Tarih: 18 Mayıs 2018

Yazan İbrahim SOYTÜRK

Konu:  Bulgar toplumunda kendilerine yer bulmayan

            Sosyalistler.

 

Genç Kalmak İmkânsız

İnsanoğlunun en büyük davalarından biri olabilse devamlı genç kalabilme kavgasıdır. Devin kentinin “Orfey” otelinin özel görüşme salonunda Rusyalı kıymetli konuk, kıdemli istihbaratçı, KGB Generali Leonid Reşetnikov saçlarına beyaz düşünce içten içe ebediyen genç kalma heveslilerinden biri olsa da, konuya girmek istemedi. Sosyalist partiyi anlatabilmek ve ameliyat masasına yatırıp iç organların bol ışık altına alıp muayene etmek gerektiğini anlatabilme için ne de olsa konuya o kapıdan girdi.

Canlılar ve cansızlar arasında örneklemeye yarayan benzerlikleri bulmak zordur.

  • Kiraz ağacını gençleştirmek için dalı budanır. Dut ağacı da öyledir. Goethe, bilge Profesör Faust’u yaşlanmayan bir genç gibi 20 yıl yaşatabilmek için, şeytanla anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmayı, mürekkeple değil, diviti kendi kanına bandırarak imzalar. Bu örnek gençliğin önemini anlatabilmm için yeterlidir, sözleriyle giriş yapan Reşetnikov Bulgaristan –sosyal demokrat- komünist ve sosyalistlerinin tarihi şöyle özetledi:

“1891’de Koca Balkan’ın “Buzluca” doruğunda Bulgaristan Sosyal Demokrat Partisini kuruldu. İdesel kökleri kurucu başkan Dimitır Bogoev’in Peterburg Üniversitesinden taşıdığı fikirlere dayanır.  Bilirsin ide dediğim insanın kafasına girince çıkışı bulamaz. Kafanın içinde kapalı klan ideler parçalanır ve insanların dünya görüşünü de parçalar ve onları birbirine düşürür. Bulgar sosyalistlerinin geçmişi buna pek çok örnekler verir.

İki yıl sonra sosyal-demokratlar temel fikirlerini değiştirmeden bu defa parti adını değiştirir ve Bulgar İşçi Sosyal Demokrat Partisi (BİSDP) adını alır. 1903 yılında “geniş sosyalistler” ve “dar sosyalistler” olmak üzere ikiye bölünür. “Dar sosyalistler” partisinin varisi olarak 1919’da Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) (dar sosyalistler) kurulur. Daha sonraki yıllarda “dar sosyalistler” kaldırılır.  1908’de aynı kollar birleşir ve BİSDP (birleşmiş) kurulur. 1919 – 1944 yılları arsında komünistler iktidara muhaliftir. 1943 yılından sonra aynı parti Bulgar İşçi Partisi (komünistler) adıyla illegal etkinlik gösterir. 1944 – 1989 yılları arasında iktidar partisidir, totaliter komünist diktatörlük kurmayı başarır, 1989 Mayısında gerçekleşen Türk Ayaklanmasıyla devrilir. 3 Nisan 1990’da komünist partisi (BKP) ismini değiştirir ve Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) olur. Günümüzde 80 milletvekili ile Sofya Halk Meclisinde ana muhalefettir.”

Sağ elindeki çatalı beyaz örtü üzerine bırakmış, gizli işler arkadaşını can kulağı ile dinleyen Ahmet Doğan,

  • Bayan Kurneliya Ninova 2 yılda aşındı mı? Demek istiyorsunuz. Ben bunu görüyorum, fakat parti yönetimi kaynamaya devam ediyor ve Batı’da eğitim alan sosyalistler arsından henüz sivrilen yok, diye ilave etti.

Reşetnikov kadehine bir daha uzandı. Söylemek istediklerini şeffaf açıklayamadığını düşündü ve  eliyle okuduğu kitabın yeni bir sayfasını açar gibi bir hareket yaparak şöyle devam etti:

  • Tarih kitaplarınızda “faşist” dediğiniz Kimon Georgiev 1936 yılında Sovyet istihbaratı için çalışmaya başlamıştır. Biliyorsun, 1923 ve 1934 askeri darbelerinden sonra başbakan olan K. Georgiev, 1944 yılından sonra da 3 Bulgar hükümetini yönetti. Faşistlere ve Çarlık sistemiyle hesaplaşmayı yönetti. Onun yönetiminde 30 bin düşman öldürüldü. 1923 askeri darbesinden sonra komünistlerle hesaplaşanda Başbakan K. Georgiev’ti. Hiçbir dönemde sosyalist, komünist olmadı, İşçi Partisine de katılmadı. Hem komünistleri öldürdü hem de komünist hükümetleri yönetti. Faşizmin kol gezdiği, katliamlar yapıldığı, değişik yasalarla idare edilen ülkede Tırnova Anaysası ile parlamenterimiz kaldırıldı, fakat Sovyetler Birliği’nin devlet çıkarları başarıyla savunuldu.

