Seyhan ÖZGÜR

12 Mayıs 2013 – 25 Mayıs 2014 arası dönem Bulgaristan’ın yeni tarihi açısından çok belirleyici çizgilerle yazıldı. 12 Mayıs 2013’te Bulgaristan’da olağanüstü Parlamento seçimleri yapılmıştı. Sonuçta iktidar değişikliğine gidildi. Boyko Borisov tarafından yönetilen tek partili GERB hükümeti % 25 daha az oy alınca, ortak bulamadı ve yeni kabineyi kuramadı. Sandıktan çıkan dört politik parti – GERB; BSP; HÖH/DPS ve ATAKA aralarında anlaşamayınca, ikinci büyük Bulgar partisi olan Sosyalist Parti (BSP) ‘ye gün doğdu. BSP-HÖH-ATAKA koalisyonu böyle oluştu. Bulgar finans oligarşisi ile ülkemizdeki Rus sermayesinin temsilciliğini yapan Plamen Oreşarski başbakan koltuğuna böyle oturdu.

Tam 1 yıl sonra, Bulgar politikasında yükselen sedalarda “gensoru“, “hemen istifa“, “sosyalist parti yönetiminin bütünüyle değişmesi“, “hükümetin 1 yılda zamanını doldurduğu” çığlıkları var. Fakat bu haykırışta da politik olarak kabahatlılık duygusu sezilmiyor. Sanki olup bitenden kabahatlı olan yok. Adalet rüzgarları hala iktidar katlarında esmiyor.

25 Mayıs Sosyalist Parti’de çöküş trendinin hızlandığını gösterdi ve kanıtladı. Yıkıma sebep olanlarda biz bu işten kabahatlıyız, suçluyuz, halkın enerjisini boşa kullandık gibi ruhsal ve bilinçsel pişmanlık ve tepki yok.

Bu gerçek, aslında hümanist bir temele oturmuş olan sosyalist fikirlerin Bulgaristan gerçekliğinde halka çok çarpıtılmış bir şekilde sunulduğunu ortaya koydu. Bir defa, sosyalist parti, bir politik iktidar olarak sosyal-demokrat bir politika izlemeye özen gösterirken, daha somut bir ifadeyle, oluşmakta olan Bulgar Büyük Burjuvazisine; dış ülkelerden gelen büyük ölçekli sermayeye; of shor şirketlerde biçimlenmiş olan Rus oligarşisine hizmet sunuyor. Halkın öz menfaatleri okunmadan, kucaklanmadan ve acil çözüm bekleyen sorunlara bile eğilmeden yürütülen politikalar memnun olmayan geniş tabakayı, hoşnutsuzluğun dip dalgasını hareketlendirdi. 110 yıllık siyasi gelenekleri olan BSP partisinin 25 Mayıs 2014 seçim kaybı halk tepkisinin kaynamaya başladığına işaret oldu. Birkaç ay öncesine bakıldığında, 2012 yılına kadar 8 yıl Cumhurbaşkanı, daha önce de BSP Başkanı olan Georgi Parvanov’un “ABV” adli bir politik grupla partiden ayrılması ve AB seçimlerinde % 6 barajını aşmaması ise Bulgar sol cephesinde derinleşen çöküşün bir başka işarettir. Bulgar halkı sosyalist partinin halktan koptuğunu, onun içine işlemiş olan totaliter illetlerden kendini arıtamadığını ve kapamadığını sezdi. Öte yandan, çöküş eğilimi sözleriyle sosyalist, menfaatleriyle büyük sermaye temsilcisi (kapitalist) olmanın sahtekarlıktan başka birşey olmadığının da bilincine yüklseldi.

Sosyalist Parti (BSP) nin Bulgaristan Türkleri, Pomaklar ve Çingene kökenli Müslümanlar konusunda da totaliter politikadan farksızdır.

Azınlık hakları, azınlıkların eşitliği, etnik azınlıkların özgün kültürel yaşamına hayat hakkı tanıma, dillerinin gelişmesine olanak sağlama, çocuklarının etnik tarih, kültür ve edebiyat üstüne bilgilendirmelerine önem vermedi, totaliter anlayışı değişikliksiz, ya da kozmetik retuşlarla sürdürmeyi yeğledi ve bu sahte gelişme yoluna HÖH / DPS yönetimini de çekebildi.

Ekonomik alanda karma bçlgelere, köylere ve belediyelere özel yatırımlar yapılması, gençlere yeni iş sahaları açılması siyasetine öncelik vermedi, insanlarımızın ülkeyi ekmek parası için otobüsler dolusu terk etmesine de seyirci kaldı. Bu vurdum duymaz seyircilerin arasında HÖH/DPS yönetimi de yer aldı ve alıyor.

