Raziye Çakır

Tarih: 31 Mart 2017

Konu: Kavga ederiz ama seni yine severiz.
​Bizi yanıltanlardan hesap sorulmalıdır.

Memleketimin Güzel Kokusu

Bu bahar çiğdem ve akça bardaklardan sonra kızılcık sarısı ile eriklerin pamuklu beyaz güzelliğini yaşarken ve elma armutların topaç topaç çiçekli gelişini beklerken iyice bir gerginlik yaşadık. Bağları bahçeleri sarmış yeşillikte beklenen özlemi görmüştük.
Kendilerine güvendiklerimiz iyi hesap yapıp kazasız belasız bir iş çıkaramadılar.

Ne de olsa çok güzel oldu. İlk defa Bulgaristan’ın arınmaya başladı. Kırılmış, kopmuş yere yola düşmüş ve her yer bahar olduğu için tutunup dikileceğini sanan partilerden beş altısı birden halk tarafından deste edildi ve seçim günü çöp tenekesine atıldı. , Daha tam bir hesapla seçim listesinde 16 parti birden çöp kutusuna gitti. Dalavere üstüne dalavere düğümleyerek 12 sandalye kapan “Volya” (İrade) adlı Mareşki Partisinin de 2 ay önce tescil olurken mahkemeye başka bir partinin imzalı ve adres kayıtlı listesini verdiği için kulağından tutup “ha bakalım geldiğin göle geri” denmesi kapı çalıyor gibi. Dava dilekçeleri hemen mahkemeye sunuldu.

Seçimden sonra Bulgar Başsavcılığı da 2000 yılından beri köy köpeği gibi gelene geçene havlayan “Ataka”, “VMRO” ve sözde “Yurtsever Cephe” gibi faşizm bozuntusu parti liderlerinden Siderov, Karakaçanov ve Simyonov, “Kapitan Andreovo” ve diğer iki Türkiye Bulgaristan sınır kapısında işledikleri çılgın kötülüklerle ilgili sorgulanacaklar. Bu üç parti zaten Avrupa Birliği Konseyi tarafından faşist” olarak nitelenmiş ve yasaklanması istenmişti. VMRO partisinin artık 100 yıldan beri Moskova’dan para aldığı, birçok devlet adamını katlettiği ve Balkan ülkelerindeki azınlıkları rahata bırakmadığı biliniyor. Milletvekili seçilen bu açırı milliyetçi ve ırkçı tiplerin dokunulmazlığının kaldırılması ve yönetime katılmasının yasaklanması bekleniyor.

Bu gelişmeler. Halk iradesinin demokratikleşme isteği karşısında, totaliter bünyeden birçok kap ve kuru dalın düştüğü ve toplumda arınma sürecinin giderek biçimlenmeye yöneldiğine işaret oldu. Ne yazık ki, bu seçimi son hesapta Bulgaristan demokratları kaybetti. Sınır boyunda milliyetçi ırkçılar yaşlı seçmenleri yumrukladı, Koşukavak (Krumovgrat) gibi kasabalarda ise Dost Birlikçiler ile DPS kadroları birbirini tartaklamışlardır. Çıkan maraza sonucu, her yerde Türk adayların pankartları yırtılmış ve vatanımız faşistler tarafından sanki yeniden istila edilmiş gibi Güney Doğu Radoplar’da milliyetçi ırkçıların borusu ilk kez bu kadar yüksek ötmüştür. Rodoplarda korku ve tehdit havası yeniden esti. Türkler her zaman 5 milletvekili çıkardıkları Kırcaali ilinde bu defa ancak 3 vekil çıkarabildi.

