Türkiye Cumhuriyeti Başkanı R.Tayyip Erdoğan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) Başkanı Lütfü Mestan’la Ankara Çankaya Köşkünde 45 dakika görüştü. 5 yıl aradan sonra gerçekleşen temas soydaşlarımızı,  Bulgaristan Türk ve Müslümanlarını ve Bulgar kamuoyunu düşündürdü. Erdoğan’dan arka bulursa ıstırap uzar endişesi belirdi.

 

Bulgaristan’da siyasi sivilce görüp hastalığa teşhis koyabilen uzmanlar görüş beyan etti.

140 yıldan bu yana Ana Vatana olası en yakın noktada bulunmak isteyen Bulgaristanlı Türk ve Müslümanlar, 20. yüzyıl boyunca Türkiye kendilerine dünyanın en uzak ucu olduğundan gelişmeleri izlerken nefes kestiler. Tüm umutları bir dünya lideri olan R.T. Erdoğan’da odaklandı.

 

Son yıllarda Bulgaristan Türkleri HÖH liderlerine “kurşun piyon” gözüyle bakmaya başladı.  Seçmen kitle, kendisi adına aktifleşenler hakkında  “o bizim kovanından değil”, “sarıca arı”, “eşek arısı”, “bala gelirler” diyip kendini avuttu. Son dönemde  “Sarıca arılar bizden fazla olursa ne yaparız?” endişesi aldı yürüdü. Değişen ortamda, 5 Ekim 2014 erken seçim arifesinde “dayanıklılığımızın sınırı” zorlanıyor, “ruhumuzu delmek istiyorlar” ve  “bileğimizi bükmeye çalışıyorlar” gibi sözler söylenmeye başladı.

 

Son 25 yılda Bulgarların hepsi birden şimdiki gibi karşımıza çıkmamıştı. Olaylar 1972 ve 1985 ‘ i anımsatıyor. Seçim kampanyası soydaşlarımıza ve Bulgaristan Türklerine amansız saldırılarla başladı. Düşmanca sloganlar meydanlarda yükselirken, basın, radyo ve küçük ekranda ana konu Türkler oldu. Suyun birdenbire bulanacağını düşünemeyenler şaşırdı. Afallayanlar oldu.

 

Saldırı dalgasının başında olan 4 aylık “Sansürsüz Bulgaristan” partisi Başkanı N. Barekov’un maskesini en yakın arkadaşı olan Angel Slavçev indirdi. Basın demecinde, Nikolay Barekov Ahmet Doğan, Daniyel Peevski, Lütfü Mestan ve “Bobovdol Kömür Maden Ocağı” işletmecisi, Moskova’nın oligarşisi Rumen Kovaşkı arasında “yabancı bir ülkenin telefon ağı üzerinden direk temas hattı var,” “paraları HÖH partisinden ve “Bobovdol” işletmesinden alıyor” açıklamasında bulundu.

 

Daha önceki seçimlerde bu işi yine HÖH partisi yatırımıyla tescil edilen “Ataka” lideri V. Siderov yapıyordu. O, “isimlerinizi geri alacağız”, “hepinizi kovacağız” diyip Türkleri ve Pomakları  korkutarak HÖH-DPS sayasına topluyor ve bu iş için para alıyordu. Bir Rusofil  olan Siderov’un ateşi Moskova’nın Ukrayna ve Kırım politikasıyla söndü. Bu dönem Rusyacı toplantılara pek giden yok.

 

Barekov “isim değiştirme işinin bayatladığını bildiğinden “çifte vatandaşlığı, Kurban Bayramı ziyaretlerini, T.C.’deki seçim sandığı sayısını, 24 saat açık olan Türkiye devlet hududunu, Bulgarca bilmeyenlere oy kullanma hakkı vs. hedef alarak yeni icatlarla ateş açtı. Plovdiv ve Varna’da Bulgaristan Türkiye’nin yeni sömürgesi oldu, derken içini kustu. Angel Slavçev’ın “ne kadar çok saldırırsa o kadar çok para alıyor” demesinden ve L. Mestan’ın Ankara ziyaretinden sonra bayrağını biraz dürdü.

