Günümüzde genç olup fikir sahibi olmak çok önemli. Ancak en önemlisi fikirlerini hayatta gerçekleştirmektir. 29 yaşındaki Dimitır Apostolov bunu başardı ve Bulgar yün çorap ve terlik sayesinde Pazarcik belediyesinin Patalenitsa köyünü Amerikanın Vеrmont vilayetine yakın kıldı. Genç Bulgarın tutkunu ve Patalenitsa’dan becerikli ninelerin ellerinden çıkan örgüler, Amerikalıları hayran bıraktı, İnternet üzerinden ise daha birçok hayran kazandı.
ABD, Vermont eyaleti, Middle College’te geçirdiği yıllar Dimitır’a sadece eğitim değil, başka şeyler de kazandırmış. Dimitır “Uluslararası ilişkiler” bölümünü tamamlamakla birlikte başka önemli şeyler de öğrenmiş- mesela Amerika’da fikirlerini ve isteklerini gerçekleştirmek istersen, tutkunun dışında herşey sana bağladır. Dimitır, dedesi ve ninesinin yaşadığı köyü Patalenitsayı şöyle anlatıyor:

© Fotoğraf: Dimitır Apostolov tarafından temin edildi

“Küçüklüğümden ninemin çok ilginç şeyler ördüğünü dikkatimi çekerdi. ABD’ne okumaya gidince ninem bana örülü kazaklar ve bir duzine yün çorap gönderdi. İlk yıllarda kış orada çok uzun sürüyordu- yaklaşık 6 ay ve üstelik de çok soğuktu. Hava sıcaklığı eksi 20, hatta eksi 30’a kadar düşüyordu ve Bulgaristan’dan beraberimde getirdiğim yünlü giysiler çok işime yaradı. Arkadaşlarım da bunu farketti. Onlar sık sık giydiğim örülü çorap ve kazakları nereden satın aldığımı sorup onlar da orada gidip almak istediklerini söylerdi. İşte herşey böyle şakadan başladı. Nineme onlara hediye olarak birkaç çift çorap örmesini rica ettim. Bulgaristan’a her gidişimde birkaç çift çorap getiriyordum. Benim arkadaşlarım çok mutluydu, çünkü hem çok orijinal, hem de soğuk Amerikan kışlarında işlerine yarıyordu.”
Böylece gençler arasında bu ürünü mağazalara satışa sunma fikri doğuyor. Dimitır anlatmaya dervam ediyor:
“Ninemden, bildiği en ilginç modellerden örmesini rica ettim. Amerikaya gönderdim, işlerin yoluna gireceğine inanarak. Benim dostların onları mağazalara götürmüş, ancak çoraplar beğenilmemeiş, yünün kaba olup biraz ayağa battığı için. Amerikalılar çorapları yalın ağaya giyiyorlar, bizim gibi çorap üstüne değil. Böylece girişime son verildi. Ancak benim Amerika’ya bir düğün nedeniyle yaptığım ziyaret sırasında bir arkadaşımla bir fikir paylaştım.

© Fotoğraf: Dimitır Apostolov tarafından temin edildi

Kendisi bana “ Bu çoraplar çok güzel, ancak yünün bu kadar kaba olmamasını bir şekilde aşılamaz mı” diye sordu. Teknolojilerin çok ilerlemiş olduğu ortaya çıktı. Ülkemizde o kadar kaba olmayan yün de varmış. Bazı yün çeşitleri yalın ayağa de girilirmiş. Böylece bir kez daha denemeye karar verdik. Yeni deneyimize Şubat 2012’de start verdik”
Fikir gelişiyor, Dimitır ve arkadaşları tam ne yapmak istediklerini düşünmeye başlarlar.
Yün çorap mı satsınlar, yoksa Amerikalılara Patalenitsa köyünü tanıtmak mı:
“Çok basıt bir şekilde başaldık, diye anlatıyor Dimitır,. Kadınları örgü örerken, halk şarkıları söylerken çektik ve bir kayıt yaptık. Kayıdı Amerikan internet sitesine gönderdik. Bu sitede orijinal fikirlere işe başlamak için sermaye veriyorlar. Burada bir mesaj göndererek Pataletintsa köyü halkının yaşamını iyileştirmeyi düşündüğümüzü yazdık. ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya’dan bağışlar aldık. Bize bağışta bulunanlara yün çorap, yelek, atkı, şapka gönderdik. Böylece işimizi geliştirdik ve kendi sitemizi kurduk. Yüzlerce çift çorap siparişi verdik ve ABD’ne gönderdik.”
Buradan da ilginin artığını söylememiz gerekiyor, sadece yün çoraplara değil, toplam Bulgar örgülerine karşı.
“Ürünümüzün en büyük özelliği, yünün yüzde yüz Bulgar yünü olması ve her çorabın yüzde yüz yünden örülü olmasıdır. Bu ürün ile müşteri kazanmayı başarırsak, şapka ve atkılarla devam edeceğiz. Örgüleri hazırlayan kadınlar bize fikir veriyor. Her kadın kendi modelini gösteriyor, sunuyor. Sitemize yerleştiriyoruz ve insanlar hangi modeli beğendiyseler, oyunu ondan yana kullanıyorlar. Böylece model seçimini yapıyoruz.”
Tabii ki, Patalenitsa köyünden ninelerin heyecanın ardı kesilmiyor. Böylece Dimitır ve Amerikalı dostların da umudu artıyor. Çünkü “ Orada insanlar her fikire açık, bu ülkede kendini yabancı hissetmiyorsun. Orada şunu farketttim, kendin ne yaparsan sana kalıyor, yani herşey tamamen sana bağlıdır.” diyor Dimitır.

Reklamlar