Birgün net kaynaklı seçim analizinde, “Ankara siyaseti Bulgaristan Türklerini böldü,” deniyor. Lütfi Mestan ile Ahmet Doğan arasındaki kişisel kavganın, Bulgaristan Türklerini bölüp birbirine düşürdüğüne işaret edilirken, her iki partinin de Bulgar saldırgan faşist partisi “Ataka” nın Türkiye’ye karşı propagandasına cevap veren yok, deniyor. Son dönemde Türkiye’ye karşı tepkinin çok sert olmasına yanıt olarak Türkiye’nin Plovdiv Baş Konsolosunu geri çektiği öne alınıyor. Üstelik Bulgar hükümetinin Burgas Baş Konsolosluğu’ndan dini sorunlar ataşesi Uğur Emir oğlu’nu ülkeden kovduğu ve Türkiye ile sınıra askeri sığınak yaptığına dikkat çekiliyor.

Bulgar “Pogled. İnfo” yayınında konuyla ilgili yorumda, bu seçimde Lütfi Mestan’ın AK Partiden 20 milyon US Dolar yardım aldığı bildiriliyor.
Yazıda, eski Bulgar Başbakanı Boyko Borisov’un Türk etnik partilerinin siyasete karışmasına karşı olduğunu duyururken, AK Partinin ise Bulgaristanlı Türklere Türk olarak değil Müslüman gibi baktığını vurguluyor. Bulgarista siyasetini yöneten, mecliste Türkiye Bulgaristan dostluk grubunu yöneten Aziz Babuşçu’nun “Bulgaristan Türkleriyle alay ettiğine” değinilen yorumda, milletvekilinin “AK Parti ile Türk olmaktan kurtulduk” sözlerine yer veriliyor.

Elektronik yayın, birkaç yıl önce Bülenç Arınc’ın “Bulgaristan’la ilgili izlenen siyaset tamamen yanlıştır” sözlerini de hatırlatıyor. Harcanan paralarınsa hakkı hesabı yoktur. AK Parti yetkililerinin izlediği siyaset Balkan ülkelerinde sıradan insanlara sorunlar yaşatıyor. Bu siyasetten Türk toplulukları çekiyor. AK Parti zaten Müslüman olan yerli Türkleri, İslamlaştırmaya baskı yapıyor. Bu çok ciddi bir sorundur.
Yorumlamayı Rumeli Balkan Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Başkanı Özcan Pehlivanoğlu yaparken sonunda “Türkiye DOST partisine güvenerek bu seçimleri kaybetti” demiştir.

Ne de olsa bu seçime en yoğun bir şekilde katılıp, 600 bin oyu yine bir elde toplayarak zafer bayrağı dalgalandırmak isteyen kardeşlerimiz yediden dirildiler. Totaliter – komünist bünyeye uşaklık edenlere, Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetimine gür sesle “biz ölmedik” dediler. Bu defa Müslüman Türklerimizden daha önce 40 milletvekillik oy alan HÖH liderliği bu seçimde 160 bin oyla yetindi. Mihaylovgrat gibi yalnız Romenlerin yaşadığı köy ve kasabalarda halka 2 defa para dağıtıldı. Toplam 300 bin oyun 140 bini para gücüyle elde edildi. DPS meydan mitingi yapamadı. Bir yandan iyice dağıldık, saçıldık ve parçalandık. Çok yaralı da olsak sınır kapılarına sığmamamız düşmanlarımızı delirtti. Oy kullanırken samimiydik. Bulgaristan’ın dönüşmesine, bunalımlar girdabından çıkmak, derinleşen bunalımların çöküşünü durdurmak istedik. Bu defa da el uzattığımız kişilerin tamamen kafayı yemiş, bambaşka hesaplar içinde olduğunu gördük ve yanlış adamlara güvenildiğine inandık.
Devlet kapısını hamam kapısı sanıp toplandılar. Haydutluğun, vahşetin, kaba kuvvetin XX. yüzyıl başında Bulgaristan’da hala yaşadığı gün ışığına çıktı. Sahte demokratların cilalı maskeleri düştü. Bizim yaptığımız her yanlışlığı gördüklerinde üzerimize çullandılar. DOST ve dayandığı güçler yanlış üstüne yanlış yapmamış olsaydı, sınır trajedisi sahnelenemezdi. Hasımlarımıza defalarca fırsat tanındı. Karşılarında 1989’ Mayısında çapalarla, yabalarla, kazma kürekle ayaklanan cesur kadınlarını görünce birden irkildiler, korktular, naftalin kokan bayraklarını sardılar. Güvendikleri dağlara kar yağdı. Aynı zamanda halkın kararından daha büyük bir hüküm olmadığını herkes gördü. Bulgar komünist zulmünü yerle bir, “Bulgar Etnik Modelini” de paramparça eden genç kız ve gelinlerimiz, belleri bükülmüş ama ruhu dimdik ninelerimizin gönlündeki ruhu şairlerimizden Habibe Ahmedova şöyle dile getirdi:

