Bulgar gazetecilerinden İvan Bedrov Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) nin artan gücünden memnuniyetsizlik ifade eden politikacılara 3 öneride bulundu.

 

“En fazla beklediğimiz haber bizi en fazla şarttı,” sözleriyle başlayan yazıda, “Halk Meclisi için yapıla seçimlerde DPS partisi oy artışı kaydederek, hepimize dudak ısırttı!” deniyor.

Gerçekten son 25 yılda en az katılım gösteren şu erken genel seçimlerde DPS dışında bütün politik partiler oy kaybına uğradı. Toplam 460 bin oy alan DPS oylarının 60 binini T.C.’deki soydaşlarımızdan alırken, 30 bin oy da Avrupa’daki gurbetçilerimizden ve 200 bin oyu da Çingenelerden topladı. Bu arada yoksul Bulgar seçmen de DPS partisine 15 bin oy verdi.  Ortalama 13 bin oyla bir milletvekili çıkıyor.

Analizin gösterdiği üzere 1990 seçimlerinde oylarının % 90’nını Türk ve Pomaklardan alan DPS, politik yatağını artık % 69 değiştirdi.

”8 partinin katıldığı çok renkli bir parlamentodan sağlıklı ve güçlü bir hükümet çıkmasını beklemek güç olur” diyerek devam eden Bulgar gazeteci Berov şunları yazıyor. “Seçmenin halk yardakçılarına çok kolay inandığı; bazı köy ve mahallelerde oyların toptan satın alındığı gibi küstah iddialara rağmen, kenarından geçerken görmezlikten gelemeyeceğimiz bir faktör olan DPS partisini artık kabul edip tanımamız gerekir.”  Yazı şöyle devam ediyor:

“Gelişmeye yön veren şudur: Biz geçmişimizi, Türk ve Pomakların isimlerinin zorla değiştirildiğini, bu partinin nasıl sıkı bir örgütlenme gerçekleştirdiğini, kadrolara yapılan yatırımı, militanların “beslendiğini” vs. vs. biliyoruz. Şimdi şu son seçim kampanyasına da bir göz atalım:

“Bu seçime giderken DPS bir düşman olarak gösterildi. Kimileri “perhiz” uygulansın derken, diğerleri DPS partisini yalnız kendileri tarafından iktidardan uzaklaştırabileceğini iddia ettiler ve hep bir ağızdan DPS partisiyle asla ve hiçbir zaman hiçbir koşulda ortak iktidar kurmak istemediklerini devamlı tekrar ettiler.”

Bunu, Sosyalistler (BSP), “Sansürsüz Bulgaristan” partisi her gün yineledi. Politik sahneye yeni çıkan ve faşist bir kuruluş olan “Milliyetçi Cephe” DPS partisini Bulgaristan’dan kovma, soydaşlara oy kullanmayı yasaklama, AB dışında olan Bulgaristan vatandaşlarına da neredeyse oy kullanmayı yasaklama hedeflerini ön planda tuttu ve tutmaya devam ediyor. En fazla Türk vatandaşa saldırıldı. Uluslar arası yasalara ters olmasa, Çingenelerinse sandık başına gitmeleri neredeyse yasaklanacaktı. Bu konuda özel yasalarla yasak getirmek istedikleri dillerinin altındaydı da meydanlarda söyleyemediler.

”Beyinlerindeki birikim bu olanlar şöyle konuştu: İktidarı DPS’ ye bırakmayalım. DPS kadroları iktidar olunca çok hırsızlık yapıyor. Çalmayan var mı? DPS kadroları yalnız kendi akrabalarını işe alıyor. Bu da bir başka iddiaydı. Bunu yapmayan var mı? DPS kadroları basit ve tahsilsiz, cahil  insanlar! Ötekilerden tümü Paris’te Sorbon mezunu mu?”

