Rafet ULUTÜRK

 

Altı yıl önce Haskovo’da bir genel seçim mitingi izledim. Güzün güneşli günlerinden biriydi. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) halkı şehrin kenarına araba yarışları yapılan boş alana toplamış parti Başkanı Sergey Stanişev bekleniyordu. O, 10 Kasım 1989’da iktidardan itilen BKP MK Politik Büro üyesi Dimitır Stanişev’in oğludur. Meydanını dolduran halkı ısıtıp kızıştırmak için “Çalga” müziği yıldızı AZİZ sahnedeydi. Bekleyenleri galeyana getirmek için Aziz birden donunu indirdi, çıplak popo kıvırmaya başladı.

 

  • Oy toplamak için bu durumlara düşen bir parti memleketi ve halkını nasıl yönetebilir?, diye düşündüğümü hatırlıyorum.

 

Çılgınlık ve aşırılıklar derinleşen çöküşün belirtilerindendir. Seçmeni aldatmaya çalışanlar çaresizlerdi.

 

O mitingde sosyalist başkan Stanişev’ın ne dediğini asla hatırlamıyorum, çizdiği pembe gelecek de hafızamdan silindi. O gün bu gün “Lafla peynir gemisi yürümediğini” bilenler o partinin hayal politikasından giderek iyice soğudu. 2013 seçimlerinde 76, 2014’te 39 milletvekili düşen BSP, 22 Mart 2015 Pomak Müslüman kardeşlerimizin yeni belediyesi Satovça muhtar seçimlerinde aday dahi gösteremedi. Artık bir halk süzgeci olan seçim yarışına bile giremiyor. Azizin popo su işe yaramaz oldu. Çünkü tarihini unutmayan halk kendiliğinden bilinçleniyor. Dağ köylüleri her şeyin para olmadığının bilinçli onuruyla yaşıyor.

 

Bu arada parçalanan, iki defa zorunlu encikleyen, daralan ve büzülen, kendi kabuğuna sıkışan

BSP içinde artık birbirinin yüzüne bakmayan 3 grup didişiyor: yeni Stalinciler,  Avrupacı solcular ve oligarşi temsilcileri. Parti yeni bir parçalanma eşiğindedir.

 

Çelişkilerin derinleştikçe keskinleşmesinin nedenlerinden biri dış etkendir. Eski lider Sergey Stanişev Avrupa sosyalistleri PES’in dönem başkanıdır. Fakat o da partiye güçlendirici cereyan akıtamıyor. Çünkü Avrupa Birliği Genel Kurulunda kesin ve şeffaf bir sol inanç yoktur.

 

28 ülke sol parti vekilleri ile inançları aynı derece belirsiz ve kafaları solcularınki kadar bulanık olan sağcılar, sanki politika yapmaya değil, kör sofraya toplanmışlar. Aralarında kavga çıkmıyor, çünkü kimse sofradan kalkmak istemediği için her konuda hemen uzlaşma sağlanabiliyor. Böyle bir ortamda eski kıtayı yenileyecek çözümler üretenleri karanlık gecede mumla arasak nafile. Herkesin derdi standardı korumak için uzlaşmak gibi. Bulgaristan bu sofraya yeni oturdu. Henüz nasibini alamadı. Avrupa’nın 2000’ler başındaki kalkınmasını da yakalayamadı ve halen, belki bir şey olur umudunu ısıranlar arasında kalabalık yapıyor.

 

Vaktıyla Avrupa devrimleri ateşinden kaçanların sığındığı yer İsviçre olduğu gibi, günümüzde Rus ayısından kaçanların toplandığı anakent Brüksel oldu. Biz Türkler yardımsever insanlarız, Brüksel yolunu bulamayanlar artık bizi arıyor. Moskova’nın Bulgaristan’da yetiştirdiği enerji zengini R. Kovaçki’nin “Lider” partisini Liberaller kovanı ALDE’ye öneriyoruz. Büyük PLATON’un DEVLET kitabında bir yanlış buldum. “Sefilden ve soysuzdan zengin olmaz!” demiş. Oysa “sefil ve yoksul döneklerden zengin oluyormuş!”

