Tarih:  o7 12 2018

Yazar:  Şakir ARSLANTAŞ

Konu:  Son olayların arka planına birlikte bakalım.

Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BGSAM) olarak 2018 yılında Makedonya, Makedon Kimliği, dili, dini ve tarihi gibi konulara sıkça değindi. Olayları yorumladı. Bu sıcak temasın sebebi, Makedon topraklarının ve halkının memleketimiz, komşu olmamız, içiçe girmiş ortak kültürel ve tarihsel geçmişimiz, Makedon halkın Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı’dan koparılmasıyla birbirini izleyen, bu toprakların Yunan, Sırp ve Bulgarların ökçesi altına düşmesinden doğan sorunlardır.

Son 30 yılda bağımsız ve egemen bir Makedon devleti kurma çabalarında başına örülen çoraplardır. Bu ilginç gelişmeler bizleri yani Bulgaristan’da yaşayan Müslüman Türkleri ve Türkiye’deki soydaşlarımızı direk ilgilendiriyor, çünkü ortak tarihten gelmişiz ve ortak geleceğimiz olacağına inanıyoruz.

***

2018 yılında Makedonya ile Bulgaristan, ayrıca Ağustosta Makedonya ile Yunanistan arasında 2 çok önemli antlaşma imzalandı. Bu anlaşmalar öncelikle Makedon devletinin adı, dili, dini, geçmişi, kültürel değerleri, milli kahramanları vs ile ilgilidir. 2018 anlaşmalarında işlenen değer yargıları ve saptamalar ilgili ülkelerin meclislerinde onaylanabilse Makedonya halkının Batı uygarlığı yolu açılacak, NATO ve Avrupa Birliği üyeliği konusunda ilk adımlar atılacak, onaylansa 4 milyonluk bu halk ve ülke içine kapanacak, Rusya baskısı altında yaşamaya mahkûm kalacaktır.

Dil kavgası:

Geçen hafta Makedonya Başbakanı Zoran Zaev (sosyal-demokrat),  Yunanistan’da yaşayan Makedon azınlık çocuklarının Yunan devlet okullarında zorunlu ders olarak Makedon dili, edebiyatı, tarihi ile örf ve adetlerinin de okutulmasını istedi. Bu isteğin gerekçesi de Yunanistan’ın Prezen de imzalanan Yunan Makedon anlaşması ve bu anlaşmada sözde Yunanistan’ın “Makedon dilini tanıması” oldu.

Yunanistan’daki Makedon milli azınlık hak ve özgürlüklerini tanıyıp savunma isteğe başbakan Aleksis Çipras’tan tepki aldı. Onun  bu tepkisi, iki ülke arasındaki uzlaşmazlık sorunlarını sözde aşan, Makedonya Cumhuriyeti (MC) devlet isminin Kuzey Makedonya Cumhuriyeti (KMC) olarak değiştiren, “Makedon millerini ve dilini tanıyan” Prezen Anlaşmasına rağmen geldi. O ikili anlaşmayı “yorumlamak üzere” Birleşmiş Milletlere (BM) gönderdi. Böylece 1992’den beri süregelen didişmeyi uluslararası alana taşıdı.

Atina “Meta” gazetesi, Çipras’ın Makedon dilini tanımadığını ve Kuzey Makedonya’da kullanılan dilin bir “Islav Dili” olduğunu yazdı. “Lefimerida” gazetesi ise, BM’in ikili Yunan-Makedon anlaşmasına ilişkin olarak yazısında, BM’de Makedon milleti, milli kimliği ve dili konusunda bir ek protokol hazırlanması ve bu protokolün BMT Genel Kurulunda onaylanması gerektiğini bildirdi.

Başka bir Atina gazetesi olan “Estia” ise, Başbakan Çipras’ın Makedon dilinin yalnız “Kuzey Makedonya’da” kullanılabilecek bir dil olduğu konusunda BMT’dan bir karar almasını ve ayrıca “dil” ve “millet” kavramlarını kullanma sınırları çizmesini istiyor. (Bu istek, Avrupa Birliği üyesi olduğu takdirde Makedon dilinin bir AB dili olup olmayacağına ilişkindir.) Aynı  gazeteye göre, BMT’de hazırlanacak olan Protokolü ikili Prezen Anlaşmasının hem eki, hem de özünden kopmaz bir parça olması isteniyor. Bu isteklerin özünde olan ise, Atina meclisi Prezen Antlaşmasını onaylansa bile,  “Makedon Halkının” varlığı ve kimliği  tanınmamış olacak ve Kuzey Makedonya Cumhuriyeti halkının kullandığı dil de bir “İslav dili” olarak kabul edilecektir.

