BG-SAM

AB Parlamentosuna sanki Rus ajan grubu gönderiyoruz.

Bulgaristan’ı çalkalayan ve bunaltan sorular:

1) 42. Halk Meclisindeki milletvekili ne iş yapar?

2) AB parlamentosuna göndereceğimiz milletvekilinin vazifesi ne olacak?

3) Oligarşi totaliter ızbandutları Brüksel meclisine göndermemiz doğru mu?

4) Politikacı ve milletvekilleri için adli ve politik elek yok mu?

Biz AP seçimleri arifesinde bu gibi sorunlara yanıt ararken nereye gittiğimizi, daha doğrusu hangi çukura itildiğimizi düşünmek zorundayız. AB Başkanı Barozo, Bulgaristan’da Rus kol ordusundan ve seçilecek milletvekillerinin Rus ajanlığından dem vurdu.

Bundan böyle olaylara seyirci kalamayız. Seçime katılıp oy kullanmak büyük sorumluluktur. Üzerinde derin derin düşünmeden HÖH yönetimi istedi, Ahmet Doğan dedi diye hareket edersek Türk halkına büyük yanlış yaparız. Seçtiğimiz adayların Brüksel’den geri çevirtilmesi hepimiz için kırıcı olur.

Bazı ücretli kişiler Razgrad, Smolyan, Madan, Ruduzem, Burgas köyleri ve Kırcaali’de para karşılığı Delyan Peevski adaylığı lehinde imza topluyor. Demokratik Bulgar toplumunun kabul etmediği D. Peevski gibi bir kişiyi HÖH / DPS partisinin liste ikincisi olarak Brüksele gönderme kararı bütün ülkede memnuniyetsizlik uyandırdı. Bulgaristan’da kendi insanımız bitti mi hani 2 milyon Türk vardı bunlardan bir AP bulunamadı mı? Bakan yardımcılığından atılmış, DANS Başkanlığından atılmış, milletvekili olarak işe gitmeyen, seçmenin menfaatlerini temsil edip savunmayan yalnız totaliter oligarşi mali gruplaşma içinde aracılık yapmakla vakit geçiren bir kişi bizim Avrupa Birliği’ne göndereceğimiz vekil olamaz.

Bu kişi hakkında Bulgar Başsavcılığına sunulmuş şu ana kadar 5 adet suç duyurusu var.

Her an hakkında bir soruşturma başlatılabilir ve ağır cezada dava açılabilir. Çevirdikleri dalaverelerden sonra “mağdurum” oyunuyla karşımıza çıkan birine oy borcumuz yoktur.

Bireysel hesapları aşıp herkes herkesi, hepimiz hepimizi düşünmek, adalet ve gerçek adına el ele vermek ve ortak menfaatlerimiz etrafından birleşmek zorundayız. Tanımadığımız kişilere oy vermeyelim.

Konuyu ele alan Başsavcı Tsosorkov, “perde ardında yapılan hesapların ipleri Moskova’ya uzanıyor,” dedi.

Bulgaristan Cumhuriyeti 2007 yılında Avrupa Birliği’ne girdiğinde Batı yanlısı bir politikayı kabul etmiştir. 2014’te Rusya’nın Kırım Yarımadasından sonra Ukrayna devletinin yarısına ve Dnester Irmağı boyunca tüm bölgeye uzanırken, ülkemizin çok büyük bir baskı altında bulunduğu ortaya çıktı.

1. Moskova’nın yayılma politikasını durdurmak için Batı dünyasının yaptırımlar politikasını harekete geçirmesi Bulgaristan vatandaşlarının ancak  % 6-sı tarafından onaylandı, bu da Plevne savaşından 150 yıl sonra Bulgar halkının kendini Rusya’ya borçlu sandığı gibi çok çarpık bir durum ortaya koydu.

“Mediyana” Ajansı’nın Sofya’da yaptığı bir soruşturmadan alınan sonuçlarda, “Bulgaristan politikasında Rus ajanlar var mı sorusuna verilen cevapların % 90’nı “EVET” demiştir.