Böyle bir durumda BSP ile HÖH partilerinin daha büyük bir destek bulması yoları kapalıdır. Politik yükselme basamakları halkın öz menfaatlerine çözümler getirmekten geçer.

Bir başka açıdan analiz ettiğimizde, GERB partisinin 2013 Mayısında oy kaybına uğraması ve sonuçta iktidardan uzaklaşmak zorunda kalması, çok derin anlamlıdır. Çünkü GERB partisi Bulgaristan sosyalist partisini ve HÖH partisini ret ederek, 2009’da tek başına iktidar olmuştu. Başarısının nedeni, ekonomik ya da sosyal değildi. Sosyalistlerle HÖH’cüler ortaklığının fidye için insan kaçırma olaylarını durduramaması ve kamuoyunda egemen olan korkulardı. Böyle bir ortamda iş başına gelen GERB partisi, iktidar olduğunda ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm getirmediği için olduğu kadar, rüşfet ve dolandırıcılığın alıp yürüdüğü için 12 Mayıs 2013’te yeni bir süre için halkın desteğini alamadı. Fakat yerine gelenler daha büyük vurguncu çıkınca, şimdi yeniden yelkeni dolmaya başladığı ve aktifleşti.

Bu en büyük üç politik partinin ruhunda, Bulgaristan Müslümanlarına yapılanlarla ilgili kabahatlılık, utanç ve tövbe duygusu yoktur. Onlar bu seçimde soydaşların sandık başına gidip, hür oy kullanma hakkını da engellemekle, fazlasıyla küstah olduklarını tüm dünyaya gösterdiler. Pişmanlık nedir bilmeyen bizim özürlü sosyalistler, bizim anadan anti-Türk ve anti-İslamcı doğan ve hala “lider” geçinen höhçüler, ajanlıklarıyla ünlenen hainler adalet önüne dikilmeden haksız ve kabahatlı olma gerçeğiyle yüzleşemezler. Onların hafızasında ve vijdanında pişmanlık çizgisi yok. Memleket ekonomisini 25 yılda çökertenler ve Bulgaristan halkının Avrupa’nın en sefil insanları durumuna getirenler, ne yazık ki bugün de, kendilerini kabahatli bulmuyorlar. Bu “lider” bozmaları kendilerini yargılamıyor, kınamıyor. 25 yıldan beri yaptıkları işlerden, işledikleri suçlardan, rüşvet ve dolandırıcılıktan ötürü hiç kiimsenin cezalandırılmasına izin vermiyorlar. Mahkemnelerde süründürülenler, hapse atılanlar zavalı mıniklerdir. Göstermelkik işlerle halkı oyalıyorlar.

Kabahatlilik duygusunun kamu nezninde yargılanması, gizli işlerin sırlarının ortaya çıkarılmasıyla yeni boyutlar alacaktır. Bu olmuyor, çünkü dolaplar sığnaklarda, saraylarda dönüyor. Politika sahnenin ardında biçimleniyor. Dolkandırıcıların hiç birinde geçmişte işlenen suçlardan kabahatlı, günahkar, suçlu olma duygusu sezemedik. Onlar bugün de kendilerini haklı görüyorlar.

Bu durumda ülkemizde iki gerçeklik, zenginlerin ve sefillerin olmak üzere iki dünya ve hatta bu gidişle köle sahipleri ile köleler dünyası belirdi. Başka bir değişle aşı olmayan ve tokluktan patlayanlar sınıfı oluştu. Kendilerini iyi insan olarak tanıtan sözüm ona “liderler“, oligarli hizmetkarları, para babaları korumaların ardına saklandıkça, saraylarda gizlendikçe halktan iyice kopuyor. Halktan korkuyorlar! Bu seçimlerde bilinçlenen halkın nefretini liste başı olan BSP lideri Sergey Stanişev ile Reformcu Blok favorisi Miglena Kuneva’nın seçilmemesinde gördük. Bu iki politik şahsiyetin doğrudan doğruya BKP MK- kadrolarından olması, kirli yağ gibi hep suyun üstünde durma niyetleri halkın hışımıyle karşılandı. HÖH’ten D. Peevski’de uçağa binip Brüksele gitmekten vazgeçti. Bu seçimlerden çıkan en büyük ders tam budur. Bulgaristan seçmeni öncelikli seçimi benimsemeye başladı.

Görüldüğü üzere A. (Dönek) bile 25 Mayıs seçimlerinde halk arasına, hiç bir kürsüye çıkamadı, miting demeçleri bir yana, TV veya Radyo konuşması bile payamadı, gazetecilerden kaçtı. Bunun sebebi kabahatlilik duygularının canını ciğerini sarmış olmasıdır. Hainleri rahata bırakmayan ruhsal çökül devam edecektir. Halk önünde kabahatlı olma duygusu bu günkü HÖH / DPS yöneticilderinin tümünü sardı.

Reklamlar