BGSAM

Tarih: 22 Ocak 2017

Türkiye’ye gidip görüşmelerde bulunmak hiç kimseyi asla aklayamaz.

Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi BGSAM olarak, Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) üstüne gerçekleri anlatan “Bir Hayalin Çöküşü” adlı kitabın yazarı,

aynı partinin örgüt sekreteri ve başkan yardımcısı görevlerinde bulunmuş olan Osman Oktay’ın kaleminden yani birinci ağızdan, bazı gerçekleri anlatacağımızı önceden bildirmiştik.

4 Ocak 1990’da Varna’da mahpusçu Handi’nin dairesinde güya kurulan Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin gerçek kuruluş mekanı olan Sofya “Banya Başı”  Cami  16 Şubat 1990 toplantısına katılan kişiler şunlardı: Kitabin 12. sayfasında verilen listede şu isimler yer almaktadır:

  1. Osman Oktay –  Kuzey Doğu Sorumlusu
  2. Mustafa Karnobatlı – Kuzey Batı Bulgaristan
  3. Yaşar Şaban – Güney Doğu Bulgaristan
  4. İbrahim Kadri – Güney Batı Bulgaristan

İllerden gelen yetkili koordinatörler:

  • Mahmet Hocov ve Bahri Ömer – Kırcaali ili,
  • Recep Çınar – Haskovo
  • Rufat Feleti  – Smolyan
  • Hasan Çoban – Plovdiv
  • İbrahim Kadri – Blagoevgrad
  • Sabriye Yakub – Sofya
  • Mehmet Tefik – Stara Zagora
  • Mustafa Hatib – Sliven
  • Ridvan Kadyov – Pazarcık
  • Bahtiyar Karaali – Loveç
  • Haalid Gazi – Ruse
  • Şenol Mehmet – Silistra
  • İlhan Veli – Dobriç
  • Şenol Mehmet – Silistra
  • İlhan Veli Dobriç
  • Kasim Dal – Varna
  • Mehmet Osman – Razgrat
  • Hasan Çıtan – Tırgovişte
  • Sabri Mehmetali – Burgas ve bu listenin dışında kalan Ahmet Doğan olmalıdır.

DPS’nin bir siyasi oluşum olarak Kuruluş Toplantısı tarihi olarak 26 Mart 1990,  yer olarak da Sofya ilan edilmiştir. Toplantı Sofya Camii büyük salonunda yapılmıştır. İlk konuşmayı yapan Ahmet Doğan’ın ilk cümlesi şudur: “Aramızda ajan var ve saat başı gizli polis “DS” ye haber aktarıyor.”

Aynı konuya bir daha dönmemek şartıyla, mahpusçulardan Necmettin Hak’ın  “biz partiyi 4 Ocakta Varna’da kurduk”  ve başka bir mahpusçu olan Kasim Dal’ın “ ben Varna’ya toplanan 23 kurucu arasından on birinin gizli ajan olduğunu biliyorum fakat isimlerini kendime saklıyorum” sözleri düzmecedir.

Özel vurgulanan noktalar: Kurucu toplantıda “Ahmet Doğan yalnız 3 yıllık bir süre için Başkan seçilmiştir.”

Necmettin Hak, Zahid Vahid vb tarafından Dobriç’e bağlı Bakalovo (Baraklar)  köyünde kurdukları Bulgaristan Türk Milli Hareketi üyesi veya sempatizanı oldukları gerekçesiyle 1986 Haziranında Kuzey Doğu Bulgaristan’da  tutuklanan 100 kişiden, (Dobriç’ten 11, Varna’dan 7, Razgrat’tan 5 ve toplam 23 kişiden, ki partinin kurucuları olarak devamlı tekrarlanarak dayatılmaya çalışılan bu 23 kişi birbirini tanımayan kişilerdir. Yineleme ancak kafa karıştırmak için yapılıyor)  Ahmet Doğan’la birlikte Pazarcık hapishanesinde kalan 8–10 kişiden hiç biri Sofya “Banya Başı” camia kuruluş toplantısına gelmemiş ve  bilinçli olarak katılmamıştır. Bu cümleden olarak, yalız Kasım Dal’ı gösterebiliriz ki, Osman Oktay 133 sayfalık eserinde onun HÖH – DPS içindeki yıkıcı faaliyetlerine çok özel yer ayırmıştır. Yazımızın ikinci bölümü Dal teranelerine ayrılmıştır.

Kırcaali bölgesinden delege olarak katılan Mehmet Hocov ile Bahri Ömer de tutuklanmamış,  yargılanmamış, sürgün edilmemiş, “ölüm kampında” yatmamış kişilerdir. Hatta Bahri Ömer’in komünist rejime ve “DS” sistemine yakınlığı bilinir. Şimdi bu kişilerin ikisi de DOST yönetimine katılmıştır.

