Raziye ÇAKIR

Tarih: 07 Haziran 2017

Konu:  Bulgaristanlı dolandırıcılar Avrupa’yı ürpertti.

1 Haziran 2017 uluslararası çocuk gününde çocuklar salıncaklarda sallanır, resim çizer ya da derelere taş atarken, açıklanan istatistik veriler pek çoğumuzu düşündürdü.  Bir defa 2030 yılında bugünkü mesleklerden yarısı çöpe atılacak ve asla kullanılmayacakmış. Bu nedenle, biz ana babalar çocuğumuza top mu çak, çelik mı oyna, Luna Parka mı gidelim,  elindeki telefonla eğlen yoksa kütüphaneye git kitap oku mu demenin arasında kaldık. İnternet dediğin başka bir bela! Yeni gelişmelerin sonucu olarak Bulgaristan’da yaşayanların % 65’inin 2016 yılında bir kitap okumadığı, Bu oranın % 89.5’inin Türkler ve % 98’inin de Romenler olduğu

Ortaya çıktı.

Yaşlılarımızın Kuranı Kerim açmasını ve dua okumasını bu istatistiklere dahil etmemişler. Bulgarlar Bulgarca olmayan okuyup yazmayı okumuşluktan saymıyorlar.

Bu cümleden olmak üzere, internet üzerinden Latince yazışmayı da yazışmadan saymıyorlar ve Kiril Alfabesiyle SMS’leşme % 18 daha pahalı olduğundan, tepkileri kesilmiyor.

Biz artık Avrupa Rouming sistemine dahil oluyoruz ve Amsterdam veya Oslo ile konuşurken Razgrat Şumnu fiyatından ödeyeceğiz.

Dünya değişirken insanlar da değişiyor da, internette çıkan haber ve forumlarda, bir grup insandan başka bir grup insan yapmanın modern faşizm olduğu tanımı çıktı. Biz buna katılmıyoruz. İnsanlar telalık çağından iletkenli telefon çağına geçerken, iletkenli telefondan da cep telefonu ve ardından da internet çağına geçerken faşistleşmemişlerdir her halde. Ya da banarak yiyen insanların değişerek çatal kaçık kültürünü benimsemesi ve ardından “Hock Doc” yada “ekmek arası” kültürüne geçmesine de faşizm diyemeyiz.

Şahsen bana kalsa faşizm dediğine bir kan gölüdür, eziyet ve çile denizi anlaşılsa yine de tablo bütün olmaz, çünkü faşizm bir zulüm yumağı gibi yuvarlandıkça insanı, onun kimliğini, etnik, din, dil özelliklerini ezen ve yok edendir.

Anlamakta güçlendiğim çok karmaşık bir dünyada yaşamak zorundayız. Geçen sene Bulgaristan’da doğan çocukların % 50 si evlilik dışı dünyaya gelmiş. Yenidünyaya gelenlerin sayısı, öteki dünyaya göç edenlerin sayısından az, yani azaldıkça eriyoruz. Öte yandan Avusturya’nın başkenti Viyana’da geçen sene 1 700 Bulgaristan vatandaşı doğum yapmış ve bir yılda bu kentte dünyaya gelen Bulgar çocukların oranı % 570 artış kaydetmiş.

Almanya’da dünyaya gelen bir Bulgar çocuk için ödenen çocuk parası 192 Euro iken, Almanya’da çalışan bir babanın Bulgaristan’da yaşayan ve okula giden çocuğuna verilen çocuk parası ancak 19 Euro’dur. Çocuk parası almak için Romanya ve Bulgaristan kırmızı pasaportlu vatandaşları sosyal yardım alabilmek için Rur Bölgesine toplanıyorlar.

Masallar şehri Bremerhafen’de belediye yetkilileri olayları analiz etmek için özel bir komisyon kurarak araştırma yapmışlar. 2013 ile 2016 yılları arasında Bulgaristanlı bin göçmenin işsizlik ya da asgari ücretle çalışıyor ve geçinemiyorum kaleminden sosyal yardım aldığı ortaya çıkmış.

