HAliev
Azerbaycan’ın 3. Cumhurbaşkanı merhum Haydar Aliyev, doğumunun 93.doğum yıl dönümde İstanbul Sarıyer Kireçburnu Haydar Aliyev Parkı’nda anıldı. Haydar Aliyev anıtının önünde yapılan saygı duruşu ve iki ülke milli marşlarının çalınmasıyla başlayan tören, Azerbaycan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Mesin HACIYEV’in konuşmasıyla başladı.

Ardından – Haydar Aliyev Parkı’nda düzenlenen törende, başkonsolos ve beraberindeki heyet, Haydar ALİYEV anıtına ve parkın içinde bulunan Atatürk anıtına da karanfil bırakıp saygı duruşunda bulundu.

BULTÜRK Derneği olarak bizlerde hazır bulunduk.
Değerli İstanbullu Azerbaycan dostları, basın mensupları!
DEĞERLİ K A R D E Ş L E R İ M,
             Avrupa ve Asya arasında, diyarlar güzeli Can Azerbaycan’da yetişen ve insanlığa yarının yolunu gösteren bir yıldız olan, modern Azerbaycan’ın kurucusu, büyük önder Haydar Aliev’in aziz anısını, 93. doğum yıl dönümünde, onun adını taşıyan dünyanın yeni merkezi İstanbul’da şu güzelim parkta birlikte anmak, sıcak beraberliğimiz, çok anlamlıdır.
Anlamlıdır, çünkü Haydar Aliev bir devlet adamı ve halk önderi olarak yeni tarihin en kritik döneminde yaşamış, zamanının en sert virajlarını başarıyla alırken birçok halka örnek olmuştur. Büyük başarıları arasında Azerbaycan’ın milli kimliğine, bağımsızlık ve egemenliğine dönmesi; halkının özgürlüklerini elde etmesi; kısa bir sürede farklılıklardan derlenen yeni medeniyete Azerbaycanlı öz – kimliğini ve İslam ruhuna örülmüş yenidünya görüşünü katması yakın ve birçok yakın ve uzak halkla birlikte biz Bulgaristanlı Türk Müslümanlarına da örnek olmuş ve olmaktadır.
Hemen söyleyeyim, 1950’lerde oluşan Bulgaristanlı Türk kimliği Azerbaycan aydınlarının paha biçilmez öz katkılarıyla biçimlenmişti.
            Bu nedenle, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK ve Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi BGSAM heyeti olarak bu anma töreninde hazır bulunmamız bizim için çok büyük anlam taşıyor.
1878 Rus – Osmanlı Savaşından sonra, Bulgaristan’da kalan bizler yaklaşık bir yüzyıl Türk Müslüman kimliği oluşturma davası verdik. 1950’den sonra Azerbaycanlı bilim adamları, Prof. Doçent, Doktor ve öğretmenler ordusu ülkemize Bulgaristan’a gelip, bize Türk kimliği ve kültürü, dil dokusundan ve din atkısından oluşur, gelin biz önce anadil dokusunu yayalım, edebiyat dili şeklinde, sözlü yazılı halka aşılayalım dememiş olsalardı, biz bugün de eski karanlıklarda bocalamaya devam edecektik. Milli kimliğimizde, özgün edebiyat ve tarihimizin dirilmesinde bize usta eli oldunuz, dost eli uzattınız.
Ektiğiniz tohumlar aydın ordumuzu yarattı. Ne mutlu bize.
            Biz Bulgaristan Türkleri, 1878’de Osmanlı’dan koparılınca devletsiz kaldık, yeni iktidarlar 1945’lere kadar eski irfan ocaklarımızı tamamen söndürdü. Lise ve yüksek okulları hayallerimizden bile silmişti, köy okullarında öğretmenlik yapacak kadrolarımız kalmamıştı,  karanlığın bu denli zifiri olduğu bir dönemde, ruhumuzda Azerbaycan nuru yandı.
 