Yeni seçimlerin Bulgaristan’ın “Rusya yanlısı” ve “Rusya aleyhinde olanlar” olarak ikiye bölündüğü bir ortamda yapılacağı dikkati çekiyor.

Öte yandan, Kırım halk oylaması sonucunda ilhak edilmesinden önce çizilen bir haritada şimdiki gerginlik daha ileri taşındığında ateşin Kosova ve Bosna Hersek yönüne kayacağına işaret ediliyor. Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki Asparuhovo ve Sarafovo askeri uçak alanlarında NATO savaş uçaklarını kabul etmek üzere hazırlıklar görülüyor.

Bu durumda Bulgaristan’da Rusya konusunda ikiyüzlü bir tutum ortaya çıkarken, GERB partisi ile daha dün kurulan “Sansürsüz Bulgaristan” partisi Rusya’dan yana olduklarını gizlemeden açıkladı.

Rus of Shor paralarına bağlı Bulgar şirketleri de Rusya’dan yana tutuma düştü. Bu durumda, koalisyon hükümetinin bel bağladığı “Güney Akım” gaz boru hattının “ölü doğduğu” şimdiden belli oldu.

HÖH / DPS’nin seçim önü politik tutumu ciddi eleştirilere neden oluyor.

Hak ve Özgürlük Partisi kurucularından ve 2001 yılına kadar Başkan Yardımcısı ve Örgütleme İşleri Sekreteri görevinde bulunan Osman Oktay TV ekranından yaptığı üçüncü konuşmada, 19 Ocak 2013’te Kurultay Kürsüsünden indirilen Ahmet Doğan’ın iç hırsını yenemediğini söyledi.

Kurultayda kürsüden atılması gibi bir şeyle karşılaşacağını ummadığından ve asla  beklemediğinden dolayı, Bulgar devletine ve koruma organlarına çok kızgın olduğunu, hırsını yenemediğini ve şimdi totaliter oligarşi kolisin maşalarından Delyan Peevski gibi, eski Rusya sermayesine sımsıkı bağlı olan, bir komünist generalin torununu, 33 yaşında bir ızbandudu AB parlamentosuna aday göstermekle hırs almak istediğini, siz “beni durduramazsınız, ben istediğimi yaparım!,” demek istediğini, açıkladı.

Bulgaristan’da AB milletvekili adayları için uygulanan hiçbir aday olmaması ciddi yorumlara ve eleştirilere neden oldu.

25 Mayıs 2014 Avrupa Birliği (AB) Parlamento seçimleri yaklaştıkça Bulgaristan baştanbaşa ve bu defa bambaşka bir şekilde çalkalanmaya başladı. Ekonomik bunalım, mali kriz, politik çöküş ve parlamenter buhran açısından çoktan dibin dibine vuran ülkenin halen çıkışı dibin dibini daha da derine kazmakta aradığı herkesin ağzındadır. Bununla birlikte dinmeyen, etnik ve dini kışkırtma politikasının dumanı “Vitoşa Dağı” eteklerindeki “”BUNKER” den çıkıyor ve artık herkesi boğmaya başladı.

Eski hesaplarla, halka ve devlete beslenen eski kinle yeni politika yürütülemez.

Osman Oktay’ın belirttiğine göre, 19 Ocak 2013 tarihinde, Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) politikasında kötü bir değişiklik oldu. Ahmet Doğan, nasıl olur da koskoca devlet, koskocaman hükümet, İç İşleri Bakanlığı, gizli polis, HÖH iç koruma örgütü, kurultay güvenliği, milyonlar ödediği Ulusal Güvenlik Şirketi ajanları ve özel korumalar kürsüden bir bostan korkuluğu, boş bir torba gibi atılmama seyirci kalır!,  sorusuna yanıt bulamıyor. Bu onu en fazla sinirlendiren oldu.  Hırsı, onu sıfırlayan tehlikenin yolunu kesemedi.  Ahmet Doğan bir buçuk yıldan beri burnunu sığınaktan çıkaramadı. Sığınaktaki korku içini kemiriyor, içi içine sığmıyor. Bu olaydan sonra Bulgar devletinden, Bulgaristan Türklerinden, Pomaklardan ve tüm diğer Müslüman kardeşlerimizden hınç çıkarmak, öç almak için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu yapmak için hazır olduğunu gizlemiyor. Hele şu Oktay Yenimehmedov’un mahkemede haklı bulunması ve hapisten salıverilmesi Ahmet Doğan’ı iyice çökertti, öfkesini daha da köpürttü.

