BGSAM

Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının bugünkü durumunun doğru analiz edip algılanmasına en iyi temel 1985–1990 yılları ile 1989 Ayaklanmamızın doğru biçimde değerlendirilmesi olmalıdır. Direnişimizin şahlanması ve kırılması o döneme rastladığından, olayların ayrıntılarını, kahramanları, hainleri, dönekleri, ikiyüzlüleri o yılların aynasında görebiliyoruz. Bulgaristan Türklerinin sevilen ve sayılan öncülerinden, halk aydını Nasuf Bilal Mutlu o yılları şöyle belgeselleştirdi.

Alıntılarla anlatıyoruz.

1985 Ocağında Kotel (Kazan) belediyesi köylerinde isim değiştirmeye karşı direnişlere katılım kitlesel oldu. Başkaldıranların ön saflarında öğretmenler, camii cem atı, fabrika işçileri, madenciler, yol yapım ve ulaşım işçileri, kooperatifçi köylüler vardı. Bölge halkı dinine bağlıdır. Geleneklerini sayar. Birbirine kenetlenmiş ve dayanışma gelenekleri olan bir kitledir. Kavga meydanına toplananların başında köyümüzün muhtarı FeradMustafaov yer aldı. Halkı yüreklendirmede rolü büyük oldu.  O, direniş ateşi etrafından ayrılmadı. Köylüleri cesaretlendirdi. Tanklarla ve silahlı askerlerle, kırmızı berelerle sopayla savaştı.

1985 kış direnişinde çok kişi tutuklandı.

3 Mart 1985’te Nasuf Bilal Mutlu, Küçükler köyünden Hasan Ocaklı ve Avlanlar köyünden Ahmet Karaca, Hasan Duran, Ahmet Zeynel ve Hüseyin Çavuş ile birlikte “Belene” ölüm kampına götürüldü. “Belene” toplama kampında 600’den fazla Türk direnişçi vardı. Tutuklulardan daha fazlası lise ve yüksek öğrenimliydi. Aralarında daha fazlası öğretmendi..

1985’in Mart sonunda “Belene” kampındaki tutuklulardan bazıları serbest bırakıldı. İlkyazın gelmesiyle 100 Türk “Belene”den “Bobovdol” kömür madenlerinde işe sürüldü.

O ağır kış aylarda Nasuf Bilal Mutlu’nun kardeşi Mustafa Mutlu Batı Avrupa radyolarıyla ilk temasları kurup isim değiştirme ve tutukluların sürülmesi, direniş dalgasının büyüyerek yükselmesi haberlerini iletti. O da tutuklandı. Önce Sofya Merkez Hapishanesinde daha sonra da Stara Zagora cezaevinde 3 yıl kaldı.

30 Temmuz 1985’te Nasuf Bilal Mutlu “Belene” kampından çıkarıldı. Vratsa ili DolnoKamartsi köyüne sürgün edildi. Arkadaşı Ali Ormanlı ise, komşu il olan Mihaylovgrat’ınDraşan köyüne sürgün edildi.

Sürgünde Nasuf Bilal Mutlu’yu eşi ayda bir defa olmak üzere ziyarette geldi. Okul çağında iki kızları vardı. Köylerindeki bazı dost ve komşu aileler kızlarıyla ilgilenip onlara yardım ediyordu. Sürgüne dökük-viran bir köy evine gösterilmişti. Haftada 2 defa belediyeye gidip imza atıyordu. İşi gösterilmedi. Geçimini sağlamakta zorlanıyordu. Polis onun hakkında önceden uydurma haberler yaymıştı, Bulgar köylülere, onun köyündeki kuyuya zehir atığı ve birçok çocuğun ölümüne sebep olduğu anlatılmıştı. Yerlilerde peşin oluşan güvensizliği aşmak aylarını aldı.

Kotel köylerinden Mahmut Önal komşu köylerden birinde sürgündü. Sliven’e bağlı Akyar köyünden Sabri İskender ise komşu il  Mihaylovgrad’ınKamenoPole köyünde kalıyordu.

