Tarih: 23 o3 2018

Yazan: Muh. Mehmet Çakır.

Konu: Büyük Başkan Erdoğan’ın Varna Görüşmeleri Arifesinde

Selam vardır insanı uyandırır. Söz vardır insanı kanatlandırır.

28 yıldan beri Bulgaristan’ı araştıran “Fridrich Nauman” vakfı, “III. Boyko Borisov hükümeti için ancak yıl sonuna kadar dayanabilir, dedi.

Ülkenin hakça tutulan TV şovmeni Slavi Trifonov,  milletvekillerine hitaben “Kafalarınızı kuma ne kadar derin sokarsanız sokun, popolarınız hep dışarıda kalacak” dedi.

Galıp”’n Avrupa Birliği ülkelerinde yaptığı son ankette, “ülke nüfusunun yüzde kaçının VATAN uğruna savaşmaya hazır olduğu” ortaya çıktı. Bulgaristan’da bu oran % 25.

Fakat Bulgaristan’ın Kuzey Batı eyaletleri olan Vidin, Vratsa ve Montana toprakları için kan dökmeye, silaha sarılmaya hazır olan neredeyse yok gibiyken, Sayın Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Sakarya AK Partisi kurultayından gönül selamı gönderdiği ve “kalbimin bir yarısı oradadır” dediği Kırcaali ilini elden kaçırmak istemeyen Bulgarlar çok kalabalıklaştı, onlarda birden Kırcaali’yi hatırladılar.

Bu tartışmalar ve Kırcaali konusunda kamuoyu üzerine çullanan yeni baskı aslında 3 Mart “Bulgar Milli Bayramı” kutlamalarının devamı olarak kızıştırılıyor. Bilindiği üzere, 1878 Berlin Konferansı Kırcaali, Haskovo, Blagoevgrad topraklarını Osmanlıya bırakmıştı, Filibe, (Plovdiv), Tatar Pacarcık (Pazarcık), Eski Zara (Stara Zagora), Slivne (Sliven ve Burgaz topraklarını da “Doğu Trakya” otonom bölgesi olalar ilan etmişti. Başkenti Sofya olan Bulgar Prensliği de Koca Balkan’ın kuzeyine Tuna boyunca Vidin ile Varna arasına sıkıştırılmıştı.

Balkan ve Dünya Savaşlarının hepsine katılan ve hepsinden yenik çıkan Bulgaristan, Prenslik topraklarını 3 misli genişletirken, Türklerin yaşadığı Güney Doğu Rodopları, Müslüman Pomakların yaşadığı Batı Rodopları ve Pirin Bölgesi ile Yambol ve Burgaz yörelerini de devletin sınırları içine alabildi.

Bu topraklarda yaşayan Müslüman nüfus, tek milletli, tek dilli ve Hristiyan dinine bağlı bir devlette yaşamak istemediklerinden dolayı Kırcaali yöresinin Bulgaristan’a bağlandığı 1914’ten beri Türkiye’ye göç devam ediyor. Gerçek durumun analizinden çıkarak, 1925’te Ankara Bulgar Çarlığı ile bir “Dostluk Antlaşması” imzalayan Türkiye Cumhuriyeti hükumeti göç kapısını da resmi olarak açtı.

O günden bu güne 91 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu topraklarda yaşayan Türk-Müslümanların ne göç seli durdu, ne de onların Türk-Müslüman olarak yaşamaktan vazgeçirmek amacıyla yapılan baskıların ardı arası kesildi.

O kadar ileri gittiler ki, Okul ve anadilde konuşmayı, yazmayı, haberleşmeyi dahi yasaklayan, 1985’te bu insanların isimleri, dinlerine ve Türk-Müslüman kimliklerine saldıran Bulgar devleti, Bulgaristan’da Türklüğü, Türk yaşam şeklini, namus ve ahlakını, Müslüman dinini ve geleneklerini, eğitim sistemini yok etmek için hiçbir gün elini ardına koymadı, niyetini bozmadı.

Bu olayların en sonuncusu Mastanli (Momçilgrat) şehrinde, 3 ile 6 yaş arasında 130 Türk, Bulgar ve Çingene çocuğun gidip geldiği bir anaokulunda yaşandı. Anaokulu yönetiminin girişimiyle düzenlenen “Birlikte Yaşayalım Birlikte Mutlu olalım”  etnik şenliğinde, Türk çocukların “Türk Dansları” sergilemesi Makedon İç Devrim Hareketi lideri (VMRO), aşırı milliyetçi gruptan şu anda Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Kasimir  Karakaçanov öncülüğünde devleti ve kurumlarını ayağa kaldırdı. Ellerinde olsa anaokulu avlusunda Türk Danslı gösterisi düzenlediler diye devletin topunu, tankını, uçağını, polisini ve daha ne kadar kaz kafalı Bulgar devlet görevlisi varsa hepsini çocukların üzerine sürecek ve onları ezdirecek.