Dönekliğin başı sonu olmayan sınırsız bir ihanet” olduğunu da yazmamış, bu da başka bir eksiklik. Moskova 9 Mayısta Hitler faşizmi üzerinde kazanılan zaferin 70. yıldönümünde birlikte analım diye, AB ülkelerine davet göndermiş ve hepsi birden gelemeyiz demişler.

Ukrayna’yı ve Kırım’ı artık düşünmez oldum. Halklar bir soy ağacıysa, zaman içinde neresinden kesilirse kesilsin yeni filizler hep aynı meyveyi verecekse…..bu noktada Almanya’yı düşündükçe kafam zonklamaya başlıyor. 1945’ten önce Bulgaristan da bir faşizan çarlıktı hatırası ise beni hepten çıldırtıyor…

 

Şunu ekleme zamanı geldi mi dersiniz. Süreğen ekonomik ve malı bunalım koşullarında sol ve sağ popülizmi (halk yardakçılığı) egemen oldu. Avrupa Birliği’nde (Bulgaristan örneği ortada) insanlar refah içinde yaşamıyor, sefalet hayatı durdurdu. Şunu unutmayalım, insanların iyi yaşadığı yerde popülizm–yalan laflar – sökmez.  Halkı boş vaatlerle aldatmayı başaran Bulgaristan sağ sol aşırıları ile meydanlarda seçmene 2 kebap ve yarım ekmek dağıtan Sansürsüz Bulgaristan Partisi ne yazık ki, meclise 60’a yakın vekil sokabildiler ve içine kirli su gibi akan siyasi dengeleri bozdular.

 

Zorla güzellik olmaz!” Yaşını, zamanını dolduran, halka verecek hizmeti kalmayan siyasi güçler politikadan çekilmelidir. İnsanları bir aldatırsın iki aldatırsın, bu ebediyen böyle sürmez. Ne var ki, 1990’da iktidardan devrilen komünistlerin varisi olan BSP, önce Demokratik Güçler Birliği (CDC), “Yeşiller Partisi (PZ) gibi siyasi oluşumlara hayat hakkı tanıdı sonra hepsini SİYASET SÜZGECİ’NDE boğdu. Kimisine “ajan dosyası” çıkardı, “kimilerine vatan haini” dendi, gözden düşürüldü, onlara bağlı ve sağdık olanlara “görev” gösterildi ve biraz gecikmeli de olsa maskeleri yine indirildi ve sonunda bire dek hepsini çöpe itti. 1990’da 1 200 000 kişiyle miting yapan CDC partisi 2013’te meclise giremedi.  Siyasetten son kovulan Güçlü Bulgaristan Partisi (DSB) kurucu başkanı ve Başbakan İvan Kostov oldu. 1997–2001 arası Başbakan olan Kostov milletvekili seçilmedi. Oysa 10 Kasım 1989’da tüm görevlerinden alaşağı edilen T. Jivkov’ un sorduğu son soru şuydu: “Başbakanlığa İvan Kostov mu getirilecek?

 

Kostov’un gizli polis DS ve Sovyetler Birliği dış casusluk servisi KGB ajan dosyaları önceden mi temizlenmişti. 1945’te Komintern’in (III. Komünist Enternasyonal)  Bulgaristan’a başbakan olarak gönderdiği Stanke Dimitrov onun amcasıdır. Öngörülüler, onun BKP MK İdeolojik İşler Şubesi danışmanı olduğunu dosyalardan çıkardı. Hatta anasının, babasının ve tüm yakınlarının çok aktif komünist geçmişi olduğu, partizanlara yataklık ettiği de rafa kaldırılabildi. 1989’da Bulgaristan’ın demokratik geleceğinin yoğrulduğu yuvarlak masada, o bir sabah sol güçler saflarındayken, öğleden sonra sağ demokratlar yanına kaydı. Kamuoyu görmezden geldi. Fakat politik süzgecinin gözenekleri sıklaşınca, sürpriz gelişmeler de oluyor.