Berov şu noktalara da işaret ediyor:

“Neyse ki, kanayan sorunun ne olduğunu kesin tarif eden olmadı. DPS partisinin problem olması çok hırsızlık ettiği ya da kendi adamlarını işe alındığı için değildir. Sorunların sorunu  #KİM!?, sorunudur. #KİM modeline etalon olduğu için yönetime katılmamasında gizlidir bu tarif.  Emirlerin geldiği yerin bir saray, bir başkentin adını taşıyan bir otel ya da Sozopol limanı açıklarında bir yat olması önemli değildir, çünkü tüm yönetim ellerinden alınmış olan meşru kurumların, yürütme, yasama ve yargı erkinin #KİM tarafından yönetildiğidir gizemli sorun. Kurallar geçersiz olduğunda, erkin paylaşımı yok edildiğinde, pay dağıtımı yalnız bir gişeden yapıldığında ….Kurumların çalışmasına engel olan ve şirketlerin kazanmasına yol vermeyen bu model, kötü bir tümördür. Çalışmasına ve kazanmasına yol verilmeyen şirketler var ve bunlar onların dalavereleri dışındadır.”

Sorunu açarken,  “hepsi bana” formülüyle bütçesinin boşaltılmasını, bir bankada 5.2 milyar lv. çalınmasını, 1 Ekim 2014’te elektrik enerjisine % 10 zam yapılmasını, özel üreticilerinden alınan elektrik için yüksek fiyat ödemelerini, elektrik dağıtım şirketine her ay 50 milyon leva heybe edildiğini, “Belene” AES’ nin neden kurulmadığını vs. irdelememiz gerekebilir.

“Seçim kampanyasının son günlerinde bir istisna olarak kısa bir süre için de olsa DPS’ ye saldırmayan tek başına, sessizce hareket eden bir tek Reformcu Blok’un istifa eden sözcüsü Radan Kınev oldu. Bunu anlatabilmek de çok zor. İnsanların daha fazlası tarafından anlaşılabilmesi ise daha da zordur.”

Reformcu Blok 9 partinin birbirine yamanmasından oluşurken, içindeki üyelerden biri Korman-Dal ikilisinin Şeref ve Hürriyet Partisi olduğundan dolayı DPS’ti hedef almaması doğal karşılansa da, ne Kasim Dal ne de Korman İsmailov parlamentoya giremediği için, yapılan hesaplar çarşıya uymadı.

“Seçmen kitlesi bu defa DPS partisine karşı en geniş ve güçlü saldırıya tanık oldu. DPS partisine yalnız ve sadece DPS olduğundan ötürü saldırıldığında, insanların kafasındaki farklıdır. Samimi olanlım ve sohbetlerimizde  “DPS” sözünün yerine kaç defa “Türkler” sözünü kullandığımızı anımsayalım.”

İvan Bedorv’un bu saptamasına şunu da eklemek gerek, şimdi artık Bulgaristan’da “Türkler” dendiğinde “Türkiye’deki soydaşlarımız” ve Batı Avrupa ülkelerinde gurbetçi “Türkler, Çingeneler ve Pomaklar” da anlaşılıyor. “Sansürsüz Bulgaristan”, “Milliyetçi Cephe” ve “ATAKA” gibi bu seçimde toplam 45 sandalye kapan bu 3 milliyetçi oluşum, AB dışında yaşatan Bulgaristan vatandaşlarının, çifte vatandaşların oy kullanmasını yasaklamak isterken, dışardan gelen oyların sandalye dağılımını engellemesini de yasaklamak istiyorlar. Bulgar aşırı milliyetçiliğinin yeni zirvesi ise, Bulgar dilini yazılı olarak bilmeyen ve “Başka Bir Yerde Oy Kullanmayacağım” BİLDİRİSİNİ kendisi el yazısıyla Bulgarca olarak dolduramayan çifte vatandaşları oy kullanma hakkından men etmek ısrarıdır. Seçim yorumlarında dikkati çeken bir yeni özellikse, T.C.’de açılan 136 sandığa hizmet sunan Türk gönüllülerin kendi aralarında Türkçe konuşmasına yasak getirilmesi talebidir.