Şimdiye kadar aşırı saldırıdan, aşırı şoven, aşırı milliyetçi dediğimiz, Avrupa Konseyine göre ise “faşist” olan bu şahsı biraz tanıyalım:

Красимир Каракачанов

/ Çift resimli fotoğraf /

Kaynak: (Tornado.bg. com.)

Sağdaki  fotoğraf: Krasimir Donçev Karakaçanov

Uyanık Olunuz: Siyasetçiler yurtseverliği kişisel zenginlik yığmak için kullanıyorlar.

Soldaki fotoğraf: Krasimir Donçev Karakaçanov                 

Devlet Güvenliği (DC)   Arşiv №: 546                                                

DOSYA VMRO –  İç Makedon Devrim Örgütü. Ajan “İvan”

11.05 1989 günü ajan olarak kazanılmıştır.

16.05. 1989’da ajan olarak kaydı yapılmıştır.

1990 yılından beri VMRO örgütü üyesidir.

1997 tarihinden beri VMRO Başkanıdır.

 

İkinci kuşan Bulgar gizli servisinin ajanı olan bir sözde “yurtseverin”  mülkleri:

  1. Bu kişi bankalardan kişisel ihtiyaçları için kredi alırken yönettiği “VMRO-Vakfı” mallarını ve taşınmazlarını ipotek ediyor.
  2. 2003 yılında Sofya’nın en pahalı semtlerinden biri olan “İztok” (Doğu) parasal değeri 200 bin Euro olan 130.00 m² bir daire almıştır.
  3. 2004 ve 2005 yıllarında Karadeniz  sahilinde Kranevo mevkiinden bir daire,  ikincisi de Varna iline bağlı Aksakovo Belediyesinde 1173 m² bir arsa elde etmiştir.
  4. 2013 yılında Tryavna Belediyesinde 1000.00 m² bir arsa ele geçirmiş ve daha sonra bu yere babasının (Donço Karakaçanov) adına bir otel inşa ettirmiştir.
  5. 2007 yedi yılında “Banka DSK” bankasından kredi çeken Kr. Karakaçanov, yönettiği “VMRO Vakfı”na ait Petriç şehrindeki bir mülkü ipotek olarak göstermiştir.
  6. Sandanski Belediyesi, Lübovişte köyü topraklarından 1 500 m² bir arsa satın alan Kr. Karakaçanov, orada da otel inşaatı başlatmış ve babası adına çekilen krediye “VMRO Vakfı” mülkünü ipotek olarak göstermiştir.

***

VMRO örgütü Bulgaristan’ın 3 Başbakanı ve daha birçok devlet adamının canına kıymış bir örgüttür. (Bu cinayetleri için de hiçbir ceza çekmemişlerdir. Hala hesap soran yok) Mestanlı anaokulu çocuklarının Türk Dansları oynamasından rahatsız olan Savunma Bakanı Karakaçanov, ülkemizin yolsuzlukta başı çeken kişilerinden biridir. Bu kişi adalet, namus ve şeref sözü edemez, büyük rüşvetçilerden birisidir. (Bulgar devletinin her yıl 2 milyon bulgar levasını devlet bütçesinden Doğanı korumak için vermesine söz dahi edil(e)miyor)

B NEWS” elektronik haber merkezinin bildirdiğine göre, 2015 yılının başından bugüne kadar, Bulgaristan sahte “yurtseverleri” 28 000 000 Euro (yirmi sekiz milyon Euro) tutarında Bulgar pasaportu satmıştır. 2017 yılında Kr. Karakaçanov’un “pasaport fabrikasında” çalışanlara karşı birkaç ağır ceza davası açılmıştır.

Her Bulgar kimliği için 550 – 1 500 Euro arasında para alan bu kişiler her gün 200 yabancıya hizmet vermiştir. Bugün hükumet ortağı olan üçlü yurtseverler pasaport sahtekârlığından toplam 28 000 000 Euro ceplemiştir. Kaynak: (Afera.bg)

***

Hatırlanacağı üzere 1984 Aralığının son günlerinde aynı çocukların dedelerine aynı anaokulundan 20 adım ötedeki meydanda ateş edilmiş ve birçokları öldürülmüştü. O zaman kahramanlar isimlerimiz, dilimiz, dinimiz için can feda ettiler. Şehir merkezindeki dev anıt onların şanlı davasını yaşatmaya devam ediyor. Onlar bu anıtın önünden geçerken annelerinden “dedemin adı hangi sırada” diye soruyorlar.

Bugün ise, aynı devletin aynı faşist-komünist alaşımı aşırı milliyetçi “yurtsever” Savunma Bakanı,  aynı kahraman Türklerin torunlarına Türk Dansı oynadınız diye kurşun yağdırıyor. Onların ruhunu ve geleceğini berbat etmeye çalışıyor. Türk-Müslüman kimliklerini ebediyen silmeye hazır olduğunu gizleyemiyor. Bugün Başbakan yardımcısı ve bakan olan bu kişilerin yeri mahkeme, koğuş ve hücre olmalıdır, devletten çaldıkları milyonları geri vermelidirler.