 

Ne de olsa 25 yılın Bulgar politikacılarını kantara koyduğumuzda fazlalık ve eksikliklerine rağmen, ilk demokratik başbakan Filip Dimitov, ilk demokratik Cumhurbaşkanı Dr. Jelü Jelev ve belki de Çar tahtından inip Başbakan koltuğuna oturan Simiyon Saks-Kobur-gotski halkın belleğinde kaldı. İv. Kostov ise sönüp silinmeye başladı.

 

Son hesapta politik posa olan bu “şahsiyetlerin” 1945–1989 yılları arasında inşa edilen halk ekonomisini yıkıp bitirmekten başka hiçbir temel hedefi olmadığı, Geçiş Dönemi boyunca Bulgar ekonomisine dört enser kakılmamasında ifade buldu.  Ülkede en fazla geviş getirilen bir yabancı deyim olan reform sözüdür. Yenileme anlamına gelen bu uygulama çok kötü sonuçlar verdi. Var olan durumu uzattıkça uzatma yolu oldu. Binlerce irili ufaklı sanayi tesisi, 15 banka ve kooperatifçi tarım işletmesi yok edildi. Ülkeyi Yunandan maydanoz ve Makedonya’dan havuç, Türkiye’den salatalık ve Polonya’dan patates ithal eder duruma getirenlerin hiçbir suç işlememiş gibi dolaşmaları halkın uyanışını tetikliyor. Devletin bir hastane ya da bir enerji dağıtım şebekesi olmadığını, bu işleri özel sektörün de yapabileceği bilincine varanlar artık çoğalıyor. Romanya misali adalet reformu isteyenler, meclisin ve mahkemelerin özelleştirilemeyeceğini biliyorlar. Bu açıdan bakıldığında, sol ile sağın sürekli el sıkışıp öpüşmekten vazgeçip politika sahnesine çıkması bekleniyor. Türkiye azınlıkların tüm kültürel etnik haklarını tanıdı, bunu görmemek gerçekleri değiştiremez. Gerçek halk demokrasisi rüzgârı bir gün bize de gelecektir.

 

Sağ ve sol siyasi araştırma merkezlerinden çıkan sonuçlarda, Yunanistan’da deprem yapan SİRİZA hareketinin eski kıtada sol ile sağ arasında gerçek bir çatışma yaşanmamasından, Güney Doğu Avrupa (Bulgaristan da bu gruba dâhildir) ülkelerin 25 yıldan beri semelikten sıyrılamamasından sivrildiğini görünce eski kıta irkildi. Bulgaristan’da BSP partisinin yeniden parçalanmasıyla, muhtemelen aşırı solun temsilcisi  “Ataka” ile birleşecek olan yeni-Stalinciler dışındakiler politika güvertesinden düşecek ve hırçın ve atılgan bir orta sola saha açılacaktır.

 

Ne yazık ki, iktidarın ana politik partisi olan GERB, özel emeklilik kurumlarını devletleştirirken, 16 milyar leva dış borç alırken Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) onu destekledi. Bu durumda GERP partisinin tam süre iktidarda kalması yolunu açan HÖH oldu.  Geçen hafta, hükümet ortaklarına danışmadan bu yıl için 3.6 milyar Euro ek dış borç alan hükümet, ekonomik durgunluk, çöküş ve mali sıkıntılar içinde var olan durumu koruyabildi.