Kederli anlarında
Rumeli şarkıları okuyan kız
Sesin neden titrek
Neden yüzün ıslak bugün
Senin de mi memleket kokusu
Burnunda tütüyor.

Bil ki annen hala yolun gözlüyor
Kuşlar hasretinle ötüyor
Senin de mi memleket kokusu
Burnunda tütüyor.

Sevdalı günlerinde
Rumeli şarkıları okuyan kız
Gözün neden yaşlı
Neden yüzün ıslak bugün
Senin de mi hasretin acısı
Gönlünü yakıyor.

Bil ki annen hala yolun gözlüyor.
Kuşlar hasretinle ötüyor.
Senin de mi hasretin acısı
Gönlünü yakıyor.

Bizim memleketimiz yalınız şiirlerde değil, bağlarında, çalılıklarında, çiçekliklerinde hatta katranlı tütün tarlalarında güzel kokar. Kızlarımızın çiğiz kokusu, gelinlerimizin evlat kokusu, erkeklerimizin ter kokusudur o. Hele bir de içine sıla sıkıntıları karıştı mı, kok kokabildiğin kadar. Çok sert bir yüzleşme yaşadık. Çıkarmamız gereken en büyük sonuç. Parçalanmışlığımızı hemen aşmamızdır. Birçoklarımız işlerin kötüye gittiğini görebildik ve seçmeni boş oy kullanmaya çağırdık. Seçim sandıklarından 200 binden fazla boş oy çıkması, kendiliğinden konuşuyor. Seçmene 20 yıl iyilik yapmayanların birden b,ire iyilik meleği kesilmesine pek çok kişi anlam veremedi. İşin içinde başka hesaplar döndüğünü düşündü ve haklıdır. Pek çok sorun cevap bekliyor. Bilinçli olarak yanlış yapanlardan hesap sorulmalıdır. Oyun kuruculuğuna yeniden başlamalıyız. Modern oyun ruh hastaları veya para hırslılarıyla oynanamaz.

Biz, neden şaşırdığımı anlayamadık! Memleketimizi çok hırpalanmış, çok yorgun, hatta paramparça bulduk diyebilirim. Orada yaşayan kardeşlerimizin gerçekten etkin yardıma ihtiyacı var. Kırılıp düşen daldan meyve toplamak istemiyorlar. Bu defa da büyük heveslerin hayallerine mi hamallık ettik dersiniz. Biz çorabı ilmik ilmik örerken, nakışta düşüm kovalarken, ilk yumurtanın kanlı olduğunu ve üstüne üstelik 1878’den beri ata toprağımızda kavgasız bir günümüz olmadığını, bu çatışmanın her şeyden önce vatan kavgası olduğunu bile bile yoldaydık. Kavganın iyisi kötüsü olmaz. Bu bizim vatan kavgamızdır. Baştan aşağı haklı kavgadır. İnsan haklarımızı, vatan hakkımızı, mutluluk hakkımızı yaşatmak için özgürlük kavgası bizimki. Geri adım atamayız.
Biz parşalandıkşa, onun bunun kişisel maddi ve manevi menfaatlerine kurban edildikçe faşist güçler saldırılarını arttırıyor, iktidara tırmanıyorlar. Uyanık olalım.
Güzel kokulu memleketimiz bizsiz olamaz.‍

 

 

Reklamlar