Sayfa 16: “Hapishanelerde bulunan siyasi tutuklu Türklerin aileleri daha 1989 Mayıs ve Ağustos ayları arasında Türkiye’ye göçe zorlanmıştı. 1990’da hapisten çıkan 1 500 Türk savaşçı doğrudan “Kapı Kule” ye yöneltilmiştir.” Onların hiç birisi HÖH-DPS kurucu forumlarında temsil edilmedi.

HÖH evraklarının Mahkeme Kaydı ise, o yıllarda ve daha sonra Bulgaristan İç İşleri Bakanlığı’nda müfettiş olarak görevli olan hukukçu polis Miroslav Dırmov tarafından yapılmıştır.

Sayfa 18: “O dönemde HÖH’ün güvenlik sorunlarından sorumlu olan kişi, Vatan Emek Partisi  (OPT) Başkanı Albay Popov’tur. O parti, 2 Ocak 1990’da Kırcaali’de isimlerimizin iade edilmesine karşı büyük mitingi düzenlemiş ve Sofya’ya yürüyüş yapmıştı. DPS’nin kurulmasına karşı mücadelenin başını çekmiştir.

BGSAM açıklama: Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) Müslüman Türk hareketinin siyasi bir oluşum olarak biçimlenmesi şu sebeple yol vermiştir. “1989 ve 1990’da Demokratik Güçler Birliği (CDC) ye doğru kayan Müslüman Türk kitlesini BSP ile CDC arasında ama BSP’ ye daha yakın bir noktada, yol ortasında durdurmak ve hiçbir zaman demokratik Bulgar partileriyle birleşmelerine hiçbir surette imkân vermek.

Sayfa 24: 1990 baharında Osman Oktay HÖH Siyasi Sekreteri sıfatıyla T.C. Sofya Büyükelçiliği’ne davet edilmiş ve orada kendisine Ahmet Doğan, Ünal Lütfi ve Prof. Dr. İbrahim Tatarlın’ın gizli polis “DS” ajanı olduğu söylenmiştir.

Bu görüşme esnasında Oktay’a aynen şunlar söylenmiştir: Sayfa 25:

  1. Etnik ve dini temelli bir siyasi oluşum ileride Bulgaristan ve Türkiye arasındaki ikili ilişkileri olumsuz etkileyebilir. (öyle de oldu. HÖH’ün bir Moskova tasarımı olduğu da ortaya çıktı.)
  2. Bu oluşum Bulgaristan’da çok güçlü bir milliyetçi hareketlenmeye neden olabilir.  (Öyle de oldu. “Ataka”, VMRO, “Yurtsever Cephe” vb siyasi dalga oluşturdu. 2016 seçimlerinde % 15 oy aldı.)
  3. İsimlerinin zorla değiştirilmesinden sonra ve sosyal ve diğer alanlardaki isteklerinin yerine getirilmesine karşı tepki olarak Bulgaristan Müslümanlarının ötekileştirilmesi ve kapsüle edilmesi gibi süreçler yaşanması muhtemeldir. ( Öyle de oldu. “Bulgar Etnik Modeli” tuzağına düşürüldük”

 

Büyükelçi Yalçın Oral’ın HÖH partisiyle ilgili özel tavsiyeleri şöyle olmuştur:

  1. Demokratik Güçler Birliği (CDC) ile yakın partnerlik yapılması;
  2. Gizli polis (DS) ve BKP’nin özel yetkili kadro listesinden olan ve Ahmet Doğan’ın çevresinde dolanan kişilerin itelenip uzaklaştırılması ve HÖH yönetiminde görev almalarına olanak tanınmaması;
  3. HÖH yönetimine seçilen kişilerin güya “soya dönüş” sürecine ve BKP yönetimine katılmış ve Bulgar istihbaratı lehinde çalışmış kişiler olmasının önlenmesi;

 

Bu talimatlara uygun çalışarak, partiyi BSP’den uzak tutmaya ve Demokratik Güçler Birliği (CDC) ile daha yakın işbirliği yaparak yerel, genel ve devlet başkanı seçimlerinde işbirliği çabalarını uzun uzun yazan  Osman Oktay, kitabının 72. sayfasına gelince duruyor ve bu sürecin nasıl baltalandığını anlatmak için

HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PARTİSİNDE İÇ MÜCADELE

Başlığına giriyor ve aynen şöyle diyor:

“2 Kasım 1996’daki Cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra, ( CDC Lideri P. Stoyanov seçilmiştı.) HÖH Merkez Konsey toplantısında 1 Aralıkta yapılacak olan parti Üçüncü Ulusal Konferansı hazırlıklarını tartıştık. Müzakereler esnasında, hiç beklenmedik bir anda, Kasim Dal, Kırcaali il HÖH örgütünün isteğine uyarak Ulusal Konferansın Kırcaali’de düzenlenmesini önerdi. Katılımcı sayısı 1000 (bin) kişi olduğundan delegelerin konuklaması konusunda tartışma başladı. Kasım Dal’ın önerisini destekleyenler delegelerin Kırcaali ve Haskovo’ya bağlı Mineralni Bani (Haskovo Ilıcaları) otellerinde misafir edilebileceğini savundular. Öneriyi Ahmet Doğan da desteleyince konferansın Kırcaali’de yapılması onaylandı.

