Rafet ULUTÜRK 

30 Haziran’da Bulgaristan’ın Filibe iline bağlı Karlova şehrinde gerçekleştirilen Ulusal Müslüman Protesto eylemi çok büyük anlam taşıyor. İslam dini özündeki hoşgörü, iyi komşuluk, alçak gönüllülük ve yardımseverlik gibi temel ilkeler üzerine kurulu olan yaşam biçimi ancak en az 100 yıllık bir rahatsızlığın sonucu olarak patlak verir. Genellikle Fransızca yazılmış olan ayaklanma psikolojisi eserlerine bakıldığında, egemen olmayan bir ulusun, egemen unsurun iktidarına, adalet sistemine ve yerel yönetimine karşı, dini haklarını, camilerini, medreselerini, taşınmazlarını vs. geri aşmak için ayaklanması 21. Yüzyılın özünü belirleyebilecek niteliktedir.

1877-1878 Rus saldırı harbi ve Osmanlı’dan Bulgar Prensliğinin kopmasından bu yana, 1908’de kurulan Bulgar Krallığında ve 1972’deki Smolyan ve Blagoevgrad iline bağlı Kornitsa, Glodjen vb. (Nevrekop) GotseDelçev köylerindeki isim değiştirme ve din haklarını yasaklamaya karşı kitlesel Müslüman Ayaklanması’ndan ve 1989’un 30-31 Aralık günlerinde Sofya’da Müslüman Pomak yurttaşların her köyden, her kasabadan, her ilden gelip Parlamento Binasını kuşatmasından sonraki dönemde bu denli büyük, etkili ve toplumda deprem etkisi yapan bir gösteri ve kitle mitingi düzenlenmemişti.

Filibe İl Müftülüğü tarafından örgütlenen, Bulgaristan Türkleri Baş Müftüsü Sayın Mustafa Hacı ve Baş Müftülük erkânı, İl Müftüleri ve Müslüman Konsey üyeleri ve müminlerin katıldığı miting;

  • Bulgaristan’da “Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH-DPS) partisinin 26 yıl önce açtığı “Bulgaristan Etnik Modeli” sayfasını kapattı;
  • Müslümanların Bulgar Anayasası’na, yasalarına, adalet sistemine, savcılığına, yerel ve merkez organlarına olan güvenini sarstı, huzurumuzu bozdu ve sabrımızı taşırdı.
  • Hak ve Özgürlük Hareketi, bu partinin yerel organları, milletvekilleri, parti yönetimi, “fahri” başkanı ve Başkanına olan güveni sıfırladı. Protesto mitingine bir destek telgrafı, bir dayanışma mesajı göndermeyen zihniyet Bulgaristan Müslümanları üzerinde politik hak talebinde bulunamaz, olay bitmiştir. HÖH-DPS partisine körü körüne inanma devri sona erdi. Halkımızın duyguları uyandı ve kitlelerimiz hareketlendi.
  • Bulgaristan’da Anayasayı değiştirerek, Müslümanların tüm haklarının kayıtsız koşulsuz tanımak, Müslüman vakıflarının ve Baş Müftülüğün ve İl Müftülüklerinin taşınmaz mal ve mülklerini, okullarını, medreselerini, dükkânlarını, tarla, bahçe, çayır, otlak ve korularını hiçbir güçlük yaratmadan, insanlarımızı mahkemelerde süründürmeden, işleri yokuşa sürmeden geri vermeyi yasallaştırmak zorundadır. Bu yapılmadan Bulgaristan’da adalet olamaz, yasal düzen kurulamaz, güven ve huzur tesis edilemez.
  • 1990’da Bulgaristan Türk milletvekilleri Demokrasiye Geçiş’in kısmı Anayasa değişiklerini kabul etmedi, imzalamadı onaylamadı. Son 26 yıldan beri Bulgaristan’daki dini kurumların mal ve mülkünün taşınmazlarının iade edilmesi için kabul edilen yasalar Hıristiyan, Georgia’n, Haham, Katolik vb kiliseler için uygulanırken, Müslümanların taşınmazları geri verilmiyor.

Olaya tarihsel bakış:

1912’de Müslüman Pomakların isimleri, soyadları değiştirilmiş, cami ve mescitlerine, tarlalarına, okullarına el konmuş, büyük baskı ve terör olayları yaşanmıştı. O zaman bu ağır travmalı trajedinin çözümünü aynı dönemde Sofya’da Osmanlı Sultanının Askeri Ataşesi olan Büyük Mustafa Kemal başarılı bir şekilde çözebilmişti.Pomak Müslümanlar Liberal Parti’ye oy vermişler, meclise girip grup oluşturmuşlar ve isimlerini ve ibadet haklarını, cami ve medreselerini, köy odalarını geri almışlar, sürgün edilenler de köylerine geri dönmüşlerdi. Bu başarılı siyasetin kökleri bundan 103 yıl öncesine uzansa da, Bulgar iktidarlarının 20. Yüzyıl boyunca Müslümanlara karşı İslam düşmanlığı devam ettiğinden, 21. Yüzyıla çok ağır yaralarla girdik.

1984-1989 isim değiştirme, baskı ve zulüm yıllarında terör dalgasını 1989 Mayıs Ayaklanmasıyla kırdık. 40 kardeşimiz şehit oldu. Yarım milyonumuz ülkemizi, vatanımızı terk etmeye zorlandı. Bu çözüm çok ağır oldu. Büyük yara aldık, ama haklarımızı, taşınmazlarımızı yine de ele geçiremedik, yaralı kaldık, mahrum ve mazlum kaldık.1990’da isimlerimizi ve soy isimlerimizi geri alsak da, sosyalist devletin el attığı camilerimizi geri alamadık. Mülklerimizi vermediler. Ülkenin belki de bütün il mahkemelerinde bu konuda davalar sürüyor. Davaları kazanıyoruz Sofya Temmuz Mahkemesi bozuyor. Pazarcık, Haskovo, Smolyan illerinde Müslümanlara son 2 yılda 6 silahlı polis saldırısı yapıldı. Yargılanan din adamları var.

Olayın özü şudur:

Mayıs 1989’da ayaklanarak 1990’da Bulgaristan’a demokrasisi çağıran Türkler olsalar da, Bulgaristanlı Türk ve Müslümanlara demokrasi ve özgürlükler güneşi, doğmadı. Hakları verilmedi. Müslümanların ibadet merkezleri, Allah’ın evleri, tarlalarımız Bulgar makamlarının elinde kaldı ve geri verilmiyor. Bulgar Demokratik Güçleri komünistlerin el attığı baba ve dede mülklerini geri aldılar. Türkler onların haklarının iade edilmesini desteklediler, fakat bugün Bulgar demokratik kamuoyu Müslümanların camilerinin iade edilmesinden yana tavır almıyor, baskı yapmıyor, basın, radyo ve TV programları susuyor. Bu birikim derin bir cepheleşme doğurmaya başladı. Bu durumun aşılması ancak köklü bir yasal reformla ve filli uygulamayla gerçekleştirilebilir. Aksi takdirde Müslümanlardaki hoşnutsuzluk birikimini sınırlama yolları yoktur.

Bulgaristan’da demokratikleşme “devrimi” güdük kaldı. Öz bakımından değişiklik getirmedi. Etnik azınlıkların durumunda hiçbir değişiklik olmadı. Bulgar devleti HÖH –DPS kartını halkımıza karşı başarılı oynadı. Yeni birimimin özündeki ana çizgiler bunlardır. Bu açıdan Bulgaristan Yeni Duraklama Dönemine girdi.

Reklamlar