurulan ve bulunan Rus ve Sovyet anıtlarının hepsinin korunması ve bakımı için devlet garantisi istendiğini”  burada hazır bulunanlar biliyordu.

Kırca Ali kültür çevreleri Cumhurbaşkanı adayı İnce’den, Evlad-ı Fatihanların Osmanlı yadigârı binlerce cami, köprü, okul, mescit, medrese, taşınmaz, abide, kabir ve kabristanlık, vakıf malları, tarlalar ve mülkleri, Türk evleri, Türk köyleri ve diğer taşınmazlar için Baş müftülük, Bulgaristan Müslümanlarının Diyaneti, tüm Bulgaristan Müslümanları ve vakıflarımız lehinde garanti talep etmesini beklediler. Ne var ki İnce oralı bile olmadı. Bu iftara katılanların umutlarını yitirerek hepsi evine döndü. Köylerde onları bekleyenlere nasıl geçti diye soranlara, Köseler’den Ali aga bu adam “Büyük Türkiye’yi kaldıramaz-Buna bu gömlek büyük gelir” diyerek, yanındakiler de hep bir azdan… İnşallah seçilmez diye de eklediler…

Kırcaalililer borçlu kalmamak için, Türkiye’de okuyan çocuklarınız olduğunu biliyorum, seçilirsem “bir fizik öğretmeni ve cumhurbaşkanı adayı olarak size bir söz veriyorum; hiçbir gencimizi hiçbir tarikat yurduna muhtaç etmeyeceğim.” diye konuştu.

Öğretmenlerimiz Muharrem İnce’den 2018-2019 ders yılında Bulgaristan Müslüman çocuklarının hepsinin Türk okullarında anadilinde okuyacaklarına söz veriyorum sözlerini işitmek isterken, “Hepinizi 24 Haziran’dan sonra geldiğinizde Çankaya köşkünde bekliyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladılar. Dinleyenler koskoca SARAY varken neden Çankaya dediğini de pek anlamadılar amma soru sorulmadığı için arada bu da kaynadı.

Muharrem İnce’nin Kırca Ali konuşmasını yerliler şöyle anladı:

Çocuklar: Sessiz!

Anne babalar: Bulgar’a verginizi ödeyin.

Nine ve dedeler: Siz gününüzü bekleyin! Büyük şehirlerde Müslüman Mezarlığı yoksa Bulgarların gösterdiği mezarlığa gömün veya köylerinize götürünüz.

Bu adam Bulgar’a yaranmaya mı geldi?

Yani bu sessizlik hayra alamet değildi!

Evet Kırca Ali ahalisinin umutları yine bir başka seçime mi kaldı… yoksa…?

Dostlarımızla Paylaşalım birlikte bilinçlenelim, birlikte aydınlanalım…

Reklamlar