O dönem, Türk sürgünler uluslararası kamuoyundan yardım eli uzatmasını bekliyordu: Umutlarında 1988’de yapılacak olan İspanyol Kurultayında; Balkan Konferansında ve Avrupa diplomatik görüşmelerinde belki bir hareketlenme olur gibi beklentiler seziliyordu.  Günler ve aylar geçti, bir yerde bir yaprak kımıldamadı.

Kızının düğünü: Halkla kucaklaşma.

O, sürgündeyken ailesinde bazı olayları gelişti. Kızlarından biri yuva kurmak istedi. Sürgün babanın gönlü pek yatmasa da, sonunda razı oldu. Bir süre sonra doğru karar aldığına kendisi inandı. Eşi,  İç İşleri Bakanlığı’na bir mektup yazarak ona düğün vesilesiyle 3 gün izin istedi.  Polis düğün töreninin protesto gösterisine dönüşmesinden endişelendiğinden ötürü, izine gitmesine razı olmasa da, karar lehte çıktı. İzinle ilgili Mezdra polis müdürü bilgilendirildi. İzin işi duyuldu. Önce Donla Kremena’ya kalabalık insan topluluğu ziyaretine geldi. Ardından düğünde herkesle kucaklaştı. Hasret giderdi. Sürgünlerin yakınları etraf köylerden akın ettiler. Düğün töreninde, ziyaretçilerin hepsi Nasuf’un yiğitliğini övdü,  içinde bulunduğu halk davasına yüreklendirdi. 4 yıl devam eden sürgün hayatından sonra akrabalarıyla, en yakınlarıyla,  komşularıyla, dostlarıyla görüştü. Moral aldı moral verdi. Herkesle haşır neşir oldu. Üç günden sonra Nasuf Bilal Mutlu DolnoKamartsi köyüne döndü. Burada Sabri İskender, Ali Ormanlı, İslam Beytullah, Hasan Ocaklı, Remzi ve öteki sürgün arkadaşlarıyla görüştü. Politik havada artık biraz da olsa yumuşama seziliyordu.

İsim değiştirmeye karşı aydın savaşımcıların Kuzey Batı Bulgaristan köylerindeki sürgün hayatı devam ederken, Bulgar anti-komünist muhalefeti içinde canlanma oldu. Daha ilk kapışmalar Türk nüfusu çok etkiledi. Bu arada, Nasuf Bilal da komşu köylerde sürgün Türk insan hakları savaşçıları tarafından ziyaret edildi. Giderek, Sabri İskender, Ali Ormanlı, Mustafa Ömer gibi seçkin aydın direnişçiler sık sık uğramaya başladı. Görüşmelerde Nasuf Bilal, arkadaşlarından totaliter rejime karşı mücadelenin daha yüksek bir düzeye çıkarılması kararını öğrendi. Çok ağır koşullara rağmen, Demokratik İnsan Hakları için DEMOKRATİK LİG kurma kararlaştırıldı. Bu sürgünde kurulan ve ülkeyi kucaklayan, tüm mücadeleyi politik yönetecek bir yığın örgütü olacaktı.

Nasuf Bilal Mutlu hayatının en önemli adımı olarak nitelendirdiği

 DEMOKRATİK LİG KURUCULUĞUNU şöyle değerlendiriyor:

“DEMOKRATİK LİG’ in kurulması Bulgaristan Türklerinin Sesini dünyaya duyurmayı anlamına geliyordu. Bu çok önemli politik kararı onaylarken, arkadaşlarımda her biri kapısını çalanın Azrail olduğunu iyi biliyordu. Hepsi hiç çekinmeden tarihsel bir olaya imza attı. Bu örgütün kuruculuğunda hem Güney, hem Kuzey ve hem de Merkezi Bulgaristan’dan temsilciler vardı. Örgüt fiilen Güney Batı Bulgaristan köylerinde sürgünler tarafından oluşturuldu.

