Nafiye YILMAZ

 

Önce bu yazımı 21. Aralık 2014 günü yazdığımı, 1989’un bugününde Kırcaali ilinde isimlerimizi zorla değiştirme sürecinin başladığını, köy köy, semt semt, sokak sokak hane hane gezen canilerin en gaddar yöntemlerle hepimize birden saldırdığını, tarihimizde daha önce benzer vahşet yaşamadığımızı hatırlarken, hepimize geçmiş olsun diyorum.

Dün akşam Bulgaristanlı Türk ve Müslümanları temsil ettiği iddia edilen HÖH-DPS partisinin “fahri başkanı” A. Doğan Sofya’da Vitoş Dağı eteklerinde kendisine tesis edilen “Saray”da parti Yönetim Kurulu üyelerini, milletvekillerini ve il parti sekreterlerini bir Hristiyan Bayramı olan “Noel Kutlamasına” topladı. Yediler içtiler. Törende 21 Aralık 2014 Türklük Katliamından söz edilmedi. Bu katliamı yöneten o zamanın polis şeflerinden bazıları da yeme içme sofrasında hazır bulundular.

5 Ekim 2014 erken genel seçimlerde Türkiye’den gelen soydaş oylarıyla HÖH-DPS partisinden meclise giren Bulgar adı D. Mihaylov, Türk adı “Bay Sali,” Müslüman olduğunu iddia ediyor, Samokov kentindeki 3 katlı evini, İtalyan “Versachy” şirketinden iç donanımını ve avlusunu TV programında reklâm ettirdi. Verdiği demeçte, Müslüman olmasına rağmen bütün Hıristiyan Bayramlarını kutladığını, ailesinde de Hıristiyan bayramlarının kutlandığını ve Kilise ayinlerine katıldığını gururla anlattı.  Ahmet Doğan ile Lütfü Mestan’ın yarattığı yeni kimlik örneği BAT SALİDİR!

Aynı zamanda, Sofya’da bütün Bulgaristan’dan toplanan genç Roman (Çingene) gençler “Irkçılığa Hayır!” “Ayrımcılığa Hayır!”  “Her kez İçin Eşit Hak İstiyoruz!” şiarlarıyla Bakanlar Kurulu ve Halk Meclisi önünde güçlü bir gösteri yaptılar.

Konum devam eden eşitlik ve adalet kavgamızın yıl dönümüne adanmıştır.

Yalnız hatırlatmak amacıyla:

1937’de Varna’da Türkçe çıkan “Kara Deniz” gazetesinde Bulgaristan Türklerinin kimliği şöyle tanımlanmıştır: “Biz Bulgaristan Türkleri soy olarak Türk; Dinimiz İslam; Avrupa medeniyetine dahiliz.” Lütfen karşılaştırmayı kendiniz yapınız!

Hedefimiz: Türk Müslüman Avrupalı uygarlığımızı korumak ve geliştirmektir.

Hedefimiz: Bulgaristan’da hortlayan milliyetçi-ırkçı ve Bulgar olmayanların tümüne düşman kesilen “PF” milliyetçi cephesin, Moskova uşağı sol marjinal “Ataka” çirkefliğini  ortaklarıyla birlikte geriletmek, püskürtmek  ve politik sahneden atmaktır.

Son haftada yaşanan çirkeflikler yüz karası olmaktan ötedir:

Sağ-milliyetçi “PF” Bloğu lideri V. Simyonov’la “Çingenelerle ilgili ayrım siyaseti konusunda” meclis içi sert çatışmasında aktif rol oynayan HÖH Başkanı L. Mestan, “Darik” radyosuna verdiği demeçte GERB Politik Partisi Başkanı ve Başbakan B. Borisov’a hitaben  “aşırı sağ milliyetçilerden vaz geçmezseniz yalnız başarısız olmakla kalmayıp yıkılıp çökersiniz!” dedi. Bu tespite göre, 2015 Martında Bulgaristan’da yeni erken genel seçim olacak demektir. 2014’ün son iki haftasında HÖH partisi parlamento grubu GERB partisine, hükümletin Reformcu Cephe (RB) ve Milliyetçi Blok “PF” ortaklığına rağmen, verdiği tam destekle  “% 10 gelir vergisinin korunması” ve “emeklilik yasasında değişiklik” kanunları kabul edildi. Bu hafta artık GERB partisi ile HÖH-DPS partisi arasında “gizli” sözleşme olduğu, “iyi ve kötü günde” birbirlerini ısırmamaya söz verdikleri ve “bazı ortak dalavereler” uğruna aynı masada kahve içmekte yarar gördükleri ortaya çıktı. GERB partisi KTB bankasından çalınan 4.2 milyar levanın artık 2.6 milyar levasını devlet bütçesinden öderken, son meclis kararlarıyla özel emeklilik sandıklarındaki 8.2 milyar leva Ulusal Sigorta Kurumu (NOY) aktarılırken, bu parayı da araklama gibi çok perspektifli işler göz kırptı…

Oluşan yeni siyasi ortamda Bulgar halkı aşırı sağcı-faşizan güçlerin sağlam pabuç olmadığını gördü.