 

Bulgaristanlı Türkler ve Müslümanlar yeni Bulgar tarihinde (1908–2014) 2 defa hükümet düşürdü. 6 defa göçe zorlansalar da güçleri tükeneceğine sanki daha arttı. Karlanıyor katlanıyor ve birden birleşip zafer kazanma yolu buluyorlar. 1989 Mayıs Ayaklanması yalnız totaliter T. Jivkov rejimini devirmekle kalmadı.  Bulgar toplumunu uyandırdı. Demokratik dönüşüm çağrısı yaptı. Son düşen Başbakan Plamen Oreşarski hükümetini hem kurduran ve hem de güvenini çekip düşüren, omurgasını Türk ve Müslümanların oluşturduğu HÖH partisidir.

 

Son 3 ayda Bulgar kamuoyu yeni bir noktada birleşti. Bu “Türklerle bir daha (HÖH) iktidar ortaklığı yapmayalım”  kararlılığıdır. Bu motif şimdiki erken seçimde slogan oldu. Ne ki, bugüne kadar yeni bir hareketlenme ve dalga yükselmesi gözlenmiyor.

 

Anti-Türk motif 2009’da işe yaramıştı. O zaman HÖH Genel Başkanı A. Doğan “Koçan” köyündeki konuşmasında: “Devletin finans porsiyonlarını dağıtan, iktidardaki araç, benim!” dedi. Kampanya birden döndü. GERB tek başına iktidar oldu.

 

Halen çıkarları olanlar saldırıya geçti. Sanki Türkler daldan düşse yerine onlar konacak. Hevesliler yeni zenginlerin Rusyacı kesimidir. 1992’de Büyük Millet Meclisi’nde yeni Bulgar Anayasası’nı imzalamayan, 1999’da NATO uçaklarına Bulgaristan semalarından geçip Yugoslavya’yı bombalama yolu açan, NATO ve AB üyeliğimizin gerçekleşmesinde aktif rol oynayan HÖH politikası yeni pusula ayarı yapınca azılı düşman oldu. Son günlerde Bulgar siyasi fikir babaları “olayları nasıl mütalaa edelim!” nokrasında durdu. Yeni jeopolitik durum ortadadır. Ülke, boşanan ana baba arasında paylaşılamayan çocuk durumdadır. Almanya bir kolundan Rusya öteki kolundan çektikçe çocuk iyice hırpalandı. HÖH partisi kamuoyuna Rusofil olmadığını bir daha sergilerken, Atlantik yargı değerlerini yeğlediğine işaret verdi. İpler kopunca iktidar düştü. Son durum futbol karşılaşmasındaki 15 dakikalık arayı andırır gibi…

 

En son durumda, Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları atık sayadaki kurbanlık koyunlar değiller. Daire savunmasına geçip sırtlarını birbirine dayamış ve aralarında kenetlenmiş sırtlanları andırıyorlar. Omurgasında onların olduğu HÖH partisi görünüşte kendi başına giriştiği yeni politik açılımıyla korumaya çalıştığı veya ret ettiği nedir? Yeni dayanma sınırında kırılma bekleniyor mu!?

 

Olayın tarihçesi:

 

1990 yılında Bulgaristan Türk ve Pomaklarında toplumla kaynaştırma politikası yeni aşamaya girdi. Ulusal politikaya ayar veren kulis irileri bu işi şöyle düşünmüşlerdi.

 

1)  “ Bulgar etnik modeli”nde Türklerle ilgili işleri Türk elit eliyle uygulayalım. Yeni stratejik çizgi yataydı. “Daha derin düşünenler” aralarında fısıldanırken “birkaçını sofraya davet edelim, diğerleri kaşınsınlar” demişti. Ahmet Doğan, Ünal Lütfü, Kadir Kadir, Osman Oktay, Kasım Dal ve daha birkaç kişi sofraya buyurdu. Bilmeyenlere “devlet malı yemekle içmekle bitmez” gibisinden işitilir işitilmez imada bulunuldu.

 

2)  Bazı odun kafalılar Geçiş Dönemini “sosyalizmden komünizme geçiş” olarak algılamaya heveslenseler de, demokratikleşme sözü sık sık kullanılınca işler karıştı. Bu geçişin sözde de olsa totaliter rejimden demokratik düzene geçiş olduğu beyinlere işlemeye başladı. Hele 7 Haziran 1990’da Sofya’da 1 milyon insanın DEMOKRASİ MİTİNGİ düzenlemesi ve hemen ardından ilk demokrat Cumhurbaşkanı’na 2.860 bin oy çıkması, deprem etkisi yapmıştı.