Bu gerekçelerle Başbakan Zaev’in Yunan okullarında Makedon azınlık çocuklarına Makedon dili okutulması kesinlikle reddediliyor. Bulgaristan’da Türklerin Bulgar olduğu saçmalıyla asimilasyona tutulması ve dillerinin köreltilerek yok sayılması, her yerde yasaklanması gibi esasız temeller Yunanistan’da da Makedon azınlık için uygulanıyor ve durum betonlaştırılıyor.

Makedonya’ı NATO ve AB’ye katma planı şimdilik durdu.

Bu arada, Atina hükümeti, ABD hükümetine gönderdiği bir mektupla “Makedon milleti ve dili konusunda” BMT’dan onaylı karar ve ek protokol çıkmadan, Prezen Anlaşmasını onaylanmak üzere Atina parlamentosuna sunulmayacağını bildirdi. Böylece Bulgaristan’ın Batı Balkan ülkelerini (bu arada Makedonya’yı) NATO ve AB’ye katma planı şimdilik durdu.

Bu duruma nasıl gelindi?

4 Milyon halkının milli varlık, milli kimlik, dil ve dininin Atina tarafından hiçe sayılmasına götüren tuzaklar daha 1992’de kurulmaya başlandı. Makedon milli kimliğine karşı ilk protestolar 1992’de başlamıştı. Selanik’te “Makedonya Yunandır” diyen milyonlarca kişi 26 yıl önce Selanik’te sokağa çıktı. Makedonya 1993’te BMT’na Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya adıyla üye oldu. Ardından Makedonya Cumhuriyeti oldu. Şimdi de Yunan baskısıyla  “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” adını almaya zorlanıyor. Halk oylaması yapıldı. Anayasa değişikliğine gidiliyor. Makedon Milli varlık, dil, din ve kimliğinden vazgeçmeye zorlanıyor.

Bu konuda Üsküp hükümetinin son görüşü şöyledir.

Makedonya, bilim kurumlarında, basın ve kamuoyu köy kent toplantılarında Prezen Anlaşmasını tartışıyor. Başbakan Zaev, Ştip ve Tetevo kentlerindeki mitinglerde, “Ne ben, ne siz ne de bizim çocuklarımız Kuzey Makedonyalı olmayacağız” dedi.

Prezen’de Yunanistan’la imzalanan ve Anayasa değişikliyle Makedonya Cumhuriyeti adını Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değiştiren anlaşmaya rağmen, “dünyada Makedonya isminde başka bir devlet olmayacak,” şeklinde konuştu.

Üsküp Üniversitesinde, başbakan Zaev’e şu soru yöneltildi:  “80 milletvekili devletimizin yeni isimi onaylarsa ve çocuklarınız yeni kimlik kaydını “Kuzey Makedonyalılar” olarak yapmak zorunda kalırsa  siz kendinizi bir “yurtsever kahraman” olarak mı yoksa bir “hain” olarak mı hissedeceksiniz?”

Zaev şu yanıtı verdi:

Son 27 yılda sürekli battığımızı görüyoruz. Batmaya devam edebiliriz. Daha iyi bir hayat yaşamak istediğimiz, emekliler ülkesi olmak istemediğimiz, gençleri vatanımızda tutmak istediğimiz için Prezen Anlaşmasını imzaladık. Yunanistan’la imzaladığımız bu antlaşma Makedon dilini ve bizim egemenliğimizi tanıyor.  Artık hiç kimse bize FOROM diyemeyecek. Makedonlara bu lakap Makedonya Yugoslavya Eski Cumhuriyeti adıyla birlikte takılmıştı. Çocuklarımıza ne bırakacağımızı düşünmeliyiz. Ülkemiz Makedon topraklarının Kuzey kısmında bulunuyor, bunu kabul etmeliyiz.”

Yeni gelişmelerin kökleri derindir.

Bu haftanın bu gelişmeleri son 26 yılın birikimidir. Balkan diplomasisinde biçim ve içeriğin birbirini tutmadığı, hatta 2017’den beri çelişkilerin daha da derinleştiği gün ışığına çıktı. Biz Bulgaristan Türker’inin etnik, dil, din, kültür, gelenek ve görenek, sanat ve edebiyat sahibi bir azınlık olarak kabul edilip meşrulaşmamıza izin verilmeyişinden, Türk kimliğimizin tanınıp yasallaşması yollarının kesilip kapanmış olmasından dolayı 140 yıldan beri kötülüklerle savaşıyoruz. Bu kötülüklerin temelinde bir de uluslararası anlaşmalardaki haklarımızın Bulgar Anayasa ve yasalarınca tanınmaması ve rejimler tarafından uygulanmaması gerçeği vardır. Örnek olarak 1878 Berlin Antlaşması, 1919 Neully Anlaşması, 1925 Ankara Anlaşması, Helsinki Senedi, Viyana İnsan Hakları Çerçeve antlaşması ve başka gösterilebilir.  Bu anlaşmaların hepsinde insan haklarının ve azınlık hak ve özgürlüklerinin korunması yer almaktadır.