Bazı anımsatmalar: Plovdiv’in “Stoliponovo” ve “Şeker mahalle” Çingenelerine 1978’de yapılan tanklı ve zırhlı araçlı saldırı asla unutulamaz. Evleri yıkılmış ve birçok kişi ezilmiş ve tutuklanmıştı.

1992’de Pazarcık Çingenelerine yapılan kızıl bareli saldırısı ve ardından gelen 6 saldırı asla akıllardan çıkmaz.

2007’de Sofya “Krasno Selo” mahallesinde Çingene isyanı ağır bastırıldı. O vakit Sofya Belediye Başkanı şimdiki Başbakan Boyko Borisov idi. 2014’te Pazarcık “İzgrev” mahallesi basıldı.

Son saldırılardan cesaret alan aşırı milliyetçi parti lideri V. Simyonov meclis kürsüsünde boy gösterdi ve Çingenelere saldırırken amansızdı, ağıcı köpürdükçe köpürdü.

Bu konuda kendisinden görüş beyan etmesi istenen Ahmet Doğan uşağı Bat Sali:onları yalnız açlık, yalnız sopa, yalnız zulüm uslandırır” dedi. Yorum yapmıyorum. Bu elebaşçısı bizim Hak ve Özgürlük Partimizden ve hem de biz soydaşlarımızın oylarıyla MILLETVEKİLİ oldu. Şimdi mecliste oturuyor. Şu anda cinayet işleyen onu seçen ve bey gibi yaşatan, biz seçmenler yani soydaşlar değilsek, acaba KİM?

(Lütfen kendinize cevap ver!)

Meclisteki kargaşa:

Amerika ve Türkiye’nin Sofya Büyükelçileri tarafından sert tepkiyle karşılanan uçta-ırkçı  “PF” Başkanı V. Simyonov’un meclis konuşmadan bir bölüm:

Bulgaristan bir etnik krizin derin uçurumu karşısında bulunuyor, çünkü onlar çalışmadan maaş; hasta değilken sağlık yardımı; yolda domuzlarla kocuşturan çocuklar için çocuk parası ve sokak fahişesi içgüdülü kadınlar için hak isteyen alçak, kendine güvenen ve vahşileşmiş insan taklidi durumuna dönüşmüşlerdir.”

 

  1. Mestan’ın bir Avrupa ülkesi olan Bulgaristan’ın parlamentosunda bütün bir etnik halk topluluğunu kötülemeye, incitmeye ve “öteki” olarak gördüğü için suçlamaya kimsenin hakkı yoktur, dedi. Bay Sali susuyor.

Bir önceki yazımda, 2013’te fışkıran Bulgar milliyetçiliği (ben burada aşırı sağ ve aşırı sol uç ırkçı /rasizm/ milliyetçilikten söz ediyorum, bayı yayınlarda geçen /yurtseverlikten/ değil) konusunda “Açık toplum” örgütü bir ulusal araştırma yaptı. Sonuçlarında önce, 2014’te /seçim yılıydı/ düşmanca söylevin çok şiddetlendiği tespit edildi. Mesela “öteki” ve “yabancı” düşmanlığı 2013’te % 5 oranındayken, 2014’te % 20’yi buldu. Bu açıklama, Uluslar arası İnsan Hakları Günü olan 10 Aralık 2014’te Adalet Bakanlığında düzenlenen YUVARLAK MASA TOPLANTISINDA ortaya kondu.

Ülkede yapılan açık ankette katılanların % 65’i insan düşmanlığı hitabına çok sık rastladıklarını itiraf ediyor. Derecelendirme şöyledir:

En şiddetli sözlü, küfürlü saldırı, katılımcıların % 90’ına göre, Roman (Çingene) etnik halk topluluğuna karşıdır. Şiddet bakımından saldırı hedefi ikinci grup BULGARİSTAN TÜRKLERİDİR. Üçüncü grup ise,  kendi cinsiyetinden bir kimseye karşı meyil duyan (homoseksüel)  tiplere yönelik saldırıdır. Yabancı ve din düşmanlığı ise her defasında Müslümanlara karşı beslenen hor görüyle bağlanmıştır.

 

Tekrarlama açısından değerlendirildiğinde ise, aşağılama, kötüleme ve saldırı söylevinin en sık kullanıldığı iletişim ortamı TV-yayınları, ardından otobüs ve tramvaylar, meclis kürsüsü, mağazalar ve kahvehaneler geliyor.

Etnik, dini ve kültür azınlıklarına karşı kahredici söylevin kullanılması, ankete katılanların % 13’üne göre, normal olup ayır edilecek tarafı pek yoktur.

“Açık Toplum” Enstitüsü Hukuk Kürsüsü Müdiresi İvanka İvanova bu konuda şöyle dedi:

Küstahlığın ayıplanmaması düşmanlık söylevinde en tehlikeli olandır, çünkü azınlık gruplarına karşı doğal ayrımcılık ve saldırı ortamı böyle oluşuyor.”