 

Ahmet Dağan dikkat esilerek dinlese de, çok ciddi bir konu açan istasyon şefinin onu bir konuda uyarmak istediğini sezse de, tam olarak ne demek istediğini bir türlü çıkaramadı. Şimdiye kadar, son 28 yılda kendisinden istenenlerin hepsine uymuştu. Önce 1991 Anayasasının hazırlanmasına katılmayın, uzak durum, Türk azınlığı sözünün temel yasaya işlenmesini istemeyin demişti, 24 milletvekilinden hiç biri Anayasayı imzalamadılar yani kabul etmediler.  Sonra, Hak ve Özgürlük Partisi’nin Demokratik Güçler Birliği (CDC) ile yakınlaşmasına engel olması istendi, binlerce aktif hak ve özgürlükçünün partiden kovulması pahasına olsa da, bu ödev de bşarıyla yerine getirildi, üstün 1992’de CDC’li Başbakan Filip Dimitrov’un hükümeti devrildi.  BKP, DS, Ordu ve Altıncı Şube yönetiminden, 1984-1989 yılları arasından Türkleri öldüren ve zulüm uygulayan katillerden hiçbir kimseden hesap sorulmadı. Bulgarların Türklere karşı işlediği cinayetlerin, suçların cezasız kalması, 1913’t 260 bin Bulgar Doğu Trakya’dan Bulgaristan’a göç ederken sözde öldürülen 60 bin kişinin öcünün alınması şeklinde yorumlandı. Bu teze göre, sözüm olan “soya dönüş süreci” bir öç alma denemesiymiş, bu defa bizden yalnızca 240 kurban alabildiklerine göre, kelleye kelle mantığıyla daha 59 760 kardeşimizi kurban vermeye hazır olmamız gerekmektedir.

T.C. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer (2000 – 2007) döneminde, Bulgar meclisindeki partilerin hepsinden birer temsilciden oluşan bir milletvekilleri heyeti Ankara’ya gitmiş ve “Trakya Göçmenlerine” tazminat olarak kendisinden 10 milyar US Dolar tazminat istemişti. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilere zarar gelmesin diye, Bulgar milletvekillerin “Çankaya’dan kovulduğu gizlenmişti.

T.C. lideri Sayın R. Erdoğan Sofya ziyaretlerinden birinde Halk Meclisi’ne girerken aynı parayı, Rusya emri ve DPS parasıyla kurulan “Ataka” partisi lideri Volen Siderov da talep etmişti. Ardından bu konu “Alfa” ve “Skat” TV programlarında devamlı konu oldu. Sonunda Bulgar milliyetçi partileri hükümete tırmandılar. Seslerini daha fazla yükseltmeye başladılar. Diğer TV kanalları da konuyu gündeme aldı.

Bu gün de, artık Bulgaristan’da 1913 göçüyle gelenlerin genel nüfus içindeki oranının 1 milyon kişi olduğunu iddia ediyorlar. Bu icatçıların başında “Trakyalılar Birliği” bulunuyor. Hep aynı aynı yarayı kaşıyor. Güney Bulgaristan’da 20 bin temel örgüt, dernek, kulüp, köy derneği kurmuşlar. Hatta yönetimine ve saflarına bazı Bulgaristan Türklerinden aydınları çekebilmişler. Trakya Enstitüsü, basın-yayın merkezi uydura uydura yazdığı kitapları Rusça, Fransızca ve İngilizceye tercüme ederek Büyükelçiliklere dağıtıyor, dış ülkelerdeki gurbetçi Bulgar ailelere gönderiyor. Ucuz fiyattan piyasaya sürüyor.