***

Mestanlı Türk çocuklarına baskı konusu Bulgar TV programlarının hepsinde işlendi, basına tamamı yansıdı. Anaokulu öğretmenleriyle yapılan (Galya Asenova – müdüre) söyleşilerden anlaşıldığına göre, bu Türk ve Çingene (hepsi Müslüman) çocuklarının aralarında bir tek Türkçe söz söylemeleri bile kesin yasaklanmıştır. Beyinlerindeki Türk dili hücrelerinin zehirlenerek öldürülmesine özen gösteriliyor. Yemeklerinde, her öğünde bilerek özellikle domuz eti yer alıyor. Küçük ve büyük ihtiyaçlarını Müslüman gibi yapmalarına, müsaade edilmiyor. Çocukların kendi aralarında Türkçe konuşmaları da özellikle yasaklanmıştır. İşte burası Avrupa Birliği, özgürlüklerin ülkesi…

Müslümanların Bayram gününde oynanan Türk dansında da çocukların şarkı sözlerini öğrenmemelerine dikkat edilmiş ve pleybek müzik kullanılmıştır. Aynı törende oynanan Rus Danslarına hiç bir şey denmezken, Türk çocukları Türk Dansı oynadılar diye ulusal tepki gördüler, hor görüldüler, ana-babalar okula toplandı, şehir yeniden şahlandı. (Aslında ilahi söylemeleri daha şık olurdu)

“Biz onların tek Türkçe söz söylemesine imkân vermiyoruz, Türkçe temas kuranları cezalandırıyoruz”  diyen Bayan öğretmenlerin ve eğitimcilerin böbürlenmeleri dikkat çekti. Müslümanlarımız arasında son derece büyük bir tepki uyandırdı. Türk ve Romen ana-babalar okula yürüdü. Anadilde eğitim veren anaokulu istediler. (Bu arada sözde Türk partileri nerede gören yok…)

Olay hiç de küçümsenecek nitelikte değildir. Son kalelerimizin de yıkılmaya çalışıldığına ve bu işin ardında Savunma Bakanı başta olmak üzere 4 devlet gücü olduğuna işarettir.

Hatırlanacağı üzere, daha 1913’te Batı Rodoplar’da ve Pirin yöresinde ve Karasu (Mesta) köylerinde bazı verilere göre 250 bin, diğer kaynaklara göre ise 400 bin Müslüman Pomak kardeşimizin ismi, dini değiştirilir ve Türkçe konuşmaları yasaklanırken Çar Ferdinand, Baş Papaz ve Başbakan bu işlerin ardındaydı. Jandarma, Polis ve VMRO çetelerini örgütlemişlerdi.

1972’de Pomaklara büyük saldırıda da hükümet ve devlet yönetimi orduyu ve diğer kolluk güçleri kullandı. 1984–1989 yılları arasında Türklerin isimleri ve kimlikleri değiştirirken, isimleri yasaklanırken, Müslüman usulüne göre evlenmeleri, yaşamaları, namuslu ve ahlaklı kişiler olmaları zorla önlenirken ve binlerce Türk-Müslüman bu küstahla karşı koyduğunda, her köyde ve kasabada kan dökülürken yine Komünist Partisi, sosyalist hükumet ve totaliter devlet baskı ve terörü yönetip yönlendirdiler, zırhlı ordu birlikleri harekete geçirildi, savunma bakanı Dobri Jurov olağanüstü aktifti. Şimdi de aynı koltukta oturan Makedon bozguncu VMRO şefi Savunma Bakanı sıfatıyla, çocuk yurdunda “Türk gibi yaşamasınlar” emri veriyor.

Bu baskıyla, devlet gücüyle mücadelede sıradan insanlarımızın eli kolu bağlıdır.

Şimdiki durumda Eğitim Reformu, Türk çocuklarına ayrı anaokulu ve okul istekleriyle Eğitim ve Teknoloji Bakanıyla geçen hafta Kırcaali’de özel bir görüşme de yapıldı. Başbakan “Kırcaali’de Türkler yaşıyor” dedi. Oraya bir büyük nokta konuyor ve işler duruyor. Yeni yasağın “Türk gibi nefes alma! Olacağına inanlar çoğalıyor. Olaylar dayanılır gibi değil. Bu patlamada zararı Bulgara da Türk’e de olur, bizden hatırlatması…

***

Varna’da 26 Mart 2018 Pazartesi günü, ardından Mayıs Ayında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, ardından özel olarak Cumhurbaşkanı Rumen Radev’le ve dolayısıyla Avrupa Konseyi ve Birliği yönetimiyle görüşmeler düzenlenecektir.

Burada verdiğimiz somut örnek, hain ajanlar tarafından yönetilen bir devletin azınlıkların tepesine binmiş, maddi ve manevi kimliklerini nasıl ezdiğine bir küçük örnektir. Biz soydaşlar ve Bulgaristan Müslümanları için önemli olan bizim öz sorunlarımızın, “kültürel otonomi” sorununun çözülmesi sorunudur.

Biz Bulgaristan’da Müslümanlar artık nefes alamıyoruz.

Devam edecek.

Lütfen Paylaşınız.

Reklamlar