İsmail Cingöz: 4 soruda Katar krizi ve Türkiye – Özel

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı, BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi ve aynı zamanda TEMAD Genel Merkez Delegesi İsmail Cingöz, Katar Krizi ile ilgili Eurasia Diary haber portalına konuştu. İsmail Cingöz, bütün dünyanın nefeslerini tutarak izlediği Katar Krizi’ni dört soru ile ele alarak özet olarak bir değerlendirme yaptı.

Eurasia Diary: Katar krizinin asıl nedeni nedir?

İsmail Cingöz: Körfez ülkelerinin Katar’ı itham ettikleri suçlar ve örgütlere bakıldığında tutarsızlıklar olduğu hemen göze çarpmaktadır. Öyle ki Katar bir taraftan Sünni olan Müslüman Kardeşler, Nusra Cephesi ile IŞİD’e, diğer taraftan ise İran destekli Şii Husi’lere destek vermekle, yardım etmekle suçlanmaktadır (Sözcü, 2017). Düz mantıkla bakıldığında bu suçlamaların inandırıcılığı zayıf kalmaktadır. Çünkü birbirinden farklı fraksiyonlara ve coğrafyalara sahip bu örgütlere Katar’ın aynı anda destek verecek kabiliyete sahip olamayacağı inancı öne çıkmaktadır. Öyleyse işin içinde farklı boyutlar var demektir.

Katar Krizi’nin asıl hedefi ABD’nin Dünya İmparatorluğu hedefi doğrultusunda İngiltere ile verdiği mücadelede liderliği kaptırmamaktır. Bu mücadelesinde Katar ile İngiltere’den sonra en fazla ticari ilişkisi olan Türkiye ve Çin de ABD’nin hedefleri arasındadır.

Ayrıca ABD tarafından Körfez Ülkelerine hedef gösterilen Katar üzerinden Türkiye, Çin ve İngiltere üçgeninde yer alan İpek Yolu kontrolünü elinde tutmak istenmektedir. Katar üzerinden İngiltere ile birlikte Ortadoğu’nun en önemli ülkesi Türkiye ile üreten ve yorulmayan, ürettiklerini de İpek Yolu üzerinden İngiltere’ye oradan da Avrupa’ya ulaştıran Çin de kontrol altına alınmış olacaktır (Diler, 2017).

Yani asıl neden son yıllarda İngiltere’nin alttan alttan dünya liderliğine oynamaya başladığını gören ABD’nin İngiltere ile vermiş olduğu örtülü mücadele ve bu mücadele kapsamına dâhil olan Türkiye, Çin ve İngiltere’nin ekonomik ilişkilerinin ABD tarafından zayıflatılmak istenmesidir.

Eurasia Diary: Neden yıllarca Ortadoğu kan gölünü çevrilirken Arap ülkeleri o silahları üretip satanlara ambargo uygulamıyordu?

İsmail Cingöz: Arap ülkeleri her ne kadar İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) çatısı altında birlik sergiliyor gibi görülse de aslında bu birliğin o kadar da sağlam temelli olmadığı defalarca görülmüştür. Başta Şii-Sünni kamplaşması olmak üzere çeşitli bölünmüşlükler içerisinde olan İslam ülkeleri, silah üreticisi ülkelerin en iyi pazarı durumundadırlar. Dolayısı ile her bir Arap ülkesi farklı devletlerden silah temin yarışında oldukları için ortak hareket etme imkân ve kabiliyetine de sahip değillerdir.

Ayrıca ambargo uygulayabilecekleri yegâne ürün petroldür. Petrol üreten Arap ülkeleri 1967 “Altı Gün Savaşı” ve 1973 “Yom Kippur Savaşı” ile Batı’ya ambargo uygulamışlardır. Fakat Arap ülkelerinden başka, ABD başta olmak üzere alternatif petrol ülkeleri olduğundan bu ambargoların başarısız kaldığı görülmüştür.

Dolayısı ile Arap ülkeleri ambargo uygulayabilmek için yeterli birlik beraberliğe sahip değillerdir. Velev ki ambargo ilan etseler uzun vadede başarı şansları olmayacaktır.

Eurasia Diary: Türkiye Katar’da birçok yatırımlar yaptığı için bu durumdan nasıl etkilenecektir?