Anketten çıkan başka bir sonuç ise, Bulgarların yaşlıları ve kadınları azınlık grubu olarak kabul etmediğini ve bu gruplara karşı özel kötüleme söylevi geliştirmediğini gösteriyor.

Şu dönemde Bulgaristan’da düşmanlık söylevini gemleyecek güç yoktur. Bu işi politikacıların yapması gerekirken ankete katılanların % 32’si siyasetçiler hakkında “cani” demiştir.

Adalet Bakanı Hristo İvanov’a göre, ötekileştirme, Bulgar olmayanlara düşmanca davranma ve kötüleme pratiğine karşı en güçlü silah Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıdır.

DÜŞMANLIK SÖYLEVİ ÜLKEDE DERİN KÖK SALIYOR.

Benzer suçlar için ceza kanunu bir defa biler uygulanmadı:

Bulgar olmayan vatandaşlara düşmanca saldırılar yasaya göre cezalandırılmalıdır:

Madde 162: 

  1. fıkra: Söz, basın ya da iletişim ortamında kullanılan başka bir araçla, elektronik iletişim araçlarıyla veya başka benzer araçlarla ırk, milli mensubiyet ya da etnik aidiyet temelinde ayırıma, zulme ya da düşmanlığa kışkırtan her kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına, bin levadan on bin levaya kadar para cezasına çarptırılır ve kamuoyu önünde uyarılır.
  2. fıkra: Irk, milli mensubiyet ya da etnik aidiyet, din ya da politik inançlarını esas alarak başka birine baskı ve zulüm uygulayan, malına mülküne zarar vere her kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına, bin levadan on bin levaya kadar para cezasına çarptırılır ve kamuoyu önünde uyarılır.

Düşmanlık nedeniyle cinayet işlemek amacıyla grup örgütleyenler ise 1 yıldan 6 yıla

kadar hapis cezasına ve 10 bin levadan 30 bin levaya kadar da para cezasına çarptırılır.

Bunlar geçerli yasalardır. Sorun bu yasaların uygulanmasındadır. Bugünkü durum budur.

Biz bu konuya daha geniş ve derin bakmalıyız.

Avrupa Birliği, İskoçya referendumu ve İspanya’daki yerel seçim etkinliği olaylardan sonra, öncelikle de Kırım Yarım Adası’nın uydurma bir oy kullanımı sonucu Ukrayna’dan koparılıp Rusya’ya bağlanmasından etkilenerek olacak, ETNİK AZINLIK HAKLARININ ÇOK DAHA GENİŞ VE KAPSAMLI TANINMASI VE GERÇEKLEŞTİRİŞMESİ LEHİNDE KARARLAR ALIYOR.

  1. AB yönetimi Bulgaristan’da Türk, Pomak ve Çingene etnik, dini ve kültürel

azınlık topluluğu biliyor. AB yönetimi “Bulgar Etnik Modeli” saçmalığının tamamen geçersiz, çökmüş ve çürümüş olduğunu da biliyor. AB yönetimi, Bulgaristanlı Türklerin Pomakların ve Çingenelerin ve diğer etniklerin ana okulu, ilkokulda zorunlu ana dili öğrenimi, orta okulda etnik tarih ve kültür, din dersi gibi haklarının tanınmadığını da biliyor. AB yönetimi, Bulgaristan Türklerinin 1989 Mayısında etnik halk topluluğu haklarının komple tanınması, ana dil, özgün kültür, gelenek ve yaşam biçimi, din, medeni mensubiyet vb. haklarının mutlaka tanuınmasından yana tavır alıyor.

  1. Vazifemiz, Avrupa Birliği Genel Kurulunda AB üyesi olan 28 ülke için geçerli

olan etnik halk toplulukları haklarının Bulgaristan koşullarında budanmasına, çırpılmasına, sakatlanmasına, uygulanmamasına asla ve asla imkan vermemeliyiz. Kendi gazetelerimizi ve dergilerimizi, ebedi eserlerimizi basıp okuma, müzik ve sanatımızı geliştirme, TV yayınlarımız açma, Tiyatrolarımızı çalıştırma, özgün eğitim ve kültür haklarımızı vb. yaşatma zamanımız gelmiştir ve bunu kaçırmamalıyız.

  1. Ahmet Doğan, Lütfü Mestan, Bat Sali ve daha diğer iş bozan hainlerin, egoistlerin,

Dolandırıcıların, rüşvetçilerin, vergi kaçakçılarının, haklarımızı çiğneye çiğneye refah içinde yaşayanların, her gün kuyumuzu kazanların vs. zamanı doldu. Politik ömürleri bitti. Aramızdan uzaklaşma zamanı gelmiştir. Bu bizim elimizdedir. Bütün iş bir oyla biter. Her şey size bağlıdır. Bu işin başlı ve sonu kralı ve kölesi sizsiniz. Fikrinizi bekliyoruz.

Onları adım adım geriletme hedeflerimiz artık gün gibi ortadadır. Eylemde beraber olalım!

Reklamlar