            Bakü’den gelen BİLGE hocaların, doçent ve profesörlerin öncülüğünde ve yardımıyla Kırcaali, Razgrad, Şumen, Ruse ve Sofya’da pedagoji okulları açıldı. Sofya Üniversitesinde 4 fakülte Türkçe tedrisata başladı. Bulgaristan birden bire aydınlandı.
Şumen Dram Tiyatrosu’nda Azerbaycan piyesleri sahnelendi.
Bülbül oğlunun şarkıları gönüllere girdi. Gençler Nizami’yi Türkçe ezberlemeye koyuldu. Kızlar – Şirin, oğlanlar ise – Ferhat oldu. Yaşlılarımız dünyaya Fuzuli gözüyle bakmaya başladı. Bulgaristan Türkleri 1953’te birden bire Azerbaycan’a sevdalandı. Daha önce böyle bir aydınlık, böyle bir sıcaklık ve perspektif görmemişlerdi. Bizlerde, yani Bulgaristan’da Azerbaycan çırası böyle bir yanmıştı ki!  Türk kardeşliğinin sembolü, geçmiş ve geleceğimizi birleştiren ateş oldu.
            Eğer bugün Bulgaristan Türkleri edebiyatından, modern çizgileri olan özgün bir etnik kültürümüzden, Türk kimliğimizin varoluşundan söz edebiliyorsak, bunu ÇOK BÜYÜK ölçüde ülkemizde Türklük çırası yakan Azerbaycanlı aydınlara borçluyuz. Kendilerine bugün de teşekkür borçluyuz.
            Öz tarihimizi Türkçe yazdık. Türk olarak örgütlendik, aydınlandık, daha sonraki totaliter yasaklar döneminde, baskılara rağmen, Azerbaycan aydınlarının bizde yaktığı çırayla adalet ararken, bundan 27 yıl önce totaliter baskı ve teröre karşı 1989 Mayısında ayaklandık, asla yılmadık, kimseye el açmadan dirilmeyi başardık. Azerbaycanlı aydınlar bize “muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızda mevcut olduğunu gösterdiler.” Biz onlara inanmıştık, inanıyoruz. Kendilerine buradan bir daha sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.
            Ortak davamızda sanki eksikliklerimiz var. Bulgaristan’da artık Azerbaycan filmi oynatılmıyor. Kardeş Azerbaycan yazarlarının raflardaki yerleri boş…
            Masallarınızı, öykülerinizi dinlemek istiyor çocuklarımız….
            Azerbaycanlı sanatçıların eskiden olduğu gibi şimdi de Radyo efirinden gönülleri doldurmasını bekliyoruz.
            Bulgaristan’da son 20 yılda sayın Prof.Dr. Elçin İskenderzade beyin eserlerinden başka Türkçe ve Bulgarca yeni eserlerinizi okuyamadık. Azerbaycan’ı tanıtan rehber kitaplara ihtiyaç duyuyoruz. Bunlar Bulgarca da olabilir. Bu etkinlikleri BULTÜRK aracılıyla gerçekleştirebiliriz. Kapımız Can Azerbaycan’a açıktır.
            1950’lerde Şumen dram tiyatrosunda “Ferhat ile Şirin’i” izleyenlerin torunları bugün de aynı piyesi görme arzusuyla yanıp tutuşuyorlar.
            Tarihi aydınlatan büyük halkların yeni ödevi, yılların yükünü taşımakta zorlanan eski kıta Avrupa şimdi de yeni ışık bekliyor. Beklenen petrol ve doğal gaz ile birlikte manevi nurdur.
            Bunlar artık ortak ödevlerimizden biri oldu. Ayrı ayrı yanan ama birleşince yanmayan Hidrojen ve Oksijen’ı parçalayıp yeni enerji kaynakları arayanlara selam olsun, en büyük ateş insanların gönlündeki dostluk ve kardeşlik ateşidir. Ve bu ateşi yaşatan bizleriz. Yeni yüzyılda Amerika’da en fazla basılan ve okunan eser Mevlana Cellalettin Rumi’nin MESNEVİSİ olduysa, 21. Yüzyılda Avrupa’da en büyük baskı sayısında çıkan ve en fazla satan eser neden Nizami, Fuzuli, Hafız ve ya diğer Azerbaycan aydınlıkçılarımız olmasın.
Onların incileri kalem ucundan deri sırtına döküleli 1000 (bin)  yıl oldu ama ışığın eskisi ve yenisi olmaz. Azerbaycan çırası güneş ışığından bir parçadır. Siz yeni medeniyet taşında incisiniz.
100 yıla yakın bir zaman kesimi içinde Azerbaycanlı konuk bilim öncülerinin bizi Türk ve Müslüman ocağında ısıttı, Türklüğü ayakta tuttu, tutmaya devam ediyor. Azerbaycan aydın ordusunun öncülüğünde memleketimizde öğretmen ordusu yetişti, ders odaları, kütüphaneler aydınlandı, ışık saçan dernekler kuruldu, gazete ve dergiler çıktı, anadilimizde radyo yayınları başladı, edebiyat ansiklopedilerimize 100 şair, 100 yazar sığmadı, şarkı ve türkülerimiz yeni namelerle yankılandı.  En önemlisi de, Azerbaycanlı aydın ordusu bize yepyeni bir dünya görüşü aşıladı, bilimsel düşünme öğretti,  insan kardeşliğimizi yeni anlamla zenginleştirdi, ışık bu kez Bulgaristanlı Türklerin kendi aydın ordusunu oluşturdu. Onlar bize “güneş içmeyi” öğrettiler. Size minnettarız! Teşekkür ederiz.
Bu büyük davada – bir halkı aydınlatmaktan daha büyük bir dava olamaz – bugün aziz hatırasını andığımız, davasını örnek aldığımız, kendisine, Azerbaycan, Orta Asya, İslam âlemi, Balkanlar ve dünya halkları için yaptıklarıyla övündüğümüz büyük devlet adamı Haydar Aliev’in muzaffer davası ve yarattığı parlak umutlar yaşadıkça önem kazanıyor.  Çağdaş Azerbaycan’ın yeni bir bilim, kültür, yaşam biçimi, kalkınma ve medeniyet örneği olması, bizim için övünçlü kıvanç kaynağıdır.
Bu özlü ve şerefli davanın sayın devlet Başkanı İlham Aliev tarafından bugün zaferden zafere götürülmesi, bizim hem uzak hem de yakın memleketimiz Bulgaristan dahi yarınlarını Azerbaycan ekonomisiyle kaynaşmada, Hazar doğal gazının bize de enerji kaynağı olmasında görüyorsa, yeni başlayan 21. yüzyıl ortaklığımızın son derece büyük anlamı hemen ortaya çıkıyor.
İyi ki Varsınız. İyi ki ölümsüz önder Haydar Aliev’i biz de tanıma imkanları bulabildik. İyi ki, yeni umutlarımızı Azerbaycan’ın genç önderi İlhan Aliev’e bağladık.
Bu önemli günde, Azerbaycanlı kardeşlerimize ne içten sağlık ve başarı dileklerimizi, kalpten selamlarımızı iletmenizi rica ediyorum.
Sağ olun! Var olun! Sizlerle birlikte olmanın umudu bile, son derece heyecan verici. Teşekkür ederim.
Reklamlar