 

Üstüne üstelik Başbakan B, Borisov’un AB Genel Kuruluna geçen hafta yaptığı ani ziyaret olumlu sonuç verdi. NATO karargâhının Bulgaristan’a  taşınmasına mükafat olarak, son 2 hükümetin dondurulan fonları tekrar açıldı. Yasaklar kalktı. “Yünker” yatırım programı aracılıyla değişik sektörlere 6–7 milyar Euro gelecek. AB “ödemelerin durdurulmasında halkın bir suçu olmadığı” gerçeğine olumlu baktı. Bununla birlikte, Başbakan Borisov 40–50 yıl önce kurulan ve mutlaka dış kaplama yapılması gereken apartmanların yenilenmesi için 1 milyar Euro karşılıksız onarım yatırımı sağladım deyince, kemerde biraz gevşeme hissedildi.

 

Bu Pazar ana iktidar partisi GERB, polikliniği, hastanesi, eczanesi, doktor ve hemşiresi olmayan en yeni belediyemiz Sırnitsa’ya bir ambulans hediye etti. İktidar partisi GERB ile ana muhalefet partisi HÖH-DPS arasında muhtar seçiminde ikinci tur yapıldı. Birincisinde başı çeken HÖH partisine karşı ikinci turda iktidar ortakları GERB ve Reformcu Blok birleşmeye çalıştı. Basit matematikle ilk turda aldıkları oyların toplamı – % 55 – torbada keklik bildiler. Olmadı. Halk HÖH’lü N. Bozov’u muhtar seçti. Bu olay Bulgar politikasına ebelik edenleri ince eleyip sık dokumaya ve yorum üstüne yorum yapmaya zorladı.

 

Bir defa HÖH partisinin başarısının temelinde, HÖH-BSP-“Ataka” hükümetinin iktidardan düşmezden önce 2014’te Sarnitsa yerleşim merkezini idari olarak Pazarcık iline bağlı Velingrad belediyesinden ayırması belirleyici rol oynadı. Bu dağların derin bağrında yaşayan insanlar için köylerinin bir kasaba ilan edilmesi büyük bir olaydı.

 

İkincisi GERB partisi Pomaklar gibi onurlu, temiz vicdanlı ve adaletsever insanların karşısına eski İç İşleri Bakanı, bir ayağı mahkemede olan Ts. Tsevataov’u çıkarması talihsizlik oldu. Pomak seçmen devletle yamuk işi olana bel bağlamaz ve sonuçlar bunu teyit etti.

 

Üçüncüsü, Kasım Dal partisinin de katıldığı ve gerçek politik çehresi henüz biçimlenmemiş olan, 23 milletvekilli ve 7 bakanlıklı Reformcu Blok (RB) partisinden gelen “ikinci turda oylarınızı GERB adayı Mustafa Alikanov’a verin!” daveti dikiş tutmadı, çünkü hükümet koltuklarında ortak, yerel ortamda kafa kafaya zıt güçleri anlamak zordu. Seçmen, GERB partisine totaliter komünist zulüm düzeninin kökünden fırlamış bir piç olarak baktığını gizlemedi. Oylama sonucunda 1/3 fark var. K.Dal’a ise, “bir şey yapamayacaktın da, bizi neden umutlandırdın” cevabı verildi. 1990’larda % 90 oy alan DPS’yi bu defa  % 60’la desteklendi, bu da onlar tarafından başarı olarak görülmemelidir.

 

Sarnıtsa haneleri % 65 Fransa ve İngiltere’ye işe gönderdikleri gençlerden gelen parayla yaşıyor. Gurbetçilerin öz vatanı oldu. Patatesleri bu yıl da ellerinde kaldı. Devletin yaban meyvelerine ve şifalı çiçek ve meyve toplatma işinden el çekmesi gelir dağarcının ağzını iyice büzdü. Bu ay çıkan tomruk ve odun ihracatına yasak kar kışla birlikte orman işçilerini evlerine kapadı, bıçkıhaneler sustu.