Bununla birlikte, yarı legal bir direniş örgütü olarak kurulan Demokratik Lig bir insan haklarını savunma örgütüydü. Yani Bulgaristan Türklerinin siyasi mücadelesinin başına bir sivil kitle örgütü geçiyordu.  Demokratik Lig teşkilatının sürgünde kurulması olaya çok büyük anlam ve önem kazandırdı. O andan sonra çok yoğun çalışmamız gerekti. Hiçbir yıkıcı amaca bağlı olmayan, en insancıl olan, en doğal olan, dinimizde ve yaşam kültürümüzde yer alan hoşgörülü, kardeşçe beraberlilik ve yardımlaşarak beraber yaşamak hedeflenmişti. Türk ulusal azınlığın özgürce yaşamasını sağlayacak haklarının iade edilmesi isteğinin bütün Bulgaristan’a yayılması işi şerefle başladı.

N. B. Mutlu’nun da kaydettiği üzere, Türk nüfus bu örgütün kurulmasına kanat açtı.

Adımlarına tam destek verdi. Davaya gönül hoşluğuyla sarıldı. Demokratik Lig’in Program ve tüzüğünü Sabri İskender, Ali Ormanlı, Mustafa Ömer (Asi)  ve avukat Nazmi Başaran tartışarak kaleme aldı, biçimlendirdi, onayladı ve kitlelere iletti. Örgüt evrakları tescil için Plevne İl Mahkemesi’ne sunuldu.

N.B.Mutlu şöyle diyor:

“Tasdik olmalarını uzunca bekledik. Yanıtın olumsuz olacağını biliyorduk. O zamanki rejim mahkemeye başvuranların da kellesini alıyordu. Yeniden tutuklanmamızı bekledik. Ne ki, o zaman durumda biraz daha yumuşama esintisi belirmişti.”

Kitle örgütü kuruculuğu yolunda illegal çalışmalarımızı hızlandırdık. Arkadaşlarımızdan biri olan İbrahim, korkudan sıyrılmış bir militandı. Gece gece Kuzey Batı Bulgaristan köy ve kasabalarını dolaşıyordu. Teşkilatımızın güncel çalışmalarını “Hür Avrupa” Radyosuna iletti. Radyo yayınlarını birkaç kez tekrarlanıyordu. Halkın kulağı radyolardaydı. Gelişmeler Türk halkı cesaretlendirdi. Haberler radyolara telefonla iletiliyordu.

1989 baharında, Demokratik Lig belgelerinin dağıtılmasında örgüt Genel Sekreteri Sabri İskender’in oğlu Hüseyin ile kız kardeşi Sefer’in katkıları büyük oldu. Mesleği hemşire olan Ali Ormanlı’nın kızı Duranca bu etkinliklere iştirak etti. Örgüt, ülke ağını kurdu. Sorumlularını atadı. Bir mühendis olan Avlanlar köy eski muhtarı Hüseyin Nuhov; Bekirler köyü eski muhtarı Ahmet Öztürk; Doğancılarlı Mustafa Bilal; Silistraya bağlı Akkadınlar kasabasından 2 öğretmen, Razgrat,Kırcaali, Tırgovişte, Şumen ve Sliven’den Türk öğretmenler örgüt sorumlusu oldu. kısa bir sürede çalışmalar halka indi ve aktifleşti. Bu politik etkinliklerde Demokratik Lig Başkanı Mustafa Ömer, Genel Sekreter Sabri İskender, Yönetim Kurulu üyelerinden Ali Ormanlı ve Nazmi Başaran’ın rolü ve katkısı özellikle büyüktür. 1989 Nisanında Nasuf Bilal Mutlu ve arkadaşlarını sürgünde ziyaret etmek için Şumen, Novi Pazar ve Dulovo bölgesinden büyük sayıda Türk geldi. Halk Mustafa Ömer, Sabri İskender ve Ali Ormanlı’nın insan hakları uğruna mücadeleyi dalga dalga yoğunlaştırma fikirlerini benimsedi ve hayata geçirdi. “Hür Avrupa” radyosu haber bültenlerinde  Demokratik Lig haberlerini başa aldı.