İsmail Cingöz: Ortadoğu’daki en büyük ABD Üssü Katar’da bulunmaktadır. 11 bin ABD askerinin bulunduğu El Udeyd askeri üssü Suriye ve IŞİD operasyonlarında fiilen kullanılmaktadır (BBC, 2017). Yurtdışında ilk askeri üssünü Katar’da kuran Türkiye’nin de (Arslan, 2017) halen Katar’da tugay seviyesinde bir üssü vardır. Ayrıca iki ülke ticari ilişkileri de üst düzeyde devam etmektedir (Hür Haber, 2017). Durum böyle olunca bu krizden en fazla zarar görecek ülkeler arasında Türkiye de olacaktır. Krizin uzaması durumunda Türkiye tabiri caiz ise iki ara bir derede kalacaktır diyebiliriz.

Katar’a bir askeri harekât düzenlenmesi durumunda çok daha zor bir süreç Türkiye’yi bekliyor olacaktır diyebiliriz. Fakat İİT dönem başkanı olan Türkiye’yi bu sıfatı ile krizin diyalog ile çözüme kavuşturulması için diplomasi yürütme gibi önemli bir görev de beklemektedir. Türkiye’nin hem kendi ilişkileri, hem de İİT adına yürüteceği diplomasi ile başarı elde etme durumu gelecekte başta bölge ülkeleri olmak üzere dünya ile yürüteceği ilişkilere referanslarından birisi olabilecektir.

Türkiye’nin Katar Krizi ile birlikte izleyeceği siyaset sadece Katar ilişkilerini etkilemeyecektir. Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak kabul etmeyen Türkiye’nin tutumu Katar ile ilişkilerini kestiklerini açıklayan Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Libya, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Maldivler ile bu cepheye katılması muhtemel ülkeler ile de sorunlar yaşayacaktır.

Eurasia Diary: Sorun diplomatik yolla çözülmezse Türkiye nasıl bir adım atmalı?

İsmail Cingöz: Katar’ın Suudi Arabistan’ın yer aldığı bir cepheye katılmaya gönüllü olmadığı, İran ile çatışmak da anlaşmak da istemediği görülmektedir. Bu da Körfez’de bağımsız kalmak istemesi demektir. Bağımsız kalabilmek için de Türkiye’den himaye istediği (Arslan, 2017) şeklinde değerlendirilmeler yapılmaktadır. Bu durumda Türkiye bu himaye talebini kendi lehine kullanabilme fırsatını elde edebilir.

Dünyanın en büyük 14. Yatırımcısı durumunda olan Katar’ın Türkiye’de 18 milyar Dolar, dünyada ise moda, gayrimenkul, finans, sanayi, turizm ve perakende gibi birçok alanda dış yatırım toplamının 335 milyar Dolar olduğu (Karanfil, 2017) düşünülürse, Türkiye bu krizi ekonomik fırsata dönüştürebilir. Bu sayede Katar’ın dış yatırımlarının Türkiye’ye çekilebilmesi halinde bu kriz nedeniyle uğrayacağı ekonomik kayıplar da telefi edilebilir.

Türkiye’de en yetkili mercii olan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar Krizi için; “Katar’a karşı yaptırımları doğru bulmadığını, Katar’ın terör zanlısı olarak görülmesini tasvip etmediğini” beyanı ile birlikte “Katar’la ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Sorunun çözülmesi için diyaloglarımız sürüyor” (Haber Türk, 2017) açıklaması Türkiye’nin hangi stratejiyi uygulayacağının en önemli göstergesidir.

Türkiye’nin tarafsızlığı gelecekteki bölge ilişkileri için önemlidir. Fakat bu hiç de kolay bir süreç olmayacaktır. 2010’da Tunus’ta başlayan Arap Baharı olaylarında Türkiye’nin Libya, Mısır ve Suriye politikaları örneklerinde olduğu gibi süreç zorlu geçecektir. Fakat bu örnekler incelendiğinde NATO’nun Libya operasyonunda son ana kadar Kaddafi rejiminden yana bir tutum sergileyen Türkiye nihayetinde NATO yanında yer almak durumunda kalmıştır. 2013 yılında Mısır’da yaşanan askeri darbe olayında Türkiye’nin darbeci Abdulfettah Sisi karşıtı tutumu nedeniyle ilişkiler alt seviyelere inmek durumda kalmıştır. Suriye’de ise proaktif bir çıkış sergileyen Türkiye; Esad rejiminin diğer ülkelerde olduğu gibi kısa zamanda devrilebileceğini değerlendirmiş fakat Batı ülkelerinin başlangıçtaki çekingen ve değişken politikaları ile Rusya ve İran faktörünün de etkisiyle Suriye politikasında neredeyse yalnız kalmıştır.