Olayların odağındaki motor güçlerden biri Bulgaristan Türk ve Pomakları, onların demokrasi azmi, uyanıklığı ve direşkenliği elden bırakmamaları oldu.  Sorun git gide değişti, birkaç kişilik elidin sofraya davet edilmesi,  işi kökten çözemeyebilirdi, çünkü gerçek adalet ve demokrasi uğruna yıllarını verenler baş eğmiyordu. Demokratikleşirken etnik hak ve özgürlük tanınmıyor, adalet üstünlük sağlayamıyor, insan hakları askıda kalıyordu. Okullarda ana dil eğitimi bile gündeme alınmadı. İsteklerini tanıyalım ve yola birlikte davet edelim diyenler politikayı terk ediyordu. Demokratik toplumda etnik azınlıkların yer alması tüm haklarının – ana dil, din, kültür, adet, gelenek, eşit haklı vatandaş vs. tanınmasını zorunlu kılıyordu. Sofradakiler bunu bildiklerinden sustular. Susmayanlar sofradan ve partiden atıldı. Bugün de yükselen istekleri şudur: Eğitim ve özgün kültürel haklar konusunda 1950’lilere dönmek istiyorlar.

 

Temel isteklerden biri seçim kampanyalarının ana dilde yapılması talebidir.  Bültenlerin üzerine aday isimlerinin Türkçe de yazılmasıdır. HÖH partisinin kuruluş amacı bu isteklerde kilitlenmiştir. Tam bu politik çizgi bu noktada derinleşirken HÖH partisi “kitle” ve “elit” olarak ikiye bölündü. Bu kayıktaki yoğurt ve yağı gibi oldu. Yoğurt kitleydi. Tere yağ ise elit. Bu yoğurttan daha fazla yağ çıkmaz deyenler Türk halkına dönmediler. Tereyağı yoğurtta eritilemeyeceğinden kitleden tamamen koptu. Sofradaki “elit” kendini unuttu.  “Kitle” ise bu 25 yılda önce “kasaplık davar” gibi muamele gördü, fakat 2009’da 220 bin Türk oyunu HÖH partisine vermeyince karşılarında sırtlan sürüsü gördüler ve bugün bu kalabalık sırtlan daire savunmasına geçmiş durumdadır. Aç, susuz ve yorgun da olsa vicdanını yaşatma nöbetinde devriye duruyor. Bulgaristan Türk ve Müslümanlarını demokrasiye eşit haklı vatandaş olarak dahil edecek güç işbu sırtlanlar sürüsüdür. HÖH seçilmişler grubunu sofradan kaldıracak olan da yine bu önü alınmaz güç olacaktır.

 

3) T. HÖH lideri Erdoğan’la buluşma öngünlerinde heybesini açtı. Seçimi vesile ederek içini döktü. Kulisteki irilerin onun kafasına akıttığı yeni sözler şunlardır:

UYGARCA BÜTÜNLEŞME. Mestan bunu kabul etmiş ki, Ankara ve Sofya’da tekrarladı. “Standart” gazetesine de anlattı. Şimdiye kadar siyasi tezgâha konmayan bu deyimde “uygar” medeniyet yerine kullanılmıştır. “Bütünleşme” ise asimile etmeye devam ederek kimliklerini eritme anlamındadır. Bu işte yeni Başkan L. Mestan’ın tuzu da “Özgürlük İçinizdedir” sloganı oldu. Anlamı, “haktan özgürlükten vazgeçin, herkes kendi yağıyla kavrulsun, biz oyun oynuyoruz, briç yarıda kesilmez, siz işinize biz işimize, gösterdiğimiz milletvekillerini seçin!” gibilerdendir. 25 yıldan beri Bulgaristan Türk ve Pomakları özlerine hapsedildi. Onlara özgürlük haram edildi. İnsan zaten özgür doğmuyor mu? Daha ne istiyorsunuz? Türkiye Türklerine hürriyet yeterken siz neden özgürlük diye tutturdunuz diye sitem edildi. Hak hukuk nedir!? Allahın adaleti yetmiyor mu? Hakkı da içinizde arayın! Bugünlere kadar süründük.

 

Bu üç aşamalı süreçte korunması lehimize hiçbir değişiklik olmadı. Bulgaristan Türkleri ve Pomaklar arasından birkaç kişi, bir sürü Bulgar mafya babası, oligarşi aracısı ve sabıkalı politikacı sofradan kalkmadı. Türklere bir pısırık oy hazinesi olarak bakılıyor.