Bu gelişmeler Ahmet Doğan için de endişe uyandırıcıydı. 1989’dan sonra inine giren yılan yine başını çıkarmış, dilini uzatmış sıs sıs ilerliyordu. Bu gelişmeler Türklerin kovandan çıkıp kendilerine yeni bir yuva aramalarına sebep olabilirdi. Karşısında oturan konuğu yemeğini acele etmeden yerken, onun kafasında dolaşanlar bunlardı.

  • Yerli kuzu, çok lezizdi, diyerek ve teşekkür ederek akşam yemeğini bitiren Rşetnikov, şarap şişesine uzandı. “Melnik” serisinden kırmızı şaraplardan birinden döktü, dostuna da teklif eti, o eliyle ret ederken düşünmeye devam ediyordu. “Trakyalılr” konusunda Bulgar milliyetçilerinin desteklemesini isterse, verecek cevabı yoktu. O zaman 1878’den beri bu memleketten kovulanların hak ve hukuku, mal ve mülk tazminatları söz konusu olacaktı. Bulgaristan 100 yılda yıkılıp yakılan 1000’den fazla cami ve mescidin parasını bile ödeyebilecek durumda değildi….

Bir yıldan beri Bulgaristan’da gelişen propagandanın anti-Türk tohumlarında, Türklerden tazminat koparma siyasetinde, Ermenileri örnek almak vardı.

1915 yılında Ermeni tacirinin sözde “Ermeni Katliamı” olarak dünyaya kabul ettirilmesinde yıllardan beri uygulanan taktik, strateji ve yöntemlerin kopyalanması isteniyordu. Ermenilerin bu işler için aç milyar harcadığını düşünmek isteyen yoktu. Bu işin astarı yüzünden pahalıya mal olabilirdi. “Trakyalılar Birliği” nin 1925 Angora Antlaşmasını tanımaması da ilginçti.

Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın 26 Mart 2018’de Varna ziyareti esnasında Başkakan Borisv’un Trakyalıların hakları konusunu Başbakan görüşmeleri düzeyine taşıması, Türk ve Türkiye düşmanlarını çok yüreklendirmiş ve ulusal bir hortlama hazırlıklarına hazırlıklar başlamış gibiydi.

Reşetnikov konusun geri döndü:

  • Şu an BSP dünya görüşü olarak ikiye bölünmüşler.

Bizi sevenler var ama AB ve Amerikancı bölüntü güç topluyor. Bayan Kurneliya iki cephe arsına sıkışmış kalmış ve yeni fikir üretemiyor. Bu partinin bölünüp parçalanması,  isim değiştirmesi ve lider çıkaramaması hsta olduğuna işarettir. Bu nedenle partiler dışı bir Başbakan bularak, meclis içi ve dışından bir hükümet derlememiz ve GERB siyasetçilerini zayıflatmamız gerekiyor. Geç olabilir. Amerikalılar yığınak yapıyor. İngilizler de aktifleşti. Makedonya siyasetinde 2 defa burnu kırılan Bulgarların, yeniden ateşlenmesi de anlaşılır gibi değil, buna dur demek gerekecek.

 

Doğan’ın içi biraz ferahladı. Konu bu muymuş dercesine kadehine uzandı, viskisini “Devin” özel kaynak suyundan buzlarla besledi ve

  • “Sağlığınıza”, dedi.

Reşetnikov kırmızı şaraptan yudumladı. Kadehini yavaşça masaya koyduktan sonra,

  • BSP artık çok yaşlandı. Eski kadroların gençleşmesi imkânsızdır. Onlar kafalarındaki fikir, merak ve umutlarla gidecek bu dünyadan. Şimdi BSP’nin yapması gerekeni yapacak dışardan birini göreve çağırmak gerek. GERB’lilerin de dağılmasına az kaldı.

Saat iyice ilerlemişti. Yeni fikirleri masaya yatırma zamanı geçmişti. Olay ortadaydı. Bulgar halkının istediği sistem değişikliğinin siyasi renkleri parlıyordu.  Gerçekten de 20. Yüzyılın fikirleriyle 21. Asrı yönetmeye çalışan Bulgar sosyalistlerinin başarısızlığı ortadaydı ve Moskova’nın bile dikkatini çekmişti. Yeni durumda herkes kendi adamına güveniyor. Moskova merkezi de Cumhurbaşkanı Radev’e bel bağlamıştı. Toplumun alt katmanlarından yeni bir lider başkaldırana kadar yapacak başka bir şey yoktu.

Son

Okuduğunuz için teşekkürler. Paylaşınız arkadaşlarınızla

Başkalarına da okutunuz.

Reklamlar