 

Ekim 2015’te Bulgaristan’da yerel seçim var. Sarnitsa sanki son provaydı. Bir ambulansla iş olmadı. Gönül alma tuzağı ters tepti. Açıkçası, HÖH-DPS partisi bu seçimlerde GERB ile RB arasındaki muhtemel birliği tuzla buz etti.  Henüz pekişmemiş ve dal budak salmamış olan RB partisinin çöküş ve dağılma sayfası açıldı. Bulgaristan’da politik güçlerin gerçek ayrışımına yol açılıyor. Meclisteki 8 partili dağılım sanki gerçek durumu yansıtmıyor. Yerel seçim bir süzgeç, bir arıtma tesisi gibi çalışıyor. Sahteler çöp kazanına atılmayı ve yok olmayı kabul etmek zorundadır. Artık sıra BSP ile birlikte RB partisine de işaret ediyor.

 

Bu blok içindeki, Dal-Korman ekibine en yakın olan lider adayı Radan Kınev grubu gerçek kimliğini artık gizleyemiyor. 2001’de siyasetten dışlanan İv. Kostov’un devamı oldukları ortadadır. Onların totalitarizmin çifte ajan uzantısı olduğunu kanıtlamak için basına başvuruyorum: “1990’da (BKP MK Politik Büro üyesi) Başbakan A. Lukanov  7 aralık 1989’da kurulan Demokratik Güçler Birliği Başkan vekili Petır Beron’a, ‘İvan Kostov’u bakan yapalım’ demişti. Birkaç ay sonra o D. Popov’un hükümetinde maliye bakanı oldu. Gözde gazetecilerinden “Presa” yazarı V. Veleva hatırlatıyor: “Başbakan Lukanov görevini devretmek zorunda kaldığında, Kostov davamızı devam ettireceklerine yemin etti.

 

Hayat ve gelecek günümüze değişik yansıyor. Sanatçılarımızdan heykeltıraş Tamer Halil Bulgar mizah yazarlarından Aleko Konstantinov’un 1895’te kaleme aldığı “Bay Ganyo” eserinde yarattığı, tay durmaya çalışan, Bulgar burjuvazisinin simasını son heykelinde yaşattı. Kaznlık belediyesi Skobelovo köyündeki Gülyağı Fabrikası önünde peykaya oturan Bay Ganyo, Osmanlıdan ayrıldıktan sonraki Bulgar halkının ortak simasıdır. Ülkemizde 300 yıldan beri gülden yağ çıkarılıyor, 137 yıldır Bay Ganyo aramızda, birlikte yaşıyoruz. Ona Geçiş Döneminde çok sık rastladık. Bu sima politika yaparak zengin olmanın yolsuzluk olduğunu anımsatıyor. Yolu ve polikliniği olmayan Sarnıtsa’ya ambülâns hediye ederek seçim kazanma hevesi bu zihniyetin son eseridir. Bulgaristan politik edebiyatında “partiler sivil toplum örgütlerinin aracı olmalıdır” sözü, Bay Ganyo’nun ağzından çıkmıştı, o zamandan beri değişen bir şey yok.

 

Bulgar sanatçılardan Litso’ya AZİZ’in popo heykelini yapması için para vermişler. O kendi emeğiyle Haskovo merkezine HASETLİK heykeli dikti.

 

Ne güzel ki, halkını seven sanatçıların emelleri bir noktada birleşiyor.

Herkes Geçiş Dönemi ya da SON POLİTİK SÜZGEÇ heykelinin ne zaman dikileceğini merak ediyor.

Gerçek olmayanın heykeli yapılamaz. Sofya’daki 1 300 yıl Bulgaristan Heykeli yıkıldı.

 

Hayatın beklenen eseri insanlarımızın bilinçlenmesidir. Bu özlem siyasi hayatımızı süze süze gerçekleşiyor. Çile ve çekilerle durulan hayatı yaşamak özlemlerin özlemi oldu.

Reklamlar