Bu konuya ışık tutarken İv. Berov şöyle devam ediyor:

“Ve eğer siz kendiniz “DPS” sözünü “Türkler” ile değiştirmiyorsanız, bu seçimlerde birçok başka Bulgar bunu çok defa yaptı. Ders kitaplarında birden bire beliren “zaptiyeler” “polislerle” değiştirildi. Sonra yine ansızın ve birçok yerde düzenlenen seçim önü mitinglerinde DPS adayları Bulgarca yaptıkları konuşmaların bir bölümünü Türk dilinde de sunmaya başladı. Sonunda, her soruna kesin çözüm olan Türkiye’den gelen otobüslere yüklendik. Bunların örtüşen vakalar olduğunu ispatlayan gerekli delil elim altında olmasa da, benzer popülist konuların terazinin iki kefesini de iyice doldurması, kendiliğinden olacak, kendilerini saldırı hedefi olarak gören DPS seçmenlerini son hadde kadar seferber etti. Aynı zamanda kafalarındaki sorunların çözümü beyaz yakalı gömleği giymekle ve devlet sınırına tel örgüler germekle başlayan aşırı popülistleri de iyice kışkırttı.”

Seçim öngünlerinde bu üç milliyetçi partinin mobilize edebildiği aktifle birlikte, özellikle belirtilmesi gereken bir olay da, DPS milletvekilleri tarafından defalarca desteklenen, 3 defa hükümet ortağı olan BSP eski başkanı, şimdi AB milletvekili ve PES başkanı Sergey Stanişev’in Brüksel’deki işini gücünü bırakıp, kendi inisiyatifiyle Bulgaristan’ı baştanbaşa dolaşarak “Biz artık DPS ile işbirliği ve ortaklık yapmayacağız” propagandası yapması oldu.  Aynı hava bugün GERB Başkanı B. Borisov’un “DPS ile hükümet ortaklığı yaparsam seçmenim ne der?” sözlerinde okuyoruz.

Anti-Türk, anti-İslam ve anti-soydaş şovenist çökeltisi DPS milletvekili adayı Rom Aleksandır Metodiev’in (Bay Sali) Köstendil ilinden 810 oy alıp T.C.’den gelen soydan oylarından takviye edilerek milletvekili seçilmesine karşı göklere çıktı. İl merkezinde düzenlenen mitingde konuşanlar “Biz Çingenelerden akıl İstemiyoruz!” sözleriyle ağızlarına geleni söylediler. Soydaş oylarına karşı ilk kez milliyetçi ırkçı başkaldırı yaşandı. Kuşkusuz seçimden önce ve seçimden sonra politik liderlerin konuşmaları anında değişirken, değişmeyen yalnız anti-Türk söylev kaldı. Yukarıda sıralanan 3 milliyetçi Bulgar partisi liderleri hemen “U” dönüşü yaptı. Sağ-merkezde birleşme yolları aranıyor. Bu konumda dikkati çeken şudur. Bulgar politikasına kulis kaynaklı büyüleyici hava  “PİK” Haber Ajansı kanalıyla püskürtülüyor.  Bu defa da “geri adım atın” ve anlaşın emri “PİK” hoparlöründen geldi.

Bu konulara İvan Berov şöyle değiniyor:

“Şimdi artık DPS ile “Sansürsüz Bulgaristan”ın büyük ve etkili bir parlamento grubu var. (DPS 38; SB 15 ve toplam 53 milletvekili), İkisini neden bağladığımı mı soruyorsunuz? Kuşkusuz ben şu an Tsvetan Vasilev’i, Delyan Peevski’yi ve Hristo Kovaçki’yi de düşündüm. “ATAKA” şefi Volen Siderov’un seçim kampanyasını hangi medya araçlarının propaganda ettiğini hatırlarken, başka şeyler de geçti aklımdan.”