Ahmet Doğan, topluma totalitarizm uzantısı ızbandut – oligarşi hademesi politikacı tipi dayatmak peşindedir. Olabilir ya, eski komünistlerin ve oligarşi ile arkalarında duran Moskova’nın istediği tam budur. Bu tip politikacıları Brüksel Parlamentosuna doldurmanın en kolay yollarından biri de HÖH / DPS gibi seçmen tabanı korku içinde yaşayan bir kitleden ucuz oy almaktır.

Burada Türk halkının oylarını kullandırılarak Rus vekillerini Avrupa’ya taşıyabilecekler mi acaba?

Son aylarda Bulgaristan’da yapılan sosyolojik araştırmalardan elde edilen ve Rus basınında yayınlanan verilerde, Bulgaristan’daki ağır bunalım şartlarında, düşünen insanların nüfus içindeki oranı % 6’ya düşmüştür. Etnik azınlıklarda bu oran % 1’e kadar iner. Vatandaş hele seçimlerde, biraz paraya karşı, ne denirse yapmaya hazır olduğundan oligarşi hademelerinin yardımıyla iktidar ortamını hatta A.Parlamentosu Genel Kurulu’nu iyice karıştırmak ve çalışamaz hale getirmek olasıdır. HÖH sığınanda yapılan hesaplar ve çizilen planlar bu doğrultudadır.

Bizim için bundan daha dip olamaz. Bu oyunlara gelmeye devam edersek ülkemiz egemenliğini kaybetmekle kalmayacak, yoksulluktan kurtulamayıp, ona buna el açar duruma gelecektir.

Bu günden başlayarak Bulgar kamuoyu, demokratikleşmemizi içinden kemiren, boğan ve yok etmeye çalışan kötülüklerin başında olan en zehirli ve en tehlikeli kadro grubunun Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH / DPS) fahri başkanı Ahmet Doğan etrafında olduğunu tespit etmiş  ve bundan 300 gün önce başlayan “PEEVSKİ MAFYA!” , “DOĞAN MAFYA!” HAREKETİYLE YENİDEN SOKAKLARA DÖKÜLMELİ VE DÖKÜLECEKTİR.

Bu günden başlayarak Bulgar kamuoyu, HÖH Partisi Genel Başkan Lütfü Mestan’ın hiç bir konuda ve hiçbir yerde sözünün geçmediğini TAMAMEN ANLAMIŞ OLUP, ONUN SIĞNAKTA YAŞAYANLAR tarafından belirlenen politikayı uyguladığını ve bu siyasetin Bulgar toplumunda huzursuzluk yaratıldığını iyi biliyor.

Bu günden başlayarak Bulgar kamuoyu, Hak ve Özgürlükler Partisi’nin etnik bir parti olmadığını, Türklerin, Pomakların, Çingenelerin ve tüm diğer hak ve adalet, insan olma ve özgür yaşama heveslilerinin partisi olmadığını, ancak ve ancak oligarşi ve mafya çevreleri hizmetinde olan bir siyasi oluşum olduğunu çok iyi görebiliyor.

Bu günden başlayarak Bulgar kamuoyu 25 Mayıs 2014 günü yapılacak, AB milletvekilli seçimlerine gösterilen adayların, kendilerinden imza alınmış olmasına karşın, öz adayları olmadığını,  bambaşka hesaplarla aralarına sızan ve ne için Brüksel’e gitmek istediklerini gizleyen kişiler olduğunu öğrenmiş bulunuyor.

Bir vatandaşın oy vermek ne kadar anayasal hakkıysa, seçimlere katılmamak, oy kullanmamak da o kadar kutsal olan bir hakkıdır. Tanımadığınız, yüreğinize yatmayan, kimin nesi olduğu belirsiz kişilere oy vermek zorunda değilsiniz. Dibin dibini aramak zorunda değilsiniz.

Reklamlar