Bu anlaşmalar uygulansaydı Bulgaristan’dan 6 büyük olur muydu?

Görüyorsunuz artık parçalanmamış ailemiz kalmadı. Bulgaristan toplumundan sürekli ayrıştırılmamız. Dilimizin yasaklanması, yaşadığımız ülke kültürünün dışında kalmamız, büyük acılar veren derin yaralardır. Makedonların başına aynı ayır buyur belası bir Milli kimlik, devlet kimliği, anadil, milli dil ve kültür konularında geliyor ki, bunlar 3-5 senede çözülebilecek bir problemler değildir. Büyük İskender’i doğuran Makedon halkının bir millet olmadığına Birleşmiş Milletler nasıl karar verebilir? Yunanlar (Elinler) devlet değilken devlet ve imparatorluk kuran Makedon hükümdarlarına nasıl “onlar benimdi” diyebilir? Makedonya’da Bulgarlar yaşadığını iddia eden Sofya hükümetinin, Bulgaristan’da yaşayan Makedonların kimliğini, dilini ve kültürünü tanımamasına nasıl yorum getirelim?

Çifte yaklaşım ne zaman son bulacak. Yalan perdesi ne zaman düşecek? Tarihi yalnız “Bulgarlar’ı öven” bir geçmiş olarak görmemiz imkânsızdır. Makedonya kentlerinde 15 Bulgar kültür merkezi ve Bulgar Okulu açılırken, Bulgar kiliselerinden çan sesleri gelirken Bulgaristan’da Makedonya kültür merkezleri neden olmasın? Makedon çocukları Makedonca, Türk öğrenciler Türkçe neden okumasın!

Demokrasi olmadan kültürel çeşitlilik olamaz.

Ortak bir uygarlığa uzanan halkların birbirine olan saygısı sonsuz olur. Makedonya olduğu gibi Bulgaristan da çok milletli, çok etnikli, çok kültürlü ülkelerdir. Dil üstünlüğü iddiaları ırkçılıktır. Halk topluluklarından hiç biri diğeri olmadan, yardımlaşmadan gelişerek yaşayamaz, kültürler kaynaşmadan yeni ufuklara açılamaz.

Biz Balkanlarda farklılıkların birliğinden güç alarak yaşadık, yaşıyoruz, ileride de böyle yaşamak istiyoruz. Toplumun tamamlayıcı gücü çeşitliliktir.  Bunun simgesi ise demokrasidir. Demokrasinin ulusal özelliklerinde ayrışım yoktur. Hele başkanlarda asla olmalarıdır. Çünkü bu yarımadada 80 dil, faklı dinler ve kültürler yan yana ve beraberce var olmaya davet edecektir. Biz ölü diş konuşmak istemiyoruz. 40-50 yaşında ya da 100-150 yaşında devletlerin dünyaya yeni düzen getirecek birikimi ve ufku yoktur. Küçük devletlerin var oluşunun garantisi, büyük devletlerin ayak seslerine uymaktır.

Bölgesel geleneklerde en güçlü, en zengin geçmişli, kökleri dünya imparatorluğuna ve 2 700 yıllık devlet tarihine uzanan Türkiye günümüzde Büyük Yeni Türkiye atılımı içindedir. Bu atılımın etkisi Balkan halkları üzerinde her geçen gün daha fazla hissediliyor. 21. Yüzyıl Balkanları Türkiyesiz olamaz. Tüm yarımadanın enerji, teknoloji, bilim ve medeniyet ufku Büyük Yeni Türkiye’dir.

Dil, din, millet, gelenek, görenek, kültür, adet, bayram tanımayan küçük yeni görgüsüz devlet ve hükumet yöneticilerinin barış, huzur ve güvenlik sağlayabilmek için örnek alacağı tek ülke Türkiye’dir.

Ne Makedon, ne Yunanistan’daki ve Bulgaristan’daki Makedon azınlığı sorunları, Balkanlarda etnik kimlik, kültürel otonomi problemleri BM’de çözülemez. İmzaladığı anlaşmaları uygulamamak için bahaneler uyduran devletlerle iş olmaz. Bu, oyun esnasında topu sürekli taca atmaktır ve sonra da seyircilerden biri çaldı ve kayboldu yaygarası koparmaktan başka bir şey değildir. Birbirini tanımayan, karşılıklı hürmeti eksik toplulukların birlikte yaşamaları ise zordur.

El ele verip yeni okurlara ulaşalım.

Paylaşın, arkadaşlarınıza sürpriz olsun.

Reklamlar