Demokratik Lig yönetimi Mayıs 1989’da toplandı ve en kısa zamanda kurultay toplama kararı aldı. Kurultayın önce Vratsa Balkanında toplanması düşünüldü. Ardından ilk kurultayın Şumen ili Vırbitsa bölgesinde yapılmasına karar verildi. Kurultay Hüseyin Nuhov ile Ahmet Öztürk başkanlığında toplanacaktı. Türklerin isyanı dört bir yana yayılıyordu.

Nasuf Bilal Muylu olayı şöyle anlatıyor:

“Allahsız ve adaletsiz, kırk yıl süren bir rejimin barbarlık, baskı ve terörünün verdiği acılara karşı ayaklandık. Artık bilinçlenmiştik. Düşman irademize su vermişti. Bütün dünyanın gözü önünde, tarihin en gaddar baskılarını yaşamıştık. Bize uygulanan soykırım ruhsal ve manevi varlığımızı yok etmeye saldırıydı. 2 milyonluk Bulgaristan Türk nüfusu haklı davasında yalnız Türkiye halkından arka oldu, yardım verdi.”

Sliven bölgesinde kızışan mücadelede halkımız kimden destek gördü?

Direnişin içinde yer alan Nasuf Bilal Mutlu bu soruya şu yanıtı veriyor:

“Sliven bölgesi köylerinde isimlerimizin zorla değiştirilmesi ve Türk kimliğimize amansız saldırılardan önce, ildeki Türk köylerinin muhtarları hep Türk’tü. İsimlerin değiştirilmesinden sonra işten kovuldular. Onların yerine atananların hepsi Bulgar’dı. İsimlerimizi değiştirmek için köylerimize çullanıldığında, ağır saldırılarında, o cehennem günlerde Türk muhtarlarımız hep Türklerin yanında yer aldı. Köylüye arka oldu. Ortada kalanlar olsa da, onlardan hiç biri düşmanla işbirliğini seçmedi, saf değiştirmediler. Totaliter rejimle kavgamızda muhtarlarımız çok önemli rol oynadı. Şerefli davrandılar.”

N.B. Mutlu 1989 Nisan ve Mayıs Ayaklanmasını şöyle anlatıyor:

“Direnişler açlık grevleriyle başladı. Protestolar etrafı sardı. Haber köyleri dolaştı. Radyolara düştü. Şumen, Yeni Pazar, Mahmuzlu, Vırbitsa, Orlyak, Omurtak ve Silistre ve Dobriç köylerinde grevler, gösteriler düzenlendi. Direniş alayları yollara sığmıyordu. Gitgide bu yürüyüşler, polisle yüz yüze kavgalar Silistra, Razgrat ve Kırcaali illerine taştı. Batı radyoları olayları yansıttı. Dünya Bulgaristan Türklerinin direnişine tanık oldu. Sürgündeki militanlar gece uyku uyumadı. Bir yandan ayaklanma ateşinin alevlenmesi herkesi dava saflarına toplarken, verilen kurbanlar da halkın kalbini parçalıyordu. Kavga acımasız ve amansızdı.

Demokratik Lig liderliği açlık grevlerini, isyanı, yürüyüşleri kitlesel başkaldırışı başarılı yönetti. Her şey analiz edildi ve yönlendirildi. Açlık grevlerinin kitlesel niteliği, sıradan köylülerin davaya gönüllü katılması, hayatını riske atanların çoğalması, köylü kadınların yürüyüşleri, jandarma, asker ve baretlerle çarpışma meydanlarında yüzleşmeleri, tanklara karşı çapa ve yaba ile direnişleri dilden dile ülkeyi dolaştı. Türkiye’deki yakınlarımıza ulaştı. Halk totaliter rejime yumruk sıktı. Halkın kararlılığı yürekli eylemlere yansıdı. Bu halk isyanı aşsında etnik bir halk topluluğunun başkaldırısıydı. Türk kadınlarıyla birlikte yürüyen Bulgar Bayanlar olmasa da, ülkede hava değişmiş, rüzgâr başka yönden esiyordu. Bu topraklarda daha önce Türk Müslüman kadınlar yollara dökülmemişti. Hapsedilmemişti. “Belene” ölüm kampına atılmamıştı. Halkım bu denli gözyaşı dökmemişti. Türlüğün dip dalgası uyanmış ve vicdanı şahlanmış,  ayaklanmış ve önüne gelen engeli süpürmeye hazırdı. Halk İsyanımız Güney Batı Bulgaristan’a sürgün edilen Türk aydınlar tarafından yönetiliyordu. Bu olaylar yarım yüzyıl biriken hiddet ve öfkenin patlamasıydı. Ezilen halkın öfkesi bir noktada toplanmış ve isyan şeklinde patlamıştı. İktidarın insan düşmanı politikası hak ettiği tepkiyle yüzleşiyordu.