*   *   *

Delegeler küçük gruplar halinde dağıtılarak kalacakları otellere yerleştirildiler. Onların ufak gruplar halinde parçalanması bölgelere göre denetlenirken kontrol altında tutulmalarına da olanak sağladı. Haskovo Kaplıcalarında misafirhanelerden  birine, Ahmet Doğan Şirin Karnobatlı ile evlenirken sağdıcı olan, gizli polis “DS” Albaylarından biri ve “ARİES” koruma şirketi Müdürü Yordan Yordanov da post atmıştı. “ARİES” şirketi “Multigrup” holding benzincilerini idare ediyor ve Türkiye’den “Tofaş” arabaları getirip Bulgaristan’da satıyordu. Albayın konakladığı otele “MULTİBRUP” koruma ordusu berelilerinden 50 kişi de yerleşmiş ve görev bekliyorlardı. Cumartesiyi pazara bağlayan gece bereli koruma grupları değişik il ve ilçelerden gelen birçok konferans delegesini kaçırmış, sorgulamış ve otel odalarına getirip yorgan altına koymuştur. Bu zulüm, tartaklama,  dövme ve işkence uygulama operasyonu Albay Yordan Yordanov ve Kasım Dal tarafından yönetilmiştir.

Delegeleri zorlayanlar HÖH Tüzüğünün değiştirilmesini, HÖH Merkez Konseyi, İl Konseyleri ve Belediye Konseyleri ve onlara bağlı çalışan yürütme konseylerinin kaldırılmasını yani KOLLEKTİF YENETİM ORGANLARI YETKİSİZLEŞTİRİLEREK, tüm HÖH yönetiminin Ahmet Doğan’a kayıtsız şartsız, süresiz, denetimsiz, tek ona verilmesini istemişti.

“Başkan Doğan’ın kararları meclis grubu için de zorunlu hale getirilmiştir. Osman Oktay başta olmak üzere, HÖH partisi yönetiminden olup partinin Birleşik Demokratik Güçlerle kaynaşmasına taraftar olan tüm kadrolar Merkez Konsey’den ve Merkez Operatif Büro’dan atılması kararlaştırılmış ve onaylatılmıştır.

“Doğan’ın teklifine uyan Konferans,  Kasım Dalı Seçim Komisyonu Başkanı seçti. Kasım Dal’ın teklifiyle Merkez Konsey üyeleri için gizli oylama yapıldı. HÖH tarihinde ilk ve son defa gizli bir oylama yapılmıştır. Daha sonra il ve ilçe merkezlerinden gelen delegelerle birçok kapalı kapılar ardında görüşmelerim oldu ve hepsi MULTİGRUP  koruma ekipleri, bereliler tarafından alı konulduklarını, karanlık yerlere götürüldüklerini, tartaklandıklarını, dövüldüklerini ve iradelerinin kırıldığını paylaştılar. Dal ile Doğan bu zorbalığı reddettiler. Merkez Konseye onların gösterdiği kişiler seçildi. Merkez Konsey’de il örgütlerinden aday olarak gönderilenler alınmadı. Onlardan biri Razgrat delegesi Güner Tahir’di. Birçok delege konferanstan kaçtı. Ben de seçilmedim. Bana 222 oy yetmedi. Benimle birlikte HÖH partisinde gururu olan birçok seçkin aydın da seçilmedi ve sıradan partili olduk. Yapılan Tüzük değişikleriyle Doğan HÖH’te ilk ve sos söz sahibi oldu ve bu durum bugün de devam ediyor.

*          *          *

“Aleksandır Stanboliyski 45 A” adresindeki ofisime Kasım Dal yerleşti. Parti arşivi yakıldı. Değişiklikleri kabul etmeyen aydınlardan 2 500 kişi HÖH’ten atıldı ve Türkiye’ye göçe zorlandılar. HÖH partisine bu zulmü yapan ikili Doğan ve Dal’dır. Daha sonra Doğan’ın önerisiyle 2 süre Meclis Güvenlik Komisyonu başkanı olan Kasım Dal bu baskın saldırılarına devam etmiş ve 2002 yılına kadar toplam 10 bin Bulgaristan Türk aydını ve ailesinin göçe zorlanması için baskıları yönetmiştir.”

*         *         *

Bugün artık ne Bulgaristan’da ne de Türkiye’de halk önüne çıkacak yüzü olmayan Kasım Dal, Kuru bir Ağaç gibi Gölge yapmaya çalışırken, şu kış aylarında, ağaçların hepsinin yapraksız ve çiçeksiz olduğundan faydalanarak, kuru bir ağaç olduğunu gizleyerek, yeniden “gerekirse gölge de yaparız” havalarına girmiş, boş hayaller pazarlamaya devam ediyor.

Yakında: Kuru Ağacın Gölgesi” – 2

Reklamlar