Bu yaşanmışlıklardan gerekli dersleri çıkartan karar alıcı mekanizmalar Türkiye’nin Katar politikasında çok dikkatli hareket etmelidir.

İran ve Rusya faktörü de Türkiye tarafından dikkatle takip edilmelidir. İlk açıklamaları ile bu ülkelerin tarafsız tutum sergiliyor görülmeleri, Katar’ın krizi sonlandırmaya dönük açıklamaları şimdilik olumlu bir durum olarak görülse de Ürdün ve Moritanya’nın da sonradan Katar karşıtı tutuma dahil olması ile krizin bölge ülkelerine yayılacağı endişelerini ortaya çıkartmaktadır.

Son cümle olarak ne kadar etkili olacağı zamanla ortaya çıkaktır ama Türkiye İİT dönem başkanlığının da misyonu ile son ana kadar diplomasi trafiğini yürütmelidir. Katar’a karşı yaptırımların doğru bulunmadığının açıklanması ile birlikte karşı tavır sergileyen ülkelerle diplomasi yürütmenin zorluları elbette olacaktır. Katar’ın soğukkanlı tavrını muhafaza etmesi, Katar ithamlarındaki tutarsızlıkların Türkiye tarafından taraf ülkelere aktarımındaki iknada başarı durumu ne seviyede gerçekleşecektir? Bunları yaşayıp göreceğiz.

Dileğimiz o dur ki kriz sıcak bir çatışmaya dönüşmeden en kısa zamanda çözüme kavuşsun ve Türkiye en az zararla bu olayı atlatabilsin.

Kaynakça

ARSLAN, Rengin, (2017) “Katar Krizi: Türkiye Taraflar Arasında Tercih Yapacak Mı?”, BBC Türkçe, 05.06.2017, (Erişim Tarihi: 06.06.2017).

BBC, (2017) “6 Soruda Katar Krizi”, BBC Türkçe, 06.06.2017, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40159120, (Erişim Tarihi: 06.06.2017).

DİLER, Ergün, (2017) “Katar Neden Hedef Seçildi, Asıl Amaç Türkiye, Çin ve İngiltere Mi?”, Süper Haber, 06.06.2017, http://www.superhaber.tv/katar-neden-hedef-secildi-asil-amac-turkiye-cin-ve-ingiltere-mi-60487-haber, (Erişim Tarihi: 06.06.2017).

HABER TÜRK, (2017 “Cumhurbaşkanı Erdoğan: Katar İle İlişkilerimizi Geliştirmeye Devam Edeceğiz”, HABERTURK.COM, 06.06.2017, http://www.haberturk.com/gundem/haber/1521795-cumhurbaskani-erdogan-katar-ile-iliskilerimizi-gelistirmeye-devam-edecegiz, (Erişim Tarihi: 06.06.2017).

HÜR HABER, (2017) “Katar Krizi Neden Çıktı! Türkiye’den Flaş Açıklama”, Hür Haber, 05.06.2017, http://www.hurhaber.com/katar-krizi-neden-cikti-turkiye-den-flas-aciklama-haberi-326339.html, (Erişim Tarihi:06.06.2017).

KARANFİL, Neşe, (2017) “Katar’ın Dünyada 335 Milyar Dolarlık Yatırımı Var”, Hürriyet.com.tr, 05.06.2017, http://www.hurriyet.com.tr/katarin-dunyada-335-milyar-dolarlik-yatirimi-var-40480893, (Erişim Tarihi: 06.06.2017).

SÖZCÜ, (2017) “Katar Krizi Nedir? Ne Anlama Geliyor?”, Sözcü Gazetesi, 06.06.2017, http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/katar-krizi-nedir-ne-anlama-geliyor-1882098/, (Erişim Tarihi:06.06.2017).

Reklamlar