 

Bizimle birlikte Bulgar demokratik kamuoyu da artık uyandı. Oyunu bozmak istiyor. İstenen ve istenmeyen nedir: O birkaç kişinin sofradan kovulmalıdır. Türklere demokratik hak ve özgürlükleri tanınmalı ve iktidara ortak olmalarına yol verilmelidir. HÖH’lü elit statükocudur. Tüm değişikliklere karşı çıkıyor. Mafya babalarını köy ve kasabalara dağıtmış AB’den tarımsal programlara gelen paraların % 80’nini %6 olan kendi adamlarına dağıtıyor. Yalnız tütünün yasaklanmasından 129 bin Türk ve Pomak ailesi işsiz, aç ve sokakta kalıyor.

 

Şu yeni durumda HÖH’lü elit ne gibi yeni adım atar?

 

Ataka” iti nalları attı. Şimdi “Sansürsüz Bulgaristan” köpeği havlıyor. Yıllardan beri “iftiradır” denen gerçek, krallın çıplak olduğu göründü. Saldırı kaynağı kanıtlandı.

 

Soru –1) HÖH’lü elit bunu neden yapıyor?

Soru –2) Ankara görüşmesi öngünlerinde sözlü ve yazılı saldırılar neden zirve yaptı?

Köşk görüşmesi neden gizli kalmadı?

 

Yanıt: HÖH’lü elit artık “sırtlanların yani halkımızın daire savunmasından” korkuyor. “Kitlenin” oyunu bilinçli kullanacağından ve hiç birini bırakmadan güverteden atacağından korkuyor!  Bu sahnede sırtlanlar aç ve susuz, sefil, devamlı korkutulmak istenen Bulgaristan Türk ve Pomaklarıdır, tüm azınlıklardır.

 

Bu soruların yanıtı 25 yıldan beri hep aynıydı. Şimdi de pek değişmedi. Umut olarak yaşıyor. Ankara’dan koparılmak istenen paracıklar hep soydaşlarımıza ve Bulgaristan Müslümanlarına karşı sindirme tuzaklarına kullanılmasaydı, işlerin rengi başka olabilirdi. Artık bunu bilmeyen de kalmadı. Ne yazık ki, HÖH liderliği her konuda ve hep Bulgaristan Türklerine ve Müslümanlarına karşı çalıştı. Türklüğün ve Müslümanlığın kuyusunu kazdı. Öldürmek istediği mazlum kişileri üstelik kullandı. Aynı politika devam ediyor. Sinsi planlarına Türkiye Başkanı Erdoğan’ı da alet etmek istiyorlar. “Dün Türkiye’den bize hayır gelmez” diyordu. Bugün çamura saplandı bulsa yılana sarılacak…. Başkalarının derdine derman arıyor.”

 

Unutmayınız Başkan Lütfü: Bulgaristan’da Bulgar kabristanlığına gömülen Türk ve Müslüman yoktur. Düşün taşın, son gün yerin yanımızdır!

 

 

Bu sözler HÖH’lü tüm elit için geçerlidir. Bulgarların birleşip “sofrayı kaldırıp kendilerini sokağa atacaklarını görünce” çareyi Köşk kapısına yamanmakta buldun. Unutmayınız: Tükürdüğü yalayan adamdan bize fayda gelmez. Bunlar bizim dayanma, sabır  sınırımızı deniyor.

 

Kesişmeyen yollar vardır: Modern Türkiye ile bunalımlara saplanmış Bulgaristan’ın uygar dünya yollarında buluşma olasılığı s ı f ı r d ı r.  Türkiye sistem değişikliğine açılırken, Lütfü Mestan gibi politika uzantıları hangi yargı değerlerine takılmış ve “kurşun piyon” olmaya devam ediyor.

 

 Seçimlere 25 gün kaldı. Ani ziyaretlerle seçmenin niyetlerini bozmaya gerek yoktur. 25 yıl ters yürüyen bir hareket son anda doğru yolunu bulamaz. Görüşümüz kesindir ve seçimde politik tutumumuzu belirleyecek kıstas oluşmuştur. Biz HÖH partisi adaylarına oy vermeyeceğiz.  Boşa seçim yapmaya gerek yok. Biz Bulgaristan’da gerçek demokrasi, güven, huzur, barış ve karşılıklı hoşgörü mücadelemize devam edeceğiz. Saflarımızda hepinize yer var. Buyurun beraber olalım.

 

Rafet Ulutürk.

BULTÜRK Genel Başkanı

 

Reklamlar