Tsvetan Vasilev – batık BTK bankasının Başkanıdır. Kayıplara karışan para 5.2 milyar levadır.

Delyan Peevski – Bulgar ve Rus oligarşisi arasındaki bağlantıdır. “Medya Holding” başkanı ve birkaç günlük gazete sahibidir. 3. süre DPS milletvekilidir.

Hristo Kovaçki – Bulgar kömür madeni ve enerji sanayindeki büyük oyuncudur. Madencilerin maaşlarını ödemedi ve oy verme işlemine bağlı kıldı.

“Lütfen #KİM? olan kişiyi kutlayınız, çünkü o seçim kazandı.”

“Ben sıcak suyu keşfettiğimi iddia etmeden, gelecek defada aynı sonuçların tekrarlanmaması için politikacılara 3 önerim var.

Bir: DPS partisinin politik hasımı olduklarını açıkça beyan eden partiler, DPS partisini sembolize eden problemi fakat bunu yaparken “Peevski DPS milletvekilidir!” üslubuna takılıp hiçbir şey susmadan çok net ve açık bir şekilde formüle etsinler ve Anayasa değişiklikleri de içinde olmak üzere, bu modeli çözüp sökecek olan reformları masaya yatırsınlar.
İki: DPS partisinin Bulgaristan Müslümanlarının oyları üzerinde tekel hakkı olmasını istemeyen partiler dil ve din ayırımına bakmaksızın, Bulgaristan vatandaşlarının hepsine kapılarını ardına kadar açmalı ve kontenjanları unutup DPS’ den başka kimsenin ayak basmadığı köy ve mahallelere akın etmelidirler. Bu bir ay ve bir yılda baş edilecek bir iş olmadığından  bunu içtenlikle ve sabırla yapmalıdırlar.

İlave olarak sunarken, buna en iyi misalin GERB partisi Kırcaali milletvekili Karayançeva’nın bizim bayırları köy köy mahalle mahalle gezdiğini ve Türklerden bu defa da oy aldığını hatırlatırım. Bu defa Kırcaali ilinden seçilen tek Bulgar milletvekilidir.

 

Üç: DPS ile ortaklık ve işbirliği yapmayacaklarını basa basa söyleyen partiler, iletişim ortamında, yargıda veya iş çevrelerinde rahatlamayı sağlayacak himayeyi elde edebilmek için “benden yardımlarıma ya da en fazla benim tebessümüme” güvenip işlerin oluruna gireceğini hiç umut etmesinler.

İşler zor: #KİM’i ^gelecek seçim zaferi için şimdiden kutlamak daha kolay.

Bu yazıda Sayın Berov’un dikkate almadığı bir nokta Bulgar politik parti liderlerinin dönekliğidir, ülkenin son 25 yılda hep kendine ve halkına ihanet etmiş, başkalarının menfaatlerini kollamış ve kendi menfaatleşmiş kişiler tarafından yönetilmesidir ki, şimdi de aynı tablo çizilmeye başlandı. Meclise dolan 8 parti vekillerinden hiç biri beyaz gömlekli ve Wersache kravatlı bit pazara gitmek, yamalı ve kirli elbiselerle dönmek istemiyor. Sahnedeki en iyi koltuklara yayılmak ve merkez sağcı maskesiyle rol almak isteyenlerin amacı, kulislere hizmet ederken, kendileri de palazlanmaktır ve bu şansı kaçırmak istemeyecekleridir. Bu noktada anti-Türk ve anti-Müslüman kışkırtma ve tuzak kampanyalarıyla etnik azınlıkları sofradan kovanlardan 4 yıl ılımlı olmaları da beklenebilir. Çünkü ağzı dolu it bile havlamaz.

 

 

 

Reklamlar