11. Mayıs 1989 gecesi geç vakit, N.B. Mutlu’nun kardeşi Mustafa Donla Kremena’ya geldi. Köye girmezden önce Sabri İskender, Ali Ormanlı ve Mustafa Ömer’in sürgün olduğu köylere uğramış, fakat kaldıkları mekânlar polis kordonunda olduğundan girip görüşememişti.  Üçü hakkında bilgi sızmıyordu. Aynı gece Silistre’li avukat ve Demokratik Lig’in ulusal çapta örgütleyicilerinden Nazım Başaran da Donla Kremena’ya arabayla geldi. Polis ona ülkeyi terk etmesi için sadece 3 gün vermişti. Geliş sebebi, Demokratik Lig’in politik yönetimiyle görüşmek ve eylem başlatmaktı. Nasuf Bilal Mutlu aynı zamanda onun kayın pederiydi. Getirdiği haberlerde “harekete katılanların haklı daha uğruna hayatlarını feda etmeye hazır olduğunu” vurguladı. Ertesi sabah Sabri İskender, Ali Ormanlı ve Mustafa Ömer’in tutuklanıp tutuklanmadıkları üstüne bilgi almak üzere başka sürgünler köylere gönderildi.

18 Mayıs 1989 günü Batı radyolarının haberlerinden sürgünlerden bazılarının Türkiye’ye sınır dışı edildiği haberini aldı. Gönderilenler hareketin önderleriydi. Halk direnişini başsız bırakma oyunu başlamıştı. Aynı gün Demokratik lig kurucu ve yöneticilerinden olan Ali Ormancı, eşi ve kızı Duranca’nın sınır dışı edildiğini öğrendi.

Olaylar hızla gelişiyor ve gerginlik artıyordu. 20 – 21 Mayıs 1989 günlerinde Türklerin protesto gösterileri, yürüyüş ve mitingler, çarpışmalar bütün ülkeyi sardı. Kurşunlanarak can feda edenlerin isimleri ağızdan ağza dolaşırken, yaralıların da büyük sayıda olduğu bilgisi alındı. 21 Mayıs günü büyük bir grup köydeş, akraba ve yoldaşı N.B. Mutluyu ziyaret etti. Gelenler arasında eşi, kardeşi ve anası da vardı. Halk olacak olanları, ayrılık dalgasını herkesi bir başka yöne atacağını duyulmuyordu. Halk hareketlenmişti.

13 Mayısta Mezdra kasabası polisine çağrılan N.B. Mutlu, 22 Mayıs sabahı yine çağrıldı. Mezdra’ya kadar dayısının arabasıyla gittiler. Onunla görülen yüksek rütbeli bir polis görevlisiydi. Ondan bölgeyi terk etmesini istedi. Donla Kremena Bulgar halkı onu büyük bir törenle uğurladı. Türklerin haklı davası Bulgar halkının kanına da işlemişti.

Bu arada köye onu almaya gelen damadı Kadir Kotel polis müdürlüğüne çağrıldığını haber verdi. 23 Mayıs 1989 günü, Kotel polisi eline bir pasaport tutuşturdu. Kahraman Nasuf Bilal Mutlu Bulgaristan’dan kovuldu.

Reklamlar