Münih’te çıkan “Abendzeitung” gazetesi, “Bir otel kuruculuğunda köle gibi çalıştırılan Bulgaristanlılar” başlıklı bir yazıda aynı konuya değindi. Otel “Olimpische Park” inşasında çalışan 40 Bulgar işçinin çekisi anlatılıyor. Gurbetçi faciası adı verilen olayda işçilerin haftada 60 saat çalıştırıldığı ve aldıkları yevmiyenin ekmek parasına yetmediği işaret ediliyor.  Saat ücreti 4 Euro üzerinden bir taşeron firma ile anlaşmalı çalışan betoncu ekibine kişi başına 900 – 1000 Euro’dan fazla para ödenmiyor. Oysa Almanya’da beton işlerinde çalışanların saat ücreti 9 Euro’dur. Gazetenin yazdığına bakılırsa bu gurbetçiler son 2 ayda para almamışlar, sigortalı işçi olmadıklarından doktora gidecek paraları da kalmamıştır. Alman makamları bu işçileri bir otobüse doldurup Bulgaristan’a geri göndermiştir.

Öte yandan “portugalnews.com” adlı Portekiz haber kaynağı AB üyesi olan Portekiz’in Bregansa şehrinde işe giden bir grup Bulgaristan vatandaşının 2 hafta boyunca bir mahzende tutulduğunu yazdı. Bulgaristan’dan toplanıp otobüslerle meyve toplayıcı olarak götürülen ve kendilerine para, kaliteli yemek, mesken ve iyi bir hayat vaat edilen bu kişiler eski bir evin tuvalet ve hamamı olmayan mahzenine tıkılmış ve aç susuz tutulmuşlardır. Polis yetkililerinin kendileriyle yaptıkları görüşmelerde bu kişilerin günde 14 saat çalıştırıldı ve aç bırakıldığı anlaşılmıştır. Geri dönmek isteyenlerden ise 1 600 Euro istenmiştir. Bir gece mahzenden kaçan ve 40 km uzakta bulunan şehirde devlet görevlilerine her şeyi anlatan Bulgarlara polis yardım etmiş ve 7 aile köle muamelesinden kurtarılmıştır.

Deutsche Wele” (Almanya’nın Sesi)  radyosunda yayınlanan bir yorumda, Almanya salhanelerinde çalışan Bulgar işçilerine bir yorum ayırdı.  “Güretslo” kenti salhanesinden bir olay anlatan radyo,  50 yaşında bir Bulgar işçinin elektrikli bıçkıda kolunu yaraladığını, işverenin doktor çağırmadığını ve ağırı içinde kıvranan yabancı işçinin çalışmaya devam etmek zorunda kaldığını anlattı.

Bu olay Perşembe gün olsa da, Bulgar işçi imkânsızlıktan doktora ancak Pazartesi gidebilmiş, ameliyattan sonra iki gün klinikte kalmıştır. İşveren yaralı işçiye ilgi göstermediği gibi onun yerine hemen başka bir yabancı işçi alarak, pansiyondaki yerini de hemen boşaltması istenmiştir.

Böylece Bulgar işçi işinden ve yatağından olmuş, onu salhaneye işe yerleştiren altüstenci firma da kayıplara karışmıştır.

Merkezi Dortmund kentinde olan, çaresiz yabancılara yardımda bulunma etkinlikleri örgütleyen,  (Faire Mobilitat) /İş aramakta serbestsin/ adlı örgüt Bulgar işçiyi salhaneye işe çevirmeyi başaramasa da, klinikte kaldığı 2 gün için hasta parası almasını sağlayabiliyor.

Bu sektörde işçi işveren, aracı ve taşeron ilişkilerini çözmek oldukça zordur. Sömürü alabildiğine devam ediyor. Bu da son hesapta yabancı işçilerin mutlu olmasından fazla, Almanların biraz daha ucuz et yiyebilmesini sağlıyor. Göç işçi trajedisinden örnekler anlattık.

Ve beklide biz tüm bu çileyi ancak çocuklarımızın daha iyi yaşaması ve yüzlerinin gülmesi için çekiyoruz.

Reklamlar